İmar

Ebru Manavoğlu: Antalya geçmişten dersler almalı!

Antalya Kent Konseyi İmar ve Planlama Çalışma Grubu' nun, 8 Kasım Dünya Şehircilik Günü nedeniyle düzenlediği 'Antalya Şehircilik Sorunları ve Çözüm Önerileri' konulu toplantı düzenlendi.

Antalya Kent Konseyi İmar ve Planlama Çalışma Grubu'nun, 8 Kasım Dünya Şehircilik Günü nedeniyle düzenlediği 'Antalya Şehircilik Sorunları ve Çözüm Önerileri' konulu toplantıda kentin öncelikle planlamalara dayalı sorunları görüşüldü. 

İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Antalya Şube Başkanı Dr. Cem Oğuz, Şehir Plancıları Odası (ŞPO) Şube Başkanı Haşim Dikencik, Akdeniz Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Mimarlık Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr. 

İbrahim Bakır ve Mimarlar Odası Şube Başkam Osman Aydın'ın da katıldığı toplantının açılış konuşmasını yapan İmar Planlama Çalışma Grubu Başkanı Şehir Plancısı Ebru Manavoğlu, Türkiye'deki kentleşme sürecinden en fazla etkilenen illerden biri olan Antalya'da 1987 yılında yüzde 8,3 olan kentsel alan 2010 yılında yüzde 21,2'ye yükselirken, orman alanlarının yüzde 55,2'den, yüzde 40,7'ye, tarım alanlarının ise yüzde 31,6'dan, yüzde 22,7'ye gerilediğini söyledi. 

Sel ve kaşkın sorunu Antalya'nın planlama sürecinde politik, yönetimsel koşullar ve kararların kentin mekansal gelişimini doğrudan etkileyip yönlendirdiğine de işaret eden Manavoğlu, Antalya geçmişte yaşadığı felaketlerden dersler almak zorundadır. 

Taşkın ve sel Antalya'nın öncelikli sorunlarındandır. Boğaçay, Aksu, Düden akarsulan kent planlamasında bir yeşil alan sistemi içerisinde değerlendirilmeli, kuzey-güney koridorlarla kentin mikroklimasına ve görsel zenginliğine katkı sağlamalıdır. Balbey ve Haşimişcan mahalleleri senelerdir devam eden imar planı sorunsalından kurtulmalı, bütüncül bir anlamda uygulamada kent merkezinin cazibesini arttırmaya yönelik projeler hayata geçirilmelidir. Planlama süreci ve insiyatifleri yerelden merkeze doğru kaymakta yerel değerler yok olma tehlikesi altında kalmaktadır. Örneğin EXPO alanı içerisinde yer alan tarihi değerinden dolayı tescilli binalar sessiz sedasız yıkılmıştır dedi. Şehir Plancıları Odası (ŞPO) Antalya Şube Başkanı Haşim Dikencik ise 1980'de Turizmi Teşvik Yasası'yla birlikte Antalya'nın turizm bölgelerinin kentin genel anlamdaki yerel yönetimlerinin iradesi dışında merkezi olarak planlandığını. kentle bütünlük sağlamayan planların aşın göç ve gecekondulaşmaya neden olduğunu ifade ederek, Bugün gelinen noktada ise şu anda elimizde mevcut Bütünşehir Yasası vardır. 

Bütünşehir Yasası olmasına rağmen merkezi idaredeki planlama yetkilerinin Antalya yereline devredilmemiş olması önümüzde yine belirsizlikler göstermektedir dedi. 

Kamu yaran Yıllardır ranta yönelik planlamalann artık geri dönüşümü imkansız sorunlara sebep olduğunu ileri süren Dikencik, Yatınmcının direk talebiyle bir takım planlama çalışmalan ortaya çıkmakta ve bunlan sınırlayan yasalarda by-pass edilebilmektedir. Toplumda artık nicevari bir bireyselleşme başlamıştır. Bunun sonucunda da tarım alanlan Kamu Yaran Kararlarıyla hızla imara açılıyor. Buna en basit örnek Batı Çevre Yolu'dur. Birey olarak toplum şunu sorgulamalıdır. 

