Eyüp birbirinden güzel ahşap evlere ev sahipliği yapıyor!
Eyüp, altın çağını Osmanlı döneminde yaşamış. Bu dönemde sayısız tarihi esere ev sahipliği yapan semt, geleneksel Osmanlı mimarisiyle şekillenen evleriyle de diğer ilçeler arasında bir adım öne çıkmış.
Eyüp Sultan Hazretleri’nin burada medfun oluşundan dolayı İslam âleminde ayrı bir öneme sahip olan Eyüp, altın çağını Osmanlı döneminde yaşamış. Bu dönemde sayısız tarihi esere ev sahipliği yapan semt, geleneksel Osmanlı mimarisiyle şekillenen evleriyle de diğer ilçeler arasında bir adım öne çıkmış.
Eyüp, İstanbul’un geçmişi asr-ı saadete uzanan semti. Misafir ettiği Peygamber (sas), dostuyla insanların gönlünde her daim farklı bir yer edinmiş. Eyüp Sultan Camii’nin etrafında şekillenen semt, Osmanlı döneminde cami, medrese, tekke, türbe gibi dini yapıların yanısıra sahil saraylarıyla, ahşap evlerle süslenmiş. Buram buram tarih kokan sokakları adeta bir dantel gibi süsleyen tarihi evler; asalet ile mütevazılığın, zarafet ile dayanıklılığın birlikte yaşadığı, birlikte göze geldiği yerler. Haliç’ten başlayıp Karadeniz kıyılarına dek uzanan ilçenin hemen her sokağı, yüzlerce yılın izleriyle dolu.
Osmanlı’nın Eyüp’e en güzel hediyelerinden biri olan bu evlerin bir diğer özelliği de aradan geçen onca zamana rağmen dimdik ayakta kalmayı başarmış olmaları. Bir kısmı zamanın yıpratıcı etkisine karşı boyun eğse de birbirine yaslanmış vaziyette yüzlerini geleceğe doğru yönelten bu evler, büyük bir kararlılıkla hayatlarını sürdürüyor.
Eyüp evlerinin yapımında ahşap malzeme kullanılmasının ise iki nedeni var. Bunlardan birincisi Eyüp sokaklarının taş malzeme taşıyan at arabalarının geçişine izin vermeyecek kadar dar olması; ikincisi ise bu evlerde kullanılan ahşap malzemenin insan sağlığına faydalı olması ve depreme karşı dayanıklılık göstermesi. İşte bu sebeplerle Eyüp’ün dört bir yanı birbirinden güzel ahşap ve cumbalı evlerle donanmış.
İçten bağdadi, dıştan ahşap kaplama
Özellikle Trakya yakasında gerçekleştirilen bayındırlık çalışmaları, Osmanlı döneminde Eyüp’teki ahşap evlerin sayısının hızla artmasını sağlamış. Bugün Eyüp’ün hemen her mahallesinde rastlanan tarihi evlerin büyük bölümü, 18. ve 19. yüzyıldan kalma. Osmanlı Devleti’nin modern bir İstanbul; başka bir deyişiyle ‘modern bir başkent’ oluşturma çabasını ortaya koyan bu evler, yapılış tarzları itibarı ile bugün dahi tercih ediliyor.
Aradan geçen onca yıla rağmen Eyüp’ün göz bebeği olmaya devam eden tarihi evler, Osmanlı’nın geleneksel sivil mimari tarzı olan cumbalı ve ahşap yapılardan meydana geliyor. İlk örnekleri Eyüp ve yakın çevresinde verilen ve zaman içinde Fatih, Kadıköy, Üsküdar ve Adalar bölgesine de yayılan bu evler ‘bağdadi’ adı verilen bir teknikle yapılmış.
Osmanlı döneminde yetişen mimarlar tarafından ortaya konulan bu teknik, ahşap ve çıta sistemli duvarlar inşa etmek üzere kurulmuş. Son derece basit olmasın rağmen en güvenli yapı tekniklerinden biri. Bağdadi, duvarlara atılan sıva harcının, ahşap iskelet üzerine çakılmış ince çıtalar arasına sıkı ve homojen bir şekilde yerleşmesinden ibaret. İçeriden çıtalar üzerine kalın sıva yapılarak oluşturulan duvarlar, dışarıdan da ahşapla kaplanıyor. Kaplama ve sıva arasındaki hava boşluğu ise yalıtım sağlıyor. Bu tekniğin bir diğer özelliği ise ahşap evleri daha sağlıklı ve yaşanılabilir hale getirmesi.
Eyüp evleri, bağdadi tekniğiyle yapılmalarından dolayı klasik Anadolu sivil mimarisinden ayrılsa da 19. ve 20. yüzyıl Anadolu mesken mimarisi ile büyük benzerlikler gösteriyor. Genelde bodrum üzerine 2-3 kat olarak yapılan ve oldukça az bir kısmında 4. kat seviyesinde terası bulunan evler, onca büyük depreme rağmen günümüze kadar gelmeyi başarmış. İstanbul’da yaşanan depremlerde ciddi bir hasar görmeyen Eyüp, bunu evlerin inşası sırasında kullanılan tekniğe borçlu.
Cihannümada manzara keyfi
Modern Türk edebiyatının önemli şairlerinden Behçet Necatigil, ahşap evleri, “Evlerin çoğu eskidi gitti, tamir edilemedi, / Evlerin çoğu gereği gibi tasvir edilemedi, / Kimi hayat’a doymuş göründü, / Bazıları zamana uydular, / Evlerin içi oda oda üzüntü, / Evlerin dışı pencere, duvar.” dizeleriyle anlatır. Bir başka edebiyat ustası Ahmet Hamdi Tanpınar ise “İstanbul’un asıl iç manzarası, şahnişinleri, cumba ve çıkmaları, saçak ve seyvanları, bir kadife gibi yumuşak çizgileri ve süsleriyle, çok renkli olan sivil mimari yapılardı.” der.
Tarihi Eyüp evlerinin karakteristik özelliklerinden biri de sahip oldukları panorama katları. Osmanlıca adı ‘Cihannüma’ olan bu katlar, Anadolu sivil mimarisindeki ‘Hayat’ ile aynı vazifeyi görür. Bu evlerde yaşayanlar, panorama katları bir toplanma veya sohbet salonu olarak kullanır. Ahşap cumbadan meydana gelen panorama katları, aynı zamanda bulunduğu bölgenin en geniş manzarasına sahip.
Her biri ayrı bir kültür mirası olan ve bu özelliğiyle ‘dün’ ile ‘bugün’ arasında bir köprü vazifesi gören tarihi Eyüp evleri, kendilerine uzanan yardım eli sayesinde gelecek nesillerle buluşmanın sevincini yaşıyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi bünyesinde kurulan KUDEB (Koruma, Uygulama ve Denetim Müdürlüğü) Eyüp Belediyesi ile işbirliği içinde Eyüp’ün tarihi yapılarını birer birer ilçeye kazandırıyor. Bu kapsamda KUDEB’in ilk ilçe birimi olan Eyüp KUDEB Ahşap Atölyesi ile ahşap yapılar, Eyüp Belediyesi tarafından restore edilerek sahiplerine teslim ediliyor.
Çalışmalara Eyüp Merkez Mahallesi’nden başlayan Ahşap Atölyesi, ilk olarak Feshane Caddesi ile Kızıl Mescit Sokağı’ndaki tüm ahşap yapıları restore etti. Çalışmalar kademe kademe Eyüp geneline yayılacak.
Zaman