Dış Piyasalar

Dev lunapark: Dubai!

Geçmişi 50 yıldan kısa olan Dubai yepyeni bir kent olarak karşımıza çıkıyor. Paranın turizm konseptiyle yarattığı çölde gökdelenlerden oluşan bir vaha. Gidince seveni de çok, bir daha gitmem diyeni de...

Para Dergisi'nde Alev Rigel'in haberine göre; Bu hafta Birleşik Arap Emirlikleri’ni oluşturan yedi emirlikten biri olan Dubai’yi, bazı satır başlarıyla tanıtmaya çalışacağız. Hem turistler hem çalışmaya gidecekler için mini bir rehber niteliğinde...


■ Dubai, Birleşik Arap Emirlikleri’nin, Abu Dhabi ile birlikte en çok bilinen iki emirliğinden biri. 2 milyon 400 bine yaklaşan nüfusuyla ülkenin en kalabalık kenti. Basra Körfezi’nin güneyinde yer alan oldukça genç bir kent. 1971’de kuruldu.
■ Dubai nüfusunun (2 milyon 885 bin) sadece yüzde 17’si BAE vatandaşlarından. Geriye kalan expat’ları (yabancı işçileri), Hindistan, Pakistan, Bangladeş ve Filipinliler oluşturuyor. Kente gelen turist sayısı ise yılda 11 milyon.
■ Para birimi dirhem. Türk parasıyla neredeyse kafa kafaya. Ekonomiyi inşaat, finans ve ticari faaliyetler oluşturuyor. Büyüme oranı yüzde 6’yı geçiyor. Kişi başına düşen gelir ise 69 bin dolar.
■ Dubai Havaalanı, dünyanın en işlek yedinci havaalanı. Yılda 72 milyon yolcuya hizmet veriyor.
■ Dubai’ye gitmek için turistik vize almak çok kolay. Vize üç aylık veriliyor. Ama üç ay içinde toplam bir ay bu kentte kalabiliyorsunuz.
■ Kent merkezi, adeta bir gökdelenler ormanı gibi. New York’un Manhattan ilçesinden çok daha fazla gökdeleni burada bir arada görmeniz mümkün. Gökdelen inşaatları biraz hız kesmiş olmakla birlikte 2000’li yıllarda bütün dünyadaki vinçlerin yüzde 25’inin bu kentte, 400’den fazla gökdelenin inşaatında kullanıldığı hesaplanmış.
■ Dubai, “en”ler kentidir. En yüksek oteller, en büyük alışveriş merkezleri (AVM’ler), en büyük akvaryum, hep bu kenttedir. Dünyanın en geniş, insan yapımı marinası da Dubai’dedir.
■ Çok ucuza da yemek yersiniz, bir servet ödeyeceğiniz yemekler de. Fransız ve İtalyan restoranlar, saat 22.00’de kapanır. Ama ucuz yerler, bütün gece açık kalır. Buralarda samosa ve hash-brown çok sevilir. Samosa, bizim muska böreğine çok benzer. Üçgen yapıdaki hamur işinin içi zengin garnitürlerle doldurulur. Hash brown da rendelemiş patatesten yapılan bir mücverdir.
■ Kentte çok fazla AVM var. 70 kadar. Bunların en büyüğü Dragon Mart (Ejder Pazarı). Dört bine yakın mağazası mevcut. Mimarisi, havadan bakılınca bir ejder gibi. Uzunluğu bir kilometre. Haftalarca dolaşsanız bitiremezsiniz. Çin’in BAE ile ticaret hacmi çok büyük olduğundan satılan malların çoğunluğunu Çin yapımı eşyalar oluşturuyor. “Mail of the Emirates” adlı AVM’de kapalı alanda, Alp Dağlarındaymış gibi kayak bile yapabilirsiniz.
■ Dünya altın ticaretinin yüzde 40’ı Dubai’de. 300’den fazla kuyumcu dükkanı var. Fiziki altın ticareti yıllık 70-75 milyar dolar arasında. Her yıl 2 bin 250 ton yani 354 filin ağırlığında altın el değiştiriyor... Bir gövde gösterisi olarak dünyanın en uzun altm zinciri, 1999’da bu kentte yapılmıştı. 22 kilo altın kullanıldı ve zincirin uzunluğu 4.2 km’yi buldu. Zincirin halkalarını 9 bin 600 kişi satın aldı. 24 ayar, 2.5 gram altın plakaları, ATM’lerden bile satın alabilirsiniz.
■ “Global Village” adlı devasa eğlence parkı hem eğlence hem fuar alam. Daha serin olan kış aylarında düzenleniyor. Yılda beş milyon kişinin ziyaret ettiği bu “Küresel Köy”de BAE ve Suudi Arabistan’ın yanı sıra Rusya, Türkiye, Fas, Çin, Tayland, Hindistan gibi ülkelerin de standları bulunuyor.
■ Bir Türk restoranı, köfte-kebap salonu açmış. 100 gram köfte tabağı, 50-60 dirhem kadar. Oysa tam karşısında dünyaca ünlü bir akıllı telefon markası var. Yüz gram teknolojiyi 4-5 bin dirhem’e satıyor.