Ödediği vergisinin, yada kamu hizmetleri karşılığında ödediği bedelin kendisine elektrik, yol ve su olarak dönmediğini görmüştür. Kamulaştırma haricinde bu olayın Düzenleme Ortaklık Payı ile çözülmesinin daha karlı olacağı anlatılmıştır vatandaşa. Kamulaştırma bedelinin çok yüksek olduğu ileri sürülmüştür. 

Fakat ortaya çıkacak kentsel dokunun altyapı maliyetleri bizce o kamulaştırma maliyetlerinin çok çok üstünde olacaktır. 

Orada 13 bin nfüfusa yönelik yapılacak bir planlamanın dışında bu altyapı maliyeti 2 milyonluk nüfusa yansıyacaktır. 

Bunun karşılığında ortak payda dediğimiz kamu yaran dediğimiz çevre yolu yapılacak fakat sadece oradaki bir takım kişiler bundan rant elde edeceklerdir. 

Siyaset, Kamu Yararı Kararını o kadar çok esnek bir hale getirmiştir ki, bunu Toprak Konıma Kurıılu'na sokup daha sonra İçişleri Bakanlığı'ndan gayet rahat alabilmektedir. Kamu Yararı Kararı aslında çok esnek bir. karar değildir. Fransız Devrimi'nde önemli tetikleyici kavramlardan birisidir. Ortak payda esasına dayanır, ortak paydada da bunu düşünmek lazım; İki milyonluk bir şehirde eğer siz 10 bin nüfuslu bir yere hizmet götürüvorsanız ve bunu kamu yararı karan olarak gösteriyorsanız bu ortak payda değilidir ifadesini kullandı. Tanm Topraklan Çalışma Grubu Başkanı Ziraat Mühendisi Adnan Özçelik ise Türkiye'de 2006-2012 yıllan arasında 11 milyon dekar tanm alanının tanm dışına çıkarıldığını. Antalya'daki miktarın ise 44 bin dekar olduğunu söyledi. Özçelik, bunun nedeninin ise Türkiye'nin diğer bölgelerinde olduğu gibi tanmdan uzaklaşma olmadığına dikkat çekerek, şunlan söyledi. Antalya'da daha ziyade yerleşime ve turizme kayması önemli bir etken. 

Kırcami ve Batı Çevre Yolu örneğinde olduğu gibi. Şimdi Aksu ve Boğaçayı'na marinalar yapılmak isteniyor. Cazibe merkezi oluşturduğunuz bir yerde çevresini korumak mümkün değildir. 

Dolayısıyla siz Aksu Çayı'nı marina soktuğunuzda yakın çevresinde Serik ve Aksu ovasım tanm içinde tutmanız mümkün olmayacaktır. Toprak Koruma Kurulu diyoruz, ancak ne yazık ki bu kurullar tarım topraklannı tarım dışına çıkarmayı onaylama kurulları haline gelmiştir. Antalya'daki durumda pek iç açıcı değildir. Kentte son 5 yılda ne kadar tarım alanının tanm dışına çıkarıldığına dair yaklaşık iki aydır ilgili kurumlara yaptığımız başvurulardan da bugüne kadar olumlu bir sonuç almış değiliz. 

Çok başlılık Yrd. Doç. Dr. İbrahim Bakır, insanlann sağlıklı bir çevrede yaşama hakkının Anayasa ile güvence altına alınmış olmasına rağmen uygulama da önemli çelişkiler yaşanmakta olduğuna dikkat çekerek, İçinde bulunduğumuz kenti bu anlamda irdelediğimiz zaman çok ciddi sorunların olduğunu görüyoruz. Planlama yetkilerinin çok başlılığa dönüşmesi özellikle demokrasinin bir gereği olarak sunulan ve yerelin planlamayı sürdürmesi yönetmesi gerektiği durumlar son zamanlarda ciddi bir şekilde tersine çevrildi. Bu da ciddi çelişkilere yol açtı. Bu çok başlılık kaosa dönüşüyor. Bunu, korunması gereken alanların yönetilmesinde de görüyoruz. Planlan yapmaktan öte uygulama iradesinin gösterilmesi önemli. Lokal ölçekte baktığınızda Kaleiçi koruma planlamasında mesela mülkiyet sorunlan var ki önemliuvgulama problemleri çıkartıyor. İnsanlar birbirlerine düşüyorlar. 

