Eskişehir'in deprem profili çıkartıldı, 1110 bina incelendi!
Anadolu Üniversitesi (AÜ) Uydu ve Uzay Araştırmaları Enstitüsünce 2008 yılında başlatılan "Eskişehir Yerleşim Yerinde Coğrafi Bilgi Sistemleri Teknikleri Kullanarak Geoteknik Yapı ve Jeofizik Bilgi Sisteminin Oluşturulması" adlı proje çalışmaları
Anadolu Üniversitesi (AÜ) Uydu ve Uzay Araştırmaları Enstitüsünce 2008 yılında başlatılan "Eskişehir Yerleşim Yerinde Coğrafi Bilgi Sistemleri Teknikleri Kullanarak Geoteknik Yapı ve Jeofizik Bilgi Sisteminin Oluşturulması" adlı proje çalışmaları kapsamında 1100 bina incelendi, farklı bölgelerde 18 deprem kayıt istasyonu kuruldu, "Eskişehir fayı" son haliyle belirlendi.
Enstitü Müdürü Prof. Dr. Alper Çabuk, "yerden uzaya bakmaktan daha çok uzaydan yere bakıp yerle ilgili bazı özellikleri tespit etmeye çalıştıklarını" belirterek, yeryüzünde de detaylı araştırmalar ve ölçüm çalışmaları yaptıklarını kaydetti.
Elde ettikleri veriler yardımıyla coğrafi bilgi sistemleri ortamında deprem envanterini ve analizlerini yaptıklarını ifade eden Prof. Dr. Çabuk, şöyle konuştu:
"Sistem ortamından karar vericilerin kullanması için çok hayati olan bilgileri düzenleyerek onlara sunabiliyoruz. Karar üretilmesinde bizzat bu verilerden yararlanılarak fiziksel planlamaya yönelik kararları ortaya koyabiliyoruz. Eskişehirin sismik faaliyetleri ile yer bilimleri üzerine çalışmalar yapıyoruz. Bu çalışmalar kent için çok önemli. Önemli teknolojilerle
Eskişehirin yer özelliklerini tespit etmeye çalışıyoruz. Deprem zararlarının önlenmesi ve azaltılması çalışmaları sadece yer parametreleriyle olmuyor. Zemin üzerinde yer alan yapının özelliklerini anlamak için bu yapıları da analiz ediyoruz. Eskişehirin sismik verilerini ulusal ve uluslararası alana veriyoruz."
-"BİR AN ÖNCE KENTSEL DÖNÜŞÜM PROJELERİ YAPILMALIDIR"-
Enstitü Müdür Yardımcısı Doç. Dr. Yücel Güney de projeye Kasım 2008de başladığını belirterek, bu projeye destek veren Anadolu, Hacettepe, Eskişehir Osmangazi, İstanbul ve Yıldız Teknik üniversitelerine teşekkür etti. Eskişehir afet riskinin çıkartılmasının afet yönetimi anlamında karar vericilere yol göstereceğini anlatan Doç. Dr. Güney, şöyle devam etti:
"Eskişehir Valiliği ile çalışmanın sonuçlarını Afet ve Acil Durum Müdürlüğüyle paylaşmak üzere bir protokol imzaladık. Bir önceki Valimiz Mehmet Kılıçlar ve şimdiki Valimiz Kadir Koçdemir bize destek verdi. Projede 8 mahalleyi seçtik. Kentte 1100 binayı inceledik. 4 kat ve üzeri bulunduğu zemin özellikleri açısından Eskişehirin kötü denebilecek yerlerdeki binaları tercih ettik. Öncelikle bir belediyemiz sayesinde binaların proje arşivlerini inceledik. Daha sonra 1100 binanın bodrum katlarını tek tek gezdik ve yapı envanteri çıkarttık. Ülkemizde yapı stokuyla ilgili büyük problemlerimiz var. Türkiyede yapı envanterinin çıkartılması için acilen düzenleme yapılmalıdır. İzmitte ve Adapazarında depremde yıkılan binaların projelerini inceledik. Bu iki ilde depremde yıkılan binaların benzerleri ülkenin her yerinden var. Bir an önce kentsel dönüşüm projeleri yapılmalıdır. İnsanlar o yapılardan uzaklaştırılmalıdır. Türkiyede beton kalitesi problemli. Özellikle 1999 yılı öncesinde yapılan binaların beton kaliteli hakkında problemler var. Bunlar için bir an önce önlem alınmalıdır."
"YERİN GÖRÜNMEYEN ALTINI RESİMLEMEYE ÇALIŞIYORUZ"
Enstitü Yer Bilimleri ve Mühendisliği Birimi Koordinatörü Prof. Dr. Berkan Ecevitoğlu ise yeryüzünün altını jeofizik yöntemlerle göremeye çalıştıklarını bildirdi. Eskişehirin orta derece bir deprem riski taşıdığını anlatan Ecevitoğlu,
şunları söyledi:
"Eskişehir, Marmara, Bolu ve Erzincan gibi büyük bir deprem riski taşımıyor ancak orta derece deprem riski var. 20 Şubat 1956da Eskişehirde 6,4 büyüklüğünde bir deprem olmuş. Bunun daha eskisinde aletsel dönem dediğimiz zamanda tespit edilmiş bir deprem yok. Onun çok daha eskisinde birkaç bin yıl öncesinden başlayan büyük depremler var. Bunu arazide jeolojik gözlemler yaparak tespit ediyoruz. Bu yeterli olmuyor ve jeofiziğe başvuruyoruz. Yerin görünmeyen altını resimlemeye çalışıyoruz. Bunu yaparken sismik yansıma yöntemini tercih ediyoruz. Sismik enerji kaynağı yardımıyla yere yapay titreşim veriyoruz. Uyguladığımız yapay titreşim ne kadar derine inerse fayın boy resmini o kadar iyi çekiyoruz. Önümüzdeki günlerde yer radarıyla da görüntüleme yapacağız."
