24 / 11 / 2024

Ekrem İmamoğlu: İmar planı için kimse kapımızı çalamaz!

Ekrem İmamoğlu: İmar planı için kimse kapımızı çalamaz!

Artan konut satışlarında ulaşım problemi nasıl çözülecek? Yıllardır bekleyen metro projesinde son durum ne? Emlak projeleriyle birlikte sosyal hayatı hareketlendirmek atılıyor mu? İşte tüm bu soruları Beylikdüzü Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu yanıtladı...




* Başkanlık koltuğunda üç seneyi geride bıraktınız. Bu sürede neler oldu Beylikdüzü'nde?

Beylikdüzü hızlı düşünme ve hızlı yol almak zorunda olduğumuz ilçelerden biri. Üç senede 17-18 bin yıllık nüfus artışı var. İstanbul'un en fazla nüfusu artan üçüncü ilçesi biziz.


* Yılda 17-18 bin kişi Beylikdüzü'ne göç ediyor yani...

Evet, bu artış doğurganlıktan değil. İstanbul'un en fazla nüfusu artan ilk yedi ilçenin dördü olarak bizler komşu ilçeleriz. Avcılar, Beylikdüzü, Büyükçekmece ve Esenyurt. Esenyurt'ta yıllık artış 60 bin. Dolayısıyla bu nüfus artışı bizi birçok konuda hızlı düşünmeye itiyor. İhtiyaçlar fazlalaşıyor ama rutin ihtiyaçları planlamak zor değil. Temizlik ve altyapı gibi konuları planlamak çok zor bir iş değil ama bunun yanı sıra sosyal yaşamı olgunlaştırmak lazım. İnsanları yaşama kazandırmak lazım ve yaşadıkları yerden keyif aldırmak lazım. Buralı olduklarını hissetmeleri lazım. Tüm bunlar kalıcı duygularla beslenebilir. Tüm bunlar işin kolay gözüken ama zor olan kısımları. Fiziki şartları düzeltmekten daha zor çünkü duygusal bağlılık zaman istiyor. Birçok proje ürettik bu doğrultuda. Seçildiğimiz anda mevcut olan problemlerle birlikte geleceğe dönük çalışmalar da yaptık. Projelerde insanı merkeze koyarak duygusal bağ, kentlilik kavramı ve aidiyet duygusu üzerine yoğunlaştık. Bunun dışında İstanbul'un en fazla yol üreten ilçelerinden biriyiz. Birçok ilçenin asfalt, yol ve kaldırım sorunu yokken biz her yıl ciddi manada kilometrelerce yol yapıyoruz. Bir sürü yeni yerleşim alanları ekleniyor. Batı İstanbul olarak adlandırdığımı Beylikdüzü ve çevresinin en önemli sorunu ulaşım. Kent içi bağlantı unsurları en büyük problemimiz. Metro projesi yaklaşık 14 yıldır bekleniyor. Projenin bittiği tarih 2003.


* Nereye bağlantılı bu metro projesi?

Beylikdüzü Tüyap - İncirli hattı olarak geçiyor. İncirli'den başlar, Bahçelievler, Sefaköy, Küçükçekmece, Avcılar ve Beylikdüzü olarak planlandı. Bundan 4-5 yıl önce Kanalistanbul'un geçiş noktalarıyla ilgili teknik çözümler biraz zaman alacak denildi. 2016'ya kadar bu dile getirildi. Aynı sene bizim üst seviye görüşmelerimizden aldığımız bilgiye göre sorunlar çözülmüştü ve ihale edilecekti ama yapılamadı. 2017'de yapılacak dendi ama hâlâ bekliyoruz. İhalenin yapılması demek en az 3-4 yıl sonra hizmete girecek demek. Bahsettiğimiz dört ilçeye yılda 100 bin insan ekleniyor. Bu sadece Beylikdüzü'nün sorunu değil. İkinci problem enerji. Şu anda elektrik bu bölgeye yetmiyor çünkü altyapı yetersiz. Bu sorun da sadece Beylikdüzü'nün problemi değil. Devlet hastanesi de yetersiz. Ben bu konuyu Başbakana kadar taşıdım. İstanbul'un sorunu aslında bir ilçenin bir partinin sorunu asla değil. 20 milyon insanın sorunlarından bahsediyoruz. Bu denli nüfus artışının planlandığı bir il doğru mu? Bu da yanlış. Biz bir şekilde düzen getirmeliyiz. Kentin asla bozulmayacak anayasasını oluşturmamız lazım. Bu kavramları geçtiğimiz üç yıl içinde Beylikdüzü'ne yerleştirmeye çalıştık. Örneğin imar artışına asla sıcak bakmayan bir felsefemiz var.


