Erzurum'da depreme yönelik çalışmalar hızlandı!
Atatürk Üniversitesi Deprem Araştırma Merkezi Müdürlüğü, Afet ve Acil Durum Yönetim Başkanlığı ile Erzurum başta olmak üzere Doğu Anadolu Bölgesi'nde depreme yönelik çalışmalarını hızlandırdı.
Anadolu'yu boyunca süren Kuzey Anadolu Fay Zonu ve Doğu Anadolu Fay Zonu gibi iki büyük fay kuşağının yer aldığı Türkiye'deki anlık sismik hareketleri takip eden merkez, bu verileri aralarında AFAD'ın da olduğu ilgili kurumlarla aktarılıyor. Anadolu Ajansı'nda yer alan habere göre; bu veriler, aynı zamanda akademisyenlerin depremle ilgili bilimsel çalışmalarında da kullanılıyor.
Aktif tektonik kırık sistemi ile çevrili ve yüksek sismik aktiviteye sahip Doğu Anadolu Bölgesi'nin depremsellik kriterinin üst düzeyde bulunması sebebiyle merkezdeki çalışmalar büyük bir titizlikle devam ediliyor. Atatürk Üniversitesi Deprem Araştırma Merkezi Müdürü Doç. Dr. Çağlar Özer, AFAD ile yapılan koordineli çalışmaların bölge açısından öneme sahip olduğunu belirtti. Son teknoloji cihazlarla sismik hareketleri belirlediklerini hatırlatan Özer, saniyelik hareketlerin anında izlendiğini ifade etti.
Türkiye'de yaşanan depremlerden herkesin ders alması gerektiğini söyleyen Özer, "Ülkemizin tektonik koşulları itibarıyla depreme her an maruz kalma riskimiz var. Bu sebeple küçük olsun, büyük olsun depremlere her zaman hazırlıklı olmalıyız." dedi.
"Deprem-zemin-yapı ilişkisi gözetilerek yapılaşmaya gidilmeli"
Özer, depremlerin yerkürenin varlığının devam eden en büyük kanıtı olduğunu, güneşin doğması ve batması kadar doğal olduğunu belirtti.
Türkiye'nin genç ve aktif tektonik bir kuşak üzerinde bulunduğunu hatırlatan Özer, şunları söyledi:
"Bu sebeple orta büyüklükteki depremlerin olması çok normaldir. Depremler yaşamımızın içindedir ve her zaman da olacaktır. Fakat şunu iyi bilmekte yarar var. Bu zamana kadar herhangi bir bilimsel teknolojik alt yapıyla depremleri önceden kestirmek söz konusu değil. Depremlerin önceden belirlenmesi için bilimsel ve teknolojik alt yapıyla ilgili bir çok çalışma var. Bir çok bölgede benzeri çalışmalar da yapıldı. Yurt dışında yapılan bazı araştırmalar da mevcut. Bu araştırmalardan birisinde, su seviyesi, sismik hareketler, kuyulardan çıkan gazlar ölçüldü. Bu parametrelerin hepsi tek tek kaleme alındı. Depremin gelebileceği yerler ölçüldü. Fakat bu çalışmada depremin meydana gelebileceği lokasyonun tespitinde tekrarlanabilir bir bilimsel sonuç çıkmamıştır."
Özer, deprem-zemin-yapı ilişkisi gözetilerek yapılaşma tercih edildiğini, bu yapının da ekonomik ömrü boyunca en az bir defa büyük depreme maruz kalma ihtimalinin fazla olduğunun hatırlanması gerektiğini kaydetti.
Sağlam konutlar hayati tercih edilmeli
Depremden korunmanın en önemli yolunun sağlam konutlardan geçtiğini belirten Doç. Dr. Çağlar Özer, sözlerine şu şekilde devam etti:
"Depremlerin bir zamanı ya da mevsimsel bir farklılığına göre olma veya olmama durumu da yok. Depremler mevsim veya gece gündüz arasındaki farklılıklarla tetiklenmez. Her fayın tekrarlanma aralıkları var, bu zaman gelince deprem fayları harekete geçer. Süreci anlamak için sürekli yer kabuğunun hareketli olduğunu unutmamak gerekir. Depremlerden korunmanın yolu mühendislik hizmeti almış bina tasarımlarını sağlam zeminlere oturtmaktan geçiyor. Her bir aile bireyi için mastır planı oluşturulmalı. Deprem çantası nerede olmalı, evin en önemli korunabileceğimiz odası hangisi, bunları deprem sonrası veya deprem anında değil, deprem öncesi belirlemek lazım. Sosyal medya veya diğer platformlardaki yanlış bilgilendirmelerden ziyade AFAD'ın veya resmi olarak yapılan bilgilendirmeler dikkate alınmalı."
Bingöl'de depremzedeler için çelik konutlar inşa ediliyor!