Güvenli yaşamak istiyorsak ahşap sisteme mecburuz..
Geçtiğimiz hafta içinde Sabah Gazetesinde yayınlanan bir haber gündeme adeta bir bomba gibi düştü.
Haberde Japonya da büyük ölçekli bir deprem olduğunu, bu depremin olası bir İstanbul depremi ile karşılaştırması yapıldığında ortaya çıkan manzaranın ise tam bir felaket olacağını yazıyordu.
Ancak haber kaynadı gitti.
İsterseniz haberi beraber okuyalım.
Uzmanlar: "Japonya'daki deprem İstanbul'da olsa 150 bin kişi ölür, 1 milyon kişi ev siz kalırdı''.
Kobe'de 6 bin kişinin öldüğü depremden sonra Japonlar yeni bir yasa çıkarıp 90 milyar dolar harcadı.
Dün dağları yaran, otoyolları kâğıt gibi yırtan depremde yerleşim yerlerindeki hasar çok küçüktü..
Depremler ülkesi Japonya, 7.2 büyüklüğündeki depremi yine burnu bile kanamadan atlattı.
Japonya'nın kuzeyini vuran 7.2 büyüklüğündeki depremde köprüler yarıldı, bazı otoyollar çöktü, dağlar parçalandı, adeta depremin meydana geldiği bölgenin haritası değişti ama sadece 6 kişi öldü, 144 kişi yaralandı.
10 kişinin kayıp olduğu belirtildi. Can kaybının bu kadar az olması, Japonya'nın 1995 yılında meydana gelen 7.2 büyüklüğündeki Kobe depreminden gerekli dersleri çıkardığını gösteriyor.
Çünkü 250 bin konutu yerle bir eden ve 6 bin 400 kişinin hayatına mal olan Kobe depreminin yaralarını iki yılda saran ve gerekli tüm önlemleri alan Japonya, bu tarihten sonra meydana gelen depremlerden en az zararla kurtulmayı bildi. Son deprem de bunun kanıtı.
120 KİLOMETRELİK ALANI ETKİLEDİ
Merkezi, başkent Tokyo'nun yaklaşık 300 kilometre kuzeyindeki 287 bin nüfuslu İwata kenti olduğu belirtilen deprem, yerel saatle 08.43'te meydana geldi.
Yerin 10 kilometre altında meydana gelen deprem, 120 kilometrelik alanda hissedildi. Deprem üssüne yakın bölgelerde, 55 bin nüfuslu Yuzawa kenti ile 336 bin nüfuslu Akita ve 1 milyon nüfuslu Sendia kentinde can kayıplarının meydana gelmemesi, mucize olarak nitelendirildi.
Depremde hayatını kaybeden 6 kişinin, merkez üsse yakın Kurihara'nın kırsal bölgelerinde yaşadığı ve ikisinin depremden değil, kaza sonucu hayatını kaybettiği belirtildi.
KAMYON ALTINDA KALDI
Panikle sokağa fırlayan 60 yaşındaki bir Japon kamyonun altında kaldı. Kaza sonucu ölen ikinci kişininse, Kurihara kentindeki baraj inşaatında çalışan 48 yaşındaki bir işçi olduğu belirtildi. İşçinin, sarsıntı nedeniyle düşen kayanın altında kaldığı kaydedildi. Diğer 4 kişinin heyelan sonucu öldüğü belirtildi. Kayıp 10 kişinin de, Kurihara kentinde bir kaplıcada kayan toprağın altında kalmış olduğu sanılıyor. Kyodo haber ajansı, bölgede çok sayıda toprak kayması yaşandığını, ölü ve yaralı sayısının artabileceğini duyurdu. Japon basınındaki haberlerde, deprem bölgesindeki Fukushima Daini nükleer santralinde, az miktarda radyoaktif sızıntı meydana geldiği kaydedildi. TEPCO yetkilileri, sızıntının radyoaktif madde saklanılan bir havuzda yaşandığını, önlemlerin alındığını, endişelenecek bir durumun olmadığını ifade ettiler.
Okulların yüzde 7'si güçlendirildi
Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi Deprem Araştırma Enstitüsü Deprem Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Mustafa Erdik, Aktüel dergisine verdiği röportajda, olası bir İstanbul depreminde her iki yüz kişiden birinin hayatını kaybedeceğini söyledi.
Erdik, şu bilgileri verdi: "Okulların yüzde 6-7'si güçlendirildi. Kentte yaklaşık 2 bin 500- 3 bin okul binası var. Yüzde 60-70'inin güçlendirilmesi gerekiyor. Depremden sonra çok büyük bir kaos yaşanacak. Yaklaşık olarak hasar görecek yapı adedi 200 bindir. Elli bin bina tamamen yıkılacak, kırk-elli bin kişi hayatını kaybedecek. 200 bin yaralı olabilir. Toplam bina sayısı 1 milyon 2 yüz bin tanedir. Bunların sadece yüzde 5'i mevcut yönetmeliğe uygundur.
Esasında çok çalışma var. Ancak sonuçlanmış olanların sayısı çok azdır.
Mesela İGDAŞ, tüm gaz hatlarını kesip yangın önleme konusunda çok ciddi çalışmalar yapıyor. TBMM'de kentsel dönüşüm yasası var. Yasa çıkarsa bazı uygulamalar yapılacak. Olmazsa bekleyeceğiz ki, elli yıl falan deprem olmasın. Elli yılda yapı stoku değişir zaten. Bizim üstünde durmamız gereken iki konu var. Birincisi, ekonomiyi hakikaten çok sağlam götürmek, ikincisiyse halkın örgütlenmesini sağlamak. Ferdi çözüm bulmak mümkün değildir."
