Kent Haberleri

Emek projesi, Emek'i kurtaracak; yaşatacak, insan dolu günlerine döndürecektir!

Sabah gazetesi yazarı Hıncal Uluç, "Emek projesi, Emek'i kurtaracak, yaşatacak, eski şanlı, renkli, yaşayan, insan dolu günlerine döndürecektir" diye yazdı

 

İşte o yazı;   İnanmayan, inandıramaz ki..   "Nasıl bu kadar klişeci oluyoruz. Ve de nasıl bu kadar içtenlikten uzak.. Yalancı, iki yüzlü demiyorum, bakın.. Bir projeye saldırmanın en kolay yolu haline geldi.. "Efendim asıl amaçları AVM yapmak.." Yani 40 yıllık sol klişenin tercümesi.. Rantiye.. Emek projesi öyle itibarsızlaştırılıyor. Taksim projesi öyle.. Ayazağa projesi öyle.. Şimdi başta sevgili dostum Atilla Dorsay olmak üzere, yazan, toplanan, yürüyen tüm "Aydın" dostlara sormak isterim.. Son milenyumda, yani 2 binli yıllarda, yani Emek, gişede bilet satamaz hale geldiği için adım adım çöker, temizlik işçisi bile tutamadığı için fare yuvasına dönerken, destek olmak için kaç kere gittiniz, eşinizi dostunuzu toplayıp. Bunca sinema yazarı, sektörün medya gücüsünüz.. Galaları teşvik ettiniz mi. SİYAD Ödül gecelerini orda yaptınız mı. Peki Sevgili Atilla ve dostları.. O nefret ettiğiniz, yozlaşma simgesi ilan ettiğiniz AVM sinemalarına kaç kere gittiniz ayni sürede.. AVM'nin kendisine kaç kez gittiniz.. Yüz.. Bin.. On bin.. Sinema yazarlarına gösterimler hangi salonlarda. O zaman kimi, neye inandırmaya çalışıyorsunuz. Bir şeyin yaşaması insanla mümkün.. El ayak çekildi mi, ölür.. Bu Emek sinemasına kimse gitmez.. Bu Emek de yaşamaz.. Ne yaparsan yap, bu haliyle Emek sineması yaşamaz.. Yeni Melek yaşadı mı. Hangisi yaşadı Beyoğlu'nda. Neler yaptınız, yaşatabildiniz mi. Suyu yokuşa akıtamazsınız dostlarım.. Emek projesi, Emek'i kurtaracak, yaşatacak, eski şanlı, renkli, yaşayan, insan dolu günlerine döndürecektir.. Siz "Kalsın, ölsün" diyorsunuz.. Taksim'de de sorun ayni.. Mevcut proje, orayı trafiksiz hale getiriyor. İnsanlar yürüsün diye.. Yürümek için oraya gelmeleri lazım.. Niye gelsinler. Devir değişti.. Haydarpaşa'da trenden inenler ellerinde tahta bavulla "Hele bir Taksim'i görek, bir cigara tüttürek" demiyorlar.. Oturup temiz hava almak, gök yüzüne bakmak, örgü örmek, satranç oynamak için de kimse Taksim'e kalkıp gelmez.. Onlar minik mahalle meydanlarının işlevi.. İnsanlar Taksim'e gelecekse, bir şey için gelmeli.. Yaşayan bir Taksim olmalı ki gelsin.. Yoksa 1 Mayıs'ta solcular, 29 Mayıs'ta sağcılar toplanır, slogan mlogan atarlar, biter gider.. İstanbulluyu, yerli turisti, yabancı turisti Taksim'e nasıl getireceksin.. AKM bir sebep.. Ama sadece geceleri açık. Onun 24 saat yaşayan bir merkez olmasına, bir garip sendika ve o sendikaya boyun eğen yargı engel oldu. Paris'in Pompidou Merkezi gibi olacaktı AKM.. Galerileri, kütüphaneleri, çalışma, dinlenme salonları, restoran ve kafeleri ile.. Yaptırmadılar. Temsil geceleri açık AKM, milleti Taksim Meydanı'na getirmeye yetmez artık.. Yanında İstiklal Caddesi gibi bir cazibe merkezi cıvıl cıvıl insan doluyken, Taksim'e mehtaba mı çıkacaklar. Ee.. Civarında Sultanahmet gibi tarih de yok!.. "Taksim'e gidelim, Kentucky Fried Chiken yiyelim.." Güldürmeyin beni.. Tabii AVM yapacaksın.. Hem de bu ülkenin en müthiş AVM'sini, öyle bir cazibe merkezi olarak yapacaksın ki, en başta çocuklar koşacak, oyun parklarına, tematik parklara.. Anne ve babalar dünyanın en çarpıcı markaları arasında dolaşırken.. İnsanlar orada tıklım tıklım olunca, meydanı çepe çevre kafelerle doldur.. İnsan hareket olan yere gider oturur, gelen gideni görmek için. Issız kafelerde değil.. Milano'da Dome Meydanı'na gitmeyen var mı, Milano'ya gidip de.. Niye gittik hepimiz.. Evvela o muhteşem yapıyı, Dome'u görmek için.. Sonra meydana açılan yollardaki, üstü kapatılmış, adeta AVM haline getirilmiş mağazalara bakmak için.. Sonra da dünya güzeli kafe ve lokantalarda, insan kalabalığının arasında bir şeyler yemek için.. İnsanı çeken insandır.. Ama o insanı çekecek bir şeyler olması lazım en başta.. Aya Triada Kilisesi Taksim'de.. Bilen, gören kaç kişi. Çünkü etrafı pislikle örtülü.. Çıkar meydana.. Eski su depolarının olduğu yere de, modern, gerçek modern mimarili (Mimar Sinan Kopyası değil) bir efsane olacak cami yerleştir.. "İşte Doğu ile Batı'nın, tarihle bugünün birleştiği meydan" diye dünyaya duyur.. Bakın bakalım el oğlu geliyor mu, gelmiyor mu. Bakın.. Bunlar benim düşüncelerim.. Kimse kabul etmek zorunda değil.. Ama "Hayır" diyenin, kendi projesini anlatması, bunların karşısına koyması gerek ki, tartışalım.. Millet fikirleri görsün.. "İstemezük" demekle bir yere varılmaz.. Mesele "Neyi" istediğini söyleyebilmekte.. Söyleyebildiler mi."   Hıncal Uluç / SABAH