23 / 11 / 2024

'En Zengin 100 Türk' listesine giren gayrimenkulcüler!

'En Zengin 100 Türk' listesine giren gayrimenkulcüler!

Global krizin şirket değerlerinde yarattığı  düşüş, bu yıl "En Zengin 100" listesinde kendisini açık bir şekilde gösterdi




Bankacılar ve araştırma uzmanlarına göre Türkiye'nin zenginleri de tüm dünya zenginlerinin yaşadığı gibi servetlerinin yüzde 20'sini kaybetti. Fakat bu "En Zengin 100"deki sıralamanın zirvesinde bir değişiklik yaratmadı. Listenin zirvesinde yine 6 milyar TL'nin üzerinde kabul edilen servetleri ile Koç ve Sabancı aileleri yer alıyor. Onları 5-6 milyar arasındaki servetleriyle Ülker ve Doğan aileleri ve 4-5 milyar TL'lik servetleriyle de Şahenk ve Tara aileleri izliyor. Bu yıl listenin alt ve orta sıralarında ciddi bir hareketlilik göze çarparken, listeden çıkan ve listenin yeni konuğu beş isim ve aile var.

Zenginlik kavramı, global krizden ne kadar etkilendi acaba? Örneğin zaman zaman gazetelerden okuduğumuz şöyle haberler oluyor: "Bil Gates 10 milyar dolar kaybetti."

"IKEA'nın sahibi Ingvar Kampard'ın 35 milyar dolarlık serveti eriyor."

Dünyanın en zenginleri listesinin ilk 10'u arasında görmeye alıştığımız diğer para imparatorları için de sıklıkla benzer şeyler yazılıp çiziliyor. Las Vegas Sands'ın sahibi Sheldon Adelson, Hintli demir çelik imparatoru Lakshmi Mittal, İspanyol Inditex'in başındaki Amanicio Ortega ve daha birçokları için duyarız bu `yoksullaşma' haberlerini.

Fakat bu `yoksullaşma'  genellikle kağıt üzerindeki fiktif para kayıplarıdır. Normalleşme dönemleri geldiğinde o `kayıplar', onlar hiçbir şey yapmadan yine banka hesaplarındaki yerini gelip alırlar. Dolayısıyla durumları, bu haberleri okurken `vah vah' eden biz fanilerin acıma duygularına karşılık gelecek kadar vahim değil.

Servetlerin krizden çektiği...

Ekonomist olarak son beş  yıldır gerçekleştirdiğimiz "Türkiye'nin En Zenginleri" araştırmasının bu yılki sonuçları, benzer bir erimeye tanıklık etmemizi sağladı. Tabii bu araştırmayı paranın gerçek sahiplerinden kuruşu kuruşuna almadığımızı, onlarca bankacı ve yatırım uzmanlarıyla konuşarak ve şirket hisseleri halka açık olanların hisse değerlerini de hesaplayarak gerçekleştirdiğimizi hatırlatalım.

Bu servet erimesi, biraz da jel gibi servetin bir yerden başka bir yere akmasına benziyor. Çünkü bir servet erirken, başka bir servetin şiştiğini görüyoruz. Bu yılki listemizdeki değişiklikler bunu açıkça gösteriyor. Listeye yeni giren isimler var. Listeden çıkanlar var ve listede ciddi yer değişiklikleri söz konusu. Bankacılar, servet erimesinin en somut vurgusunu geçen yılki `zenginlik skalası'na getirdikleri yorumla ortaya koydular ve bu da zenginlerin servetlerinin yüzde 20 civarında eridiği anlamına geliyordu.

Koç ve Sabancı  aileleri, tabii ki bundan en çok etkilenen aileler oldular. Borsada halka açık hisseleri, geçen yıl bu zamanlara göre değer kazanmış görünse de diğer iş kollarının global krizden etkilenmeleri, ihracatlarının aldığı yara nedeniyle servet erimesinden kaçamadılar. Yine listenin 3, 4, 5 ve 6'ncı sıralarında bulunan Ülker, Doğan, Şahenk ve Tara ailelerinin de global krizde önemli bir servet erimesiyle karşı karşıya oldukları anlaşılıyor.

Sıralamadaki değişimler

Sıralamada yer kaybedenler, sıra atlayanlar da oldu bu yıl. Örneğin gerçek gücünü perakendeden alan Boyner Grubu'nun bu yıl kriz nedeniyle etkilendiği ve geçen yıl 43'üncü olan sırasının 50'ye gerilediği görülüyor. Yine bölünme sonrasında güç kaybeden Ulusoy Ailesi'nin de 50 ve 60'ıncı sırada olan yerlerini Bu yıl 66, 67 ve 68'inci sıralara bıraktığı görüldü. Tabii bu bölünmeden dolayı, listeye bu yıl Alican Ulusoy'un da girdiğini anımsatalım.

