23 / 12 / 2024

Durmuş Yılmaz: gelişmiş ülkelerde kredi ve gayrimenkul sorunu devam ediyor!

Durmuş Yılmaz: gelişmiş ülkelerde kredi ve gayrimenkul sorunu devam ediyor!

Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, "Gelişmiş ülkelerde kredi, gayrimenkul sorunu devam ediyor" dedi



Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, başta Mali Kuralın yasalaşması ve uygulanmaya başlaması olmak üzere mali disiplinin kurumsal ve yapısal iyileştirmeler yoluyla sağlanması halinde, tahmin ufku boyunca politika faizinin tek hanede kalmasının mümkün olduğunu düşündüklerini söyledi.
        
Başkan Yılmaz, Merkez Bankası´nın 2010 yılının ikinci çeyreğine ilişkin değerlendirmesinin yer aldığı Enflasyon Raporu´nun tanıtımı amacıyla düzenlediği basın toplantısında, para politikası duruşunu güncellerken, orta vadeli hedeflere ulaşmak için gerekli görülen parasal sıkılaştırmanın bir önceki rapor dönemine göre daha geç başlayacağı ve daha sınırlı olacağı bir çerçeveyi esas aldıklarını belirtti.
        
Enflasyonun ana eğiliminin orta vadeli hedeflerle uyumlu ve istikrarlı bir seyir izlemeye devam edeceğini tahmin etmekle birlikte, işlenmemiş gıda fiyatlarında son bir yıl içinde gözlenen yüksek oynaklık ve 2010 yılının başındaki vergi ayarlamaları nedeniyle, 2011 yılının ortalarına kadar enflasyonun seyrinde baz etkilerinin belirleyici olacağını öngördüklerini bildiren Yılmaz, şunları kaydetti:
        
"Geçtiğimiz yıl uygulanan tütün ürünlerindeki vergi artışı ile 2009 yılı Mart ve Nisan aylarında dayanıklı mallarda yürürlüğe konulan vergi indirimlerinin Haziran 2009´dan itibaren geri alınmaya başlamasının oluşturduğu baz etkisiyle, enflasyonun Temmuz 2010´da kayda değer bir azalış göstereceğini öngörmekteyiz. Enflasyonun, Ağustos ayında ise, geçen yılın aynı döneminde gıda fiyatlarında gözlenen yüksek düşüşün oluşturduğu baz etkisi nedeniyle yükselebileceğini, son çeyrekte de gıda fiyatlarının oluşturduğu baz etkisinin tersine dönmesinin de katkısıyla belirgin bir düşüş göstereceğini tahmin etmekteyiz.
        
2011 yılının ilk iki ayında ise, enflasyonun seyrinde, 2010 yılının başında yapılan vergi artışlarının katkısının büyük ölçüde ortadan kalkması belirleyici olacaktır. 2011 yılı ikinci çeyreğinde, gıda enflasyonunun oluşturduğu düşük baz nedeniyle yıllık enflasyonda artış görülebilecek olsa da, takip eden dönemde enflasyonun kademeli bir şekilde gerileyerek 2012 yılının başlarından itibaren yüzde 5 düzeylerinde istikrar kazanmasını beklemekteyiz."
        
Avro bölgesine ilişkin sorunların toplam talep üzerinde öngörülen etkisi nedeniyle çıktı açığı tahminlerini 2010 yılının ikinci çeyreğinden itibaren Nisan 2010 Enflasyon Raporuna göre sınırlı miktarda aşağı yönlü güncellediklerine dikkati çeken Yılmaz, takip eden dönemlerde para politikası duruşundaki aşağı yönlü güncellemenin dış talebin zayıf seyrini kısmen telafi edeceği, bu doğrultuda iktisadi faaliyetin toparlanma hızında belirgin bir değişiklik olmayacağı bir görünümü esas aldıklarını ifade etti.
        
Yılmaz, bu çerçevede, 2011 ve sonrası için enflasyon tahminlerinde önemli bir değişiklik yapılmadığını söyledi.
        
Bu arada Yılmaz, enflasyon görünümüne ilişkin açıklanacak her türlü yeni veri ve haberin para politikası duruşunun değiştirilmesine neden olabileceğini vurguladı.
        
ENFLASYON GÖRÜNÜMÜNE İLİŞKİN RİSKLER VE STRATEJİLER
        
Önümüzdeki dönemde enflasyon görünümüne ilişkin risklere ve bu risklerin gerçekleşmesi durumunda uygulanması muhtemel para politikası stratejilerine de değinen Merkez Bankası Başkanı, küresel iktisadi faaliyetin toparlanma hızının, önümüzdeki dönemde gerek dış talep gerekse emtia fiyatları kanalıyla enflasyon ve para politikasının görünümü açısından belirleyici olmaya devam edeceğini belirtti.
        
Yılmaz, bu bağlamda, baz senaryosunun, 2011 yılı içinde gerçekleştirilmesini öngördükleri parasal sıkılaştırmanın zamanlaması ve miktarının da, iktisadi faaliyetin seyrine bağlı olarak değişebileceğini söyledi.
        
