Perakende

Gülben Ergen Levent’te mekan açtı!

Gülben Ergen, Levent’teki Kanyon AVM’nin arkasında bir mekân açtı. Mekanının adını ‘Dadı’nın Mutfağı’ koyan Ergen, ''Dadı, aslında paket servis üzerine kurulu. Ama yemekleri yerinde tadıp Gülben Ergen’le selfie çektirmek isterseniz, minicik bir salonu da var''dedi.

Gülben Ergen, Levent’teki Kanyon AVM’nin hemen arkasında bir mekân açtı. Adını da oynadığı meşhur diziden yola çıkarak ‘Dadı’nın Mutfağı’ koydu. ‘Çocukken böyle bir dadım olsaydı hiç mızmızlık etmezdim’ diye geçirdim içimden. Dadı, aslında paket servis üzerine kurulu. Ama yemekleri yerinde tadıp Gülben Ergen’le selfie çektirmek isterseniz, minicik bir salonu da var.



Mankenlik, oyunculuk, şarkıcılık, yazarlık, dergicilik, şovmenlik, röportajcılık, reklam yıldızlığı... Şimdi de yeme-içme sektörü. Bu nedir sizce? ‘Elimi neye atsam iyi yaparım’ iddiası mı yoksa ‘Kendimle yarışıyorum, yeni bir şey üretmeyince yenik hissediyorum’ hırsı mı? 


Mankenlik ve dergiciliği yaklaşık 17 yıldır yapmıyorum. ‘Dadı’ dizisinden beri oyunculuğa ara vereli de 12 yıldan fazla oldu. Hayatımda bir kez kitap yazdım. Aslında sadece şarkılarımı söylüyorum. Hürriyet Kelebek’te haftada bir sohbetlerim oluyor. Adı röportajcılık mı, ilk kez senden duydum. Yemek yapmayı çok seviyorum. 


Yemeğe ilginiz ne zaman başladı? Evde yemek yapar mıydınız? 


- Yapmaz mıyım hiç! En sevdiğim zamanlar mutfakta geçirdiklerim. Yapacağım yemeklerin alışverişini de kendim yapmayı önemserim. Ama çocuklara yemek yapmaya başladıktan sonra, daha fazla detay öğrenir oldum. Sağlıklı tatların önemini bilir oldum. Her gün yeni bir şey daha öğreniyorum. Bu da çok hoşuma gidiyor.



ÇOCUKLUĞUMUN ÇORBA KOKUSU 


Peki yemekle ilgili hatırladığınız en eski şey ne? 


- Anneanemin poğaçası, börekleri, kekleri ve özellikle de kısırı! Ha bir de evimizde pişen sıcacık çorbaların kokuları ve lezzetlerini unutmam mümkün değil.


Mekânın adı neden ‘Dadı’? Arkasından ‘Uçacaksın’ Kafe, Aşk Hiç Bitmez Bar, Yaklaş Yaklaş Beach Club da gelir mi? 


- Yok gelmez çünkü benim hit şarkılar 30’dan fazla: Arka Sokaklar, Giden Günlerim, Kandıramazsın, LaylaLay, Yalnızlık, Sandık Lekesi, Abayı Yaktım, Elveda diye uzayan koca bir liste var. ‘Dadı’, benim en sevdiğim, ismi üzerime en çok yapışan ve yakışan ismim, lakabım ya da şöyle söyleyeyim, ‘algıda yer etme biçimim’. Unutulmayan bir sitcom. Yıllar sonra üç oğlum olunca da yaşamımdan bir türlü eksik olmayan çılgın, renkli, komik, neşeli bir karakter. İşte o ‘Dadı’ şimdi mutfakta!



Mekânın mönüsünü nasıl oluşturdunuz, konsepti ne? 


- Paket servisi önceleyerek yola çıktık. İşyerlerine söylenen yemeklerde bir fark yaratmak istedik. Ortağım Elvan’la (Oktar) anne yemeklerinden yola çıkarak, katkı maddesi kullanmadan, doğallıktan şaşmadan, paketinden peçetesine, baharatından sağlıklı olmasına kadar aylarca ön çalışmalar yaptık. Üstüne son dokunuşu da Refika (Birgül) yaptı. Onun elinin lezzeti bizim için çok önemliydi.


Mutfağa ne kadar giriyorsunuz? Günlük işleyişe, servise ne kadar dahilsiniz? 


- Elimi her şeye değdiriyorum. Çünkü inanıyorum ki bu, benim yaşama sevincimi dokunduğum şeye katıyor. Elvan da ben de servise, tüm işleyişe ne kadar dahil olursak o kadar her şeyin iyi gittiğini görüyoruz. Özellikle sabah ve öğlen saatlerinde mutlaka dükkânda oluyoruz. Yeni pişen yemeklerin tadına bakıyoruz. Paketlemenin son halini görüyoruz. Burada ne kadar çok bulunursak ekibin de o kadar motive olduğunu görüyoruz.



Siz şimdiden Michelin hedefi falan da koymuşsunuzdur kendinize...

 

- Dur yahu ne Michelin’i! Daha yeniyiz, yolun başındayız.

Küçük de olsa yemekleri burada tatma imkânı da var. 


Gelenlerle fotoğraf çektirmekten restoranla ilgilenmeye vakit kalıyor mu ki? 


- Tabii ağırlıklı olarak paket servis var bizde. Ama mekânımız minicik olmasına rağmen burada yemeye gelenler de oluyor tabii. Mutfaktan benim çıktığımı gördüklerinde sıcak bir gülümsemeyle karşılaşıyorlar. Ama yemeklerin tadından sıra bana pek gelmiyor galiba. 


Yemekleri beğenmeyen oluyor mu? Öyle olduğu zaman oklavayı kapıyor musunuz? 


