Dünya genelinde sağlıklı binalara ilgi artıyor!
Koronavirüs salgını dünya genelinde hızla dönüşüm devam ederken yeşil binalar için de büyük fırsat doğdu. Sağlıklı yaşam alanları sunan binalar için sertifika alımları çoğaldı.
Tüm dünyayı etkisi altına alan koronavirüs salgını büyük şehirlerdeki riskli alanları da riskli hale getirdi. Milliyet'ten Duygu Erdoğan'ın haberine göre; uzmanlar kentsel dönüşümün kaçınılmaz olduğunu dile getirirken yeni yaşam alanlarını da yaratılması gerektiği görüşünü savunuyor. Çevre ve insan sağlığına öncelik veren yapılar ise bu dönüşümde ilk sırada yer alacak. Bu nedenle yıkımlara bile neden olacak dönüşüm çalışmalarında yeşil binalara verilen önem de gittikçe artıyor. Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği (ÇEDBİK) Yönetim Kurulu Başkanı Yüksek Mimar Ebru Ünver Karaer, “Salgının birçok olumsuz yönü olmakla birlikte, insan sağlığını ve çevresel etkileri dikkate alan yeşil bina özelliği taşıyan yapılar konusunda farkındalığın artmasında olumlu katkıda bulunuyor” dedi.
Dönüşüm kaçınılmaz
Binaların sürdürülebilirlik performansını değerlendirmek için dünya genelinde birçok değerlendirme sistemi bulunuyor. Karaer, Türkiye’de ağırlıklı olarak kullanılan uluslararası yeşil bina değerlendirme sistemlerinin LEED, BREEAM, EDGE, DGNB olduğunu dile getirdi. Ulusal olarak ise ÇEDBİK tarafından geliştirilen ‘Binalarda Ekolojik ve Sürdürülebilir Tasarım (B.E.S.T)’ yeşil bina değerlendirme sistemi ilk ve halen tek sistem olarak kullanılıyor.
Geçmiş zamanlarda salgın ve benzeri durumlarda mimaride değişimin yaşandığını söyleyen Karaer, koronavirüs salgını nedeniyle kapalı alanlara ihtiyacın arttığını bu nedenle de yeşil binaların ön plana çıktığını dile getirdi. Karaer açıklamasında şu detaylara yer verdi:
“Bu dönem, gerek ekonomik gerekse fiziksel ve ruhsal toparlanma için sağlıklı ve yeşil binalar ile sürdürülebilir geleceğe doğru adım atmak için bir fırsattır. Sağlıklı insanlar, sağlıklı binalar ile beraber mümkündür. Daha geniş anlamda düşünüldüğünde sağlıklı binaların yer aldığı sokaklar, mahalleler, şehirlerin kurgulanması ile sağlıklı yerleşimler oluşacaktır.”
Yerel kaynaklara öncelik verilmeli
İklim krizinin de baş gösterdiği şu günlerde dünya genelinde bu kriz için de yapılarda dönüşüm çalışmaları hızlandı.Mimar Murat Kader, Birleşmiş Milletler Çevre Programı tarafından koordine edilen ‘2019 Binalar ve İnşaat Küresel Durum Raporu’na göre, yapı ve inşaat sektörü nihai enerji kullanımının yüzde 36’sını ve karbon emisyonlarının yüzde 39’unu oluşturduğunu anımsattı. Bu nedenle tüm yapılarda bazı önerilerde bulunan Karaer şunları söyledi:
“Düşük karbon izli, yenilenebilir ve enerji verimliliği açısından yüksek; ahşap, toprak, bambu gibi doğal malzemelerin kullanımı artırılmalı. Malzemelerin geldiği, üretildiği, kullanıldığı alanlar ve aralarındaki mesafeler bir projenin çevresel etkisinin belirlenmesinde büyük bir rol oynar. Taşıma mesafeleri, yanan yakıtın bir sonucu olarak ortaya çıkan sera gazı emisyonlarını belirler. Yerel kaynakların kullanılmasını sağlamak bir projenin sürdürülebilirliği üzerinde muhakkak olumlu bir etkiye sahip olacaktır. İnsan ve doğa için ortak fayda ve değer üretecek projeler tasarlamalı ve uygulamalıyız. Hem bina ölçeğinde, hem de kentsel ölçekte aktif ve kullanılabilir yeşil alanların artırılması için ekolojik çözümler üretilmeli”
Sağlıklı evlere ihtiyaç arttı
Binalardaki ve şehirlerdeki zorunlu değişimleri değerlendiren Murat Kader daha ergonomik ve aynı mekan içerisinde farklı düzenlemelere imkan veren tasarımların başlangıç noktası olacağını söyledi. Kade dönüşüme yönelik şu açıklamalarda bulundu:
“Son yıllarda düzenlenen, pencereleri açılamayan, balkonlardan yoksun tipolojiler ‘sağlıksız binalar’ olarak görülecektir. Bu tipolojiden uzaklaşarak bahçeli ve balkonlu hacimler yaratma konusunda ciddi bir dönüşüm olmalı. Bu süreç, şehirlerimizde de haliyle ciddi bir dönüşüm ihtiyacını bizlere hissettirdi.
