Dolmabahçe'deki başbakanlık ofisi büyütülüyor
Başbakan'ın Dolmabahçe Sarayı'nda kullandığı büronun büyütülmesine karar verildi
Meclis Başkanlık Divanı, Başbakan'ın Dolmabahçe Sarayı'nda kullandığı büronun büyütülmesine, sarayın bazı odalarının da bu büroya ilavesine karar verdi. Teklif, Millî Saraylar'ın bağlı olduğu Divan'da görüşüldükten sonra oylamaya kondu, muhalefet ret oyu verdi ama AK Partili üyelerin oylarıyla teklif kabul edildi.
Muhalefet Dolmabahçe'nin bir başka bölümünün Başbakan'ın ofisi olarak kullanılmasına karşı çıkarken, sarayların bir devletin prestiji olduğu ve mümkün olduğu kadar fazla kullanım ve tanıtımın teşvik edilmesi gerektiği yönünde görüşler de mevcut. Dolmabahçe Sarayı üzerinden yürüyen bu tartışmada diğer tüm Milli Sarayları da "açılım" tartışmasına dahil edip sorduk: İmparatorluk zamanından kalma binalar müze olarak mı kalmalı, devirlin kullanımına açılıp faal hale mi getirilmeli? İşte farklı görüşler...
TBMM Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Başkanı Mehmet Sağlam:
Sarayların bazılarının değerlendirilmesi rahmetli Turgut Özal ile başladı, kapalı binalar, ne kadar iyi bakım içerisinde olurlarsa olsunlar, yaşamadıkları ve canlı bir halde tutulmadıkları sürece kendilerine de zarar verirler. Dolayısıyla hepsinin ayrı ayrı değerlendirilmesinde, usulüne uygun bir şekilde kullanılmasında yarar olacağını düşünüyorum. Müzelerin, sarayların kapalı kalmasının büyük bir sorun olduğu ortada. Bunların değerlendirilmesi gerekir, böyle bir şeyin yapılması faydalı olur. Rektörlük zamanımda ilginç bir olay yaşamıştım. Avrupa Birliği Rektörler Kurulu'nda görevliydim, burada görevli olan çok fazla rektör arkadaşım vardı. Bunlardan bir tanesi de Portekiz Devlet Üniversitesi rektörüydü. Ben de onlara yıllarca Türk saraylarını, İstanbul'u anlatmıştım, İstanbul'a geldiğinde bana "Hayran oldum buraya, saraylar harika" demişti. Dışarıdan gelenler bu kadar ilgi gösteriyor. Bu nedenle saraylarımızı daha çok göstermemiz ve kullanmamız gerekiyor. Tanıtımımız ve turizmimiz için de bir katkısı olur böyle bir olayın. Tarihi mirasımızdan yararlanmalıyız. Dünyada da bu böyledir. Başka bir ülkeden gelen bir Cumhurbaşkanı'na otelde verilen yemekle, sarayda verilecek bir yemeğin arasında büyük fark vardır. Prestijimizi böylece göstermeliyiz.
Eski Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç:
Sarayların devlet içinde kullanılması prestijdir, sarayı olmayan devletler düşünsün!
Sarayların ve tarihi açıdan önemli yerlerin devlet işlerinde kullanılmasını yerinde bir karar olarak görüyorum. Bakan Ertuğrul Günay da izah etti, eski eserlerimizi kullanarak korumak modern bir davranıştır. Bu anlayış açısından Sayın Başbakanımızın davranışını da gayet yerinde buluyorum. Ancak tarihî bir yeri de kullanırken korumak çok önemlidir. Sadece Başbakanımız değil bütün devlet yöneticilerimiz de bu konuya hassasiyet göstermelidir. Sarayların devlet işlerinde kullanılması bir prestijdir. Yurtdışından gelen devlet adamlarını sarayda ağırlamak daha iyi olacaktır diye düşünüyorum. Dışarıdan gelenlere "Biz buyuz. Biz çok ihtişamlı bir medeniyetin, büyük bir kültürün sahibiyiz" diye göstermeliyiz. Yabancı ülkelerde de durum böyledir ve bu çok güzel bir şeydir. Asıl sarayı olmayan milletler prestijlerini nasıl sağlayacaklarını düşünsünler.
