Ersa Mobilya, Ankara'da 90 bin metrekarelik fabrika kuracak!
Ersa Mobilya, Ankara'da 90 bin metrekarelik bir alanda sanayi 4.0 prensiplerine uygun dev bir fabrika yatırımı yapacak. Ersa Yönetim Kurulu Başkanı Ercan Ata, İtalyan dev bir marka ile de işbirliği için görüştüklerini belirtti.
Devlet Malzeme Ofisi'nin ihaleleri ile sessiz ve derinden büyüyen Ersa Mobilya, son 10 yılda tasarıma verdiği önemle ofis mobilyaları pazarında güç kazandı. Çin'den ABD'ye tüm dünyaya ihracat yapan Ersa'nın Yönetim Kurulu Başkanı Ercan Ata, ev mobilyasına da girmek için dev bir yatırımın hazırlığını yaptıklarını, İtalyan bir firma ile ortaklık için ise konjonktürün düzelmesini beklediklerini açıkladı. Ercan Ata'nın Ofis Mobilyaları Sanayi ve İşadamları Derneği Başkanlığı'nın (OMSİAD) yanı sıra yurtiçi ve dışında sektörel derneklerde yöneticilik görevleri var. Son olarak TOBB Mobilya Meclisi Başkanı da olan Ata, sektörün büyük potansiyeli olduğunu, KDV indiriminin devam etmesi gerektiğini anlattı.
Babam bir ihale kazandı her şeyini bırakıp geldi
- Ersa çok tanımadığımız bir şirket. Nasıl, nerede kuruluyor, paylaşır mısınız?
Ersa'yı 1958 yılında Sivas'ta, babam Atabey Ata kurdu. Henüz 18 yaşındayken satışa çıkarılan bir karyola atölyesini alarak başlıyor işe. Çok meraklı bir insandır babam. Üretim bilmeden üretime başlıyor. Karyola, sandalye yapıyor. İhalelere giriyor. Eskişehir'de bir ihaleyi alıyor, atölyeyi 1 yıllığına Eskişehir'e taşıyor. O şartlarda müthiş bir girişimci. 1970'li yıllarda ihaleleri takip ederken Devlet Malzeme Ofisi'nin ihalesini kazanıyor. Bakıyor iş büyük, her şeyi Sivas'ta bırakıp Ankara'ya taşınmaya karar veriyor. Sıfırdan başlıyor Ankara'da. Sanayi borusu olmadığı için su boruları ile üretim yaptığı yıllar... Çok zor şartlarda üretim yapılıyor; her makinenin motoru yok, bir motor var, hangi makine çalışırsa kayış ona takılıyor. Çok girişimci bir insan, Sivas'ta sunta fabrikası kurmak istiyor olmuyor, armatür fabrikası kurmak istiyor, boru fabrikası kurmak istiyor bir türlü olmuyor. Bakıyor olmayacak sinema kuruyor, epey bir zaman sinemacılık da yaptık biz.
- Siz ne zaman işe dahil oluyorsunuz?
Ankara'ya geldikten sonra, biz 3 erkek kardeş hep fabrikada çalıştık. Ne zaman aklım erdiyse ben kaynak yapmışımdır, çivi sökmüşümdür. Kendimizi iyi geliştirdik. Biz iyi bir üreticiyiz. Ankara'daki ilk Organize Sanayi Bölgesi'ne ilk giren üreticilerden biriyizdir, Sincan'daki fabrikamız oradaki ilk fabrikadır. Ankara'da işler hızla büyüdü. Babam kalıpları kendi tasarlardı. Mali yapımıza hep çok önem verdik. Muhasebeyi bizzat ben tutardım. Ben aynı zamanda mali müşavirim. Özal ile birlikte işler daha da açıldı, canlandı. Bilgisayarın Türkiye'ye daha yeni geldiği günlerde babam şirkete bilgisayar aldı. Muhasebe programları ile ilgili bizzat çalıştı. Öncüydü, girişimciydi. İlk faks makinesini kullanan şirketlerden biriyiz.
- Nereden kaynaklanıyor bu öngörü?