Binalar ölüp gidiyor ömürleri tükeniyor ama problemler çözülemediği için sıkıntılar devam ediyor. Balbey mahallesinde daha önce uygulanmış 18 uygulaması var ki bu da yerleşim dokusunu ciddi anlamda zedelemiş. Bu nedenle belediyelerimiz ilgili tüm paydaşlann görüşlerini alarak çözüm için bu kentin ortak akılını kullanmalı ifadesini kullandı.Açıklamalannı çeşitli konu başlığı altında ve sunum eşliğinde yapan İMO Başkanı Dr. Cem Oğuz ise şunlan söyledi. Batı Çevre Yolu bu kentin olmazsa olmazı ancak o kadar çok siyasi malzeme yaptılar ki siyasi çekişmeyle şimdi çok çok kötü bir durum söz konusu. Bölgeyi imara açarak bunu çözüyorlar. Çok büyük sıkıntılar yaşayacağız hepimiz. Kuzey Çevre Yolu'nun ihalesi 13 Ağustos'ta yapıldı. EXPO'ya yetiştireceğiz dediler ama 5 ay geçti hala yeterlilik konusunda bir karar veremediler. işin süresi 900 gün. Bugün ihale sonuçlansa yer teslimi yapılsa 900 gün sonra bitecek. EXPO'nun başlamasına kalan süre ise 535 gün. Nasıl yetişecek. 

Batı Çevre Yolu'nun 1.8 kilometrelik bölümü kamulaştırmayla çok ekonomik, yaklaşık 12 milyon lira bir bedelle çözülebilecekken 55 hektarlık bir alanı imara açmak için planlandı. Bu yol çevre yolu olmaktan çıkacak ve çok önemli sorunlan da beraberinde getirecek. Bu arada ilk olarak 1928'de önerilen, 1941 'de Fransızlann yaptığı planlamada da gözüken konvansiyonel treni Burdur'dan Antalya'ya getirebilsek yaklaşık maliyeti 250 milyon dolar olacaktı ve tüm taşımacılığımızı da bununla yapacaktık. 

Antalya'da mevcut raylı sisteme harcadığımız para da aynı miktarda. 

Kentin geleceği düşünülmeli Kentsel dönüşümün İnşaat Mühendisinin Türkiye'deki en büyük problemi olduğunu da sözlerine ekleyen Oğuz, şöyle devam etti.3 milyon binayı yıkılıp yeniden yapılacak. Plansız, programsız 45 ilde bu çalışmalara başlandı. 

Maalesef kentlerde çok büyük sorunlarla karşılaşacağız. Antalya'da 130 bin bina var. 1998 öncesi 85 bin bina yapılmış, dolayısıyla 4. risk bölgesine göre hesapları yapılıp inşa edilmişler. Yapı Denetim 2000 yılında uygulanmaya başlanmış. 

Öncelikle 85 bin binanın kentsel dönüşüme girmesi gerekiyor. Bu kentsel dönüşüm planlarını yaparken de bu kentin geleceğini düşünmek gerekiyor. Mimarlar Odası Antalya Şube Başkanı Osman Aydın'da 1980'li yıllarda plan onaylama yetkilerinin merkezi idareden alınarak yerel yönetimlere verilmesiyle başlayan sürecin oluşturduğu olumsuzluklara dikkat çekti. Aydın şöyle konuştu. 1979 yılındaki Antalya planı uygulanmış olsaydı bugün Antalya dünyadaki sayılı kentlerden biri olurdu. Ama ülkemizde demokrasi kesintiye uğradığı zaman sadece demokrasi değil bundan bir çok şey etkileniyor. 1979 planları hiç uygulanamamıştır. Plancılar da planlanna sahip çıkmamıştır. Geleceğe dönük ise şunları söyleyebiliriz. Antalya Bütünşehir olduktan sonra gerçekten sağlıklı yaşanabilir bir kent oluşturmak istiyorsak 1100 binlik planın Antalya'yı ilgilendiren bölümlerini ile il sınırlannda yeni plan revizyonlannm yapılması lazım. Ulaşım sistemi, kentsel dönüşüm, tanm topraklannın korunması gibi uygulamalarda bu plan içinde değerlendirilmeli. Büyükşehir Belediyesi'nin yapacağı ilk iş bu olmalıdır. Parça parça yapılacak planlann Antalya'yı geleceğe taşımayacağını söyleyebiliriz. 


Antalya Beyaz