■ Kent, oldukça sıcak. Yazın 45 santig-rad dereceyi buluyor. İlkbahar, sonbahar ve kış aylarında sıcaklıklar 14-23 dereceye kadar düşüyor. Aralık ve Mart ayları arası en ideal zaman. Hatta sabahları denizden gelen serin bir esintiyle üşüyebilirsiniz de.
■ Turistler, geleneksel yelkenli tekneler olan “dhow”lara da ilgi gösteriyor. Aslında Hint kökenli olan bu teknelerin bir ya da iki adet eğimli direği ve lateen (üçgen) yelkenleri bulunuyor. Dhovv’lar Hint Ok-yanusu’nda ve Kızıl Deniz’de ticari ürün taşıyorlar. Dhovv’lar daha önce inci avcılığında kullanılıyordu.
■ Dubai’de çöl safarisine çıkabilirsiniz. Hiçbir kentte yapamayacağınız bir aktivi-te. 45 dirhem’e 4x4’leri kumları savura sa-vura kullanabilirsiniz. Ne yol var, ne trafik kuralı.
■ Yollarda Rolls-Royce, Bentley, BMW, Mercedes, Aston Martin, Ferrari, Lamborghini, Porsche, Maserati gibi lüks markaları görmek sıradan. Trafik rahat. Sabah işe gidiş ve akşam eve dönüş saatlerinde biraz yoğunlaşır. 1968’de Dubai bir balıkçı köyü iken trafiğe kayıtlı sadece 13 motorlu araç olduğuna inanabiliyor musunuz?
■ Birkaç lüks otomobil fiyatı öğrenmek ister misiniz? Lamborghini Aventador 397 bin dolar, Ferrari FF, 500 bin dolar, Aston Martin One-77, bir milyon 790 bin dolar. Model adından da anlaşılacağı üzere sadece 77 adet üretildi. Onun için çok pahalı.
■ Dubai’nin kurucu babası Şeyh Raşid’e kentin geleceğini sormuşlar. Şöyle cevap vermiş: “Dedem, babam ulaşımda deve kullanıyordu. Ben Mercedes kullanıyorum. Oğlum Land Rover. Torunum ise yine deve kullanacak” (Petrolün bir gün biteceğini Şeyh Raşid de biliyor).
■ Dubai’de çalışmaya gelenler metroyu tercih eder. Taksiler de ucuzdur. Üç bin kadar taksi, Japonya, Güney Kore ve ABD’nin lüks otomobil markaları olmak zorundadır. 280 bin kilometre veya üç yaldan sonra yenilenmelidirler. Aksi halde taksiciler çalışma lisanslarını kaybeder.
■ Trafik polisinin araç filosu da Ferrari ve Lamborghini’lerden oluşur. Aksi halde hız sınırını aşan sürücüleri nasıl yakalayacaksınız?
■ Dubai’ye çalışmaya gidenler, kendilerine bir “hami” (koruyucu) bulmak zorunda. Her hami, işçisinden sorumlu. İşçi adeta hami’sine zimmetleniyor. Bunun için devletten de birkaç bin dolar kadar maddi yardım görüyor. Yabancı işçiler ne kadar uzun süre bu kentte çalışsalar da BAE vatandaşlığına geçemiyorlar. Ama çok iyi para kazanıyorlar. Çünkü gelir vergisi yok.
■ Artık iş fırsatı kalmamıştır diye düşünmeyin. Her gün yüzlerce, hatta binlerce iş imkanı, internet sayfalarında, gazetelerde, broşür veya el ilanlarında duyurulur. İş başvurularına mutlaka cevap verilir. Fakat Ramazan’da iş başvurusu yapmayın, yanıt alamazsınız.
■ Dubai, 2020 Expo’ya ev sahipliği yapma hakkını kazandı. Uluslararası Sergiler Bürosu (BIE - Bureau International des Expositions), Paris’te yapılan oylama sonunda bu organizasyonu Dubai’ye verdi. Organizasyona talip olan İzmir, ikinci turda elenmişti. Dubai, bu organizasyon sırasında 270 bin yeni işçiye ihtiyaç olacağını bildirdi.
■ Bölge halkının en sevdiği etkinliklerden biri de, “Şeyhlerin Sporu” sayılan deve yarışları. Eylül ve nisan ayları arasında saat sabah 6.30-8.30 arası yapılıyor. Eler ne kadar develer sıcağa alışıklarsa da 4-5-6 km koşacaklarından onları fazla yormamak gerekiyor. Ayrıca 7-8 yaşından daha küçük develer yakıştırılmıyor. 20 deve birden start alabiliyor. Koşarken hızları saatte 40 km’ye kadar çıkıyor. Deve sahipleri parkurun yanındaki yoldan SUV’larıyla giderek yarışı izliyor. Son zamanlarda jokey yerine robot kullanmak moda.
■ At yarışlarım da es geçmemek gerek. Arap atları boşuna dünyaca ünlü olmamış. Kökeni ilk Çağ’a kadar uzanan bu atların dayanıklılığı, sadakati, zekası ve çevikliği dillere destan. Futbol, golf ve kriketi de sevilen sporlar arasında saymalıyız. En gözde hobilerden biri ise şahin beslemek.
