Sektörel

Halil Deveden: Mersin'de hızlı kentleşme sorunu ilerliyor!

Mersin'de yaşanan hızlı kentleşme sorunlu ilerliyor. Düzensiz, alt yapışız ve tarım arazileri tahrip edilerek yapılan binalar şehirde yaşanabilirliği zorlaştırıyor. Denetimsizlik ise şehrin bu sorunlarını daha çok çıkmaza sokuyor.

Kentsel dönüşüm projeleri, nüfusu her geçen gün artan kentlerin yeniden planlanması, yapılanması ve toplumun daha sağlıklı koşullarda yaşaması için gerekli hale geldi. Halkın daha rahat, daha modern bir çevrede yaşaması için kentsel dönüşümlerin önemli olduğunu, Mersin'de bu amaçlara ulaşılamadığını söyleyen İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Mersin Şube Başkanı Halil Deveden, "Önemi her geçen gün artan ve yaygın bir uygulama alanı bulan kentsel dönüşüm uygulamaları hem sosyal hem de teknik bakımdan detaylı olarak irdelenmesi ve sorgulanması gereken projelerdir. Dönüşüm alanlarında yaşayan insanların alıştıkları yaşam alanından ayrılması, devam ede gelen yaşam tarzlarının ve kazanç yollarının sona ermesi ya da değişmesine yol açmaktadır. Özellikle gelir seviyesi düşük insanların kentin uzağında, daha önce hiç alışık olmadıkları bir yaşam alanına sokulmaları; onların iş imkanlarıyla, sosyal ve kültürel çevreleriyle, mekânsal alışkanlıklarıyla ilişkilerinin kopması riskini beraberinde getiriyor." dedi. Mersin'de de bir çok bölgede yapılan ve yapılması planlanan kentsel dönüşümler kar amaçlı olup orada yaşayan insanları göz önünde bulundurmuyor. 


KAPİTALİZM İLE BÜYÜYEN KENTLER 


Kentleşme ile kapitalizm arasında uzun yıllardan beri süre gelen yakın bir ilişki var. Kentleşmenin 5000 yıllık tarihinde ticaret merkezi olarak kentler önemli bir yer tutar. Bunun nedeni olarak da kapitalizmin önemli bir dinamiği olan buhar enerjisine dayalı seri üretimin kentlerde yapılması gösterilebilir. Kentlerin kapitalizm ile bağını açıklayan Mersin Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Ali Ekber Doğan: "Büyük ölçüde kentlerin işlevi insanları proleter olsun ya da bir orta sınıf mensubu olsun kentsel iş gücünü oluşturan insanların ertesi gün tekrar işlerine gitmesine ve yeni iş gücü elemanları doğurup onları yetiştirmesine hizmet eden yerler haline dönüşmüştür. Bu anlamda kentlerin sosyal boyutu önemlidir" diye ifade etti. İş gücü olarak kullanılan insanların yaşam alanları daha sonra merkezileşip rant mücadelesi içerisinde oradan uzaklaştırılması ise kentleşmenin başka bir kapitalist boyutudur. Sermayenin yeniden üretildiği bu alanlarda kent toprağı değerlendiğinde yaşam koşulları zorlaşıyor. Burada yaşayacak olanlar ise iş gücü olarak kullanılan sınıf değil, orayı cazip bulan yeni bir üst sınıf oluyor. Bu konuda Yrd. Doç. Dr. Ali Ekber Doğan: "Kapitalizmde uzunca bir süredir kentler hem sermayenin yeniden üretilmesi hem de iş gücünün yeniden üretilmesi açısından önemli yer tutan merkezler oluyor. Böylece kapitalizmle doğrudan bir ilişkisi var" dedi. Kent hayatına tutunmaya çalışan insanlar ise borçlanarak ev sahibi oluyor. Bugün kentlerimizi şekillendirenlerin müteahhitler, inşaat firmaları ve beğenisine seslenilen zengin insanlar olduğunu söyleyen Doğan, "Gelir düzeyi düşük insanlar, daha az maliyetli TOKİ evlerinden ya da müteahhitlerin yaptıkları evlerden müşteri olarak yararlanabiliyor. Türkiye'de Mortgage sistemiyle ev sahibi olan geniş bir kesim var. Uzun vadede insanlar çok pahalı evler alıyor. Bu borçluluk büyük riskler içeren bir şey. Borçlu insan rahat hareket eden, özgürce seçimlerini yapabilen bireyler olmaktan çıkıyor. Toplumda daha ürkek, korkak, muhafazakar hale geliyorlar." diye açıkladı. Ev alamayan kesim ise sürekli artan yüksek kira bedellerine maruz kalıyor. 


