Dış Piyasalar

Emlak yatırımcılarının adresi Porto Montenegro!

Geçmiş zamanlarda savaş gemilerinin barınağı olan Karadağ'daki Porto Montenegro şimdi Akdeniz'in en görkemli mamalarından biri. Üstelik AB ülkelerinde yüzde 25'e çıkan vergiler burada yüzde 7. 

Karadağ (Montenegro), küçücük bir coğrafyada şahane bir kıyı yapısına sahip. Ülkenin 2010'da açılan süperyat marinası Porto Montenegro, yüzde 90'ları geçen doluluk oranına birkaç senede kavuştu ve şimdi 450 yatlık bağlama yerinin tümü dolu. 85 bağlama kapasitesiyle açılan Porto Montenegro, ilk ziyaretimi gerçekleştirdiğim 2013 yılında 245 tekne ağırlayabiliyordu. Kapasitenin % 93'ü dolduğu için geciktirilmeden başlanan genişletme çalışmalarıyla marina 2015'te 450 yat bağlama kapasitesine ulaştı, ikinci ziyaretimi gerçekleştirdiğim Mayıs 2019'da, Bunlardan 50'sinin 45-150 metre yatlara ayrıldığını ve marinanın büyük yat bağlama kapasitesinin 250 metreye kadar çıkarıldığını gördüm. Tivat bölgesi, 19'uncu yüzyılda tersane ve Yugoslavya zamanı savaş gemilerinin barınağıydı.

Derinlik problemi olmadığı için bu kadar büyük yatları da kolayca barındıracak doğal yapıya sahip. Böylece Porto Montenegro, bağlanabilen yat uzunluğu bakımından Avrupa'nın en büyüğü oldu. Zaman içerisinde bağlama kapasitesinin 3111 süperyatlar için olmak üzere 850'ye çıkartılması planlanıyor ki o zaman da her açıdan Avrupa'nın en büyüğü olacak. Bu rakam fazla iddialı görünebilir ancak marinacılar da çok değil üç-beş sene sonra süperyat bağlama kapasitesinin mevcudu karşılayamayacak noktaya geleceği öngörülüyor. Yatlar giderek büyüyor ve uygun bağlama yeri bulunamıyor. Marina, Yat limanları Birliği/ The Yacht Harbor Association (TYHA) tarafından "Platinum" olarak sınıflandırılan tek marina Porto Montenegro'nun hedefi, Akdeniz'in en lüks yat limanı olmak...

50 Yıl Öncesinin St. Tropez'si

Forbes’te yer alan habere göre; Bu marinanın bu kadar parlamasının bir başka nedeni ise yeni bir rotanın en iddialı durağı haline gelmesi. Akdeniz çanağında dolaştığı söylenen 800 bin ile 1 milyon arasında yatın hep aynı sularda seyretmekten ve 'turizm cenneti'ne dönüşmüş kıyı kasabalarından sıkıldığı bir gerçek.

Hırvatistan'ın ve Doğu Akdeniz'in daha fazla yat ağırlamaya başlaması bu yüzden. Ancak bir bölgede yat turizmini geliştirmek, güzel birkaç marina açmakla olmuyor zira cazip bir rota oluşturmak da gerekiyor. Porto Montenegro da dünyanın en büyük maden şirketlerinden Barrick Gold of Toronto'nun kurucusu Peter Munk tarafından Akdeniz ile Adriyatik'in yıldızı Hırvatistan arasında keyifli bir durak oluşturma fikriyle geliştirilmiş. "Dünyada 30 metre üstü yatları ağırlayabilen, malzeme tedarik edilebilen, tekne sahiplerinin ve mürettebatın iyi servis alabildiği sadece birkaç marina var" diyen Munk, Porto Montenegro'nun sadece 'tesis' olarak değil pek çok beklentiyi karşılayacağından emin bir şekilde yola çıkmış, ilk yatırımcısının “50 yıl öncesinin St. Tropez'si" olarak tanımladığı Karadağ, şimdi 1950-1960'larda Sophia Loren, Elizabeth Taylor ve Kirk Douglas gibi isimleri ağırladığı günlerin ışıltısına daha da parlak bir şekilde kavuşma yolunda ilerliyor. Karadağ, bugün turizmde değeri en fazla yükselen yerler arasında sayılıyor. Hem marinanın hem de Karadağ'ın ürettiği değer ile Porto Montenegro Investment Corporation of Dubai (ICD) tarafından 2016 yılında satın alındığını, aynı hedeflere doğru bu çatı altında ilerlemeye devam ettiğini de ekleyelim.
13 bin 812 kilometrekare alana kurulu Karadağ, 2003'te Sırbistan-Karadağ olarak daha esnek bir federasyona, 2006'da ise bağımsızlığa kavuştu. Çok yeni bir devlet olsa da köklü tarihi, denizci geleneğiyle kültürel açıdan zengin bir ülke. 700 bine yakın nüfusa sahip Karadağ, anayasasında 'demokratik, refah ve çevreci bir ülke' olarak tanımlıyor kendini, ilk bakışta görünen o ki bu tanımlamanın içi boş değil; insanlar hayatından mutlu, sahip olduğu doğaya son derece saygılı.
Porto Montenegro, 'küçük ülkenin büyük projesi' olarak devletten büyük destek görüyor ve ülke halkı için gurur abidesi niteliği taşıyor. Bunun altında elbette devlet desteğinin de katkısıyla marinanın Tivat'a ve Karadağ'a sağladıkları yatıyor.
500 milyon euro'nun üstünde yatırım yapılan, yurt dışından başka yatırımların da gelmesine sebep olan Porto Montenegro, hayvancılık ve turizm ile geçinen ülkenin çehresinin değişmesine zaten içselleştirdiği modern yüzünü göstermesine aracılık ediyor. Tivat'a gelen turist sayısını yüzde 75 oranında artırdığı vurgulanan marinanın içindeki mağazalar, restoranlar ve lüks oteli Regent Porto Montenegro, kalburüstü turistler kadar bölge halkının da beğenisini topluyor.

