26 / 11 / 2024

Emre Arolat, 2010 Ağa Han Mimarlık Ödülü aldı!

Emre Arolat, 2010 Ağa Han Mimarlık Ödülü aldı!

Aldığı uluslararası ödüllerle Türk mimarlığının yurtdışındaki gurur kaynağı olan Emre Arolat, İpekyol Tekstil Fabrikası yapısı ile 2010 Aga Khan Mimarlık Ödülü’nün de sahibi oldu




Emre Arolat, İpekyol Tekstil Fabrikası yapısı ile dünyanın en prestijli mimarlık ödüllerinden biri olan ve 1977 yılından beri her üç senede bir çağdaş, başarılı mimari ve kentsel tasarım örneklerine verilen Aga Khan Mimarlık Ödülü’nü bu yıl Türkiye’ye kazandıran tek mimar oldu.
 
İpekyol Tekstil Fabrikası 11. Aga Khan Mimarlık Ödülleri Mastır Jürisi’nin değerlendirmesine göre, çalışanların refahı ile işverenin üretim hedeflerinin mekana entegrasyonunda mimar ve işverenin başarılı işbirliğine iyi bir örnek teşkil etmesi ve yönetim ve üretim alanlarını aynı çatı altında buluşturan ve dünyadaki endüstri yapılarının pek çoğunda rastlanan hiyerarşik düzenleme ve kötü yaşam koşullarından uzak duran mimari çözümlemesiyle 11. Aga Khan Mimarlık Ödülü’nü almaya hak kazandı. Yerel malzeme kullanımı, düşük enerji performansı, üretim alanlarına doğal ışık ve hava sağlayan iç bahçeleri, çalısanların konforu için düşünülmüş sosyal alanları, İpekyol Tekstil Fabrikası’nı Aga Khan Mimarlık Ödülü ile buluşturan diğer mimari nitelikleriydi.
 
Emre Arolat’a ödülü 24 Kasım 2010 tarihinde Doha, Katar’daki İslam Sanatları Müzesi’nde gerçekleştirilen görkemli bir törenle sunuldu.

Basında yer alan diğer haberler:

İnsancıl fabrika projesine büyük ödül

Dün gece, Ağa Han Mimarlık Ödül Töreni için Katar İslam Sanatları Müzesi’nde toplananlar, bir Türk mimarı hayranlıkla alkışladılar: Dünyanın en önemli mimarlık ödülünü bu yıl alanlardan biri olan Emre Arolat’ı...
Arolat’a ödülü Edirne’deki İpekyol Tekstil Fabrikası projesi getirdi. 20 bin metrekare alana sahip olan fabrikanın proje tarihi 2004-2005, yapımı ise 2006’da tamamlandı. Seçici Kurul ödül gerekçesinde projenin “İşverenin ticari menfaatine dönük olarak, işlevsel verimliliği hümanizm ile birleştirdiğini” söylüyordu: “Müslüman dünyasının hızlı bir şekilde sanayileştiği ve Türkiye dahil olmak üzere birçok ülkenin artan işçilik maliyetlerini karşılayabilecek daha yüksek kalitede ürünler geliştirme ihtiyacında olduğu bir zamanda, İpekyol Tekstil Fabrikası akıllıca bir tasarımın daha yüksek üretkenlik ve kar oranları sağlayabilmesinin yanı sıra nasıl yinelenebilir bir plana sahip, daha temiz ve verimli bir çalışma alanı yaratabildiğini göstermektedir”.
1977 yılında Ağa Han tarafından başlatılan ve üç yılda bir verilen ödül için bu yıl 401 aday vardı. Aralarında dünyaca ünlü mimar Jean Nouvel ve sanatçı Anish Kapoor’un da bulunduğu seçici kurul, beş projeyi ödüle değer buldu. Emre Arolat’ın İpekyol Tekstil Fabrikası projesinin yanı sıra; Riyad’da dünyaca ünlü Kanadalı mimarlık firması Moriyama & Teshima’nın yaptığı Wadi Hanife Sulak Arazisi, Tunus Hipermerkezinin Canlandırılması, Cordoba’da İspanyol mimar Nieto Sobejano imzalı Madinat Al-Zahra Müzesi ve Fujian’da Köprü Okul projeleri ödüllendirildi.
Ağa Han ödülünün mesleki macerası içinde önemli bir adım olduğunu söyleyen Emre Arolat, bunda seçici kurulun kriterlerinin de etkili olduğunu açıkladı: “Bu yıl seçilmiş olan beş proje, yerel topluluklardaki yaşam kalitesinin arttırılmasına dönük ihtiyacı öne çıkartması ile çevresel, sosyal ve ekonomik mecralarda sürdürebilirliği destekleyerek, bağlamlarına karşı etik bir duyarlılık göstermiş olması gibi nedenlerle ödüllendiriliyor. Jüri, bu projelerin azimle birleşen ümidin, alçakgönüllülükle tavlanan gururun ve çeşitlilikten ödün vermeyen birliğin hikayesini anlatmakta olduğunu savlıyor.”
Projenin işvereni İpekyol firmasının yönetim kurulu başkanı Yalçın Ayaydın ise Arolat’ı şu sözlerle kutladı: “Uluslararası arenada başarılarıyla kendini kanıtlamış olan Emre Arolat ile birlikte çok doğru bir işe imza attığımızın bu ödülle altının çizilmesi bizi sevindirdi”.