■ Güvenlik, Dubai’de hiç sorun değildir. Suç oranı sıfıra yakındır. Polisler ortalıkta gözükmezler. Devlet dairelerinde, AVM’lerde, büyük mağazalarda x-ray cihazları bile yoktur. Doğa da size güvenli bir ortam sunar. Dubai deprem kuşağında değildir. Tsunami tehlikesi de olmaz. Başka bir ülkede deprem olsa da Basra Körfe-zi’nin suları, bir tsunami oluşturacak kadar derin değildir.
■ Kentte Ingilizlerden bile bir iz bulabilirsiniz. Londra’da Parlamento Binası’mn köşesinde duran ünlü saat ve çan kulesi Big Ben’in bir kopyası burada da var. Ama aynısı değil.
■ Dubai’nin sembolü Burj Halifa. 2010 yılında açılan bu gökdelen 163 kat ve 830 metre ile dünyanın en yüksek gökdeleni. 124’üncü kattaki gözlem terasından 360 derece bütün kenti ve kilometrelerce ötesini görebilirsiniz. Çevresinde bahçeler ve önünde su ile ışık gösterilerinin yapıldığı geniş bir havuz var. Havuz, Las Vegas’ta Bellagio Oteli’nin havuzundan ilham alınarak yapılmış. Turist olarak gezmek isterseniz 125-300 dirhem arası bilet parası ödemelisiniz. Bu binada, dünyanın en yüksek camii, en yüksek restoranı, en yüksek gözlem kulesi ve en yüksek gece kulübü de bulunuyor. Bu gökdelen, Almanya’nın Frei-burg kentinde olsaydı, 87 km uzaklıktaki Strasbourg’dan (Fransa) görülebilirdi.
■ Burj Halifa’nm 150’nci katında oturuyorsanız, Ramazan’da orucunuzu iki dakika daha geç açarsınız. Yerdekiler için güneş batmıştır ama siz 150’nci katta güneşi iki dakika daha fazla göreceksiniz.
■ Burj Halifa yapılmadan önceki sembol, Burj El-Arab’tı. 320 metre ile dünyanın en yüksek 10 otelinden biri. Zaten dünyanın en yüksek on otelinden yedisi Dubai’de. Burj El Arab, aynı zamanda en pahalılarından. Sahile inşa edildiği için uzaktan bakıldığında bir yelkenliyi andıran bu otelin lüks süitlerinde bir gece kalmanın bedeli 15 bin dolar. Kral süiti ise 20 bin dolar (Geceliği 400-500 dirhem’e oteller de var). Burj El-Arab o kadar lüks ki, ona “dünyanın ilk ve tek yedi yıldızlı oteli” denmişti. Biri çıkmış hesaplamış. Otelde kullanılan altınla, Mona Lisa tablosunu 46 bin 265 kez kaplayabilirmişiz.
■ 2013’te açılan dünyanın en büyük çiçek bahçesini ve içindeki 45 milyon çiçeği saymazsanız kentte fazla yeşil alan göremezsiniz. Her ne kadar çöllerde sulama sistemleri kurarak ağaç yetiştiriliyorsa da kent merkezinde “yeşillik” bir lüks. Otellerin bahçelerinde yeşil görmeniz mümkün. Ama yaklaştığınızda o yeşil çimenlerin plastik olduğunu fark edersiniz.
■ Gökdelenler genelde cam fanus içinde olur. Ama bazı gökdelenlerde rezi-dans olarak kullanılan dairelerin balkonları bile olur. Ne var ki balkona çıkmadan önce içerideki anemometre göstergesini okumak zorundasınız. Rüzgar hızı belli hızı aşmışsa balkona çıkamazsınız. Aksi halde rüzgar sizi savurur, götürür. 85’inci katta rüzgarın hızını ve gücünü bir düşünsenize.
■ Kentin bir başka sembolü Palmiye Adası’nı duymuşsunuzdur. Yapay takımadalar üzerine villalar ve iş merkezlerinde oldukça zengin kişiler, ayrıcalıklı bir yaşamın tadını çıkarır. Yapımına 2001 yılında başlanmıştı. Buradaki binaların bir kısmı hala satışta. Bundan cesaret alan yetkililer, bir de Dünya Haritası Adalar Topluluğu inşa etmeye başladılar. Bu takımadalarda İsrail hariç her ülke bulunuyor. Ama deniz ve kum, dünya haritasını bozdu ve işi zorlaştırdı. Halen sadece Avrupa ülkelerini temsil eden adalar satılmış durumda.
■ Dubai’de doğa sizi çağırdıysa biraz tecrübe sahibi olmalısınız. Tuvaletler alafrangadır ama yanında bir bahçe hortumu ve ucundaki su tabancasını kullanmak beceri ister. İşi nasıl yapacağım diye düşünürken aklınız başınızdan gitmesin. 2015’te bir yolcu, Dubai Havaalanı tuvaletinde, 146 bin dirhem parayla dolu çantasını unuttu. Ama sahibi bulundu ve çantası teslim edildi.