Emin Sazak: Müteahhitlikte entegre hizmet zamanı!
Türkiye Müteahhitler Birliği (TMB) Başkanı Emin Sazak, deprem felaket-lerinden ders alınması gerektiğini belirterek, kentsel planlamalar yapılmaması halinde, afetlerde ağır bedeller ödenmeye devam edileceğini söyledi
Sazak, dünya çapında büyük başarılara imza atan müteahhitlik sektörünün artık büyüme sınırına geldiğini, bundan sonra proje hazırlama dahil entegre projeler üstlenilmesi gerektiğini kaydetti. Dünya gazetesinin Ankara Sohbetlerine konuk olan Emin Sazak, Ankara Temsilcisi Ferit B. Parlak ve Ankara Haber Müdürü Hüseyin Gökçe'nin sorularını cevaplandırdı.
Türkiye art arda üri deprem felaketini birden yaşadı. Size göre afetlerde felaketin boyutunu azaltmak için neler yapılmalıdır
Biz TMB olarak 2003 yılı Haziran ayında akademisyenler grubuna kapsamlı bir araştırma yapardık. O dönem ortaya koyduğumuz teşhis ve çözüm önerilerinin halen geçerliliğini koruduğunu düşünüyorum.
Hızlı nüfus artışı ve göçler, denetimsiz şehirleşme ve sanayileşme, yoğun kaçak yapılaşma ve sık sık başvurulan imar afları ülkemizdeki deprem ve diğer afet risklerini her geçen gün daha da artırmış, kentsel dönüşüm projelerini pek çok kentimizde bir zorunluluk haline getirmiştir.
İstanbul, Ankara, İzmir gibi megapollerin yanı sıra tüm kentlerimiz için uzun vadeli, sürdürülebilir kentsel planlar hazırlanmalı, şehirlerin büyüme ve gelişme projeksiyonları yapılmalı, altyapı ve üstyapı ihtiyaçları belirlenmeli ve karşılanmalıdır. Aksi takdirde, plansız kentsel gelişmenin ve yapılardaki kalitesizliğin bedelini sadece gerileyen yaşam kalitesi ve ekonomik kayıplarla değil sel, deprem vb. doğal afetlerde kaybedilen canlarla da hep birlikte ve en ağır şekilde ödemeye devam etmemiz kaçınılmazdır.
TOKİ tarafından başlatılmış olan konut hamlesi, plansız yapı stokunun yoğun olduğu kent ve bölgelerde kentsel dönüşüm projeleri şeklinde planlanarak hayata geçirilmelidir.
Bu çalışmada özel sektörün aktif ve geniş katılımının sağlanabilmesi için talep yaratılması, yatırımların ve üretim merkezlerinin Anadolu'ya dağıtılması için sonuç odaklı planlama ve teşvik sistemi getirilmesi yararlı olacaktır.
Hükümet önümüzdeki yıllara yönelik iddialı inşaat projeleri açıklıyor. Bu projelere nasıl bakıyorsunuz
Hükümetin önümüzdeki 12 yıllık planlarında ulaşım, kentsel ve kırsal altyapı, bölgesel kalkınma, enerji, turizm, sağlık, spor, savunma sanayi ve kentsel dönüşüm alanlarında büyük ölçekli yatırımlar yer alıyor. Otoyol, bölünmüş yol, demiryolu ve hızlı tren ağının genişletilmesi, sulama tesislerinin yaygınlaştırılması ve modernizasyonu, Orta ve Doğu Anadolu bölgelerimizi kapsayan 3 bölgesel kalkınma projesinin hayata geçirilmesi, yıllık turist sayısının 50 milyon kişiye çıkarılması için gerekli yatırımlar, yenilenebilir enerji kaynaklarının geliştirilmesi, başta rüzgar ve nükleer enerji alanlarında olmak üzere yeni santrallerin devreye sokulması, enerji verimliliğini artırıcı düzenlemeler, henüz doğalgaz bulunmayan 11 ile doğalgaz götürülmesi, imar ve kentsel dönüşüm projelerinin hayata geçirilmesi, dört büyük ilimizin engelsiz kentler haline getirilmesi öngörülen büyük yatırımlar arasında önemli yer tutmaktadır.