 Emre Arolat kimdir

Mimar bir çiftin, Şaziment-Neşet Arolat’ın oğlu olan Emre Arolat, 1963’te doğdu. 1982’de Galatasaray Lisesi’nden, 1986’da Mimar Sinan Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’nden mezun oldu. Öğrenciliği döneminde çeşitli ulusal ve uluslararası proje yarışmalarında ödüller kazandı. 1986-1987 yıllarında Washington DC’de Metcalf and Associates Mimarlık Bürosu’nda çalıştı. 1987’de Arolat Mimarlık AŞ.’de çalışmaya başladı; 2004 yılında Gonca Paşolar ile birlikte EAA-Emre Arolat Architects’i kurdu.
Firma bugüne kadar birçok önemli ödüle değer görüldü. Bunlar arasında Antalya’daki Minicity Maket Parkı’yla aldıkları 2005 Avrupa Birliği Ödülleri Mies Van der Rohe Ödülü, 2006’da Dalaman Uluslararası Havalanı ve 2008’de Minicity Maket Parkı ile alınan Architectural Review Awards for Emerging Architecture ödülleri, 2008’de Zorlu Center projesiyle Master Plan kategorisinde alınan Cityscape Dubai Special Award, 2009’da Tekfen Kağıthane Ofisleri ve Milas Golf Oteli projeleriyle alınan MIPIM Architectural Review Future Project Awards, 2010’da 7800 Çeşme Konutları ve Oteli, Folkart Narlıdere Evleri, Tekfen Kağıthane Ofisleri ve Raif Dinçkök Yalova Kültür Merkezi projeleriyle alınan European Property Awards da bulunuyor.