Teknolojiye çok meraklıydı babam, ne yenilik varsa ilk bizim şirketimize geldi. Bu bize büyük bir artı getirdi. Daha yurtdışına kimse gitmezken Almanya'da fuara gittik, bu ufk umuzu çok açtı. Eğer algınız açıksa. gelişmelerin kokusunu alabiliyorsunuz. Yanlarda at gözlüğü yoksa gelişmeleri önceden sezebiliyorsunuz.
- Hep DMO ihaleleri ile mi büyünüyor o yıllarda?
İş vardı, işi aramaya gerek yoktu. Masa, dolap... Çok fazla ihtiyaç vardı, iyi üreticiyseniz iş peşinde koşmanıza gerek olmayan yıllardı. Devlet Malzeme dedi ki 'Laminant diye bir ürün var, ben ona geçeceğim'. İhaleye girdik ve aldık. Hemen Almanya'ya gidip en yeni en iyi makineyi Türkiye'ye getirdik. Hızla yatırım yapabiliyor, işin başında olduğumuz için kolay karar alıyor, hemen uyguluyoruz... Laminantta en iyi üreticilerden biri olduk.
- Ne kadar sürdü bu iş aramaya gerek olmayan yıllar?
2001 krizinden sonra işler değişti. Baktık Devlet Malzeme ile bu işler devam etmeyecek. Almanlarla çalışıp tasarım geliştirmeye başladık. Kenar bantı- PVC yeni çıkmıştı, Sabancı Center'ın içini yaptık. Yapı Kredi, Show TV... O sırada aileden gençler şirkete geldi, 3'üncü kuşaktan 3 kişi şu an şirkette. O günlerde başladık onları hazırlamaya. Hepsini yurtdışında staja yolladık. Kızım Silikon Vadisi'nde staj yaptı örneğin... Yalçın Ata, İtalya'da mobilya yükledi kamyonlara. Daha sonra ODTÜ ile farklı tasarım projelerine imza attık. Markalaşma yolunda tasarıma çok önem verdik. Makine yatırımı gibi gördük tasarımı.
- Bu süreçte 3 tane de üretim tesisi kurmuşsunuz. Nedir bugünkü üretim kapasiteniz?
Evet, Ankara'da 3 üretim tesisimiz var. 60 bin metrekarelik bir üretim alanına sahibiz. Senelik yaklaşık 4.5 milyon metrekare panel işleme, 530 bin parça da mobilya üretim kapasitemiz var. Üretimde en büyüklerden biriyiz. Ofisten otele ve mutfağa kadar çok farklı alanlar için üretim yapıyoruz. Esnek üretim prensibi ile çalışıyoruz. Kalitemizle farklılaşıyoruz. Müşterilerimize sorduk, markamız ile ilgili akıllarına ilk sırada güvenilirlik geliyor. Kurumsallaşmayı gerçek anlamda sağlama yolundayız. Yalın üretim yapıyoruz.
Çinlinin 1 ayda anladığını biz 1 saatte anlıyoruz
- Bundan sonrası için planlarınız ne? Ersa'yı 10 yıl sonra nasıl bir şirket olarak hayal ediyorsunuz?
Üretim zor iş. Ben 3'üncü kuşak işe dahil olunca sordum, bu işte devam etmek istiyor musunuz? Bu çok önemli bence. Bugün mobilyacılıkta 3'üncü kuşağın yönetimde olduğu bizden başka ne kadar şirket var, bilmiyorum. Zor bir meslek. Yeni arsalarımızı aldık, geleceğe hazırız. Dünyada rekabet edebilecek, Sanayi 4.0'a uygun bir yeni fabrika için hazırız. 2018 yılında ev mobilyasına da gireceğiz. Zaten artık ofis mobilyaları da ev mobilyalarına yaklaşıyor trend olarak... 10 yıl içinde büyük bir yabancıyla evleneceğimizi düşünüyorum. Çünkü talepler var. Eğer bu konjonktür böyle olmasa şimdiye kadar yapmış olacaktık büyük ihtimalle. Çevre ülkelerindeki gelişmeler de bunu biraz yavaşlattı. Çünkü yabancı şirketler Çin'e gitmek istemiyor, Türkiye merkezli bir üretimle bütün bu 1 milyar kişilik coğrafyaya ulaşmak istiyor. Çinliye 1 ayda anlattığını biz 1 saatte anlıyoruz. Şimdi büyük bir İtalyan firma ile görüşüyoruz. Bize makinelerini satmak istiyorlardı, biz 'müşterilerinizi devredin bize' dedik.
