Sektörel

Gayrimenkul sektöründe Yap-Yaşat modeli!

Capital Dergisi yazarlarından Güven Borça, gayrimenkulde yeni dönem olan Yap-Yaşat modelini açıkladı ve değerlendirdi. İşte, Güven Borça'nın yazısı... 

Markalaşma her sektörde fayda sağlar. En basitinden tüketici tercihini kolaylaştırır ve müşterinin eşdeğer bir ürüne daha fazla ödemesine sebep olarak katma değeri artırır. Tüketim ürünlerini geçtim, günümüzde çimento gibi ara mamullerde bile markalaşmanın kârlılığı artırdığına yönelik çok veri var. Bu bağlamda gayrimenkul markalaşmanın en önemli olduğu sektörlerden biri.

 

Türkiye'de yapsatçı müteahhit döneminden beri belli "markalaşma” pratikleri var. Örneğin eskiden müteahhitler "durumum iyi” yani "bu inşaat biter" mesajı vermek için lüks otomobillere biner, harcamalarıyla dikkat çekerdi. Bugün de bunun izleri sürüyor. Bazı kişi ve kurumlar bu çeşit güç gösterisini sürdürüyor ve bence bunun bir karşılığı var. Çünkü bu sektörde temelden satın alma alışkanlığı olduğu için "acaba tamamlanır mı" endişesini ortadan kaldırmak için güven vermek hala önemli. Bunu kişi marka kategorisi altına sokabiliriz ki, sevin sevmeyin Ali Ağaoğlu bunun örneğidir.

 

YAP-YAŞAT DÖNEMİ
Ancak artık Türkiye bu kişisel müteahhit marka yaklaşımının ötesine geçmeli. Bu yapsatçı yaklaşımdan daha güncel, tüketici deneyimine dayalı bir yaklaşıma yönelmek lazım. Biz buna YAP-YAŞAT diyoruz. Satıp çıkmak değil, oradaki yaşamı kurgulamak ve bunun bir parçası olmak hedeflenmeli. Tüketici deneyimleri üzerine bir tasarım ve markalaşma pratiği yaşanmalı. Nihayetinde orada insanlar yaşayacak. YAP-YAŞAT yaklaşımının kritik adımları söyledin Müşterinin ne istediğini anla. Bu bağlamda etnografik araştırmalarla hedeflenen müşterinin beklentileri, tatmin kriterleri, hassasiyetleri, kırmızı çizgileri belirlenmeli. Sonrasında buna uygun kavramlar geliştirilip mimari tasarım brifi verilmeli. Türkiye'de mimarlar kendi kafalarına göre proje yapar. Tüketici araştırmaları ve beklentileri neticesinde tasarlanmış proje yok gibidir.


EN TEMEL HATA
En temel hata taklitçilik ve standart/vasat işler yapmak, risk alamamak. Herkes birbirinin yaptığını yapar. Örneğin X proje çok iyi sattıysa herkes aynı onun gibi projeLer yapar. Halbuki X proje o döneme aittir ve muhtemelen o profilde alıcılar artık doymuştur ama ezberler sürer. Ortalık birbirine benzer projeyle dolar. Burada en büyük hata satış ekiplerinde ve mimarlarda. Satıcılar daha önce ne sattılarsa onu ister. Mimarlar da kafalarına göre takılır. Türkiye'de en burnu havada meslek grubudurlar ama şöyle bir etrafa baktığınızda çok güzel, özel işler de göremeyiz. Aşırı talep nedeniyle oluşan bir durum söz konusu. Bana sorarsanız Türk mimarisi bu dönemde yerlerde. Markalaşma işini hakkıyla yapan bir elin parmaklarını geçmez. Bu sektörde genellikle herkesin yaptığını yapıp risk almayan, yeni şeyler denemeyen bir yatırımcı profili var. Laz müteahhit bakışı olarak da özetlenebilir. Önümüzdeki dönemde markalaşmanın ve tüketiciyi dinlemenin, yeni şeyler düşünmenin önemi kesinlikle artacak çünkü özellikle İstanbul birbirinin aynı projelerle doldu ve bunlara fazla talep de yok. Alan olsa da oturum yok ve bu da önemli bir sıkıntı. Yarısı boş bir sitede uzun vadede kimse oturmak istemez. Yine YAP-YAŞAT felsefesine geliyoruz. Orada yaşamı sağlamazsanız ne yapsanız boş.