Bunlara ek olarak İstanbul'da: Karadeniz ve Marmara Denizi'ni birleştirecek yapay bir kanal ile iki uydu şehir, 3. köprü ve 3. havaalanının inşa edilmesi; İzmir'de: Körfezin iki ucunu bir araya getirecek su altı geçişi, İzmir-Manisa arasında tünel ve şehir merkezinde 4 metro hata inşa edilmesi, Ankara'da yeni bir adalet sarayı, UEFA standartlarına uygun bir stat ve çeşitli savunma sanayi yatırımları yapılması üç büyük kentimizin çehresini önemli ölçüde değiştirecek olan mega projelerdir.
Sağlık Bakanlığı'nın gündeminde 20 büyük ölçekli sağlık kampusu yatırımı bulunmakta, Ulaştırma Bakanlığı'mız yeni demiryolu yatırımlarının yanı sıra eskilerin onarımını da yapmayı planlamaktadır.
Bu denli büyük yatırımların kamu-özel işbirliğine dayalı finansman modellerini gerektirmektedir.
Zaman zaman yaptığınız açıklamalarda, müteahhitliğin büyüme sınırlarına ulaştığına ilişkin görüşlerinizi biliyoruz. Bu çercevede önümüzdeki dönemde sektörün hangi konulara ağırlık vermesi gerekiyor
Müteahhitliğin büyüme sınırına ulaştığını söylerken, işverenlerindeki ve rekabet ortamı değişimleri dikkate alan pazar odaklı bir dönüşümü başarmak zorunda olduğunu vurgulamak daha doğru olacaktır.
İşlevsel açıdan bakıldığında mü teahhitlik firmalarından artık sadece inşaatçılık değil, kısaca EPC (Procurement-Construction) olarak adlandırılan ve mühendislik, inşaat fonksiyonlarının tümü daha entegre ve daha organize hizmet sunumu beklendiği görülmektedir. Rekabette güçlü olmak içi belirli alanlarda uzmanlaşmak, fark yaratmak, rakiplerin önünde yol almak artan bir önem kazanmaktadır.
Bir diğer zorunluluk aile şirketi yapısından kurumsallaşmaya geçmeleri, yönetimde şeffaf, uluslararası geçerliliği olan mali denetimden geçen ve hesap verebilen bir işleyiş içerisine girebilmeleridir. Üçüncü kulvar güçlü finansal yapılara ulaşmak için şirket evliliklerinin ve satın almaların artmasıdır. Dördüncüsü ise konsorsiyumlara ve ortak girişimlere daha çok yönelmektir.
Entegre faaliyetler uluslararası alanda da farklılık yaratır mı
Mühendislik, tedarik ve inşaat boyutlarını kapsayan entegre hizmet sunumu ve şirket birleşmeleri yoluyla güçlenme müteahhitlerimizin daha büyük ölçekli ve katma değeri daha yüksek projeleri üstlenmelerini sağlamakla kalmayacak, uluslararası rekabetteki başarılarını da daha üst düzeylere ulaştıracak. Bu çerçevede, yatınmcı kamu kuruluşlarının uygulama projeleri ve teknik şartname hazırlanması, proje yönetimi vb. aşamalarda teknik müşavirlik firmalarından profesyonel hizmet almalarının teşvik edilmesi Türkiye'de teknik müşavirlik firmalarının deneyimini, kapasitesini arttıracak ve uluslararası alanda rekabet etmelerini sağlayacaktır.
Peki size göre sektör özellikle proje hazırlama konusunda yeterli altyapıya sahip mi
Son 30 yıllık dönemde Türk müteahhitlerin yurtdışındaki iş hacminde çok hızlı bir artış kaydedilmiş olmasına karşın teknik müşavirlik hizmetlerinde aynı hızlı gelişme maalesef sağlanamamıştır. Oysa teknik müşavirlik hizmetleri ihale şartnamesi hazırlamaktan, etüt, planlama, tasarım ve uygulama sürecinin denedenmesine, kullanılacak inşaat malzemesinin niteliklerinin ve menşeinin belirlenmesine kadar uzanan çok geniş bir hizmet yelpazesini kapsamaktadır. Bu yönüyle sadece müteahhitlerin değil, inşaat malzemesi üreticilerinin de dış pazarlara daha hızlı nüfuz etmelerinde anahtar rol oynamak potansiyeline sahiptir. Bu hizmetlerin eksikliği ise her iki alanda da yabancı rakipleri daha avantajlı kılmaktadır. Örneğin: Ortadoğu'daki Batılı müşavirlik firmalarının egemenliği Türk firmaların pazara girişlerini güçleştirir rol oynamıştır. Aynı durum diğer bazı ülkelerde de gözlenebilmekte buna karşın Türk müşavirlik hizmetlerinin devreye girebildiği ülkelerde pazara nüfuz etmek kolaylaşmaktadır.