* Bu kadar hızlı büyüyen bir ilçede imar sorunları da vardır sanırım...

İnsanların mülkiyet hakları var. Mülkiyet haklarında da mevcut imar hakları var, biz bunlara dokunamayız ama ekstra talepler ya da imar artışı isteğiyle bizim belediyemize kimse gelemez diyoruz. Kırmızı çizgimiz bu. Kentin artık doğal yaşamını planlıyoruz. İstanbul'da kişi başına en fazla yeşil alan düşen ilçe haline getirme arzusundayız. Burada bahsedilen kent içi yeşil alan. Yoksa Çatalca'nın mesela derya gibi yeşil alanı var. Bu anayasamız mesela. İmar konusunda kapımızı çalan herkesi geri çeviriyoruz. İhtiyaçları belirledik ve öncelikli olarak proje altyapısı oluşturduk. Bu hem yeni bina, ortam, altyapı ve tasarımlar ama bir yandan da eskinin rehabilitasyonunu içeren bir projedir. Bir şey tasarlandığında 50-60 sene o kente hizmet edebilmeli. Bir bina 10 yıl sonra yeniden yapılmamalı. Bu teknolojide hâlâ bu tip sorunlar varsa hem devletin bütçesine hem de bu insanlara ihanet ediyoruz demektir. Şu anda Beylikdüzü Belediyesi'nin raflarında duran onlarca projemiz var. Her mahallede her ortamla ilgili projelerimizi bütçemiz oldukça öncelik sırasına göre hayata geçireceğiz. Böyle bir altlık oluşturduk. Üç yıl içinde felsefeyi oturttuk, proje altyapısı oluşturduk ve uygulama kısmına geçtik. Uygulama kısmında ilk sırada Yaşam Vadisi var. Belediye binası projesi de var ama öncelik o demedik çünkü İstanbul'un en büyük kent içi parkını üretmek istiyoruz dedik. Bu tam İstanbul'un istediği şey. Yaşam Vadisi açıldıktan sonra halk çok mutlu oldu. 250 bin metrekarenin açılışını yaptık 19 Mayıs'ta. Kalan kısımlar açıldığında tamamı 1 milyon 100 bin metrekareyi bulacak bir parktan bahsediyoruz. Toplam uzunlukları 8 buçuk kilometreyi bulan, deniz ve E-5'i birbirine bağlayan olağan dışı bir kent içi parkı. İkinci etabın ihalesini yaptık ve şantiye kuruldu. Amacımız bir an önce bitirmek. Üç yılın özetinde birinci sıra şehrin ana sorunları ve anayasasını oluşturmaya çalıştık ve bunu yaparken İstanbul ile bir bütün olarak düşünüp hareket ettik. İkinci sırada projelerimizi olgunlaştırdık. Şu anda tüm mahallelerimizle ilgili projelerimiz var. Üçüncü olarak uygulamaya başladık. Üç yıldır başlayan, biten ve devam eden projeler var.



* Ya kentsel dönüşüm? Kaçak bina var mı?

Kaçak yapı hiç yok diyebiliriz ama köy halinden gelen yapıların dönüşümü söz konusu. Bunun dışında 80'li yılların sonunda yapılmış Gürpınar'da bulunan Siteler Mevki var. Bu kısımda sıkıntılı yapılar var. Yaklaşık 3 bin konutta durum bu.


* Orada heyelan da vardı...