Sıralamada yer ve kademe kaybeden isimlerden biri de Ali Ağaoğlu oldu. Geçen yıl listede 31'inci sırada ve 1.5-2 milyar TL servetliler skalasında yer bulan Ağaoğlu, krizin konut satışları ve projelerine etkisinden dolayı bu yıl 48'inci sırada yer buldu. Yine Ethem Sancak bu yıl 47'inci sıradan 56'ıncı sıraya gerileyerek dikkat çeken isimlerden biri oldu.

Listede inenler kadar, son yıllardaki performanslarıyla çıkanların da olduğunu vurgulamak gerekiyor. Örneğin Acıbadem Grubu'nun kurucusu Mehmet Ali Aydınlar, geçen yıl 56'ncılıktan bu yıl 1-1.5 milyar TL servetliler grubuna girerek 43'üncü sırada yer aldı. Aydınlar gibi hızlı bir sıra sıçrayışı sergileyen bir başka isim de İnan Kıraç. Geçen yıl 750-1 milyar TL skalasında ve 51'inci sırada yer bulan Kıraç'a bu yıl bankacı ve yatırım uzmanlarının biçtiği skala, 1-1.5 milyar dolar ve 33'üncü sıra oldu.

Yeni girenler ve çıkanlar

Listeye yeni giren ve çıkan isim ve aileler de oldu bu yıl. Dünyanın en büyük ikinci makine halısı üreticisi ve dört yıl önce girdiği mobilya pazarında da hızla büyüyen Gaziantepli Erdemoğlu ailesi, bu yıl sıralamaya 87'inci sıradan ve en alt kademe olan 300-500 milyon dolar skalasından giren aile oldu. Krizde bile giriştiği son derece cesur konut projeleri ile son beş yılın en dikkat çekici çıkışlarından birini gerçekleştiren Sinpaş Holding'in sahibi Avni Çelik de bu yıl sıralama yer buldu. Üstelik Çelik, bankacılardan en alttan ikinci kademe olan 500-750 kademesini ve 57'inci sırayı aldı. Yine bir başka inşaatçı olan Süleyman Varlıbaş, Mesut Toprak, Kroman Çelik'in sahipleri Yolbulan ailesi, Vedat Aşçı listenin yeni konukları oldular. Bu yıl En Zengin 100'e veda edenler de oldu. Hey Group'un sahipleri Bektaş Ailesi, Ali-İsmet Abalıoğlu, İbrahim Polat, Nevzat Kalkavan, Aşçı Ailesi (Atlas Juki) bu yıl listede yer bulamayanlar oldu.

`Kriz ve zengin yaşam'a etkileri

Peki bu servet erozyonları, kayıpları, zenginlerin yaşam biçimlerini nasıl etkiliyor. Kriz dönemlerinde daha mı az harcıyorlar, daha mı çok tasarrufa önem veriyorlar. Arabaları, yatları, katları değişiyor mu? Bu konuyu da lüks yaşam koçları ve bu yaşam biçiminin sembol isimleriyle konuşarak araştırdık. Aşağıda bunları okuduğunuzda ilginç detaylar, değişimler ve trendler olduğunu göreceksiniz.

Tabii ki küresel ekonomik krizin etkilemediği ülke ya da insan yok. Eylül 2008'den bu yana somut olarak günlük yaşantımızın bir parçası haline gelen krizde işini kaybedenler, şüphesiz en çok etkilenen kesim oldu. İşini kaybetmeyenler ise kaybetme stresini üzerlerinde hissettiler. Ancak bir kesim var ki onların yaşadığı stresin boyutu, sahip oldukları servetin boyutuyla eşdeğerdi. Çünkü onların kaybetme korkusu taşıdıkları değerler, milyon bazen de milyar dolarları bulabiliyor.

Evet, en zenginlerden, en büyük  şirketlerin sahibi olan işadamlarından söz ediyoruz. Son bir yıldır kriz nedeniyle servetlerinin erimesi ya da bu konudaki korkuları, en zenginlerin yaşam tarzı ve tüketim alışkanlıklarına da yansımış durumda. Alışverişte, eğlencede, tatilde daha mütevazi bir tavır sergileyen zengin kişiler, aynı zamanda ekonomik canlılığı sürdürmek için bir yandan da tüketmek konusundaki sorumluluklarının bilincindeler. Her ne kadar kişisel servetlerinde ve şirketlerinin değerlerinde bir düşüş olsa da kriz özellikle Türkiye'de en zenginlerin yaşam tarzlarını etkileyecek, tüketim alışkanlıklarını değiştirmelerini gerektirecek bir noktaya gelmedi.