Sektörün ölçek ekonomisiyle ilgili görüşlerinizi de alabilir miyiz
Çünkü aynı ülkede çok sayıda Türk firmasını birbiriyle yarışır görüyoruz. Türkiye Müteahhitler Birliği tarafından 2009 Nisan ve 2010 Mayıs aylarında düzenlenmiş olan Arama ve Karar konferanslarında inşaat-taahhüt sektörü için belirlenen 13 ana hedeften biri "Cirosu 1 milyar dolarının üstündeki Türk şirketlerinin sayısını en az 10'a çıkarmak" olmuştur. Bu süreç sektörde satın almalar ve şirket evlilikleri yoluyla konsolidasyon yaşanmasını zorunlu ve kaçınılmaz hale getirmektedir.
Biraz da elektromekanik sektörüne yapılması gereken yatırımlar hakkındaki düşüncelerinizden bahseder misiniz
Son yıllarda kaydedilen gelişmelere karşın Türk inşaat-taahhüt sektörü elektromekanik teçhizatm üretim ve montajında hâlâ önemli ölçüde dışa bağımlı. Bunda elektromekanik sanayimizin, uzun yıllar iç pazarımızda uluslararası rekabete açık olarak faaliyet göstermiş olmasının da önemli rolü var. İnşaat sektörünün elektromekanik ürün ve hizmetlerine olan talebinin artmakta olması, bu alandaki dışa bağımlılığımız ve bu durumun cari açık üzerindeki olumsuz etkisi dikkate alındığında Türkiye'de en çok ithal elektro-mekanik teçhizat kullanılan bir iki alanda yatırım yapılmasının yararlı olacağını, bu öncelikli alanların ise enerji sektörü ile demiryolu ulaşımı olduğunu düşünüyorum.
Özellikle kamu ihalelerinde ortaya çıkan asın düşük tekliflerle ilgili neler düşünüyorsunuz
Aşın düşük teklifler bir yandan yapı üretiminde kalitenin düşmesine diğer yandan ciddi boyutlarda ekonomik kayıplara, haksız rekabete ve nitelikli firmaların piyasadan çekilmelerine neden olmaktadır. Aşın düşük teklif veren müteahhitleri bu yola iten faktörlerin başında daha sonra proje değişiklikleri yapmak suretiyle fiyatı yükseltebilecekleri varsayımı bulunmaktadır.
Konunun çözüme kavuşturulmasının en iyi yolu, idarelerin tasarım aşamasını da içerecek şekilde anahtar teslimi ve götürü bedelle ihale açmalarının ana ilke olmasıdır. Bu uygulama EPC müteahhitliğinin gelişmesini de sağlayacaktır.
İkinci seçenek idarelerin projelerini ve zemin etüdü vb. alanlardaki tüm teknik hazırlıklarını tamamladıktan sonra ihale açmaları, ihale aşamasından sonra yapılacak proje değişikliklerine sadece üretimde maliyet azalması sağlayacaksa izin vermeleridir.