Kaymanın olduğu yerde değil bu yapılaşma. Yapının kalitesinde sorunlar var zeminle alakalı değil. Bunlar yerinde dönüşümü zorlayan ve imar artışını tetiklemeyen yapılar. Kentsel dönüşüm denilince bin konut varsa müteahhit kazanacak, belediye belli avantajlar sağlayacak, kişi kazanacak derken sayı birden 2500 konut oluyor. Böyle bir şeye asla müsaade etmedik. Kendi içinde dönüşen, kişiye katkı sunan ve doğal çevre oluşturan bir felsefeyi ortaya koyduk. Bu çalışmalar şu an İBB'de sanıyorum bu ay geçecek.


* Riskli yapı sayısıyla ilgili bir tespit var mı?

Gürpınar Siteler'de 3 bine yakın daire. Diğer bölgelerde lokal sorunlar var ama ciddi sayılar yok. Yakuplu bir dönüşüm geçiriyor kendi imar planı dahilinde. Orada bütünleştirerek farklı bir yapılandırma çabamız var. Yapılan imar planlamasını daha iyi hale getirerek, yoğunluk kazandırmadan dönüştürme çalışmamız var. En önemsediğimiz, hayati tehlike içeren bölge Siteler Mevki.


* 6306 sayılı kentsel dönüşüm kanunuyla dönüşen bina sayısı belli mi?

Plan buna fırsat vermiyor ama fırsatı yakaladığımız 7-8 noktada belediyemizin katkılarıyla dönüşümü sağladığımız proje var. 6306 sayılı yasanın bir plan altlığı yok. Dönüşüm hakkı elde eden konularda yasayı kullanarak süreci hızlandırıyoruz. Oradaki vatandaşlarımızın yasanın verdiği imkanlardan yararlanmasını sağlıyoruz. Çok net bir rakam veremem ama bu bağlamda öbek öbek bin konuta yakın yenilenme oldu. Olaya bir bütün olarak baktık. Nüfusu yoğunlaştırmadan oradaki sosyal yapıyı, eğitim yapılarını koruyarak ve hatta artırarak bir plan süreci geliştirdik.


* Beylikdüzü deyince aklımıza yüksek binalar ve siteler geliyor. Son dönemlerde özellikle 1+1 üzerinden tartışmalar var. Siz ne dersiniz bu 1+1 sorununa?

Beylikdüzü siteler bölgesi ama buradaki oluşum 80'lerin sonuna dayanıyor. 90'larda yaşanan kooperatifleşme rüzgarıyla birlikte olgunlaşan bir yapı söz konusu. Plan altlığıyla o döneme dayanıyor, dolayısıyla bu bölgedeki yapıların en küçüğü 2+1 ve 3+1. Yüksek yapılar algısından bahsettik, o dönemlere kıyasla yapı stoğumuz yüksek. 10-15 kat arası çok sayıda yapı var ama bu rakamlar İstanbul'un yapılaşmasında alçak kalıyor şimdi çünkü yanıbaşında elli katlı binalar olmaya başladı ama bunların hiçbiri Beylikdüzü tarafında değil. E-5'in güneyi Beylikdüzü ama kuzeyi değil. Dolayısıyla görünen yapıların bizimle alakası yok. Buna ek olarak 1+1 daireler Beylikdüzü'nde çok sayıda değil hatta minimumda diyebiliriz. Hazırlanan projelerin bir çoğu bu tarafta oluşan talebe göre oluşturuluyor ve o da daha çok aile kurgusuna yönelik. Sahilde villalar var ve deniz tarafındaki yapılaşmamız iki katlı genelde.


'BENİ ÜRKÜTEN 1+1'LER DEĞİL HORMONLU YAPILAR'

* 1+1'lerin aile yapısını zedelelediğine dair bir yaklaşım var. Sizin düşünceniz ne?