Türkiye’den Ağa Han alan 14. proje
Bugüne kadar Türkiye’den bu ödülü 13 proje aldı. İlk Ağa Han Ödülü’nü Türkiye’ye 1980 yılında Bodrum’daki Ertegün evi ve projesini Ertur Yener’le paylaştığı  Ankara  Türk Tarih Kurumu binasıyla Turgut Cansever ve Rüstem Paşa Kervansarayı projesiyle Ertan Çakırlar getirmişlerdi.
Daha sonra mimarlık diploması olmayan Nail Çakırhan, Akyaka’daki eviyle 1983’te bu ödülü aldı. Çakırhan’ın ardından 1986’da Sedad Hakkı Eldem Sosyal Sigortalar Binası’yla ve Çelik Gülersoy Sultanahmet’te tarihi evler projesiyle, 1989’da Sedat Gürel Çanakkale’deki yaz eviyle, 1992’de Turgut-Feyza Cansever ile Emine-Mehmet Öğün Demir Tatil Köyü’yle ve Milli Saraylar yönetimi Köşk Bahçeleri projesiyle, 1995’te Alaaddin Egemen ODTÜ Ağaçlandırma Projesi’yle ve Behruz-Can Çinici TBMM Camii’yle, 2001’de Cengiz Bektaş Antalya’da Olbia Sosyal Tesisleri’yle, son olarak da 2004’te Han Tümertekin Çanakkale’de B2 Evi projesiyle Ağa Han Mimarlık Ödülü’nü kazandılar. Bu yıl kaybettiğimiz Turgut Cansever, hala üç Ağa Han Mimarlık Ödülü’ne sahip tek mimar olma unvanını koruyor.u.

İnsancıl fabrika projesine büyük ödül

Dün gece, Ağa Han Mimarlık Ödül Töreni için Katar İslam Sanatları Müzesi’nde toplananlar, bir Türk mimarı hayranlıkla alkışladılar: Dünyanın en önemli mimarlık ödülünü bu yıl alanlardan biri olan Emre Arolat’ı...

Arolat’a ödülü Edirne’deki İpekyol Tekstil Fabrikası projesi getirdi. 20 bin metrekare alana sahip olan fabrikanın proje tarihi 2004-2005, yapımı ise 2006’da tamamlandı. Seçici Kurul ödül gerekçesinde projenin “İşverenin ticari menfaatine dönük olarak, işlevsel verimliliği hümanizm ile birleştirdiğini” söylüyordu: “Müslüman dünyasının hızlı bir şekilde sanayileştiği ve Türkiye dahil olmak üzere birçok ülkenin artan işçilik maliyetlerini karşılayabilecek daha yüksek kalitede ürünler geliştirme ihtiyacında olduğu bir zamanda, İpekyol Tekstil Fabrikası akıllıca bir tasarımın daha yüksek üretkenlik ve kar oranları sağlayabilmesinin yanı sıra nasıl yinelenebilir bir plana sahip, daha temiz ve verimli bir çalışma alanı yaratabildiğini göstermektedir.”


Meslek hayatında ‘kilometre taşı’

1977 yılında Ağa Han tarafından başlatılan ve üç yılda bir verilen ödül için bu yıl 401 aday vardı. Aralarında dünyaca ünlü mimar Jean Nouvel ve sanatçı Anish Kapoor’un da bulunduğu seçici kurul, beş projeyi ödüle değer buldu. Emre Arolat’ın İpekyol Tekstil Fabrikası projesinin yanı sıra; Riyad’da dünyaca ünlü Kanadalı mimarlık firması Moriyama & Teshima’nın yaptığı Wadi Hanife Sulak Arazisi, Tunus Hipermerkezinin Canlandırılması, Cordoba’da İspanyol mimar Nieto Sobejano imzalı Madinat Al-Zahra Müzesi ve Fujian’da Köprü Okul projeleri ödüllendirildi. 

Ağa Han ödülünün mesleki macerası içinde önemli bir adım olduğunu söyleyen Emre Arolat, bunda seçici kurulun kriterlerinin de etkili olduğunu açıkladı: “Bu yıl seçilmiş olan beş proje, yerel topluluklardaki yaşam kalitesinin arttırılmasına dönük ihtiyacı öne çıkartması ile çevresel, sosyal ve ekonomik mecralarda sürdürebilirliği destekleyerek, bağlamlarına karşı etik bir duyarlılık göstermiş olması gibi nedenlerle ödüllendiriliyor. Jüri, bu projelerin azimle birleşen ümidin, alçakgönüllülükle tavlanan gururun ve çeşitlilikten ödün vermeyen birliğin hikayesini anlatmakta olduğunu savlıyor.”