Lüks utancı  oluştu

Ekonomist olarak her yıl yaptığımız gibi bu yıl da "En Zengin 100 Türk" araştırmasını yaparken, bu kişilerin servetlerinin son bir yılda nasıl bir değişime uğradığını, listeden düşenleri ve yeni girenleri belirledik. Bunun yanı sıra krizin bu kişilerin hayatlarını nasıl etkilediğini mercek altına aldık. Gördük ki; içinde bulunduğumuz dönemde bu kişiler, hem çalışanları hem de toplum nezdinde fazla göze batmamak için tüketimde daha muhafazakar hareket etmeyi ve bazı alışveriş alışkanlıklarını geçici bir dönem için askıya almayı tercih ediyorlar. Türkiye'nin en zenginlerine hizmet veren yaşam koçlarının ifadesiyle bu dönemde `lüks utancı' denilen bir durum da ortaya çıktı. Yani en zenginler, lüks yaşamı azaltmasa da gizlemeye çalıştılar. 

"Zenginler kriz sürecinde göze batabilecek her durumdan kaçınmayı, prensip olarak kabul ettiler" diyen Lüks Marka Danışmanı Özlem Güsar, bu kişilerin krizle birlikte lüks harcamaları şov yapmak yerine kendilerini mutlu etmek amacıyla gerçekleştirdiklerinin altını çiziyor. Günsar, konuşmasını şöyle sürdürüyor:

"Yurt dışına baktığımızda zenginler krizden bağımsız olarak bu dönemde sürdürülebilir lüks ve çevre konusunda duyarlı olan lüks markaları tercih ettiler. Bu eğilimin henüz Türkiye'ye yeterince yansıdığını düşünmüyorum ancak önümüzdeki birkaç yıl içinde sosyal sorumluluklarını yerine getiren lüks markaların ciddi bir fark yaratacağı kesin."

Kimi sattı, kimi aldı

Zenginlerin krizde servetlerinin nispeten erimiş olması nedeniyle tüketimde daha sorumlu ve mantıklı bir tavır izlemeleri, yaşam standartlarında bir değişiklik anlamına gelmiyor. Türkiye'nin en zenginleri hala şehrin en güzel yerlerindeki yalı, villa ve residance olarak nitelendirilen lüks konutlarda yaşıyorlar. Yeniköy, Etiler, Bebek, Tarabya, Kuruçeşme, Çengelköy gibi semtler, boğaz manzarası nedeniyle ilk tercih edilen muhitler. Boğaz manzaralı yalıların fiyatları 3 milyon dolardan başlıyor ve 40 milyon dolara kadar çıkıyor. Bir de kır yaşamı sürmek isteyenler var. Onların tercihleri de Acarkent, Kemerburgaz,  Polonezköy gibi semtlerde yoğunlaşıyor. Genç zenginlerin şehir yaşamına yakın olmak için tercihleri ise rezidanslardan yana oluyor. Levent Loft, Belevu, Kanyon, Selenyum Twins, Astoria, Terrace Fulya, Taksim Rezidans, Akmerkez ilk akla gelen adresler. Bu dairelerin fiyatları ise 300 bin dolardan başlayıp 3 milyon dolara kadar çıkabiliyor.

Ancak kriz, bu süreçte yatırım amaçlı alınmış olan lüks konutların el değiştirmesini hızlandırdı. Kriz nedeniyle nakit sıkıntısı çeken ailelerin sahip oldukları yalı veya villaları elden çıkardığı gözlendi. Bu gayrimenkullerin kriz nedeniyle düşük fiyata satılıyor olması, krizi fırsata çevirmek isteyen yatırımcıları da harekete geçirdi.

Krizde özellikle Boğaz'daki yalıların ve Levent'teki villaların satılığa çıktığını  söyleyen BGate Emlak Danışmanlık şirketi sahibi Kemal Ayaşlıoğlu, özelikle bu kesimdeki kişilerin kriz sürecinde gerçek fiyatına gelmiş yalı ya da villaları satın aldıklarını belirtiyor. Ayaşlıoğlu, Kilyos'un özellikle kriz döneminde bu kesimdeki insanların gözde bölgesi haline geldiğini de sözlerine ekliyor.

Araba ve jette tercihler değişmedi

Türkiye'de en zengin 100 aile arasında yer alan kişilerin bir kısmının özel uçağı bulunuyor. Bu süreçte krizde girdiği darboğaz nedeniyle özel uçağını satmak zorunda kalan bir Türk zengini olmadı. Ancak daha önce uçak siparişi verenlerden kriz nedeniyle bu siparişini iptal ettiren işadamları bulunuyor. Soylu Havacılık sahibi Alişan Soylu, genel olarak küresel ekonomik kriz ve özel uçak siparişlerinde yaşanan iptaller nedeniyle jet fiyatlarında görülen düşüşlerin, bazı zengin kişiler tarafından fırsata dönüştürüldüğünü söylüyor. Soylu, bu konuda yaşanan durumu şöyle açıklıyor:

"Uçak almak isteyen işadamlarının önündeki en büyük engel, uçak teslimatlarının geç yapılıyor olması ve yüksek fiyatlar. Krizle beraber uçak almaktan vazgeçen zenginler, bu iptal nedeniyle uçak şirketine bir tazminat ödüyor. Bu tazminat, uçak fiyatının yüzde 10'u ile 15'i arasında değişiyor. Bu yolla nispeten ucuzlayan uçaklara, bu kez fırsat değerlendimek isteyen başka bir işadamı talip oluyor. Böylece işadamı için uçak hemen teslim ediliyor, hem de daha ucuza alınmış oluyor. Bu nedenle jet satışlarında dünya çapında bir hareketlilik olduğunu söyleyebiliriz. Bu hareketliliğin Türkiye'ye ne kadar yansıdığını şimdiden söylemek zor. Bunu önümüzdeki dönemde göreceğiz."