Son dönemde avro bölgesinde birçok ülkenin kamu borcunun sürdürülebilirliğine ilişkin kaygıların artması ve ülke risklerinin finansal sisteme yansımaya başlamasının finans piyasalarında yeni bir çalkantıya yol açarak küresel iktisadi faaliyete ilişkin aşağı yönlü riskleri yeniden gündeme getirdiğine dikkati çeken Yılmaz, şöyle devam etti:
        
"Bunun yanı sıra gelişmiş ülkelerde kredi, gayrimenkul ve emek piyasalarındaki sorunların devam etmesi ve küresel büyümenin belirgin olarak yavaşlaması halinde kullanılabilecek politika seçeneklerinin giderek azalması, küresel ekonominin toparlanma hızına ilişkin aşağı yönlü risklerin bir süre daha canlı kalabileceğine işaret etmektedir. Önümüzdeki dönemde küresel ekonominin öngörülenden daha uzun süreli bir yavaş büyüme dönemine girmesi ve bu durumun yurt içi iktisadi faaliyetteki toparlanmayı belirgin olarak geciktirmesi halinde baz senaryoda öngördüğümüz parasal sıkılaştırma 2011 yılının sonlarına ertelenebilecektir.
        
Küresel ekonomideki sorunların daha da derinleşmesi ve yurt içi iktisadi faaliyetin durgunluk sürecine girmesi halinde ise politika faizlerinde yeni bir indirim sürecinin söz konusu olabileceğini de belirtmek isterim. Diğer yandan, küresel iktisadi faaliyette beklenenden daha hızlı bir toparlanma olması durumunda ise parasal sıkılaştırma 2011 yılının daha erken bir döneminde gündeme gelebilecektir."
        
Dış talebe ilişkin aşağı yönlü riskler belirginleşmekle birlikte iç talebin gücünü koruduğunu ifade eden Yılmaz, küresel ekonomiye ilişkin sorunlar, güven ve finansman kanalıyla iç talebi yavaşlatma potansiyeli taşısa da, dengeleyici para politikasının gecikmeli etkileri ve istihdam piyasasında süregelen iyileşmenin iç talepteki canlanmayı desteklediğini kaydetti.
        
"ÇIKIŞ STRATEJİSİ ÖNE ÇEKİLEBİLİR"
        
Kriz sonrası Türkiye´nin göreli riskliliğindeki düşüş göz önüne alındığında, önümüzdeki dönemde sermaye girişlerinin artma olasılığının, iç talepteki canlanmanın dış talebe kıyasla daha hızlı olmasını destekleyebilecek bir diğer unsur olarak öne çıktığına dikkati çeken Yılmaz, "Önümüzdeki dönemde iç talep ile dış talebin toparlanma hızlarındaki ayrışmanın devam etmesi halinde, para politikamızı oluştururken, zorunlu karşılıklar ve likidite yönetimi gibi alternatif araçları daha etkin olarak kullanmamız gerekebilecektir" dedi.
        
Yılmaz, bu çerçevede, büyümenin kompozisyonunda güçlü iç talep-zayıf dış talep bileşiminin öngörüldüğü şekilde sürmesi ve bu durumun önümüzdeki dönemde hızlı kredi genişlemesi ve cari dengedeki bozulma ile bir arada ortaya çıkarak finansal istikrara ilişkin kaygıları gündeme getirmesi halinde, baz senaryoda, 2010 yılının sonuna kadar tamamlamayı öngördükleri çıkış stratejisi kapsamındaki düzenlemeleri öne çekebileceklerini söyledi.
        
MALİ KURALIN ÖNEMİ
        
Para politikası stratejisini oluştururken maliye politikasına ilişkin gelişmeleri yakından takip etmeye devam edeceklerini belirten Yılmaz, 2009 yılının ikinci yarısından itibaren iktisadi faaliyetteki canlanmanın Orta Vadeli Programda öngörülenden daha güçlü olmasının bütçe gelirlerinin tahmin edilenin belirgin olarak üzerinde gerçekleşmesini sağladığını ifade etti.
        
Konjonktürel etkilerle ortaya çıkan bu alanın ağırlıklı olarak kamu borcunun azaltılmasında kullanılması, gerek toplam talep yönetimini etkinleştirmesi, gerekse dolaylı vergilerdeki artış gereksinimini azaltması bakımından dengeleyici bir para politikası izleme esnekliğini artıracağını bildiren Yılmaz, şu değerlendirmede bulundu:
        
"Bu çerçevede, başta mali kuralın yasalaşması ve uygulanmaya başlaması olmak üzere mali disiplinin kurumsal ve yapısal iyileştirmeler yoluyla sağlanması halinde, tahmin ufku boyunca politika faizinin tek hanede kalmasının mümkün olduğunu düşünmekteyiz. 2008 yılının son çeyreğinden itibaren fiyat istikrarı temel amacı ile çelişmeden küresel krizin yurt içi iktisadi faaliyet üzerindeki olumsuz etkilerini sınırlamaya odaklanarak, bu konuda üzerimize düşeni büyük ölçüde yapmış bulunmaktayız. Önümüzdeki dönemde fiyat istikrarının kalıcı olarak tesis edilebilmesine odaklanmaya devam edeceğiz. Orta vadede mali disiplinin sürdürüleceğine dair taahhütlerin yerine getirilmesinin ve yapısal reform sürecinin güçlendirilmesinin, ülkemizin kredi riskindeki göreli iyileşmeye katkıda bulunarak makroekonomik istikrar ve fiyat istikrarını destekleyeceğini düşünmekteyiz"
        
Yılmaz, bu kapsamda Orta Vadeli Programın ve Avrupa Birliğine uyum ve yakınsama sürecinin gerektirdiği yapısal düzenlemelerin hayata geçirilmesi konusunda atılacak adımların büyük önem taşıdığını sözlerine ekledi.
AA


Geri Dön