Projenin işvereni İpekyol firmasının yönetim kurulu başkanı Yalçın Ayaydın ise Arolat’ı şu sözlerle kutladı: “Uluslararası arenada başarılarıyla kendini kanıtlamış olan Emre Arolat ile birlikte çok doğru bir işe imza attığımızın bu ödülle altının çizilmesi bizi sevindirdi.”


Fabrikanın iç avlusu.


Emre Arolat kimdir

Mimar bir çiftin, Şaziment-Neşet Arolat’ın oğlu olan Emre Arolat, 1963’te doğdu. 1982’de Galatasaray Lisesi’nden, 1986’da Mimar Sinan Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’nden mezun oldu. 1986-1987’de Washington DC’de Metcalf and Associates Mimarlık Bürosu’nda çalıştı. 1987’de Arolat Mimarlık AŞ.’de çalışmaya başladı; 2004 yılında Gonca Paşolar ile birlikte EAA-Emre Arolat Architects’i kurdu.

Firma bugüne kadar birçok önemli ödül kazandı.


Türkiye’den Ağa Han alan 14. proje olduBugüne kadar Türkiye’den bu ödülü 13 proje aldı. İlk Ağa Han Ödülü’nü Türkiye’ye 1980 yılında Bodrum’daki Ertegün evi ve projesini Ertur Yener’le paylaştığı Ankara Türk Tarih Kurumu binasıyla Turgut Cansever ve Rüstem Paşa Kervansarayı projesiyle Ertan Çakırlar getirmişlerdi. Daha sonra mimarlık diploması olmayan Nail Çakırhan, Akyaka’daki eviyle 1983’te bu ödülü aldı. 

Çakırhan’ın ardından 1986’da Sedad Hakkı Eldem Sosyal Sigortalar Binası’yla ve Çelik Gülersoy Sultanahmet’te tarihi evler projesiyle, 1989’da Sedat Gürel Çanakkale’deki yaz eviyle, 1992’de Turgut-Feyza Cansever ile Emine-Mehmet Öğün Demir Tatil Köyü’yle ve Milli Saraylar yönetimi Köşk Bahçeleri projesiyle, 1995’te Alaaddin Egemen ODTÜ Ağaçlandırma Projesi’yle ve Behruz-Can Çinici TBMM Camii’yle, 2001’de Cengiz Bektaş Antalya’da Olbia Sosyal Tesisleri’yle, son olarak da 2004’te Han Tümertekin Çanakkale’de B2 Evi projesiyle Ağa Han Mimarlık Ödülü’nü kazandılar. Bu yıl kaybettiğimiz Turgut Cansever, hala üç Ağa Han Mimarlık Ödülü’ne sahip tek mimar olma unvanını koruyor.
Milliyet/MİRAÇ ZEYNEP ÖZKARTAL

Ağa Han ödülü mimar Emre Arolat'a gitti

DÜNYANIN en prestijli mimarlık ödülleri arasında sayılan ve üç yılda bir verilen Ağa Han Mimarlık Ödülleri'nden biri İpekyol'un Edirne'deki tekstil fabrikası projesiyle mimar Emre Arolat'a verildi. Kısa listeye kalan 19 projenin içinden Emre Arolat'ın İpekyol Edirne fabrika projesi sıyrılmayı başardı. Arolat'ın projesi dışında bu yıl Ağa Han ödülü alan diğer dört proje; Tunus Hipermerkezi, İspanya'daki Madinat Al- Zahra Müzesi, Çin'deki köprü okul ve Suudi Arabistan'daki Wadi Hanife Sulak Arazisi oldu. 
Sabah