İşadamları tarafından tercih edilen 8-10-12 kişilik jetlerin fiyatları, 10 ile 35 milyon dolar arasında değişiyor.

Lüks oyuncaklardan vazgeçmediler

Otomotiv Distribütörleri Derneği'nin (ODD) ağustos ayı sonunda açıkladığı  verilere göre ekonomik krizin etkilerinin en fazla görüldüğü  sektörlerin başında gelen otomotivde satışlar, ÖTV indirimin desteğiyle toparlanma eğilimine girerken, üst lüks sınıftaki satışlar geçen yıla göre artış gösterdi. 

Örneğin geçen yılın temmuz ayında sadece bir Ferrari satılırken, bu yıl temmuz ayında 7 kişi Ferrari satın aldı. Böylece yılın başından bu yana 14 kişi Ferrari sahibi oldu. Ferrari yedi aylık performansıyla geçen yıl 17 olan satış rakamına bu yılın ilk yedi ayında oldukça yaklaştı. Bir diğer İtalyan lüks otomobil markası Maserati de geçen yılın rakamlarına yedi aylık dönemde yaklaştı. 2008 Temmuz ayında sadece 1 adet Maserati satılırken, bu yıl aynı ayda 5 adet Maserati satıldı. Yılın yedi aylık döneminde toplam 11 adet Maserati satışı gerçekleştirildi. Geçen yılın toplamında ise 17 adet Maserati satılmıştı. Geçen ay 1 adet Bentley satılırken, yılın başından bu yana 7 kişi Bentley sahibi oldu.

Temmuz ayında ayrıca 20 adet Porsche, 2 adet Jaguar, 2 adet de Saab satıldı. Üst lüks olarak adlandırılan F sınıfında satışlar, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 6 artışla bin 145 adetten bin 187 adede çıktı. Burada ağırlığı SUV modeller oluşturdu. Üst lüks sınıfındaki artışa karşılık E (lüks) sınıfta ise satışlar, geçen yılın gerisinde kaldı. Yılın yedi aylık döneminde Audi 3 bin 119 adet, BMW 3 bin 312 adet, Chrysler 128 adet, Jaguar 159 adet, Mercedes-Benz 4 bin 851 adet Porsche 131 adet, Saab 41 adet otomobil sattı.

Tatiller hobilere dönük yapılıyor

Krizde en yoğun stresi yaşayan kesimlerin başında gelen işadamları ve aileleri, krizle birlikte artan zor psikolojik koşullar altında alışveriş yerine farklı deneyimler yaşamayı tercih ettiler. Satın alma güdüsünün yerini alan deneyimlerin başında ise kişilerin hobilerine ve hayallerine göre hazırlanan özel programlı seyahat turlarına ilgi arttı. Golf sporu, yatçılık, binicilik, uçuş deneyimi, tarihi önemi olan bir bölgenin ziyaret edilmesi, spor müsabakalarının takibi gibi hobi ve farklı deneyimlerin yaşandığı seyahatlerin yanı sıra zaman sıkıntısı yaşayan iş insanlarının iş ve tatili bir arada yürütmeye çalıştıkları da görüldü.

Bu süreçte en fazla azaldığı  görülen seyahatler ise genellikle alışveriş amaçlı yapılan geziler oldu. Vazgeçilemeyen seyahatler ise her yıl mutlaka gerçekleştirilen yaz ve kış tatilleri. Bu anlamda tatil destinasyonlarında henüz bir değişiklik yok. Tanınma kaygısı taşıyan kişiler için yurtdışında tatil hala vazgeçemedikleri bir özellik. Yurt içinde Bodrum ve Göcek ilk tercih edilen mekanlar arasında iken, yaz tatili için dünya zenginlerinin de ilk tercihi olan Cannes, Nice, Sardunya, St. Tropez ve Capri gibi mekanlar yine gözdeydi. Kış tatilleri için ise yine hobileri ile ilgili olarak gitmeyi tercih ettikleri tatil destinasyonlarının başında Aspen, St Moritz geliyor. Bunun dışındaki gözde tatil mekanları şöyle: Seychelles, Mauritius, Vail, Bali, Pukhet, Maldivler, Courchevel ve Whistler.