Tek başına 1+1 diyerek bu işi konuşmak çok sığ bir düşünce olur. Çevremizde bir blokta 500 konutun olduğu yapılaşmalar var. Bir sitede 10 bin konut var mesela. Bunlar olmaz, işin doğasına aykırı. Mevzu 1+1 mevzusu değil, yapılaşma prensibi mevzusu. Sokak, bahçe, park, sosyal donatılar önemli yoksa 1+1 yanlış demekle bu iş çözülmez. Çünkü 1+1 de ihtiyaç İstanbul gibi kentlerde. Yalnız yaşayan insanlar var ayrıca ekonomik koşullardan dolayı evli çiftlerin 1+1 tercih ettiğini de biliyoruz. Toplum güvenliği açısından büyük çapta yapılaşmalara ben karşıyım. Beylikdüzü her ne kadar kooperatif algısı çok kötü olsa da bu konuda şanslı bir yer. Belki %25-30'dur çok kötü olan. Kooperatifleşirken insanlar bir araya gelerek bir sistem kuruyor. Bir arada bir site oluşturuyorlar. Proje sürecinde fikirsel katkı sağlıyorlar. Sahiplenme duygusu üst düzeyde oluyor. Ben yaklaşık 26 yıldır Beylikdüzü'ndeyim ve burada yaşamın olgunlaşma sürecine canlı şahit oldum. Bölgede insanların komşuluğunun en önemli sebebi bölgedeki kooperatifleşmedir. İki sene içinde mantar gibi türeyen, ihtiyaca değil yatırıma dayalı imar fırsatları yaratmak ve hormonlu yapılar üretmek yanlış, 40-50 katlı konut yapıları üretmek esas kötü olan. Beni esas ürküten 1+1'ler değil, hormonlu yapılar.Ben bu sektörü bilen biriyim. Beni ürkütüyor, ben o tür bir yapıyı inşa etmek istemem. Bir profesörün çok güzel bir tanımı vardı, ‘'hayatı yaşayarak hayal edip anlatamayacağın bir projeyi asla yapma'' Öyle bir proje tasarlıyorsunuz ki anlatmak mümkün değil. 50. kattan nasıl inip aşağıda çocuğu oynatacaksınız? Nasıl bir araya gelip site huzuru organize edebileceğiz? Böyle olunca o 500-600 daireli sitelerin olduğu bazı ilçelerde her siteye karakol koymak zorunda kalırsınız.


* Yaşam Vadisi'nde bir heykel tartışması yaşandı. Kıbrıs sürecini anlatan heykelde Makarios'un da olması tartışmalara yol açtı ve heykellere zarar verildi. Nasıl değerlendirirsiniz?

Heykel bir belediye başkanı tasarımı değildir. Her heykelin bir felsefesi olmalı. Şimdi Rauf Denktaş heykeli yapmamızın bir sebebi var. Birincisi Kıbrıs meselesi en ana meselelerden biri. İkincisi Kıbrıs'ın yapısında en önemli figür Denktaş. Ayrıca Denktaş'ın Türkiye'de bulunan evi Beylikdüzü'nde. Tüm bunlara ek olarak heykel Dentaş'ın evine en yakın olan bölgede. Dolayısıyla bu heykel Denktaş heykeli. Şahsını en iyi bilenlerle konuştuk, özgün bir heykeltıraşa emanet ettik. Ailesiyle, Milli Mukavemet Derneği ile görüştük. Birkaç alternatif arasından bu halini seçip inşa ettik. Bir başka konu finans konusuydu. 8 milyona yapıldı diye söylentiler çıktı ama belediyemize maliyeti 120 bin TL'dir. Bu tür duygulara siyasi malzeme olarak bakarak koca heykelin içinde 60x30 santimlik bir figürü öne alarak ‘buraya Makarios anıtı dikildi' şeklinde lanse etmek kadar kötü bir tavır olamaz. Orada Birleşmiş Milletler'in süreci var ama her şey bire bir değil, sanatçı bir yorum katmış. Denktaş'ın kararlı bir duruşu var, Makarios'un süreci izleyen bir bakışı var, imzayı atarak Kıbrıs Devleti'nin temelini atan Fazıl Küçük'ün imza anı var ve BM canlandırması var. Bu bir anlatım biçimidir ama bunu asla sorgulamadan Makarios anıtı diyerek kurumları zan altında bırakmak doğru değil. Gelip iki tane figüre zarar vermek doğru değil. Zarar verilen figürlerden bir tanesi Fazıl Küçük, düşünün onu bile bilmeden hareket edilmiş. Kararımız net, tamiratı yapılıyor ve bilgilendirme panoları konulacak. Daha net anlaşılmasını istiyoruz. Sayın Rauf Denktaş'ın ailesiyle birlikte 7 Temmuz'da açılışını yapacağız. Biz açılışı zaten gerçekleştirmedik. Biz Yaşam Vadisi'nin açılışını yaparken Denktaş'ın önüne çiçek bıraktık hepsi bu. Parkın giriş noktasında hala atölye çalışmaları devam eden Çanakkale Anıtı var. Hem kara hem de deniz savaşlarını hissettiren 63 metre uzunluğunda bir çalışma olacak. Türk askerini kucağında Anzak askerinin de olduğu çok özel bir çalışma. Biz savaşlardan barış üreten bir milletiz bunun en değerli örneği Mustafa Kemal Atatürk. ‘Yurtta barış, dünyada barış' cümlesini savaştan sonra söylemiştir. Savaştığı devlet büyüklerini ağırlayan bir liderdir. Bu tür çalışmalarla biz bunu açığa çıkarmaya çalışıyoruz. Parkın girişinde Çanakkale Anıtı var çünkü Türkiye'nin en önemli başlangıç mücadelesidir.