Emre Arolat, 'işçilerin eve gitmek istemediği fabrika'yla Ağa Han kazandı

Mimarlık sahnesinin saygın ödüllerinden Ağa Han, İpekyol Fabrikası'yla Emre Arolat'ın oldu. Ağa Han'da ilk kez bir sanayi yapısına ödül verildi. Arolat'la ödüllü tasarımını konuştuk

Türkiye’nin yıldız mimarlarından Emre Arolat, İpekyol Tekstil Fabrikası’yla dünyanın saygın mimarlık ödüllerinden Ağa Han’ı kazandı. Böylece üç yılda bir çoğunluğu Müslüman olan ülkelerdeki nitelikli yapılara verilen Ağa Han Mimarlık Ödülü, ilk kez bir sanayi yapısına verilmiş oldu. Ağa Han Mimarlık Ödülleri’nin bu yılki büyük jürisinde Pritzker ödüllü Fransız mimar Jean Nouvel ile çağdaş sanat dünyasının büyük isimlerinden Anish Kapoor da yer alıyordu.
Edirne’nin kıyısında, Kırklareli yolu üzerindeki arazide inşa edilen İpekyol Tekstil Fabrikası, işçilere sağladığı nitelikli çalışma ortamıyla öne çıkıyor. Dünyadaki endüstri yapılarının pek çoğunda rastlanan kötü yaşam koşullarından uzak duran bir mimari çözümlemeye gidilen binada yönetim ile üretim alanları aynı çatı altında buluşturuldu.
Emre Arolat’la Ağa Han Ödülü’nü ve İpekyol Fabrikası’nı konuştuk.

Sayısız ödül kazanan bir mimar olarak Ağa Han’ı sizin için özel kılan nedir
Ağa Han Ödülleri, yaklaşık 30 yıldır veriliyor ve dünya mimarlık sahnesinin en önemli ödülleri arasında sayılıyor. Sanırım onu diğerlerinden hayli farklı bir noktaya taşıyan, üç yılda bir düzenlenmesi ve bu üç yıllık dönemin mimarlar, plancılar, sosyal bilimciler ve sanatçılardan oluşan kalabalık bir bilimsel komite tarafından yoğun bir belgelendirme ve değerlendirme süreci olarak kullanılması. Bu dönemde ilk olarak farklı ülkelerden seçilen bağımsız üyeler, kendi sorumlu oldukları coğrafyadan aday projeleri belirleyerek yürütme komitesine sunuyorlar. Daha sonra jüri bu adayları ayrıntılı bir biçimde inceleyerek bir kısa liste oluşturuyor. Bir sonraki aşamada, bu listedeki yapıların tümü yerinde gezilerek inceleniyor. Yapının kullanıcıları, yatırımcısı, bu yapının çevresinde yaşayan halkın bir bölümü ve yapıyı tasarlayan mimarla ayrı ayrı görüşmeler yapılıyor ve raporlar hazırlanıyor. Bu süreç, pek de alışkın olunmayan bir hassasiyetle, bir tür gizlilik içinde ve hayli ayrıntılı bir biçimde kurgulanıyor. Üç yıl süren bu çalışmaların sonucunda, Master Jüri o dönem için ödül kazanan yapıları belirliyor.
Bu yıl farklı ülkelerden 401 proje aday gösterildi. Jüri çalışmalar sonucunda 19 projeyi kısa listeye aldı. Daha sonra yapılar yerinde görülerek ayrıntılı raporlar hazırlandı ve en son aşamada içinde Edirne İpekyol Fabrikası’nın da bulunduğu beş yapı ve mimarları eşdeğer ödüllere layık görüldü.