- Şimdiye kadar yaşamadık ama oklavaya gerek kalmaz bence! Müşteri her zaman haklıdır... 


NİHAT’IN GÖZ VE DAMAK ZEVKİ 


Fiyatlar nasıl? 


- Makul olmasına çok dikkat ettim. Kullandığımız malzemelerin özelliklerine ve özenimize bakarsak uygun bile diyebiliriz. 


Bütün işlerinizin bir ucunda hep Nihat Odabaşı var. Dadı’daki dahli nedir? DJ’liğe başlıyormuş, sizde çalar mı? 


- Nihat’sız bir hayat düşünemiyorum! Yine onun göz ve damak zevkinden faydalanıyoruz tabii. Nihat, baktığı her şeyi ve herkesi güzelleştiren bir sanatçı. DJ’liği en farklı ve güzel şekilde yapar, eminim. Dadı’nın sıcak ev yemeklerinin ve salatalarımızın iyi müşterisi. Onun setlerine catering hizmeti de veriyoruz.



BENİM ADIM DELİ BEKİR, BEĞENMEZSEN GERİ GETİR! 


Temmuz-ağustos aylarında domatesin peşine düşerim. Bodrum’da, Çanakkale’de, Polonezköy’de şahane domatesçilerim var. Günlerce evde salça yaparım. O günlere evdekiler “Bugün günlerden kırmızı” diyorlar. Dadı’da da yapacağız önümüzdeki haftalarda. Kışın kullanacağımız domateslerimizi yazdan hazırlayacağız. Cunda’dan pembe domates alırım, başka türlü güzel oluyor. Bodrum’da Gündoğan Pazarı var her çarşamba. Hiç kaçırmam. Benim adım Deli Bekir! Beğenmezsen geri getir! Yamuk yumuk olan sebzeleri meyveleri ondan alıyorum. Bizim çilekli limonatamız için aynı şeyleri duymaya başladım mesela. Çileğin ezilerek yapıldığını içindeki tortudan anlıyorsunuz.


HER ŞEY HASTA YATARKEN TELEFONUN ÇALMASIYLA BAŞLADI 


Gülben: “Refika hemen konuya giriyorum, seninle hızlıca görüşmemiz lazım.” 

Ben: “Öhhöö, hıkk, mıkk.. Tamam ama hastayım.. Ikk...”

Gülben: “Önemli değil, neredeysen biz oraya geliyoruz...”



Trak, telefon kapandı ve çok kısa bir süre sonra karşımdaydı Gülben Ergen. ‘Dadı’ projesinden bahsetti. “Bir paket servis sistemi kurmak istiyoruz. Lezzetli, evde yapılmış yemekler, malzemeler olsun... Hadi, lütfen, hemen senle yapalım. Senin bir dokunuşun olsun” dedi. 


Aceleci olduğu bir gerçek! 



Bense “Emin misin? Ben öyle hazır gıdalar, bulyonlar kullanmam. Yapacaksak eğer, çorbayı, kendi kemik suyumuzu en lezzetli şekilde hazırlayıp onunla yapmak lazım. Pilavı da nohutu da o lezzetli et suyuyla yaparım” dedim; “Öyle un deyince düz un değil, Kastamonu’nun siyez unu olacak...”  Ben Gülben vazgeçer, yılar diye düşünürken, o “Ben de üç çocuğuma tam bunları hazırlıyorum, derdim de tam bu” dedi. Beni hasta yatağımda yakaladığı aynı günün akşamı, mönünün ana hatlarını çıkarırken bulduk kendimizi. Önümüzde mini hamburgerler, Hintli-Çinli börekler, pancarlı kısır yerken bulduk kendimizi. 



İş bitirici olduğu bir gerçek!


Mesela poğaçayı anneanne usulü mahlepli yaptık. Her ısırışta mutlu olduğumuz ve çocukluğumuzu hatırladığımız garip bir nostalji oluyor. 


Sabah canınız tost mu çekti. İlla kaşarlıya talim etmek zorunda değiliz. Bunun avokadolu, dil peynirlisi ya da biberli, domatesli, baharatlısı da var. 


Köfte mi dediniz... Maydanozlu ya da Büyükada usulü dadıbudu. Yahut pideli. Olmadı vejetaryen... 

Çeşit ve yenilik sevdiği bir gerçek!



KAFAYA TAKTIM, KİŞNİŞİ ONA SEVDİRECEĞİM 



Mönüyü oluştururken belki 150 çeşit yemek denedik. Zannedersiniz ki Gülben “Ay bundan az yiyeyim” der. Tam tersi, tadına bayıldıkça önünden bazı yemekleri zor aldım. “Ne olur yeme, daha çok yemek gelecek” diyerek... Bana ters ters baktığını ve kızdığını unutamam. 


TV’de tanıdığım Gülben, çok farklı kesimlere hitap etmeyi başarabilen başarılı bir sanatçı. Yıldız psikolojisi ve varlığı başka bir şey... Ben o Gülben’i tanıdım ama her starda olduğu gibi onunla iş yapmak veya dost olmak bence pek mümkün olmayabilir. 


‘Alelade Gülben’se birlikte dertleşmek isteyeceğin, sinirlendiğinde birlikte bağırıp çağırabileceğin biri. Bence makyajsız, topuklusuz Gülben çok kıymetli bir insan ve dost. Kavgaya karışsan önüne geçer, seni korur gibi hissediyorsun. Sağ olsun o günden beri de iyi günümde kötü günümde ne zaman ihtiyaç duysam yanımda oldu. 


Haaa tabii kendisine henüz kişniş yediremedim. Ama yavaş yavaş ilerliyorum.



Hürriyet