Onun maliyeti ne kadar?

Atölye çalışmaları devam ediyor. Olgunlaştıktan sonra maliyeti belli olacak ama bu tür simge eserlerin olması çok önemli. Çocuklar gelip önünde durup anlamaya çalışıyor ve ben bunun çok önemli olduğunu düşünüyorum. Bu yüzden biz de bu tür çalışmalardaki bazı mütevazı rakamları maliyet olarak görmüyoruz. Elbette abartılı rakamlara müsaade etmiyoruz. Açılışı 18 Mart olarak planlıyoruz.


* Yaşam Vadisi ikinci etabı ne zaman açılacak?

2018 yaz sonu olarak planlıyoruz. Bir yılı biraz aşacak bir süre, bu dönem bitmeden yetiştirmek istiyoruz. Üçüncü etaba çok hararetimiz var. Finansman bulmak lazım. 2 milyon 100 bin metreden bahsediyoruz. Toplamda kendi içinde fonksiyonlarla belki milyarın üzerinde bir yatırım bu. Doğal yaşam kısmı çok önemsediğimiz için ona doğrudan bütçemizden aktarım yapıyoruz.


* Üç yıl içinde yaptıklarınızdan bahsettiniz ama önünüzde iki yıl daha var. Bu süre bittiğinde Beylikdüzü'ne nasıl bir imza atmayı planlıyorsunuz?

Mutlu, huzurlu ve özgür bir kent olacak. Yaşam kalitesi üst seviyede olacak. Bu tip yoğun kentlerde yaşam kalitesi çok basit şekilde ifade edilir. Mesela yürüyebilmek, koşabilmek, çoluk çocuk arabasız gezebilmek. Ailece ya da tek başıan kültürel faaliyet planı yapabilmek, sanat faaliyetleri açısından çok geniş bir seçeneğe sahip olmak ve tüm bunlara kendi ilçesinde ulaşabilmek. Bizim mesela bu yıl dördüncüsünü düzenleyeceğimiz ‘'Sevgi ve Barış Buluşmaları'' etkinliklerimiz var. 700-800 bin kişiyi ağırlıyoruz ve olağanüstü günler yaşıyoruz. Söyleşiler, sanatlar, kültürel faaliyetler, tematik öğeler var. Türkiye'de tek olduğumuz ve bu sene üçüncüsünü yapacağımız klasik müzik günlerimiz var. Caz günlerimiz var Ekim ayında üçüncüsü gerçekleşecek. Bu tür gelenekleri oluşturmaya çalışıyoruz. 300 kişilik bir salonumuz açıldı, 700 kişilik bir salon daha açılacak. Yakuplu'da 400 kişilik bir salonun temelini atacağız. İstanbul'da en kıymetli kültür sanat aktivitelerinin sergileneceği alanları yaratıyoruz. 100 bin kişiye ulaşan çocuk sinemamız var. Çocuk tiyatromuz var iki yıldır hizmet ediyor. Kültürü, sanatı, hayatıyla beraber huzurlu bir kent yaratmak amacımız. Zaten sloganımız mutluluk ve özgürlük üzerine kurulu. Bunu 7'den 77'ye insan ayırmaksızın iletmek amacındayız çünkü yönetim anlayışımızda paylaşma duygusu var. Şehri yaşayanlarla paylaşıyoruz ve ayrıştırıcı kavramlar üretmiyoruz. 5 yılın sonunda burada hayat değişti artık İstanbul'un en nitelikli ilçelerinden birinde yaşıyoruz dedirtmek istiyoruz.