İstanbul'da olsa 150 bin kişi ölü 1 milyon evsiz olurdu.
Deprem yasası 2 yıldır Meclis'te bekliyor. Kamu binalarının çoğu hâlâ güçlendirilmeyi bekliyor..
Japonya'da önceki gün yaşanan ve 6 kişinin ölümüyle sonuçlanan 7.2 büyüklüğündeki deprem, gözleri bir kez daha olası İstanbul depremine çevirdi. Aradaki fark ise, "depremlerden çıkarılan ders." Japonya 1995 tarihinde yaşanan Kobe depreminden sonra 90 milyar dolar harcayıp, bir yasayla depreme karşı "önlemini" aldı.
Ancak 1999 yılında yaşanan Marmara depremine rağmen olası İstanbul depremi için ancak 2006 yılında kollar sıvandı.
Yapılan da sadece, "144 okul binasının yapılıp yeniden inşa edilmesiyle, 188 okul binasına takviyede bulunmak" oldu.
Oysa 16 milyonluk kentte halen 20 bin kamu binasından 3 bin 600'ünün "acil" olarak depreme karşı güçlendirilmesi gerekiyor.
İstanbul'daki binaların yüzde 70'i henüz mühendislik hizmeti almamış. Türkiye'de 17 milyon yapıdan sadece 2.5 milyonu deprem sigortası yaptırmış. Deprem mastır planı hazır.
Yapılaşmayı mercek altına alacak Deprem Yasası ise 2 yıldır TBMM'de bekliyor. İşte tüm bu nedenlerle, olası İstanbul depreminin 7.0 ve üzerinde gerçekleşmesi halinde, 55 ila 150 bin civarında kayıp verilmesi, 1 milyon kişinin evsiz kalması bekleniyor.
Zararın ekonomik boyutununsa 100 milyar doları bulacağı tahmin ediliyor. Halen Zeytinburnu Belediye Başkanı Murat Aydın, deprem sonrası İstanbul Büyükşehir Belediyesi'yle birlikte, ilçe sınırlarındaki Sümer mahallesinde, "Yık ve yeniden yap" olarak adlandırılan bir dönüşüm projesi yürütüyor.
Aydın, 2 yıldır TBMM'nde bekleyen Deprem Yasası'nın çözüm getirmekten uzak olduğunu belirterek, "Zihinsel dönüşümü sağlayamadığımız için her kurumun kafasından bir ses çıkıyor.
Yasa taslağı kuşa çevrildi" dedi.
Jeofizik Mühendisleri Odası Başkanı Şevket Demirbaş da, depreme karşı en büyük tedbirin "zeminin tanınması" olacağını belirterek, "Zemin bilinirse, 7.5 şiddetinde depremde bile bir şey olmadan yaşamak mümkündür" diye konuştu.
İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Cemal Gökçe, "Üç temel kural var. Yapını iyi yapacaksın. Sağlam olmayanı yıkacaksın. Riski transfer edeceksin; yani sigortalama yapacaksın" dedi. Jeofizik mühendisi Prof. Dr. Ahmet Ercan, "İstanbul'da yapıların sadece yüzde 2'si A sınıfı yapı.
Yüzde 98'i ise herhangi bir uzmanın veya mühendisin el atmadığı yapılardır. Bunların da yüzde 75'i kaçak.
Anadolu yakası daha güvenli. Yer sağlamsa, yüzde 25 daha şanslısınız. Depremler 19.00 ile 23.00 saatleri arasında olursa, çok kayıp verilir" diye konuştu.
Japonların deneyimini bize uygulatmadılar, zihniyet farklı Eski ve harita mühendisi, eski TMMOB Başkanı Celal Beşiktepe: "Gölcük depreminden sonra Japon deprem bilimcileriyle çok ciddi görüşmeler yaptık. Kobe'deki deneyimleri bu nedenle iyi biliyoruz. Japonlar Kobe halkını eğiterek, Kobe'nin yeniden inşa edilmesi sürecine halkı kattılar. Kente sahip çıkma bilinciyle, depreme dayanıklı bir kenti halkla birlikte gerçekleştirdiler. Bu toplumsal bir kent kurma organizasyonuydu. Biz de bunu depremden sonra Gölcük, Karamürsel, Yalova gibi yerlerde yapmaya çalıştık. Ancak ne oldu, yine müteahhitlik zihniyeti hakim oldu. Depremden bu yana onuncu yıla giriyoruz. Hiçbir şey değişmedi."
Japon Meteoroloji Ajansı, 7.2'lik depremin ardından en yükseği 5.6 büyüklüğünde olmak üzere 40 kadar artçı sarsıntı hissedildiğini duyurdu. Uzmanlar, Japonya'daki depremin Çin'de 12 Mayıs'ta meydana gelen 7.8 büyüklüğündeki depremden çok daha az bir enerji patlamasına neden olduğunu vurguluyor''.
Bu haberi benim yıllardır savunduğum fikirleri, görüşleri ve hep örnek olarak verdiğim Kobe şehrinde alınan tedbirleri işlediği için bu sütuna aldım.
Ülkemizde bu bilinci toplumumuza vermek zorundadır.
Mutlaka ferdi çözümlerle bu afetlere dur denilmez, ancak insanlara çareler sunulmalıdır.
Yoksa kendi başına çare bul denildiği zaman ne yapılması beklenebilir ki?
Kobe ahşap sistem teknolojisine dönüş yaptığı için bu zararları yaşamıyor.
Son söz; Duymadım, görmedim, konuşmadım la 3 maymunu oynamayalım.
Bilmek, öğrenmek ve okumak zorunda olduğumuzu, ne zaman idrak edeceğiz?
İyi haftalar.