24 / 12 / 2024

Emine Uşaklıgil'in cam evini Ahmet Alataş tasarladı!

Emine Uşaklıgil'in cam evini Ahmet Alataş tasarladı!

Ağaçlar arasında, çevresinde tek bir duvar bile olmayan, her tarafı camlarla çevrili bir evde yaşamak nasıl mı olur Tasarımı mimar Ahmet Alataş'a ait, Emine Uşaklıgil ile eşi David Tonge'nin evi doğayla aranızdaki engeli kaldırıyor



Yaşadığınız sokakta, bahçe içindeki evlerle ahşap konakların yıkılıp, yerine apartman yapılması, belki evinizin balkonundan Adalar'ı seyrederken, gökyüzünü göremez olmanız, sizi de nefes alamaz hale getirmiş olabilir. Bugün artık bilimkurgu filmlerindeki gibi, gökdelenlerle çevrili bir metropole dönüşen İstanbul'daki birbirine benzer yaşam alanları keyif vermemeye başladı. çareyi şehir dışında, daha yeşil ortamlarda arayanlar ise bu kez merkezin dinamizminden uzak kalmaktan, trafikte zaman kaybetmekten şikayetçi... Ne o, ne bu, derken, mimaride farklı arayışlar içine giriliyor. Bu arayışın en ilginç örneklerinden biri, mimar Ahmet Alataş'ın ağaçlar arasında yaptığı 'cam ev'de kendini gösteriyor. Cam, çelik ve yüksek yapılar üzerine uzmanlaşmış bir mimar olan Alataş, eğitimini Avusturya'da, Viyana Teknik Üniversitesi'nde tamamlamış. çelik malzeme sayesinde inşa ettiği hafif yapılar daha fazla ışık alıyor ve bu da ona sınırsızlık duygusunu yaşatıyor, tıpkı Emine Uşaklıgil'in 'cam' evinde olduğu gibi... 10 dönümlük ağaçlık bir arazideki evin projelendirilmesi sekiz ay, uygulanması ise sadece üç buçuk gün sürmüş. Gazeteci Emine Uşaklıgil ve eşi David Tonge için yapılan bu evden hareketle, mimarideki yeni arayışları konuştuğumuz Alataş, 'Doğayla iç içe yaşam, insanı daha özgür ve yaratıcı yapıyor,' diyor.

- Büyük şehirlerde 30-40 yıl öncesinin, müstakil yaşamlarına dönüş isteği var mı
- şžehir planlamacılarıyla yatırımcıların gelişme stratejileri, artan nüfus, sosyo ekonomik ve kültürel yapı nedeniyle 30-40 yıl öncesine benzer, doğanın içinde müstakil yaşam alanlarına dönüşün, büyük kitleler için tercih edileceğine ve mümkün olacağına inanmıyorum. Ancak ekonomik olarak güçlü ve eğitimli azınlığın kendileri için müstakil yaşam alanlarını yarattıklarını, doğayla içi içe yaşamayı tercih ettiklerini gözlemliyorum. Tasarımcı olarak, insanların toplu halde yaşamaya devam ettikleri şehir merkezinde, ihtiyaç duydukları müstakil yaşam alanlarını onlara sunan kat bahçeleri, teras ve diğer mimari çözümleri kullanarak farklı girişler, açık alanlarla müstakil yaşantı hissi veren büyük ölçekli konut projelerinin, günümüzün konut ihtiyacına daha doğru çözümler üreteceğine inanıyorum.

- Doğa içinde yaşamaya dönük arayışlar konusunda ne tarz isteklerle karşılaşıyorsunuz
- Mal sahiplerinin daha önce görmüş ya da yaşamış oldukları yapılar ya da kendi bilgileriyle şekillenen farklı arzuları olabiliyor. Biz projelerimizde mimarinin bilinen problemlerine yeni çözümler ararken insanları yaşamış oldukları tecrübelerinden bir miktar uzaklaştırarak yeni deneyimler edinebilecekleri, sosyolojik ve psikolojik olarak yaşantılarını pozitif yönde etkileyen yapılar yapmaya gayret ediyoruz. Kısa süre öncesine kadar 'orman evi' denildiğinde İstanbul Kemerburgaz'da ağaçtan yapılmış ufak pencereli, kalın duvarlarıyla doğadan koparılmış yapılar akla geliyordu. şžeffaf, yaz kış doğanın içinde yaşıyor hissi veren bir yapının gerçek orman evi olduğu fikrini vermek ve enerji tasarrufuyla ilgili ürettiğimiz çözümlerin çalıştığını görmek, heyecan verici bir tecrübe.

- Hiç duvar kullanmadan, alışık olduğumuz her şeyi sil baştan düşündürten, ama bir o kadar da cazip bu ev, nasıl bir hayalin ürünü
- Bu projenin ayrıcalığı, son derece bilinçli bir mal sahibiyle çalışma fırsatımız olmasıydı. Doğa içinde en az tahribat verecek şekilde, enerji ihtiyacının bir kısmını doğadan karşılayabilen, doğada yaşamayı yeniden yorumlamamıza imkan veren tasarım, bizim çalışmalarımızla Emine Hanım'ın beklentilerinin örtüşmesi sonucu mümkün oldu.

- Neden çelik malzeme çeliği, doğayla nasıl uyumluyorsunuz
- çelik ile son derece hafif ve geçirgen yapılar yapabiliyorsunuz. Daha hafif, daha esnek, daha şeffaf ve daha aydınlık yapıları gerçekleştirme arzusu için çeliği vazgeçilmez bir malzeme olarak görüyorum. Birinci derece deprem bölgesi İstanbul'da çelik kullanarak yaptığımız yapılarda, dikey taşıyıcı unsurların zarifleşmesi hem yapıyı daha esnek kullanma imkanı sunuyor hem de içeriye daha fazla ışık alıyor.

 Yeşil ve bu kadar şeffaf bir yaşamın evin sahiplerine ne tür artıları oldu
- çok olumlu tepkiler alıyoruz. Ben insanların daha özgür ve yaratıcı olduklarına inanıyorum.

- Bu 'duvarsız ev', Türkiye'de hala ilk mi
- Uşaklıgil evi 2004'te projesini hazırladığımız, 2005'te uygulanmış bir projemiz. Bu tarihten önce kendi ofisimizin yaptığı duvarları olmayan diğer bir cam konut projemiz var; Alataş evi. Bu iki konutun dışında Türkiye'de mimar ve ev sahibi açısından bu derece cesur projelere tanık olmadım. Dünyada ise bu şekilde birçok örnek var. Bu çalışmaların öncüsü olarak Mies van der Rohe'nin Illinois'deki Farnsworth evini kabul edebiliriz.

- Evin görünüşü, huzurlu bir Japon bahçesi gibi... Uzakdoğu mimarisinin, çalışmalarınızda etkisi var mı
- Ofisimizin mimari felsefesine ait yalınlık, fonksiyonellik arayışları Uzakdoğu felsefesiyle örtüşüyor olsa da bir etkilenme olmadığını düşünüyorum. Bahçe daha çok bir İngiliz bahçesi şeklinde, ev sahibimiz tarafından tasarlandı. Yılın farklı zamanlarında bahçenin şekil ve renk değiştirmesi, farklı zamanlarda açan değişik renklerdeki bitkiler, evin içinde mevsimleri birebir hissederek yaşamanıza imkan veriyor.
Sabah/Figen YANIK


Geri Dön