Haberturk Gazetesi Yazarı Murat Bardakçı:
Topkapı Sarayı haricindeki bütün mekânlardan istifade edilmesi lâzım
"SARAYLARI kullanmayalım" diyen zihniyete göre imparatorluk zamanından kalma binalar mutlaka kapalı kalmalı, sadece bir-ikisi müze olarak gezilmelidir, o kadar... Boş kalan binalar bakımsızlıktan çürüyormuş, tamirat için milyarlar gidiyormuş, ne gam! Devletin en üst düzeyindekilerin sarayları yahut saray benzeri şık binaları kullanmaları şımarıklık falan değil, memleketin prestijini yükseltecek bir iştir ve müze olan Topkapı Sarayı haricindeki bütün mekânlardan istifade edilmesi lâzımdır.
Ben, dolayısıyla sarayların faal hâle getirilmesine, cumhurbaşkanının İstanbul'a geldiğinde Boğaz'ın tâââ ötesindeki Huber Köşkü'nde falan değil, imparatorluk mekânlarında kalmasından yanayım. Başbakanların da haftanın en az iki gününü geçirdikleri İstanbul'da resmî işlerini yine bir sarayda yapmalarına, özellikle de yabancı misafirlerini buralarda kabul etmelerine taraftarım. Hattâ, sarayların depolarındaki bazı eşyanın Çankaya Köşkü'nde teşhirinin gerektiğini ve böylelikle köşkün atmosferinin daha sıcak hâle gelebileceğini hep söylüyorum. Bugün üye olmaya çalıştığımız Avrupa'daki uygulama böyledir. Fransa cumhurbaşkanlarının resmî ikametgâhı, yani şimdi Nicolas Sarkozy ile Carla Bruni'nin maceralı evliliklerinin mekânı, Elysee Sarayı'dır. İtalya'da da durum aynıdır, Roma'da 1583'te inşa edilen Ouirinale Sarayı, cumhurbaşkanlarına tahsis edilmiştir. Avusturya cumhurbaşkanları da, Viyana'da geçmişi 15. asra uzanan Hofburg Sarayı'nda kalırlar. İstanbul'a gelen yabancı devlet başkanlarını ihtişamımızı gösteren saraylardan birinde ağırlamak ile lüks bir otele göndermek arasında, prestijimiz bakımından son derece önemli bir fark vardır.
CHP İstanbul Milletvekili Fatma Nur Serter;
Bu özlemi yadırgıyorum
'Ben çok mütevazı yaşıyorum' deyip tarihin en önemli mekânlarına göz dikmek büyük çelişki; bu girişimler bana padişahlık devrini hatırlatıyor. Sarayların Başbakan'ın ya da devlet büyüklerinin özel bürosu veya özel ofisi olarak kullanılmasını kesinlikle onaylamıyorum. Dolmabahçe Sarayı'nda zaten Başbakan'a belirli bir mekân tahsis edilmişti, bu mekânın büyütülmesinin nedenini de anlamakta çok zorlanıyorum. Bu saraylarda özellikle uluslararası alanlardaki davetlerin ve törenlerin yapılmasında hiçbir salonca görmüyorum. Ama özel amaçlı kullanılması bana padişahlık devrini hatırlatıyor. Osmanlı'nın padişahlık dönemine bu kadar özlem duyulmasını yadırgıyorum. Zaten yeterli mekânlar kendilerine tahsis edilmiştir. Başbakan da Başbakanlık'ta verilen ikameti kullanmıyor, bir dairede oturuyor. Bir yandan "Ben çok mütevazı yaşıyorum" diye halka mesaj ileteceksiniz, bir taraftan da İstanbul'un ve tarihin en önemli mekânlarına göz dikip kendinize ayrılan yerleri artıracaksınız. Bu büyük bir çelişki. Mütevazi yaşıyorum yaklaşımını da çok göstermelik, popülist yaklaşım olduğunu düşünüyorum.
Topkapı Müzesi Müdürü Prof. Dr. İlber Ortaylı:
Topkapı Sarayı halka açık
Topkapı Sarayı ile ilgili konuşabilirim, bizim sarayda hemen hemen her köşe halka açıktır, hatta içinde yemek yenecek yerler de vardır. Onları halkın kullanımına göre yeniden tanzim ediyor ve düzenliyoruz. Dolmabahçe Sarayı ve diğer saraylarla ilgili devlete açılma konusunu bilemiyorum, karışamam da. Ama biz halka açığız.
Habertürk