En zenginlerin krizde de olsa hem gittikleri destinasyonlarda hem de tatili geçirecekleri mekanlarda ciddi bir değişiklik olmadığı görülürken, seyahat sayısında bir azalma olduğu göze çarpıyor. Tatil köyü ya da beş yıldızlı otellerden genellikle uzak durmaya çalışan bu kişiler, böylesi mekanlarda oldukları zaman ise daha çok kişiye özel hizmetler verilen daha sofistike mekanları tercih ediyorlar. Ancak en çok tercih edilen tatil yöntemi, bu kişilerin kendi yatları ya da kiraladıkları bir yatla seyahate çıkmaları. Böylelikle hem doğa ile daha fazla baş başa kalma hem de istedikleri gizlilik esasını yakalama fırsatı buluyorlar. Geçmiş yıllarda yoğun bir şekilde görülen SPA ve detoks tatillerinin ise bu süreçte destinasyonunun değiştiği Uzak Doğu ve Güney Asya ülkeleri yerine, yurt içi mekanların daha fazla rağbet gördüğünü söylemek mümkün. Yine son yıllarda giderek daha fazla ilgi gören gurme tatillerinin de son bir yılda seyreldiği görülüyor.

Evde eğleniyorlar

Kriz gece hayatında da konsept değişikliğine yol açtı. Dışarıda eğlence ve yemek yeme alışkanlığının bu dönemde azaldığı gözlemlendi. Uzun saatler gece dışarıda kalmak yerine Türkiye'nin elit kesimi daha çok ailesiyle birlikte yemek yiyip, hoş vakit geçirebileceği yerleri tercih etti.

Eğlenmek amacıyla gidilen gece kulübü ve barlar ise yerini daha çok sosyal sorumluluk gibi bir temayı da içinde barındıran partilere bıraktı. Bu dönemde zengin kişiler, evlerde ya da kapalı gruplar olarak özel partilerde buluşup eğlenmeyi daha uygun gördüler. Eğer dışarı çıkıyorlarsa da bu özel davetlerin vakıf amaçlı olmasına çok özen gösterdiler. Ünlü işletmeci Emre Ergani, bütün ekonominin kendisini krize göre ayarladığını belirterek, "Eğlence de bundan nasibini aldı. Sadece Türkiye'de değil, dünyada da artık ünlü restoranlar fiks mönüye dönüş trendi yaşıyor" diyor. Dünyanın en ünlü restoranı Alain Ducasse'nin bile bu trende uyduğunu kaydeden Ergani, şöyle devam ediyor:

"Bundan iki yıl önce böylesi ünlü bir restoranda kişi başı 300-400 dolar fiyat ödenirken, bu yıl fiyatların kişi başı 80-90 dolara kadar düştüğünü görüyoruz. Türkiye'de de aynı yönde bir fiyat politikası izleniyor. Eğlence için ayrılan bütçelerin daha mütevazi boyutlarda olduğunu söyleyebiliriz. Parası olan da göz önünde olmak istemediği için bu süreçte biraz perdelerin arkasına saklanıyor."

Marka logoları  saklandı

Kriz özellikle zenginlerin giyim, aksesuar tercihlerini de etkiledi. Hatta bu etki, ünlü markların tasarımlarına da yansıdı. Ve bu kişiler giyimde çok daha özel markaların, göze batmayan abartıdan uzak, sadece kullananın bileceği, gizli lüksü barındıran tasarımlara yöneldi. Örneğin içinin astarı tay derisinden yapılan çantalar, dışarıdan bakıldığında sadece güzel ve şık bir çanta olarak algılanırken, aslında o çantanın çok özel ve pahalı bir tasarım olduğunu sadece kullananın bildiği bir dönem yaşanıyor.

Hermes, Chanel, Louis Vuitton gibi değerini uzun yıllar koruyacak klasik markalar ve ürünler alışverişlerde öne çıktı. Ancak dikkat çeken bir gelişme, kişiye özel tasarımların hazırlandığı özel koleksiyon üreticilerin, bu süreçte elde ettiği başarı oldu. Örneğin Louis Vuitton'un Mon Mongram koleksiyonu ile özel müşterilerine belli modellerinde tek bir çanta için 200 milyondan fazla renk, çizgi ve harf kombinasyonu sunuyor olması fazlasıyla ilgi çekti. Bu dönemde lüks markalarda yaşanan bir diğer gelişme de tüketicilerin talebi üzerine logodan uzaklaşılmasıydı. Bottega Venetta gibi logosuz lüks markaları ciddi olarak talep gördü. Bu süreçte ünlü markalar kadar ünlü tasarımcıların yarattığı özel koleksiyonlar da ilgi gördü. Henüz markalaşma konusunda dünya çapında bir başarı elde etmese de şimdilik en zenginlerin bildiği ünlü tasarımcıların ürünleri daha çok ilgi gördü. Örneğin ünlü tasarımcı Tom Ford'un özel dikim üst düzey kaliteli ürünleri, yoğun ilgi gören ürünler arasındaydı. Özellikle kadınların vazgeçemediği markaların değişmediği görüldü. Channel, Marni, Balenciaga Missoni, Prada, Jill, Sander, Hermes, Jon Lobb, Berlutti, Silvano Lattenzi bu anlamda öne çıkan markalar arasında yer aldı.

