Kentsel Dönüşüm

Gürsel Öngören: Kentsel dönüşümde vatandaş şeffaflık bekliyor!

2 milyon hane, 25 milyon insan ve 500 milyar dolarlık bir büyüklük söz konusu olduğunda elbette pek çok açıdan dikkat kesilmemek mümkün değil. Enikonu ülkenin yüzde 50’si etkilenecek...

Vatandaş, müteahhit, yerel yönetimler ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı işin içinde. Bu kadar çok taraf işin içinde olunca mutsuzluklar da olacak. Dönüşüm sosyolojik ve psikolojik açıdan dikkatle ele alınmazsa gelecekte sağlıksız bir toplumda yaşayacağız. Çözüm, kentsel dönüşüm meselesine evi, mahallesi ve daha da çok sosyal çevresi değişen birey açısından bakmak. Oysaki bu denli büyük nüfus yoğunluğunu ilgilendiriyor olmasına rağmen toplum yeterince bilgili değil. Kabul edelim ki çarpık kentleşme, çarpık yapılaşma ve daha da önemlisi risk yaratan binalar kentsel dönüşümü kaçınılmaz kılıyor. Ancak ne yazık ki “bir toplumsal mutluluk projesi” olabilecek çalışma giderek daha çok vatandaşın aklını karıştırıyor. Dönüşüm uygulamaları artarken de kentsel dönüşüm kazaları duyuyoruz.


Cumhuriyet tarihimizin en büyük göçü olarak tanımlayabileceğimiz dönüşüm meselesini Kentsel Dönüşüm ve Hukuk Platformu Yönetim Kurulu Başkanı ve Kocaeli Üniversitesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Gürsel Öngören ile konuştum.


Prof. Öngören ve Kocaeli Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı ve İdare Hukuku Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Nusret İlker Çolak ile birlikte yazdıkları Kentsel Dönüşüm Hukuku adlı çalışmayı henüz yayınladılar. Yazarlar basılı kitaplarla kitabın tüm telif haklarını Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na bırakmak istiyor. Özellikle yargının sorularını cevaplaması amaçlanan kitap, internetten ücretsiz de indirilebiliyor.


Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, risk alanlarını belirlerken acele etmemeli


Riskli alanların tespitinde iş aceleye getirilmemeli. Araştırma dikkatli yapılmalı.


Modern şehirciliğin ilk örneklerinden kabul edilen ve kentsel sit alanı olarak kurulan Ankara Namık Kemal Mahallesi Sancak Sitesi’nin dönüşüm projesine gelen yürütmeyi durdurma kararı bireysel çıkışlardan toplumsal karşı duruşa dönüyor. Başka vakalar için de emsal oluşturuyor.


Belediyeler en kritik merci, hiçbir alanda ucuza kaçmamalı


Şehrin, bölgenin yeniden tasarlanmasında en kritik noktadalar. Parseli değil, tüm bölgeyi gözeterek tasarım yapılmalı. Ucuz müteahhit, mimar ve tasarımcıdan kaçınılmalı.


Başbakan Erdoğan da bu konuya vurgu yaptı. Rant için bina yapılıyor. Belediyeler müteahhitleri, bakanlık da belediyeleri denetleyecek.


Eğer dikkat edilmezse 10 yıl sonra yeniden yıkmak durumunda kalacağımız şehirlerimiz olacak.


Dönüşüm projesi kamu yararına yapılıyor. Belediyeler organizasyonu yaptıkları için işin ortakları. Her belediyenin bir inşaat şirketi var! Yakında mülk zengini belediyelerimiz olacak.


Şimdiye değin ortaya çıkan dönüşüm projeleri bir şeye benzemiyor ama henüz işin başında binde birindeyiz tasarım kentlere sahip olabiliriz.


Yargıda kentsel dönüşüm özel mahkemeleri kurulmalı


Bakanlık bölge için dönüşüme karar verse bile yargı kanunun uygulanmasında köşeleri törpülemeli.


Vatandaş itiraz etse ve haklı olsa bile yürütmeyi durdurmuyor. Bu da huzursuzluğu artırıyor.


Konu uzmanlık gerektiriyor. Kentsel dönüşüm özel mahkemeleri mutlaka kurulmalı. Çıplak gözle bile davaya bakan hakim durumu kavrayabilmeli. Yıkım gerçekleştirdikten sonra alınan kararın hükmü ne kadardır?


Vatandaşların mutluluğu öncelik olmalı


Kentsel dönüşümün en önemli yanı vatandaşların yaşam tarzından vazgeçiyor olması. Bu bir mutsuzluk ve mağduriyet hissi veriyor. Öncelikle kentsel dönüşüm konusunda bilgilendirmeli, bilgi tabana yayılmalı hatta okullarda verilmeli.


Yatay yaşamdan dikey yaşama geçirilen insanları mutlu etmek için su ve yeşillik, dönüşüm projelerinin iki vazgeçilmezi olmalı. Dün evinin camından komşusuyla yüz yüze konuşabilenler bugün binadan çıkıp aracına biniyor. Nerede sosyalleşecekler? Sosyalleşme alanları projelere yerleştirilmeli.


Elbette mal canın yongası. Dönüşüm şart olsa bile yüzde 10-15 gerçekten mağdur olabiliyor. Mağduriyet minimuma indirgenmeli. Devlet hassas davranmalı evet durumunu biliyoruz, telafi edeceğiz demeli. Konuya psikolojik ve sosyolojik açıdan yaklaşmalı.


Vatandaş evine güveniyor ve yıktırmak istemiyor. Rant sevdasıyla illa yıkalım ısrarından vazgeçilmeli, güçlendirme daha az maliyetli.


Peki, Kentsel Dönüşüm ve Hukuk Platformu ne diyor?


Yargının karşısına çıkabilecek 27 itilaf üzerinden süreci tanımlamış ve vatandaşın sorularını yanıtlıyor. Son dönemde bakanlığın çağrı merkezi giderek işlevsellik kazandı, dolayısıyla işleri azalıyor.


Rant var mı evet ama rant hayatın her alanında. Çözümü, taraflara sosyal payda yaratmak, sosyal fayda sağlamak olmalı. Dönüşüm toplumun %20’sine rant yarattığında huzursuzluk başlar.


Binlerce yıllık bir kentte yaşıyoruz ve gelecek nesillere bırakacağız. İdeal yaşam alanı yeşillikler arasından çatıları gördüğünüz yerdir. İşte ideal yaşam alanı odur. Nerede mesken nerede iş merkezleri olacağı önceden tasarlanmalı.


10 bin kişiden az kişinin yaşadığı yaşam alanlarında belediyenin imar planı yapma zorunluluğu yoktur hükmü gelecekte yanlış yapılaşmaya davetiye çıkarıyor, değiştirilmeli.


6306 sayılı kanun kapsamı itibarıyla pek çok soruyu cevaplıyor ancak dönüşümde en önemli konu şeffaflık.



Günseli Özen Ocakoğlu/Zaman