Prof. Dr. Ecevitoğlu, Çukurhisar-Sultandere fay segmenti olarak bilinen ve "Eskişehir fayı" olarak adlandırılan fayı tespit ettiklerini, bu fayı ancak sismik yöntemlere görebildiklerini ifade etti.
TAPINAĞIN DUVAR EĞİMİ DEPREM TAHMİNİ İÇİN VERİ OLDU
Bu fayın Sarısu Çayının üzerinden hareket ettiğini anlatan Prof. Dr. Ecevitoğlu, şöyle devam etti:
"Çalışmalarımız sonundan Eskişehiri tehdit eden bir fayın varlığını ortaya çıkarttık. Bu fay yaklaşık 40 kilometre uzunluğunda. 75. Yıl Mahallesinden başlıyor, Çukurhisar beldesine kadar gidiyor. Bu fayın son 20 kilometresini 1956da meydana gelen 6,4 büyüklüğündeki deprem üretmiş. Fayın tamamının aktif olduğu dönemler de olmuş. Bu fay 7,2lik bir deprem üretebilecek uzunlukta. Böyle bir depremin oluştuğunu anlamak için tarihe bakmak gerekiyordu. Bu yüzden arkeolojide çalışan hocalarımızdan yardım aldık. AÜ Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Taciser Sivas ve AÜ Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Hakan Sivas bizi Şarhöyüke götürdü. Burada Frigyalılardan kalma MÖ. 750 yıllarında kurulduğu tahmin edilen bir tapınağın duvarı var. Bu duvar herhangi bir nedenle batıya doğru 30 derecelik eğim kazanmış. Bu eğimi, ancak güçlü bir depremin oluşturabileceğini tespit ettik." "Toplam 40 kilometrelik fay hattının yekpare çalışarak 7,2 büyüklüğünde deprem yaratabileceğini kabul ettik" diyen Prof. Dr. Ecevitoğlu, şunları kaydetti:
"Şu anda Eskişehirdeki deprem periyodu tahminimiz; 6,4lük depremin 150 yılda bir tekrarladığı, 7,2lik fayın da 1400 yılda bir tekrarladığıdır. Tapınağın MÖ. 750 yılında yapıldığını hesap edersek, bunun üzerine bir 1400 yıl koyunca MS. 650 yapıyor. İkinciyi koyarsak 2050 yapıyor. Tapınağı esas alırsak 2050 yılında deprem periyotunu yakalayacağız. Eskişehirde 39-40 yıl içinde 7,2lik bir deprem olabilir. 40 kilometrelik fay birden kırılabilir. Fayın ince kolları da var. Sarısuyu Çayının 350 metre uzaklığında bir nokta tespit ettik ve orayı kazacağız. Bu kazıyla Eskişehiri daha önce 7,2lik depremin vurup vurmadığını tespit edeceğiz. Bu gerçekleştiyse, deprem tekrarlayacak anlamına gelir."
"SİMAVDAKİ DEPREM DALGASI 23 SANİYE SONRA ESKİŞEHİRE ULAŞTI"
Enstitü Araştırma Görevlisi Muammer Tün de Eskişehir ve çevre bölgelerde kurulan 18 deprem kayıt istasyonundan 24 saat kesintisiz deprem verisi aldıklarını ve bu istasyonların 6sının Bozüyük ilçesi, Kütahya merkez, Kırka, Sivrihisar, Mihalıççık ve Borabey Göleti içinde olduğunu bildirdi. Tün, şöyle devam etti:
"TÜRKSAT uydusunu kullanarak bu istasyonlardan veriyi alıyoruz. Bu verileri alıp çözümleme yapıyoruz. Verileri Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Başbakanlıkla da paylaşıyoruz. Buradaki çözümleme bize depremin büyüklüğü ve yeri konusunda bilgi sağlıyor. Bu bilgileri kaydetmek için de Borabey Göletinde bulunan Deprem İvme Ölçe İstasyonunu kullanıyoruz. Sadece Eskişehirin farklı yerlerinde 12 istasyonumuz var. Eş zamanlı aldığımız veriler enstitüye ulaşıyor. Olası bir deprem hazırladığımız eşik seviyesini aştıysa afet yönetiminden sorumlu kişilere ve bizim cep telefonlarımıza kısa mesaj geliyor. Bu da afete müdahale anlamında, afete müdahale edecek kişilere, kurum ve kuruluşlara ulaşan deprem bilgileri afete sağlıklı müdahale etme imkanı sağlayacak.
Uyguladığımız sistemle depremin bilgisi, büyüklüğü, lokasyonu ve kentte beklenen hasar dağılım haritası görüntü olarak geliyor cep telefonuna gelecek. Bu sistem ülke geneline yayıldığında çevre illerde olan bir deprem hareketi cep telefonlarımıza geldiğinde, depremin etkisinin Eskişehire ulaşan kadar bazı önlemler alınabilir. Simav depremi olduktan 23 saniye sonra deprem dalgası Eskişehire ulaştı. Bu süre büyük bir kazanç. Çevre illerden deprem olduğu bilgisi kısa mesajla bize ulaştığında elektriği ve doğalgazı kesme gibi işler için bize zaman kazandıracak."
AA