* Şu anda değişti mi Beylikdüzü?

Değişti, biz onu hissediyoruz. Burada olmaktan çok mutlu olan bir halkımız var. Aidiyet var ve paylaşma hissi yoğun. Kimseyi rencide etmiyoruz. Mesela yardımlaşma en üst seviyede var ama tek bir kare fotoğraf ya da tek satır cümlesini göremezsiniz. O tamamen bizim hususiyetimiz içinde ilgili kişileri buluşturuyor. Dolayısyla insana saygı var burada. 21. Yüzyılın kentlilik anlayışında bunlar olmalı. Türkiye'nin %90'ı kentlerde yaşıyor, bu 40 sene önce %55 oranındaydı. Dolayısıyla felsefeler kent yaşamına dönük olarak üretilmeli. Terörü, güvenlik sıkıntısını aşmak istiyorsak bunu yerel yönetimden başlatmak zorundayız. Yerel yönetimleri daha da güçlü hale getirmek zorundayız. Huzurun teminatı artık kentlerdeki yaşam. Eskiden nüfus kırsaldaydı ve işimiz daha kolaydı. Bir yandan insanları kente alıştırırken diğer yandan da rehabilite etmek çok önemli. Biz iş buluyoruz insanlara. Evde tıkılıp kalan kadınlara iş buluyoruz. Atölyelerimizde sayı 300'ü geçti ve daha da büyüyeceğiz. Biz o kadınları bir şekilde iş hayatına sokmaya çalışıyoruz.


* Burada sosyo-ekonomik yapı ne durumda?

Çok ortalama bir yapısı var. Eğer Beylikdüzü'nde özellikle kadın bu kadar evin içindeyse İstanbul'da durum çok iyi değil demektir. Baktığınızda bir çok ilçede bu durum daha da vahimdir. Bir kentte kadınlar huzurluysa kent huzurlu, çocuklar mutluysa kent mutludur. O bakımdan biz kadınları çok önemsiyoruz.

Bu iki yıl içinde ulaşım ne noktaya gelecek? Beylikdüzü hakkında espriler yapılıyor güneş sisteminin dışında başka bir gezegen şeklinde.

Biz onlara cevap olarak madem başka bir gezegeniz buraya gelip bir daha gitmek istemeyeceksiniz. Bizim yetkimizde değil maalesef makro projeler. Ulaşım kararları İBB yetkisinde. Bir kısım yatırımlar mesela metro Ulaştırma Bakanlığı yetkisinde. Biz bu kararları alacak mercileri ancak tetikleyebiliyoruz. Beylikdüzü konusu ve sorunu değil bu tamamen İstanbul sorunu. Vatandaşlar buna ihtiyaç duyuyor. Sadece bahsettiğimiz İncirli-Beylikdüzü Metrosu değil, üçüncü havalimanına bağlantısı olan hatla beraber belki ikisi aynı anda ihale edilmeli. Bu çok acil bir durum. Diğer bir unsur bu kadar yoğun yatırımın olduğu yerde derhal enerji altyapısının tamamlanması. Bunlar bizim taleplerimiz çünkü biz talep eden konumdayız. İnsanlar her şeyi sizden ister çünkü her şeyi siz yapıyorsunuz sanar. Belediyenin yetkisi %15 seviyesindedir.


Habertürk


Geri Dön