Erkeklerin giyimde tercihi ise yine özel dikimden yana oldu. İstanbul dahil Londra, New York, Paris ve Roma'da sayıları 10'u geçmeyen özel dikimevlerini tercih eden zenginler, bir takım elbiseye 2 bin Euro'dan başlayan ücretler vermeyi sürdürdü. 

Mücevherler kasada bekliyor

Kıyafeti tamamlayan ve kadınların en büyük tutkusu mücevherlerden de vazgeçilmedi. Ancak bir farkla; özel kesim ve renkteki pırlantalar, bu kez yatırım amaçlı olarak alındı. Yani pırlatanları şov yapmak amacıyla ortada göremedik, onlar kasada beklediler. Bu anlamda erkeklerde saat tutkularını sürdürdüler. Lüks saat sektöründe 10 bin doların altı ürünlerde ciddi bir düşüş varken fiyatı 100 bin dolar ve üzeri limitli üretilen komplikasyon saatlerde siparişler devam etti.

Krize rağmen vazgeçilmeyen bir yatırım da sanat eserleri oldu. Sanat eseri ve antikalara ayrılan para çok özel ve uzun vadeli yatırım kategorisinde olduğu için önceki yıllara göre artış gösterdi. Bilindiği üzere çoğu koleksiyoncu olan bu aileler arasında koleksiyonlarının değeri 500 milyon doları bulan da var tek bir tabloya 5 milyon dolar veren de var.
Türkiye'de varlıklı  sayısı yüzde 30 azaldı

Merrill Lynch Küresel Varlık Yönetimi ve Capgemini tarafından hazırlanan Yıllık Dünya Varlık Raporu'na göre 2009 yılında Türkiye'de varlıklı kişilerin sayısı yüzde 30 azaldı. Dünya GSYH'sinin yüzde 98'ini temsil eden, 71 ülkede, 31 varlık yönetimi şirketinden ve toplam 160 bin varlıklı müşteriye hizmet veren, bin 350 yatırım danışmanından alınan sonuçlar ile hazırlanan raporda, varlıklı kişiler şöyle tanımlanıyor; konut ve tüketim kalemleri dışında net aktiflerinin değeri en az 1 milyon dolar olan bireyler. Ultra varlıklı kişiler de yine konut ve tüketim kalemleri dışında net aktiflerinin değeri en az 30 milyon dolar olan bireyler olarak tanımlanıyor. 

Dünyanın en varlıklı  kişilerinin toplam varlıklarının 2008'de yüzde 19.5 oranında bir erimeyle 32.8 trilyon dolara gerilediğinin belirtildiği rapora göre, küresel mali krizden Türkiye'deki yüksek varlıklı kişiler de payını almış durumda. Varlıklı kişilerin toplam sayısı 2008 yılında yüzde 29.2 oranında azalarak 47 bin 600 kişiden 33 bin 700 bin kişiye düştü. Bu net değişimin gerekçesi ise 2008 yılında GSYİH artış hızının azalarak yüzde 1.1'e düşmesi, İMKB piyasa değerinin yüzde 58.7 oranında azalması, konut fiyatlarının yüzde 15-40 oranında azalması şeklinde ifade edildi.

Alışverişlerini yurtiçinde yapıyorlar

Zenginlerin en çok tercih ettiği lüks markaların bir arada yer aldığı Harvey Nichols'ın genel müdürü Yasemin Atadeniz, kriz sürecinde en zenginlerin de tüketim alışkanlıklarında değişiklik olduğunu kaydediyor. Türkiye'nin en zengin isimlerine alışveriş konusunda yıllardır hizmet veren sektörün bir temsilcisi olan Atadeniz, bu süreçte Türkiye'nin en zenginlerinin daha duyarlı ve mantıklı alışveriş davranışı gösterdiklerini belirterek:

"Zaten her zaman çok bilinçli alışveriş yapan bu kesimin krizle beraber biraz daha muhafazakar bir davranış içine girdiklerini gözlemledim" diyor.

Harvey Nichols'da bir müşterisiyle yaşadığı ilginç anekdotu da aktaran Atadeniz, şöyle devam ediyor:

"Eşine hediye almak üzere mağazamıza gelen bir erkek müşterimizin karar verme aşamasında `Bu kriz sürecinde biraz fazla mı olur?' şeklinde tereddütte kaldığını gördüm. Bu noktada müşterimizle yaşadığımız diyalog, krizin algılanması ve nasıl üstesinden gelineceği konusunda önemli bir örnek. Ben kendisine `Eğer siz de böyle düşünürseniz, işte kriz o zaman tam anlamıyla Türkiye'ye gelecek. Bu süreçte sizin gibi üst gelir grubuna dahil kişilerin ihtiyaçlarını ertelememeleri, iç pazarın canlılığı açısından çok önemli' dedim. Müşterimizde bana bu noktada hak verdi."