Hükümetin desteği, yat mürettebatının aktivitelerine kadar uzanıyor. Mesela Karadağ'ın kayak merkezleri yat çalışanlarına ücretsiz. Tekne sahibini marina seçiminde yönlendirmedeki etkisi bilinen, yat sahibinden çok daha uzun süre teknede yaşayan ve tabii yat büyüdükçe nüfusu artan mürettebat için pek çok etkinlik düşünülmüş. UNESCO Dünya Miraslarımdan ve dünyanın ikinci büyüğü olan Tara Kanyonu, Balkanların en büyük gölü ve Avrupa'nın en büyük kuş rezervlerinden biri olan Skadar Gölü gibi yerlere düzenlenen turlar ve özel partiler bunlardan bazıları. Spor salonu, tenis kortu, bowling salonu ve su sporları olanakları da yat sahipleri kadar mürettebatı da etkileyen özellikler. Civarda 18 delikli bir golf sahasının açılma çalışmalarının sürdüğünü de ayrıca belirtelim. Körfezin içindeki Adriatic Shipyard Bijela ile kurulan ortaklık sayesinde bir kuru havuz ve onarım sahasına da sahip olan Porto Montenegro'da her boyda tekne sahibine 7/24 Yacht Assist servisi sunuluyor. Ayrıca Bijela'da iyi bir refit ekibi de çalışmalara başlamış, zamanla buranın megaytların refit merkezi olması da hedefleniyor.

Emlak Yatırımcılarının Adresi

Porto Montenegro emlak yatırımı açısından da dikkat çekici bir adres. Etraftaki emlak yatırımları da artmış ama yine en dikkat çekici olanlar Porto Montenegro bünyesindeki The Regent Pool Club Residences. ilk altı resizdans Teuta, Zeta, Ozana, Milena, Tara ve Ksenija'nın 180 konutunun hepsi 2015'te satılmış. Bir, iki ve üç odalı muhteşem deniz ve marina manzaralı rezidansların fiyatı 200 bin ile 5 milyon 654 bin Euro pastanesi, bahçe ve iç mekan yemek bölümleriyle üst düzey servis ve lezzetler sunuyor.