- Yani bir İtalyan marka almak gibi mi bir plan var?
Know how'ları birleştirmek... Onlarla birlikte yeni pazarlara açılmak. Türkiye mobilya sektörü şu anda çok güçlü, bir yabancı markanın gelip burada mal satabilmesi mümkün değil. Ancak buradan bir marka ile ortaklıkla tüm dünyaya satış yapmak bir strateji olabilir. Türkiye'nin üretim gücü ile İtalyan markalarına olan hayranlık ile birleştirmek...
- Planlanan yeni fabrikanız ne kadar büyük olacak?
Planlanan fabrika toplam 90 bin metrekare olacak. Ama büyüklükler değil önemli olan, aldığınız ödüller, tasarımınız, katma değer, üretim kaliteniz... En son tasarımımızla Design Turkey ödülü aldık, büyük gurur duyuyoruz örneğin... Şimdi yeni fabrikamızda en üst seviyede kaliteli, rekabetçi, kısa sürede teslim esasına dayalı bir üretim felsefesi benimsedik.
Ağaç İşleri'ne sadece 7 öğrenci başvurdu, okul adını değiştirecek
Gazi Üniversitesi'nde Ağaç İşleri Endüstri Mühendisliği bölümü var. Geçen yıl 7 öğrenci girmiş bu bölüme. Kimse tercih etmiyor. Bu sene ismini değiştirmek istiyorlar. Sektörümüzün en önemli sorunu bu: Yetiştirecek öğrenci bulunamıyor. İstihdam desteği isteniyor, biz çalışacak eleman bulamıyoruz. Herkes masa başı iş istiyor. Gençlerin sektöre ilgisini yeniden canlandırmamız gerekiyor. Döşemeci, boyacı yetiştiren özel bir okul kurmak istiyoruz. Sektöre yetişmiş eleman, mühendis gerek. Bizim yetişmiş elemana ihtiyacımız var. Ar-Ge merkezi kuruyoruz, makine mühendisi almak zorunda kalıyoruz. Şimdi okulun adı İç Tasarım Mühendisliği olarak değişirse, geleceği çok parlak olan bu sektörü daha da ileriye götürecek yetişmiş eleman bulma şansımız artar.
ÇOK FAZLA SİYASETİN İÇİNE GİRDİK, HERKES İŞİNE BAKMALI
İhracatınız nasıl son dönemde?
Para dünyada hareket halinde. Para nereye giderse oraya gidiyoruz biz de. Sadece Türkiye değil bugün dünyada da zor bir dönem. Suudi Arabistan'da ihale yapılmıyor. Devlet çivi çakmıyor. Rusya, Azerbaycan'da büyük devalüasyon oldu. Talepte durgunluk var; bu durgunluk nedeniyle şimdi Hindistan, Çin gibi pazarlara yöneldik. Zorluk olmadan yeni fırsatları göremiyorsunuz. Amerika yerli üretimini destekliyor. Çok eski Amerika'daki pek çok bina. Yenilenecekler. Büyük bir pazar, çok ciddi bir talep gelecek oradan.
- Referandum nedeniyle iç pazarda bir durgunluk var mı?
Biz çok krizler, zor dönemler gördük. Hepsi aşılıyor. Öyle şeylerden geçtik ki... Artık herkes geleceğini dizayn etme peşinde. Hepimiz çok fazla siyasetin içine girdik. Çok fazla siyaset konuşmaya başladık. Herkes işini yapmalı. Öğretmen öğretmenliğine, sanayici sanayiciliğine üretime bakmalı. Oturuyoruz saatlerce konuşuyoruz, ben kalkıyorum soruyorlar neden kalkıyorsun, diyorum gidin ihracatınıza bakın, üretiminize bakın...
