Gayrimenkulün sit alanı içerisinde kalıp kalmadığı nasıl belirlenir?
Doğal değerlerin korunması, sonraki kuşaklara olduğu gibi aktarılması amacı ile ülkemizde yer alan tarihi ve güzelliklere sahip ender bulunan alanlara sit alanı deniyor. Peki, bir gayrimenkulün sit alanı içerisinde kalıp kalmadığı nasıl belirlenir?
Gayrimenkulün sit alanı içerisinde kalıp kalmadığı nasıl belirlenir?
Doğal değerlerin korunması, sonraki kuşaklara olduğu gibi aktarılması amacı ile ülkemizde yer alan tarihi ve güzelliklere sahip ender bulunan alanlar sit alanı olarak nitelendiriliyor.
Sit alanları, derecelerine göre yapılaşmaya açık veya kapalı oluyor. Peki, bir gayrimenkulün sit alanı içerisinde kalıp kalmadığı nasıl belirlenir?
Gayrimenkulün sit alanı içerisinde kalıp kalmadığının tespiti için dava açılabiliyor. Taşınmazın sit alanında olup olmadığının tespiti ile ilgili Yargıtay Kararı örneği aşağıda yer alıyor:
Gayrimenkulün sit alanı içerisinde kalıp kalmadığı nasıl belirlenir?
KADASTRO TESPİTİNDEN KAYNAKLANAN UYUŞMAZLIK - TAŞINMAZIN SİT ALANI İÇERİSİNDE KALIP KALMADIĞININ BELİRLENMESİ
T.C. YARGITAY 7. HUKUK DAİRESİ E. 2009/5806 K. 2010/3641 T. 10.6.2010
3402/m.5, 30
2863/m.5, 11
ÖZET : Kadastro tespitinden kaynaklanan uyuşmazlıkta dava konusu taşınmazın sit alanı içerisinde kalıp kalmadığı, sit alanı içerisinde ise kaçıncı derecede sit alanı içerisinde kaldığı, taşınmaz üzerinde korunması gerekli kültür ve tabiat varlığı bulunup bulunmadığı saptanmalıdır.
DAVA : Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay´ca incelenmesi davalı hazine tarafından istenilmekle, temyiz isteminin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, dosyadaki belgeler okundu, tetkik hakiminin açıklamaları dinlendi. Gereği görüşüldü:
KARAR : Kadastro sırasında 276 ada 40 parsel sayılı 232,56 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz Asliye Hukuk Mahkemesinde davalı olduğundan söz edilerek malik hanesi açık bırakılmak suretiyle tespit edilmiş, beyanlar hanesinde sit içinde kaldığı belirtilmiştir. Davacı Ayhan tarafından davalı hazine ve Z... Köyü Tüzel Kişiliği aleyhine açılan tescil davası görevsizlik kararıyla Kadastro Mahkemesine aktarılmıştır. Mahkemece davanın kabulüne, 276 ada 40 parsel sayılı taşınmazın davacı Ayhan adına tapuya tesciline, karar verilmiş; hüküm davalı hazine tarafından temyiz edilmiştir.
Dava ve temyize konu 276 ada 40 parsel sayılı taşınmaz üzerinde, aktarılan tescil davasının açıldığı günde adına tescil kararı verilen zilyet davacı Ayhan yararına 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesi hükmünde öngörülen kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile taşınmaz edinmenin diğer koşullarının gerçekleştiği, mahkemece yapılan keşif, uygulama ve toplanıp değerlendirilen delillerle belirlendiğine göre davalı hazinenin sair temyiz itirazları yerinde değildir.
Ne var ki dava konusu taşınmazın tutanağının beyanlar hanesinde "sit içinde kalmaktadır" şerhi bulunduğu halde yerel mahkemece bu doğrultuda herhangi bir araştırma ve soruşturma yapılmamıştır.
Dava konusu taşınmazın tutanağının 3402 sayılı Kadastro Kanununun 5. maddesi hükmü uyarınca düzenlendiği dikkate alındığında somut olayda 3402 sayılı Kadastro Kanununun 30. maddesi hükmünün uygulanacağı kuşkusuzdur.
O halde sağlıklı bir sonuca varılabilmesi için dava konusu taşınmazın, 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu hükümlerine göre sit alanı içerisinde kalıp kalmadığının, sit alanı içerisinde ise derecesinin, üzerinde korunması gerekli 1. grup kültür ve tabiat varlığı bulunup bulunmadığının belirlenebilmesi için Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu´ndan bunlara ilişkin yönetimsel işlem niteliğindeki karar ve dayanağı haritalar getirtilmeli, bundan sonra dava konusu taşınmaz başında yöreyi iyi bilen elverdiğince yaşlı yerel, uzman fen ve arkeolog bilirkişi hazır olduğu halde taşınmaz başında yeniden keşif yapılmalı, kadastro paftasının ölçeği ile Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulundan alınan kararın dayanağı haritanın ölçeği eşitlendikten sonra yerel bilirkişi yardımı uzman bilirkişi eliyle haritalar yerine uygulanmalı, uygulamada haritalar çakıştırılmalı, bu işlem yapılırken haritalarda tarif edilen belli poligon ve röper noktalar ile arz üzerindeki doğal ya da yapay sınır yerlerinden yararlanılmalı, ayrıca varsa değişmez nitelikte sınır yeri sayılabilecek taşınmazlardan da yararlanılacağı düşünülmeli, uzman bilirkişiden keşfi izlemeye bilirkişi sözlerini denetlemeye imkan verecek şekilde ayrıntılı gerekçeli rapor alınmalı, bu yolla dava konusu taşınmazın sit alanı içerisinde kalıp kalmadığı, sit alanı içerisinde ise kaçıncı derecede sit alanı içerisinde kaldığı, taşınmaz üzerinde korunması gerekli kültür ve tabiat varlığı bulunup bulunmadığı duraksamasız saptanmalı, konuyu düzenleyen 2863 sayılı Yasanın 5. maddesi ile 5663 sayılı Yasayla değiştirilen 11. maddesi hükmü dikkate alındığında yapılan yeni yasal düzenlemede "birinci grup olarak tespit ve ilan edilen kültür varlıklarının bulunduğu taşınmazlar ile birinci ve ikinci derecede arkeolojik sit alanlarının" zilyetlikle kazanılmayacağı öngörüldüğünden, doğal sit alanları ve üçüncü derece arkeolojik sit alanında bulunan taşınmazların koşulları oluştuğu takdirde kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yolu ile kazanılmalarının mümkün hale getirildiği gözönünde bulundurulmalı, bundan sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir hüküm kurulmalıdır.
SONUÇ : Mahkemece böylesine bir araştırma ve soruşturma yapılmaksızın az yukarıdaki olgular gözardı edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz, davalı hazinenin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün ( BOZULMASINA ), 10.06.2010 gününde oybirliği ile karar verildi.