Ekolojik Çağda Mimarlık için Yeni Gelecekler paneli 9 Haziran'da!
2100 yılında yıldızlararası uzay yolculuğunu hedefleyen “Persephone” projesi kapsamında Kapadokya’dan ilham alarak topraktan kentler planlayan ünlü tasarımcı Rachel Armstrong, Geberit’in davetlisi olarak İstanbul’a geliyor.
2100 yılında yıldızlararası uzay yolculuğunu hedefleyen “Persephone” projesi kapsamında Kapadokya’dan ilham alarak topraktan kentler planlayan ünlü tasarımcı Rachel Armstrong, Geberit’in davetlisi olarak İstanbul’a geliyor. “Mimarlığı kimya ile buluşturan” Armstrong, 9 Haziran’da Yapı-Endüstri Merkezi’nde “Ekolojik Çağda Mimarlık için Yeni Gelecekler: Griyi Yeşille Buluşturmak” etkinliğinde konuşacak.
Sıhhi tesisat sektörünün lideri Geberit, her yıl olduğu gibi bu yıl da mimarları ve tasarımcıları bir araya getirecek önemli bir etkinliğe ev sahipliği yapıyor. İlham kaynağını “Su”dan alan Geberit, çevre ve su kaynaklarının tükenmesine karşılık yenilikçi çözümleri mimarlık, kimya ve teknolojiyi buluşturarak sunan bir tasarımcıyı YEM’de ağırlıyor. Geberit’in düzenlediği “‘Ekolojik Çağda Mimarlık için Yeni Gelecekler” konulu etkinliğine katılacak olan Rachel Armstrong, binalar ve doğa için sürdürülebilir çözümlerini anlatacak.
Sentetik biyoloji ve akıllı kimya gibi gelişmiş yeni teknolojileri kullanarak binalar ve doğal çevre için sürdürülebilir çözümler tasarlayan Armstrong, Technology Entertainment Design (TED) platformunun da önemli konuşmacılarından. Yüzyıl içinde yıldızlararası uzay gemisi inşaatını harekete geçirmeyi amaçlayan “Persephone” projesinin parçası olarak topraktan nasıl bir kent oluşturulabileceğini araştıran “Black Sky Thinking” grubunun başında bulunan Rachel Armstrong’a yaşayan kentler tasarlarken ilhamını da Türkiye veriyor.
Armstrong, “Persephone” projesini, “Bu bir dünya gemisi. Yerel insanları ve seyahatleri boyunca ihtiyaç duydukları iç mekanı içermekte. Aşağıdan yukarıya doğru büyüyen topraktan oluşan bir şehir insan ırkını kurtarabilir. O nedenle, topraktan strüktürler oluşturuyor olacağız. Ben bunları bazı açılardan Kapadokya’daki mağaralar gibi düşünüyorum.” şeklinde açıklıyor. Pamukkale travertenleri de Persephone projesine, su sistemlerinin uzay gemisinin yaşam biçimine nasıl dahil olabileceğinin ilhamını veriyor.
“Yeni gelecek için doğanın gücünü düşürmeden yaşamamız gerekiyor”
Küresel iklim değişikliğinde doğal, sosyal ve insan bilimleri arasındaki işbirliğini mimarlık, akıllı kimya ve biyoteknolojinin sunduklarını kullanarak geliştirdiği yaklaşımında Rachel Armstrong, yeniliği sürdürebilmek için düşünmenin yeni yollarına inanmanın ve bizim için daha iyi bir gelecek oluşturmasında imkansız gibi görünen sorunların üstesinden gelmede bize yardım eden teknoloji üretmenin önemini savunuyor.
Birbiri ile örtüşen ve yarış halinde olan fikirler dizisi olarak, sürekli değişen ortam içinde mimarlığa sunulan fırsatların anlatılacağı etkinlikte mimar ve tasarımcılarla mimarlıkta yeni gelecekler tartışılacak.
Yeni gelecek için doğanın gücünü düşürmeden yaşamamız gerektiğini düşünen Rachel Armstrong, doğal sistemlerimizin kapasitesinin açgözlü tüketimin tarafından düşürüldüğü tehlikenin arkasını doldurmak için, şu anda farkında olmadan dünyamızın yaşanabilir kılınmasının tersi yönünde bir sistem kurduğumuzu belirtiyor. Bu olumsuz koşulları, kentlerimizi, toprak sentezinin alanları olarak kabul ederek ve dünyanın en çok gereksinim duyduğu verimliliğe yeniden yatırım yapmamızın mümkün olduğunu söyleyen Rachel Armstrong, kentlerimizi küresel tüketimin alanları olmaktan yaşamsal faaliyetlerin merkezi olmaya dönüştürebileceğimizi savunuyor.
Rachel Armstrong, 9 Haziran günü Fulya’daki Yapı-Endüstri Merkezi’ndeki buluşmada, konuşmasının ardından merak edilen sorulara da yanıt verecek.