Köşe yazıları

Gayrimenkul sektörü çevre gününü kutlamaya hazır değil!

Cumhuriyet Gazetesi köşe yazarı olan Ceren Kumbasar bugünkü yazısında dünya çevre günü ile ilgili görüşlerini paylaştı. İşte Kumbasar'ın o yazısı...

Bugün dünya Çevre Günü. Gayrimenkul sektörü henüz ve ne yazık ki bugünü kutlamayı hak etmiyor. Az sayıda duyarlı firmayı tenzih ederek söylenebilir ki sektör yeşili saksıda yetişen bir bitki, çevreyi de komşuları zannediyor. 



Birçok proje yüzde 80'i yeşil alan olarak satılıyor. Ancak teslimattan sonra anlaşılıyor ki, yeşil alan hesabının içine üzerine çim döşenebileceği düşünülen yollar bile katılmış. Yeşile terk edileceği maket aşamasında gösterilen alansa, hizmet binası olarak yeniden tasarlanmış. 



Çevre bilinci deseniz, yeşil binanın sektördeki genel karşılığı, kat bahçeleri dolayısıyla dışarıdan bakıldığında yeşil görünen yapılar. Elbette, istisnalar da yok değil. Israrla projelerine Leed, Breeam gibi önemli ve alınması zor sertifikaları almaya çalışanlar, belediyenin kendine tanıdığı haklara rağmen sosyal alanları tesise dönüştürmeyip park olarak tasarlayanlar ne mutlu ki hâlâ var. Ancak bu firmaların sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor. 

Leed ve Breeam Sertifikaları

Sektörde çevre bilinci denildiğinde akla ilk gelen şey yukarıda bahsettiğim Leed ve Breeam sertifikaları. Bu sertifikaların özelliği şu; onaylanan binalar tescilli bir şekilde yeşil bina. Yeşil binalar, verimliliği yüksek olan, binanın konumu, tasarımı, yapımı, bakımı, yıkımı, renovasyonu gibi tüm detayların hesaplanması sonucu ortaya çıkan, binanın ömrü boyunca insan ve çevre sağlığını koruyan, doğal kaynakların kullanılması ile insan sağlığına olumlu katkı sağlayan binalardır. Çevre dostudur, bir binanın doğaya vereceği zarar minimize edilmiştir, bina ömrü boyunca da doğal kaynaklar kullanıldığı için çevreyi korur. 



Aslına bakarsanız, 2016 yılında, doğayı katletmenin eşiğindeyken, küresel ısınmayı günlük hayatımızda bizzat hissediyorken ve her geçen yıl daha da vahim tablolar önümüzdeyken, artık her binanın bu özelliklerde olması gerekir. 



Binaların bu özellikleri pazarlama argümanı bile olarak sunulmamalıdır. Zira, bu binaların amacı çevre dostu olmaktır. Yani betonlaşmanın doğaya olan zararını azaltmak ve uyumlu olmaktır. Kısacası, bu binaların amacının yerini bulması için doğadan bahsetmek gerekir. 



Doğaya uygun bir şehircilik anlayışından, doğal kaynakları koruyan bir planlamadan, kesildiği için değil sayıca fazlalaşması için dikilen ağaçlardan, dönüştürülebilen malzemelerden bahsetmek gerekir. Önce doğal yeşili koruyup sonra binaların yeşil bina özelliklerine sahip olmasını sağlamamız, bilinçli bir insan değil sadece insan olmanın gereğidir. Eğer inşaat sektörü kullanılan her üründe, geliştirilen her projede doğayı, insan sağlığını düşünerek hareket etmezse, bu sertifikalar bile sektörü tarih önünde aklamaya yetmez. 


Özel günlerin, aslında her gün bir yaşam felsefesi haline getirmemiz gereken şeylere odaklanmamızı sağlamak gibi şahane bir misyonu var. Hadi bugün sadece durup biraz düşünelim. Biz, çocuklarımıza, torunlarımıza nasıl bir dünya bırakıyoruz?


Ceren KUMBASAR/Cumhuriyet