MERSİN'DE Kİ KENTLEŞME 


Mersin'i tanımlayan özelliklerden birisi de düzensiz bir şekilde yapılaşmış olmasıdır. Zamanla şehre yayılan denetimsiz yapılar günümüze kadar şehrin düzensizliğini artırdı. Mersin'de ki düzensiz kentleşmeyi açıklayan Ali Ekber Doğan: "Net olarak şu söylenebilir, 80'ler de ve 90'lar da tamamen düzensiz ve denetimsiz kendiliğinden bir rant yağması ve bir yandan da göz yummalar biçiminde gelişen düzensiz kentleşme Mersin'i belirlemiştir. Turgut Özal'ın 1985'te imar hakkı ve imar affı vermesi her binanın ekstra iki kat çıkmasına neden odu. Ayrıca kentleşme, şehir plancılığı ilkelerine hiç uyulmadan bir yağma yapıldı. Bu yağma yüzünden Pozcu'dan Mezitli'ye kadar bütün sahil şeridi Çin Şeddi gibi örüldü. Kenti denizden ve denizden gelen rüzgarlardan mahrum bıraktı." diye anlattı. Mersin'de düzensiz ve plansız yapılaşmanın bir başka zararı olarak da alt yapı sorunu ortaya çıktı. Mersin'de ki alt yapı sorununun çözülemeyecek boyutlara ulaştığını söyleyen Halil Deveden ise, "Mersin kentimiz de nüfus patlaması yani göçler sonucunda; plansız, denetimsiz, alt yapışız ve estetikten uzak, insanca yaşamaya olanak vermeyen, mevcut dokuyu tahrip eden ve doğal değerlerin yok edildiği bir ortama sebep olmuştur." diye ifade etti. Mersin'de yakın bir zamana kadar, çoğunlukla Doğu ve Güneydoğu kökenli insanların yaşadığı Çay, Çilek Mahallerine kentsel dönüşüm planlandı. Limanla birlikte gelişen ve değerlendirilmek istenen bu bölge de yaşayan kiracı ve mülk sahiplerinin katılımı sağlanamadı. Gerçekleştirilemeyen kentsel dönüşümün altında yatan sebepleri anlatan Doğan:"Çay ve Çilek Mahallesi limanın art alanı ve liman bölgesi sürekli gelişiyor. 0 art alanda boş bir alan olsa yapılacak etkinlikler, konut bölgesi ya da lojistik yatırımlar çok karlı olabilecek. Bu karın elde edilebilmesi için de burada kentsel dönüşüm olması gerekiyor. Burada kentsel dönüşüm yapmayı planlayanları zengin edecek ve ekonomiyi canlı tutacaktı." diye konuştu. Ayrıca Doğan burada ki kültürel dokunun yok edilmeye çalışıldığını vurgulayarak, "Orada ki insanlar bu kentsel dönüşüme karşı çıktı, eylemler yaptı. Yapılmak istenen dönüşüm siyasi kaygılarla, dokuyu değiştirmek için ya da ortadan kaldırmak için plandı. İnsanlar, bizim hayat tarzımız ve oluşturduğumuz sosyal doku bozulmasın diye bir direniş sergilendi" diye sözlerine ekledi. 


BİRİNCİ SINIF TARIM ARAZİLERİ YERİNİ BETONARME BİNALARA BIRAKIYOR 


Mersin'de tarımla ilgili geleceğe yönelik iyi bir planlama olmadığından, yerleşim alanları ve tarım arazileri amaca yönelik doğru bir şekilde kullanılmıyor. Verimli tarım arazilerinin bilinçsizce yok edilmesi hakkında konuşan Halil Deveden: "Mersin ve yakın çevresinde bulunan narenciye bahçeleri ve seralar yerini çok katlı beton yığınlarına terk etmiştir. Yılda dört mevsim ürün alınabilen tarım toprakları hızlı bir şekilde yok olmaktadır." diye ifade etti. Narenciye bahçelerinin apartmanlara dönüştüğü Mersin'de diğer bir alan ise Mersin Üniversitesinin de içinde bulunduğu Çiftlikköy mahallesidir. Üniversitenin çevresinde hızla gelişen konut yapımı, Çiftlikköy'de bulunan verimli tarım arazilerinin zamanla yok olmasına sebep olmuştur. Tarım arazilerinin tahribi hakkında konuşan Çevre Mühendisliği öğretim üyesi Prof. Dr. Halil Kumbur: "Üniversitemizin çevresinde verimli tarım arazileri var. Zamanla bu alanlarda tarım yapan çiftçinin ürettiği ürünün para etmemesi ve ürünün aracılar tarafından daha çok kazanca dönüştürülmesi, çiftçide bir arayış oluşturdu. Çiftlikköy'de hiçbir yapılaşma yokken 8-10 sene içerisinde bölgede lObin civarında konut yapıldı. Buralar en önemli tarım arazileriydi. Mersin'de ki nüfus hareketleri fazla olduğu için konut ihtiyacı var. Belediyeler bu ihtiyacı karşılamak için imarlı araziler oluşturmak zorunda. Bunu yaparken de verimli tarım arazilerinin dışında daha çok verimsiz olan, hatta görüntüsü ve zemini daha uygun olan yerlerde konut ihtiyacı karşılanmalıdır." dedi. Parsel bazında yapılan dönüşümlerin kentsel dokuya fayda sağlamayacağını düşünen Deveden ise, "Dönüşümlerin ada veya mahalle ölçeğinde planlanarak öncelikle yaşlıların, çocukların güvenle dolaşabilecekleri, nefes alabilecekleri, denize kolaylıkla ulaşabilecekleri yürüme yolları, parklar ve oyun bahçeleri düzenlenmelidir" diye görüşlerini paylaştı. 

Foto altı 1: Mersin şehrinin birbirine bitişik yapılaşmaları ve kentin ortasından yükselip görüntüsünü bozan Metropol binası. 




Mersin Çukurova