‘Ağa Han Ödülü’nin ilk kez bir endüstri yapısına verilmesi hayli ilgi çekti’
İpekyol Fabrikası’nın bir endüstri yapısı olarak Ağa Han ödülüne layık görülmesini nasıl değerlendiriyorsunuz
Evet, İpekyol, bu ödülü alan ilk endüstri yapısı olması bakımından hayli ilgi çekti. Doğrusu bu seçimin Ağa Han ödülü için önemli bir kilometretaşı olduğunu ve bir tür dönüm noktasını işaret ettiğini ödül töreni öncesinde kısa bir sohbet imkanı bulduğum Ağa Han’ın kendisinden duymuş olmak, benim için heyecan verici bir deneyimdi.

İpekyol hakkındaki genel görüş ‘insancıl ve yaşanabilir’ bir fabrika olması söylemi üzerinde yoğunlaşıyor. Almanya’nın önemli mimarlık dergisi Baumeister’a kapak olmuştu ve ‘işçilerin akşam evlerine gitmek istemedikleri fabrika’ gibi bir başlık atılmıştı.
Baumeister dergisi beni bir yandan yapının tasarımcısı olarak gururlandırırken bir yandan da dünyayı kavrama biçimim üzerinden bir tür endişeye sürüklemişti. Zira yapı hakkında bir Alman editörün kaleme aldığı metnin son bölümünde, işçilerin fabrika yapısını çok sevdikleri, bu nedenle de akşamları evlerine dahi gitmek istemedikleri yazıyordu. Bu bölümü okuyunca, şaşkınlık, utanç ve hiddetle karışık bir pişmanlık duygusu içine düştüğümü hatırlıyorum. Şunu hepimiz gayet iyi biliyoruz ki fabrikalar genellikle işçi sınıfının pek de sağlıklı olmayan çalışma ortamlarında, çileli bir hayatı tükettikleri yerlerdir. Ben herhangi bir fabrikanın herhangi bir işçiye eve gitmeme duygusu verebileceğine inanabilecek birisi değilim. İçinde yaşadığımız bu sermaye egemen dünyanın ortaya koyduğu sosyal sorunları görmezden gelebileceğimizi düşünmüyorum. Öte yandan mimarların ve mimarlık etkinliğinin bu sorunlarla cepheden yüzleşmesinin önemli olduğuna, iyi bir tasarımın dünyadaki bütün haksızlıkları ortadan kaldıramasa bile etkili olabildiği alanda bir tür ışık yakabileceğine inanıyorum.

‘Yaşanılabilirlik’ kavram olarak endüst-riyel yapıların tasarımında alışageldiğimiz bir vurgu değil
Edirne’de kurmayı planladığı yeni fabrikası için bana ilk geldiğinde, İpekyol firmasının sahibi olan sevgili Yalçın Ayaydın’a, gördüğüm fabrikaların neredeyse hepsini, içinde üretim yapılan cezaevlerine benzettiğimi söylemiştim. Kendisi tam bir beyefendidir. Beni dinledikten sonra kapıyı çarpıp gideceğine, “O zaman bana mükemmel bir fabrika tasarla. Avrupa’da bile örnek olsun, cezaevine benzememek bir yana, içinde çalışan herkesin mutlu olabileceği bir yapı istiyorum senden” demişti. Bir yatırımcının mimar olarak bana güven duymasını, üstelik bu duyguyu bir şekilde hissettirmesini çok önemserim. Kuşkusuz bu durum bir yandan benim elimi rahatlatırken diğer taraftan sırtıma müthiş bir sorumluluk yükler. Hem ağır hem de keyifli bir sorumluluktur bu. Bu yüzden ödülü almaya Yalçın Bey’le birlikte gittik.

