Guardian Glass Türkiye, mimarları La Casa del Desierto'da ağırladı!
Guardian Glass tarafından projelendirilen “La Casa del Desierto” ziyaretçilerini ağırlamaya devam ediyor. Guardian Glass Türkiye ekibinin mimarlardan oluşan bir grup “Çöl Evi”ni ziyaret etti.
Guardian Glass Türkiye ekibi, İspanya’nın Granada bölgesindeki Gorafe Çölü’ne direnmek üzere dizayn edilen La Casa del Desierto’yu Türkiye’den davet edilen bir grup mimar ile inceledi. Dome+Partners Genel Müdürü Erdal Özdemir, Studio Vertebra’dan Kurucu Ortak, Baş Mimar Gencer Yalçın ve Kurucu Ortak Dilşad Aslaner, Tosca Façade Consultancy Kurucusu Arzu Işıklı, NN Façade Cosultancy Kurucu Ortakları Nejdet Ziyaettin ve Nurhan Cihan Ziyaettin, ile Tago Architects Genel Müdürü Müge Eker Eryayar’ın katıldığı gezide deneyimlenen Çöl Evi’nin özelliği, ahşap bir iskelet üzerine kurulu ve tümüyle yüksek performanslı, enerji tasarrufu sağlayan Guardian Glass ürünleri incelendi.
Mimarlar La Casa del Desierto’yu Değerlendirdi
Guardian Glass Türkiye ile birlikte La Casa del Desierto’yu ziyarette bulunan ve oldukça etkilenen mimarlar, bu yaratıcı yaklaşım ile ilgili görüşte bulundular. Tago Architects Genel Müdürü Müge Eker Eryayar projeyi özel kılan en önemli unsurun camın başrolde olması olduğunu söyledi ve “Kendi kendine yetebilen bir yapının başat aktörünün cam olması konuya ayrı bir heyecan getiriyor. Mimari tasarım da bu farkındalığı üst noktalara taşıyacak şekilde gerçekleştirilmiş. Camın şeffaf olarak kullanılamayacağı her yüzeyde ayna kullanılmış. İçinde ya da terasındayken görüntülerin birbiri içine geçtiği, gerçek ve göz yanılsamalarının birbirine karıştığı çok özel bir görsel deneyim sunuyor size. Yanı başındayken mimari tasarımın meydan okuduğu çölden başka bir şey görmüyorsunuz aslında. Ev çöl ve gökyüzünün bir aynasına, camlar da bu görsel geçirgenliği ve illüzyonu son noktaya taşıyan var-yok çizgisinde elementlere dönüşmekte” açıklamasında bulundu.
Eryayar, yapıda Guardian Glass ürünleriyle sağlanan farklılık hakkındaki gözlemlerini ise şu ifadelerle anlattı: “Kapadokya’yı anımsatan bir coğrafya, sert bir iklim, 2200 m rakım… Yerel halk bunlarla baş edebilmek için mağara evler yapmış, yumuşak olan kayaları oyup kendilerine konfor alanları yaratmışlar. Guardian Glass’ın öncülük ettiği bu teknolojik ev, onları ters köşe yapmışa benziyor. Ezberlerini bozan bir yapı. İklimle barışan, doğanın tam ortasında yapayalnız ve yalın bir yapı. Elbette bu hayal ancak doğru teknolojiyi barındıran mimari cam ile mümkün olabilirdi. Guardian Glass’ın doğru geçirgenlik ve yansıma değerlerine sahip, yalıtımlı camı, yapının yaz kış istenilen konfor sıcaklığında kalmasını sağlıyor. Tasarımcı, kullanıcı-doğa ilişkisini zayıflatmak zorunda kalmadan hedefe bir adım daha yaklaşıyor, yapının karbon ayak izi temizleniyor!”
Çöl Evi’nin etkileyici ve iz bırakan tasarımı ile hayalgücünde yeni ufuklar açtığını sözlerine ekleyen Dome+Partners Genel Müdürü Erdal Özdemir, bu özel malzemenin mimarideki önemini anlattı. Özdemir, şunları söyledi: “Camın mimarideki yeri, ışığı geçiren yüzey görevi ile başlamıştır. Görüntünün değil ışığın geçmesi ilk adımıdır camın. Sonra görüntünün geçişi ile tüm minhalarda cama görev düşmüştür, asırlar süren bu görevi başarıyla üstlenen camın teknolojik gelişimi ile cam artık, yapı strüktürünü oluşturan bir malzeme sıfatını da kazanmıştır. Yani asal yapı elemanıdır.”
La Casa del Desierto için “Hem sınırlı ve korunaklı bir mekan yaratması, hem bulunduğu ortam ile bağını hiç koparmadan var olması en etkileyici kısmı.” yorumunda bulunan Tosca Façade Consultancy Kurucusu Arzu Işıklı doğru malzeme ile, doğa ile uyumlu ve çok basit ama fonksiyonel yapılar yapmanın mümkün olduğunu dile getirirken, Studio Vertebra Kurucu Ortağı Dilşad Aslaner yapının sürdürülebilirlik kriterleri ile ilgili görüşlerini şu şekilde dile getirdi: “La Casa del Desierto tamamen cesaret örneği bir proje. En nihayetinde sürdürülebilir bir proje olması adına konulan hedeflerde dünyada bu hedeflere ulaşmamızı sağlayacak teknolojilerin ve Guardian Glass gibi firmaların olması güven verici. Biz mimarlara düşen de çalıştığımız firmaları, kurumları, işverenleri bu anlamda cesaretlendirmek ve olabilecekleri aktarmak diye düşünüyorum.”