Emekliler bina vergisinden muaf!
Gelir Vergisi Kanunu’nun 103’üncü maddesine göre, yazılı tarifenin ikinci gelir diliminde yer alan tutarı geçmeyen her türlü menkul sermaye iradı gelirleri, indirimli (sıfır) bina vergisi oranından yararlanmaya engel teşkil eden gelirler arasında değerlendirilmeyecek.
Dünya Gazetesi köşe yazarı Bumin Doğrusöz, bugünkü yazısında ''Emeklilerin bina vergisi muafiyeti'' konusunu kaleme aldı. İşte o yazı...
Mayıs ayının emlâk vergisi için birinci taksitin ödenme ayı olmasını da nazara alarak, bu yazımı emlâk vergisi ile ilgili bir konuya ayırayım, daha doğrusu daha öncede yazdığım bir konuyu tekrar hatırlatayım istedim.
Emlâk Vergisi Kanunu’nun 8/2 maddesi ile Bakanlar Kurulu’na (Anayasa değişikliği sonrası Cumhurbaşkanı’na) “gelirleri münhasıran kanunla kurulan sosyal güvenlik kurumlarından aldıkları aylıktan ibaret bulunanların (…),Türkiye sınırları içinde brüt 200 metrekareyi geçmeyen tek meskeni olması (intifa hakkına sahip olunması hali dahil)” halinde, bu meskenlerine ait vergi oranını sıfıra kadar indirme yetkisi verilmiştir. Kanunda ayrıca bu hükmün, yukarıda belirtilenlerin tek meskene hisse ile sahip olmaları halinde hisselerine ait kısım hakkında da uygulanacağı, ancak belli zamanda dinlenme amacıyla kullanılan meskenler hakkında uygulanmayacağı da vurgulanmıştır.
Cumhurbaşkanı’na tanınan yetkinin vergisin yasallığı ilkesine aykırılığı tartışmalarını şimdilik bir kenara bırakıyorum.
20/12/2006 tarih ve 2006/11450 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile 2006 ve sonraki yıllar için kullanılmış yetki uyarınca, sıfır vergi uygulamasının 2020 için de söz konusu olduğunu belirtip, söz konusu yetkinin de kullanıldığını belirterek sıfır oranlı vergiden yararlanmanın inceliklerini irdeleyelim.
Bu olanaktan sadece Türk kanunlarına göre kurulmuş sosyal güvenlik kurumundan aylık alanlar yararlanabilirler. Bu aylık emekli aylığı olabileceği gibi vefat etmiş baba, eş gibi kimseler dolayısıyla bağlanan ölüm aylığı şeklinde de olabilir. Hatta hem emekli maaşı hem de ölüm aylığı alanlarda bu olanaktan yararlanabilirler. Ancak yabancı ülkelerin sosyal güvenlik kurumundan emekli aylığı alanlar bu olanaktan yararlanamazlar.
Bu olanaktan yararlanabilmek için bir önemli koşul da “gelirin münhasıran sosyal güvenlik aylığından ibaret” olmasıdır. Başkaca geliri olanlar bu olanaktan yararlanamazlar. Örneğin Sosyal Güvenlik Kurumu’ndan aylık almakla birlikte ayrıca ticari veya serbest meslek faaliyeti ile uğraşarak gelir elde edenler, kira geliri olanlar, sosyal güvenlik destek primi ödeyerek ücretli çalışmaya devam edenler bu olanaktan yararlanamazlar. Buradaki gelirin sadece “sosyal güvenlik aylığından ibaret” olması koşulunun sınırları önemlidir. Bunun bir sınırı olmak gerekir. Bu sınırı, gelir vergisi konusuna giren gelir şeklinde çizmek yerinde olur. Yoksa, bir emekliye piyangodan ikramiye çıkması veya emeklinin arabasını satması halleri de gelirdir. Dul bir emeklinin bir tazminata hak kazanması veya boşandığı eşinden nafaka alıyor olması, bana göre bu olanaktan yararlanma koşullarını ihlal etmez. Bu şekilde bakılırsa gelir kavramı sınırsızlaşır ki, Kanun Koyucunun bu sonucu istediğini gösteren bir emare yoktur. Hatta emekli, emekli maaşını bankada vadeli mevduat, hazine bonosu almak, fon veya repo işlemleri yoluyla da değerlendirebilir. Bu şekildeki gelirler, menkul sermaye iradı olarak gelir vergisinin konusuna girmekle birlikte hayatın olağan akışının getirdiği gelirlerdir. Bence bunları ayrı düşünmek gerekir. Zaten bu nedenle Maliye Bakanlığı 45 sayılı Emlâk Vergisi Genel Tebliği’nde “geliri münhasıran kanunla kurulan sosyal güvenlik kurumlarından aldıkları aylıktan ibaret bulunanların elde ettikleri ve yıllık tutarı toplamı bina vergisi indiriminden yararlanılan yıldan bir önceki yılda geçerli olan Gelir Vergisi Kanunu’nun 103’üncü maddesinde yazılı tarifenin ikinci gelir diliminde yer alan tutarı geçmeyen her türlü menkul sermaye iradı gelirleri, indirimli (sıfır) bina vergisi oranından yararlanmaya engel teşkil eden gelirler arasında değerlendirilmeyecektir.” açıklamasını yapmıştır. Bu açıklamaya göre 2019 yılında brüt menkul sermaye iratları toplamı 40.000 lirayı geçmeyenler 2020 yılında söz konusu olanaktan yararlanabileceklerdir.
Ancak bu açıklamanın sadece menkul sermaye iratlarına yönelik olması, bakanlığa gelir kategorileri arasında ayrım yapma yetkisi verilmemiş olması yönüyle yetki yönünden hukuka aykırı olduğu gibi konu yönünden de eşitlik ve adalet ilkelerine aykırıdır. Örneğin, 2019 yılında diğer koşulları taşıyan, ancak 39.000 Lira mevduat faizi elde eden 2020 yılında emlâk vergisi ödemeyecekken, 5.200 lira mesken kira geliri elde edip istisna dolayısıyla gelir vergisi beyannamesi dahi vermeyen emekli, tek meskeni için emlâk vergisi ödeyecektir.
Bu husus Kamu Denetçiliği Kurumu’nca 16.1.2019 tarihli Kararla bildirildiği halde ve Bakanlık 6328 sayılı Kanuna göre işlem tesis etmesi gerektiği halde söz konusu Genel Tebliği düzeltmeyerek hakkaniyetsiz uygulamaların sürmesine yol açmaktadır. Bu Genel Tebliğ açıklamasının düzeltilmesi gerekmektedir. Diğer ayrıntılara ise gelecek yazımda değineceğim.