İç pazarın canlandırılması için yürütülen alışveriş kampanyalarının son derece faydalı olduğunu belirten Atadeniz, "Bu süreçte üst gelir grubuna özellikle sorumluluk düşüyor. Ve onlar bu sorumluluğun farkında olarak alışverişlerini genellikle bu dönemde Türkiye'de yapmayı tercih ediyorlar" diyor.

GELİR PİRAMİDİNİN TEPESİNDE 2 BİN 81 HANE VAR

Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) 2006 yılında düzenlediği Hanehalkı Bütçe Araştırması'nın sonuçlarına göre, Türkiye'de gelir piramidinin en tepesinde 2 bin 81 hane var. Toplam 8 bin 322 mensubu olan bu hanelerdeki ortalama yıllık kullanılabilir gelir, 386 bin 860 lirayı buluyor. Bu, Türkiye'deki ortalama hane gelirinin (16 bin 375 lira) tam 23.6 katı. Yüksek gelirli hanelerin mensuplarının 96 bin 715 lira olan kişi başına geliri de Türkiye ortalamasının (3 bin 990 lira) 24.2 katını buluyor. Bu hanelerin toplam yıllık kullanılabilir geliri, yaklaşık 805 milyon lira düzeyinde. En yüksek gelirli hanelerin Türkiye'deki gelir pastasından aldığı pay ise yüzde 0.28 olarak hesaplanıyor.

Zenginlik sadece gelire değil servete de bağlı bir kavram. TÜİK'in Hanehalkı Bütçe Araştırması'nda servete ilişkin çok fazla bilgi olmadığı için, en yüksek gelirli hanelerin aynı zamanda en zengin haneler olup olmadığını bilemiyoruz. Fakat yüksek gelirin yüksek tasarrufa ve dolayısıyla yüksek servet birikimine imkan sağlayacağından hareketle, durumun böyle olduğunu varsayabiliriz.

Yüksek gelirli hanelerin aylık kullanılabilir geliri, 32 bin 238 lira olarak hesaplanıyor. Bu hanelerdeki aylık tüketim harcaması ise 13 bin 920 lira düzeyinde. Buna göre yüksek gelirli hanelerin ayda 18 bin liranın üzerinde bir tasarrufta bulunma imkanları var. Yılda 220 bin liraya yaklaşan böyle bir tasarruf düzeyinin de hatırı sayılır bir servet birikimine imkan verebileceği açık.

Yüksek gelirli hanelerin toplam aylık tüketim harcaması 29 milyon liraya yaklaşıyor. Yani sadece bu 2 bin 81 hane ekonomide hatırı sayılır bir pazar hacmi yaratıyor. Yüksek gelirli hanelerin toplam tüketimleri, Türkiye'deki toplam tüketim harcamasının yüzde 0.13'üne tekabül ediyor.

Bankalarda 1 milyon TL'nin üzerinde 29 bin hesap var

Türkiye'de milyoner sayısının bir göstergesi de bankalardaki mevduat hesaplarıdır. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) ağustos ayı bültenine göre Türkiye'de 70 milyon 189 bin hesapta 475.7 milyar liralık mevduat bulunuyor. Toplam mevduatın 199.6 milyar lirası yüksek montanlı, yani 1 milyon lira ve üzerindeki mevduattan oluşuyor. Sektörde, 1 milyon liranın üzerindeki hesap sayısı ise 29 bin. Bunun 28 binini yurt içi yerleşiklere ait hesaplar oluştururken, bin hesap ise yurt dışı yerleşiklere ait.

Başka bir deyişle toplam mevduatın yüzde 41.3'ü bir milyon ve üzerindeki 29 bin hesaptan oluşuyor. Toplam hesap sayısı 70 milyon 189 bin olduğu dikkate alındığında, milyonun üzerindeki hesap sayısının ne kadar düşük olduğu ortaya çıkıyor. Yani mevduatın yüzde 41.3'ü, toplam hesapların 0.0004'ünde (milyonda 4) toplanmış durumda. Bankadaki hesap sayısı bazında ortaya çıkan bu durumun, kişi bazında daha da düşük olacağı kesin. Çünkü bir kişinin birden fazla hesabı var.

Öte yandan BDDK'nın verilerine göre sektörde yurt içi yerleşik tasarruf mevduatlarındaki miktar toplam 185.5 milyar lira. Bunun 34.2 milyar lirası bir milyon lira ve üzerindeki hesaplardan oluşuyor. 
Döviz tevdiat hesaplarında yurt içi yerleşik 148.5, yurt dışı yerleşik 10.4 olmak üzere 159 milyar liraya yakın mevduat bulunuyor.