10 binden az nüfuslu Tivat şehrine bağlı Porto Montenegro, tarihi Kotor şehrine 15 dakika mesafede. Daha da önemlisi Avrupa'nın en etkileyici manzaralarından birine sahip olan kıtanın en güneydeki fiyordu Boka Körfezi'nin içinde yer alıyor. Kıvrılarak içeri uzanan dört geniş koy, daha küçük koylar ve daracık geçitlerden oluşan Boka veya Kotor Körfezi, esas güzelliğini etrafındaki yemyeşil dağlara borçlu. Fiyordu çevreleyen irili ufaklı dağlar, yüzlerce metre yüksekliklerdeki minik dağ köyleri, kıyıdaki Venedik tarzı kiremit çatılı küçük arasında. Bazılarını kiralamak mümkün olabiliyor. Bu projelerin Güney Fransa ve İtalya'daki benzerlerinden yarı yarıya daha ucuz olduğu ve ilerleyen yıllarda değerlerinin artacağı belirtiliyor. Rezidans sakinlerinin pek çoğu ise Rus, Amerikan ve Türk vatandaşlarından oluşuyor. Türklerin bu bölgeye hem turistik hem de emlak yatırımı açısından ilgisi büyük. Elbette bunda vize uygulanmamasının da etkisi var. Marinanın beş yıldızlı oteli Regent Porto Montenegro'nunsa 86 otel odası ve iki de çatı katı süiti var. İki havuzu, SPA'sı, barı,
sahil kasabaları ve berrak masmavi deniziyle 'Avrupa'nın en romantik manzaralarından biri' sıfatını hak ettiğini gösteriyor.

UNESCO Dünya Mirasları listesinde yer alan Boka Körfezi'nin kıyılarındaki küçük sahil kasabalarının hepsi tek tek keşfedilmeyi hak ediyor. Bugün 350 civarında şanslı ve tahminimce mutlu insanın yaşadığı Perast, körfezdeki pek çok yer gibi Venedikliler tarafından kurulmuş. 15'inci yüzyılda kurulan kasabanın 18'inci yüzyılda yüzlerce gemi inşa etmiş dört tersaneye ev sahipliği yapmış olması şaşırtıcı zira Perast bugün pek durağan, dingin görünüyor. Barok tarzda konakları ve kiliseleriyle gösterişli tarihinin izlerini taşıyan kasabanın arkasında yükselen dağlar da bu görkemli tablonun son fırça darbeleri. Boka Körfezinin en dikkat çekici yerleşimiyse tamamı sur içinde yer alan Kotor şehri. Romalılar tarafından kurulan, zaman içinde Osmanlı, Fransa, Avusturya-Macaristan tarafından yönetilen şehre asıl kimliğini veren Venedikliler olmuş. Geçirdiği büyük depremde neredeyse tamamı yıkılan Kotor, Venedikliler tarafından yeniden inşa edilmiş, surlar da bu dönemde yapılmış. Nehrin hemen yanında kurulan Kotor'un 'içinden deniz geçmeyen küçük bir Venedik'ten tek farkı da bu surlar. Venedik sokakları ve yapılarını aratmayan Kotor'un surları, şehrin deniz kıyısındaki girişinde fazla yüksek değilken, arka tarafta dağın 280 metrelerine kadar uzanıyor. Bunun sebebi, kıvrılarak içeri giren çok korunaklı deniz kıyısının fazla muhafazaya ihtiyacı olmayışı. Dar boğazlar boyunca düşman güçlerini alt edecek pek çok fırsat varken, dağlardan gelenlere karşı savunma yapmak zor olduğu için dimdik bir dağın 280 metre yüksekliğine kadar dev taşlar taşımışlar. En tepedeki kilisenin dünyanın en muhteşem manzaralarından birine sahip olduğu söyleniyor; gözünü karartıp çıkabilene elbette!

Porto Montenegro'nun bulunduğu Tivat ise 19'uncu yüzyılda Avusturya-Macaristan imparatorluğunun askeri gemiler için kurduğu tersaneye ev sahipliği yapmış. Bu geleneğin izlerini Porto Montenegro'nun hemen yanında kurulan denizcilik müzesinde en ince ayrıntısına kadar görmek mümkün. Tivat'ta inşa edilen gemilerin fotoğrafları, müze girişindeki savaş denizaltısı, şimdi 'süperyat oyuncağı' olarak anılan iki kişilik keşif denizaltısını ve hatta bugünkünden çok daha ağır ve büyük olsa da bir nevi 'deniz scooter'ını burada görmek gerçekten etkileyici.

VERGİ AVANTAJI

Porto Monteregro yetkilileri “Neyse ki Avrupa Birliği üyesi değiliz'' diyor zira AB üyesi ülkelerde yatçılar için vergilerin yüzde 25’e kadar çıktığını belirtiyorlar. Ekonomik krizin etkisiyle İtalya'da yat sektörü üzerindeki vergilerin artırılması nedeniyle bölgeden kaçış olmasının etkisi de ayrıca vurgulanıyor. Karadağ hükümeti bu politikayı destekliyor; çıkış işlemleri sırasında vergisiz yakıt alınabiliyor. Marina ücretleri ve diğer yatçılık hizmetleriyle ilgili vergiler de sadece yüzde 7 düzeyinde tutuluyor.