KDV İNDİRİMİ UZATILMALI
Ercan Ata, mobilya sektörünün önünün çok açık olduğunu belirterek tespit ve önerilerini sıraladı.
- OMSİAD başkanı olduğumda hedeflerimden biriydi. Tüm üyelerimizi tasarımcıyla çalıştırmak. Özgün ürün geliştirmek, herkesin bir dili olsun. Bu çok önemli.
- Herkesin mutlaka ERP programı ile çalışması gerekiyor. Maliyet yönetimi ve verimlilik için bu şart. Büyük şirketlerde bu kültür gelişmiş ama küçük şirketler doğru danışmanı bulamadığı için doğru programı kendi şirketine uyarlama konusunda başarılı olamıyor. Küçük şirketlerin kurumsallaşması gerek. ERP kullanırsa zarar edip etmediğini görür ve buna göre yaptığı ürünün kalitesi artar. Bu, iflasların azalmasını sağlar.
- Ülkeler arasında serbest ticaret anlaşması yapılmalı. İran gibi birçok pazarda yüksek vergi var. Bu vergi engelini aşmak için STA'lar kritik önem taşıyor.
- Türkiye'nin ithalatta koyduğu vergi yerli sanayinin büyümesini, kalitesiz Uzakdoğu ürünlerinin pazara hakim olmasını engelleyecek. Aksesuarda da yapılan düzenleme çok doğru bir uygulama oldu. Navlun desteği de çok önemli. Müjdeyi aldık ama ihracatçının önünün açılması için desteğin revize edilmesi önemli.
- KDV indiriminin uzaması gerek. Ofis mobilyasına indirimin bir faydası yok, çünkü biz uzun vadeli, projeli işler yapıyoruz. Ofis mobilyası markaları yüzde 18'le alıyor, yüzde 8'le satıyor, şu 3 ay yüzde 10 ek külfet getiriyor. Uzarsa dengeleyebilir. Evlilikler yazın, mobilya satıldı ama sevk edilmedi. İstihdama faydası da 3 ay için değil, indirim uzarsa olur.
- Ofis mobilyası sektörünün en büyük alıcısı devlet. İlk kesilen şey mobilya alımı oluyor. Kamu alımlarının acilen düzenlenmesi lazım. Devlet Malzeme Ofisi'nin alımlarında kalite-fiyat dengesinin yeniden düzenlenmesi gerek. En güzel binalar yapılıyor ama mobilya alınırken en ucuza gidince kalitede sıkıntı oluyor.
4 VİDALI TASARIM...
"Tasarım bazen yanlış yorumlanıyor. Sadece ürün görseli, renk değildir tasarım. Maliyet de... Yurtdışından gelen talep, çabuk montajı yapılan ürünlere... 15 vida olmasın... Orada montajı yapan işçinin saat ücreti pahalı. 4 vida ile monte edilen ürün geliştirmek çok önemli bir tasarım."
"İşini severek yapmak, işini yaparken mutlu olmak... Bu milletçe kaybettiğimiz bir özelliğimiz malesef. Kimse yaptığı işten mutlu değil. Yeni kuşaklar daha da mutsuz, sürekli işini değiştirmek istiyor ama ne seçeceğini de bilmiyor. İşini sevmeyen insan o işi de sektörünü de geliştiremez."
ERSA MARKASI NEREDEN GELİYOR?
Biz Erol, Erdem, Ercan üç kardeşiz. Onların Er'lerini aldık, sonra Sanayi'yi koyduk. Ersa yaptık. Farklı işlerle de uğraşıyoruz, karışmasın dedik. Örneğin telekom sektöründe bir şirketimiz var. Foniva şirketimiz ile sabit hat hizmeti veriyoruz. Daha ucuza konuşturuyoruz. İki okulumuz var Ankara'da. Malesef inşaat işine de bulaştık. Katma değeri bir kez yaratan bir sektör, Türkiye'nin en büyük hatalarından biridir üretimle değil inşaatla büyümek.
Dünya