Hobilerinden vazgeçmiyorlar

"En zengin 100 Türk" listesinde bulunan birçok kişi, hem yaratıcılığını geliştirmek hem zihinsel ve vücut yorgunluğunun yanında stresini de atmak için farklı hobileriyle ilgilenmeyi sürdürüyor. Kimi düzenli spor yapıyor, kimi denize açılıyor. İşte bunlardan bazıları:

Rahmi Koç: Her gün düzenli olarak spor yapan Rahmi Koç, iki yıla yakın süren dünya turunu Nazenin IV ile Devri-alem adlı kitapta topladı. Uğradığı 55 limandan aldığı objelerden oluşan bir sergi de açan Koç, bugünlerde yeni teknesi Nazenin V ile Panama Kanalı'ndan geçip Amerika'nın batısından Alaska'ya çıkacağı bir gezinin hazırlığında.

Mustafa Koç: İşi dışında golf ve planör hobisi olan Mustafa Koç, bu iki hobisini ülke çapında da yaygınlaştırmak için sürekli çabalıyor. Planör tutkusunu büyük kızı Esra'ya da aşılayan Koç, kızıyla birlikte yarışmalara katılıyor. Babası gibi bir deniz tutkunu olan Mustafa Koç, dalış tutkusu ile de biliniyor.

Güler Sabancı: Sanat, üzüm yetiştiriciliği ve şarap üreticiliğine merakıyla bilinen Güler Sabancı, hobilerini bir anlamda işe dönüştürmüş kişilerden. Sanata düşkünlüğü Sakıp Sabancı Müzesi'nde dünyaca ünlü sanatçıların sergilerinin açılmasını beraberinde getirirken şarap üreticiliği merakı ise yeni bir şarap markasının doğmasını sağladı.

Cem Boyner: Her gün düzenli olarak spor yapan Cem Boyner, fotoğraf çekme merakıyla biliniyor. Hatta Boyner, çektiği fotoğraflarla kişisel sergisi de açtı. Cem Boyner aynı zamanda dövüş sporlarına olan merakıyla da biliniyor.

Ömer Koç: Koç Aile'sinin pek göz önünde olmayan ferdi Ömer Koç, gerçek bir koleksiyoner ve kütüphaneci.

Murat Ülker: Tekne merakı olan Murat Ülker, zaman buldukça denize açılıyor.

Ali Ağaoğlu: Otomobil merakıyla bilinen Ali Ağaoğlu, iş stresini hobi bahçesiyle atıyor. İşyerinde çeşitli meyve ağaçlarının bulunduğu bahçesinde ceylandan tavuskuşuna, keklikten tavuğa kadar onlarca hayvanı besleyen Ağaoğlu'nun en büyük zevki, dalından kopararak meyve yemek. 


Detox'lu sakız Nanogum'dan vazgeçtiler

Dünyada ve Türkiye'de ekonominin büyüme trendinde seyrettiği yıllarda `En Zengin 100 Türk'  araştırmasında dikkat çekici düzeyde pahalı ürünlere, herkesin gerçekleştiremediği tüketim alışkanlıklarına ilişkin anekdotları aktarmıştık. Bu yıl ise hangi ürünlerden vazgeçtikleri daha ilgi çekiciydi. Bakın en zenginlerin almaktan vazgeçtikleri ürün ve hizmetler neler:

Detox ve anti aging etkili Platinum sakız: Kutusu 250 dolara satılan yaşlanmayı engellediği ve detox etkisi yarattığı iddia edilen nano teknoloji ürünü olan Platinum Nanogum, bu yıl en zenginlerin tüketmekten ilk vazgeçtikleri ürünlerin başında geliyor. Satın almak için iki ay sırada beklemenin gerektiği bu ürün için bugünlerde hiç sıra yok.

SPA tesisleri: Ağırlıklı olarak Uzak Asya  ülkelerinin tercih edildiği SPA ve detox turları için bazı ultra lüks tesislerdeki rezervasyon sıkıntısının da artık kalmadığı belirtiliyor. Yani eskiden randevu almak için sıra bekleyen zengin müşteriler, aradıkları anda bu hizmetten yararlanabiliyorlar. Çoğunlukla stres atmak için tercih edilen bu hizmetlerin en yoğun stres yaşanan böylesi bir dönemde ilk önce vazgeçilenler arasında olması ironik.

Ultra lüks seyahatler: Dünyanın en özellikli yerlerine özel rehberler eşliğinde yapılan en fazla üç ya da beş kişinin katıldığı seyahatlerin de bu süreçte oldukça azaldığı belirtiliyor. Buna çok özel restoranlara yapılan gurme turları da dahil. En zenginler, şimdilik herkes gibi bazı tatil planlarını ya da hayallerini erteliyorlar.

Kar kalktıktan sonraki ilk su: Zenginler, ünlü Fransız markası Evian'ın Swarovski taşlarla süslediği şişesini 150 dolardan sattığı ilkbaharda kar eridikten sonraki ilk suyu da bu süreçte içmekten vazgeçtiler. Aynı durum şişesi 100 dolara satılan Bling H2O markalı içme suyu için de geçerli. 

Hülya Güler-Fatoş  Bozkuş/Ekonomist


Geri Dön