Çalışanlar fabrikanın ‘yaşanılabilirlik’ durumunu ne ölçüde içselleştirdi
Buna cevap vermek öyle pek de ezbere yapılabilecek bir şey değil. Ancak şunu rahatlıkla söyleyebilirm ki İpekyol Fabrikası’nda çalışan insanlar, bu yapının içinde kendilerini diğer fabrikalarda yaşayanlara göre bir nebze olsun daha iyi hissediyorlar. Dört duvar arasında, karanlık ve havasız bir ortam yerine, sürekli gün ışığı alan ve taze hava dolaşımının sağlandığı yüksek tavanlı, ferah alanlarda çalışıyorlar. Beyaz ve mavi yakalılarla işçiler, kapalı kapılar ve bölücü duvarlar arasında sınıfsal ayrışmayı iliklerinde hissetmiyorlar. Zira İpekyol yapısı böyle bir durumun sürdürülemeyeceği kadar şeffaf. Gün içinde dışarıda havanın nasıl olduğunu izleyebiliyor, molalarda bahçede dinlenebiliyor, hatta spor yapabiliyorlar. Yemeklerini yine görsel olarak bahçeye açılan, aydınlatmasından oturma birimlerine kadar titizlikle tasarlanmış bir mekanda yiyorlar. Ama hiç kuşkunuz olmasın, tüm bunlara rağmen, tabii ki akşam olunca bir an önce evlerine gitmek için can atıyorlar!

Müslüman ülke şartı
1977’den beri üç yılda bir verilen Ağa Han Mimarlık Ödülü’nün amacı Müslüman ülkelerdeki nitelikli mimari projelerin desteklenmesi. Yarışmada aday olacak yapılarda ödül dönemi başlangıcından önceki 12 yıllık dönemde inşa edilmiş, Müslüman bir ülkede tasarlanmış ve en az bir yıl kullanılmış olma kriteri aranıyor. Ödülü koyan Ağa Han, İsmailiye mezhebinin büyük bir servete ve etkinliğe sahip dini önderi.

Diğer ödüller
* 2010 Ağa Han Mimarlık Ödülleri’nde EAA-Emre Arolat Architects’in İpekyol Fabrikası’nın yanı sıra dört projeye daha ödül verildi.
* Association de Sauvegarde de la Medina de Tunis - Tunus Hipermerkezinin Canlandırılması, Tunus
* Moriyama & Teshima Plancılık Limited & Buro Happold ortak girişimi - Wadi Hanife Sulak Arazisi, Riyad, Suudi Arabistan
* Nieto Sobejano Mimarlık - Madinat Al-Zahra Müzesi, Cordoba, İspanya
* Li Xiaodong Atölyesi - Köprü Okul, Xiashi, Fujian, Çin
Radikal/PELİN ÖZGEN

Arolat’a İpekyol fabrikasıyla Ağa Han Mimarlık Ödülü

Emre Arolat, İpekyol Tekstil Fabrikası yapısı ile dünyanın en prestijli mimarlık ödüllerinden biri olan ve 1977 yılından beri her 3 senede bir çağdaş, başarılı mimari ve kentsel tasarım örneklerine verilen Aga Khan Mimarlık Ödülü’nü bu yıl Türkiye’ye kazandıran tek mimar oldu.

İpekyol Tekstil Fabrikası ödül jürisinin değerlendirmesine göre, çalışanların refahı ile işverenin üretim hedeflerinin mekana entegrasyonunda mimar ve işverenin başarılı işbirliğine iyi bir örnek teşkil etmesi ve yönetim ile üretim alanlarını aynı çatı altında buluşturan düzenleme ve kötü yaşam koşullarından uzak duran mimari çözümlemesiyle 11. Aga Khan Mimarlık Ödülü’nü almaya hak kazandı.

Yerel malzeme kullanımı, düşük enerji performansı, üretim alanlarına doğal ışık ve hava sağlayan iç bahçeleri, çalısanların konforu için düşünülmüş sosyal alanları, İpekyol Tekstil Fabrikası’nı Aga Khan Mimarlık Ödülü ile buluşturan diğer mimari nitelikleri oldu. Emre Arolat’a ödülü 25 Kasım 2010 tarihinde Doha, Katar’daki İslam Sanatları Müzesi’nde gerçekleştirilen törenle verildi.
Vatan/Nihal YUVACAN


Geri Dön