İlk olarak, parklarda ve sokaklarda temizlik alışkanlığının geliştirilmesine dönük adımlar atılarak dönüşüme temel bir noktadan başlanmalı. Kentler bu salgınla beraber ‘el yıkama üniteleri, sokak çeşmeleri’ gibi düzenlemelere daha fazla gitmeli. Gelecekteki projelerde doğal ve kamusal alanlara olan talep daha da artacak. Nefes alan parklar, biyolojik göletler gibi doğal yöntemlerden beslenen master planlar yeni norm haline gelmeli. Ayrıca, bazı sokakların ve caddelerin trafiğe kapatılması için çalışmaların artırılacağını şimdiden görmek zor değil. Kentler artık ciddi ekolojik koridorlara daha fazla ihtiyaç duyacaklardır.”
Akıllı bina tasarımları artacak
Koronavirüs salgını ile birlikte evlerin sığınağa dönüştüğünü söyleyen Kader, yapıların iyi tasarlanmasının öneminin bu süreçte daha net anlaşıldığını söyledi. Yapı/inşaat sektöründeki mimarlar, mühendisler, geliştiriciler ve diğer kilit oyuncuların artık şehirlerin bu açık ‘tehditlere’ karşı proje geliştirmek zorunda olduklarını anlatan Kader, “Bu deneyimden sonra, yaşam tarzlarının asla eskisi gibi olmayacağından emin olabiliriz. Kaçınılmaz olarak birçok değişime ihtiyaç var; bu sebeple kent yoğunluklarının hafifletilmesi ve kamusal alanların yeniden tartışılıp düzenlenmesi elzemdir. Dijital dönüşüm ise şehirlerin altyapısı ve akıllı bina tasarımlarının artmasıyla önemli bir konu haline geliyor. Sürdürülebilirlik açısından yerel malzeme ve hizmet tedariki öne çıkacak” dedi.
Hızlı ve etkin üretim metotları yaygınlaşacak
Gayrimenkul sektöründeki değişimin üç farklı açıdan incelenmesi gerektiğini söyleyen Nef İcra Kurulu Üyesi Selçuk Çelik de şunları söyledi:
“İlki, ülkemizin değişen demografik ve sosyoekonomik yapısı. Dikkat ederseniz, ülkemizde hane halkı ortalaması 20 yılda 5.5’tan 3.3’e geriledi. İkincisi pandeminin hızlandırdığı yaşam alanlarındaki yeni trendler... Örneğin Nef projelerinde bulunan ve pandemiden çok önce hayata geçirdiğimiz katlanır ev anlamına gelen Foldhome konsepti ile bir eve sığmayacak tüm odalar katlanarak eve dahil edilebiliyor. Üçüncüsü ise inşaat sektöründe değişmeye başlayan üretim süreçleri. Yüzyıllardır aynı metodun uygulandığı sektörde artık yerinde değil, endüstriyel üretimler öne çıkmaya başladı. Yerinde monte ederek, hızlı ve etkin üretim metotları dünyada yaygınlaşıyor. Bu süreç sektörümüz için de kaçınılmaz olacak kanaatindeyim.”
İstanbul’daki riskli yapıların yüzde 10’u daha dönüştürülmedi!