Genel

Fatih Belediyesi'nin tarih katliamı iddialarına yönelik cevabına Radikal'den sert çıkış: Tarih tanımazlık!

Fatih Belediyesi, arkeologların Sultanahmet'teki saray kalıntıları üzerinde çektiği inşaat fotoğrafları için "Onlar başka yerde çekilmiş kalıntılar" dedi

Sultanahmet te şimdi üzerinde inşaat yükselen yerde Bizans Büyük Saray yükseliyordu. Sultanahmet’te 1. derece koruma bölgesi içinde Bizans Büyük Saray’a ait olduğu düşünülen tarihi kalıntılar üstündeki ‘kılıflı inşaat’a, yeni bir ‘kılıf çabası’ geldi.

Fatih Belediyesi’nden yapılan açıklamada, iş makinelerini tarihi yok ederken gösteren fotoğrafların başka yerde çekildiği ileri sürülerek, İstanbul Arkeoloji Müzesi’nin 14 Aralık 2011 tarihli raporu görmezden gelindi. Sultanahmet’te tescilli tarihi binalar yıkılmış, altından çıkan Bizans Büyük Saray’a ait kalıntılar da iş makineleriyle yerle bir edilmişti. Kalıntıların üzerine de bir ay içinde beş katlı yeni bir bina yapılmıştı. Radikal, 5 Şubat’ta manşetten yayımladığı bu haberi İstanbul Arkeoloji Müzesi uzmanlarının, 4 Numaralı Koruma Kurulu’na yolladığı 14 Aralık 2011 tarihli rapora dayandırmıştı. Belediyeye de yollanan raporda, iş makinelerini gösteren fotoğrafların müze uzmanlarınca inceleme sırasında çekildiği vurgulanmıştı.

Fatih Belediyesi kentsel ve arkeolojik sit alanı içinde bulunan tarihi yapının iş makineleriyle yerle bir edilmesi ve üzerine jet hızıyla inşaat yapılmasına ilişkin suskunluğunu bozarak açıklama yaptı. Ancak belediyenin açıklamasında adeta bir örtbas gayreti var.

Şimdi Fatih Belediyesi’nin açıklamalarını maddeler halinde sıralayalım.
Belediye açıklaması: “Fatih Belediyesi sınırlarında boş ve metruk olan ve bu haliyle görüntü kirliliği oluşturan, güvenlik açısından tehlike arzeden yapılar herkes tarafından bilinmekte ve bu konuda çok sayıda şikâyet olmaktadır. Etraflarının kapatılarak çevre can ve mal emniyetinin alınması 3194 sayılı İmar Kanunu gereğidir.”

Metruk binaların etrafı çevreye verdiği zarardan dolayı değil, binayı yıkarken ve yenisini yaparken kimsenin görmemesi için kapatıldı.

Belediye açıklaması: “İlgilisince etrafı kapatılan alanda kazı yapıldığının bildirildiği ve Koruma Kurulu’na dağıtımlı olarak yazılan İstanbul Arkeoloji Müzeleri Müdürlüğü yazısına istinaden etrafı içi görünmeyecek şekilde tamamen kapalı olan mahal tetkik edilmiş ancak bir ilgilinin veya çalışanın bulunmaması nedeniyle kazı veya inşai faaliyette bulunulmaması için tahta perde girişinden mühür altına alınmıştır. Müteaddit kereler yapılan kontrollerde faaliyete rastlanmamıştır. Ancak 31.01.2012 tarihinde yapılan kontrolde tahta perde girişinin açık olduğu ve içerde bir inşai faaliyetin olduğu görülmüş, yapı tatil tutanağı düzenlenmiş ve mahal tekrar mühürlenerek tüm faaliyetler durdurulmuştur. Yine aynı tarihte mühür fek edilerek (kaldırılarak) inşai faaliyette bulunulması nedeniyle başsavcılığna suç duyurusunda bulunulmuş ve 3194 sayılı İmar Kanunu gereği belediye encümenince karar alınmak üzere ivedi olarak sevk edilmiştir. Gerekli yasal işlemler yapılmış olup yasal işlem süreci devam etmektedir.”

Açıklamadan anlaşılacağı üzere belediye yetkilileri şikâyetten haberdar. İnşaata defalarca gitmişler. Ancak çalışan kimseyi görmemişler. Çalışan olmamasına rağmen inşaat bir ay içinde nasıl beş kat yükselmiş, cevabını kimse bilmiyor.
Belediyeden yapılan açıklamanın en can alıcı yanı ise şöyle: “Basında yıkıldığı iddia edilerek gösterilen saray ve sur kalıntılarının bahse konu alanla bir ilgisi bulunmayıp ekteki eski fotoğraflardan da anlaşılacağı üzere söz konusu yerde eski ve metruk binaların bulunduğu görülmektedir. Görüntülerdeki kalıntılar, sözkonusu yerle alakası olmayan tarihi yarımadanın değişik yerlerinde mevcut saray ve sur kalıntılarıdır.”

Anlaşılan belediye yetkilileri metruk binaları saray kalıntısı olarak gösterdiğimizi zannetmiş. Oysa o metruk binalar Koruma Kurulu’nca tarihi eser olarak tescil edilmiş yapılar. Saray kalıntıları ise bu metruk binalar yıkıldıktan sonra yerin 10 metre altına inildikten sonra temel kazıları sırasında ortaya çıktı. Üstelik bu tespit, İstanbul Arkeoloji Müzesi arkeologlarınca 14 Aralık günü yerinde yapılan incelemede gerçekleşti. Fotoğraflar da müze uzmanlarınca çekildi.

ÖMER ERBİL/Radikal