MAKETTEN SATIŞLAR BİRLİKTE İYİ İRDELENMELİ
Son dönemlerde sayıları giderek artan İstanbul merkezli maketten konut satış projelerini nasıl değerlendiriyorsunuz Konuttaki arz-talep dengesi size göre sağlandı mı
Ülkemizde konut sektörüne ilişkin değerlendirmelerde sıklıkla yapılan bir yaklaşım hatası konut ihtiyacı ile konut talebi kavramlarının eş anlamlı olduğunun varsayılması ve bu şekilde kullanılmasıdır. Türkiye'de coğrafi bölgeler, gelir grupları ve konut türleri itibariyle değişen oranlarda olsa da genelde ciddi boyutlarda konut ihtiyacı olduğu yadsınamaz bir gerçektir. Ancak konut talebinin oluşması için ihtiyacın yanına satın alma gücünün ve isteğinin de konulması gerektiği ekonominin temel kurallarındandır. Bu acıdan bakıldığında konut talebinin de coğrafi bölgeler, ekonominin içinde bulunduğu konjonktüre bağlı olarak dönemler ve konut türleri itibariyle farklı biçimlendiği görülmektedir. Söz konusu nedenlerle konutta arz talep dengesine ilişkin değerlendirme yapılırken konut üreticilerini ve kamuoyunu yanlış yönlendirebilecek yorumlardan özenle kaçınılması, bunların yerine bilimsel verilere dayalı analiz ve söylemlerin konulması gerektiğini düşünüyorum. Yeri gelmişken sektörde güvenilir veri konusunda önemli eksikler olduğunu belirtmekte de yarar vardır. Bana göre konut sektöründeki arz ülkemizin konut ihtiyacının gerisindedir. Arz-talep dengesi söz konusu olduğunda elimizde ayrıntılı sayısal veri bulunmamasına karsın bu dengenin bazı kentlerimizde, hatta İstanbul gibi büyük kentlerimizin bazı semtlerinde ve belirli konut türleri için var olduğunu diğer bazı bölge, kent, Semt ve konut türlerinde ise olmadığını söylemek en gerçekçi yaklaşım olur düşüncesindeyim, istanbul merkezli maketten satış konusuna gelince sektördeki bazı firmaların bunu finansman yöntemi olarak kullandıkları bilinmektedir. Ancak tüm olası sonuçları dikkate alındığında hem üretici, hem de tüketici acısından sağlıklı bir finansman biçimi olup olmadığının, irdelenmesinde yarar vardır. Bu değerlendirmenin içinden geçmekte olduğumuz çalkantılı ekonomik konjonktürde her zamankinden daha büyük bir duyarlılıkla yapılması gerektiğine inanıyorum,
Maliyetlerdeki artışlar sektörü ve projeleri nasıl etkiliyor
Yatırımcı kamu kuruluşlarına yapılan işlerde 4734 sayılı Kamu ihale Kanunu'na göre ihale edilen ve 4735 sayılı Kamu ihale Sözleşmeleri Kanunu'na göre Türk Lirası üzerinden sözleşmeye bağlanan yapım islerinde uygulanmak üzere bir fiyat farkı sisteminin devreye alınmasında kamu yatırımlarının zamanında tamamlanabilmesi ve hızla ekonomiye kazandırılması acısından zorunluluk oluşmuştur. Bu çerçevede, malzeme fiyatlarında yaşanan ve yaşanabilecek dalgalanmalardan sektör temsilcilerinin ve işveren kamu kurumlarının mağduriyetinin giderilmesi için gerçekçi bir fiyat farkının uygulamaya konulması gerekliliği belirlenmiştir. Bu fiyat farkı uygulaması projenin özelliğine uygun olarak her bir proje için ayrı olarak belirlenmeli ve önemli fiyat kalemlerindeki artış ve azalışları dikkate alarak iki yönlü çalışacak şekilde düzenlenmelidir.
Gölcük depreminin ardından da birçok konu tartışılmıştı. Hersey tüm çıplaklığıyla konuşulmuştu. Birkaç ay gündem oluşturan sorunlar, çözüm için uygulamaya geçilemeden unutuldu. Harekete geçememenin nedeni belki de sorun ve konu çokluğuydu...
Van depreminden sonra sohbet ettiğimiz Müteahhitler Birliği Başkanı Emin Sazak, nokta tespit yaparak, konuyu tek cümleyle Özetledi:
"Kentsel planlar hazırlanmadıkça ağır bedeller ödemeye devam ederiz". Sazak yurtiçi ve yurtdışı müteahhitlik sektörünün yapması gerekenleri ve sektör için yapılabilecekleri de sıraladı, "Müteahhitler, mühendislik ağırlıklı entegre projelere yönelmeli", "Maketten konut satışları, riskleriyle birlikte iyi irdelenmeli", "Yatırımların zamanında tamamlanabilmesi için fiyat farkı sistemi devreye sokulmalı", "Yaşadığımız süreç sektörde konsolidasyonu zorunlu hale getiriyor"...
Hüseyin Gökçe - Ferit Parlak / DÜNYA