Eğitim

Hasan Pulur: Emek Sineması yıkılmasın!

Milliyet Gazetesi yazarı Hasan Pulur, Emek Sineması'nın yıkılmamasını istedi... 

Yıkılsın mı, yıkılmasın mı? Şimdiki kavgamız bu... Emek Sineması...
Çoğunluğu sinema sanatçısı olanlar yıkılmasına karşı...
Bizde onlardanız, yıkılmasın, ama yenilensin, onarılsın.
Niye?
* * *
Mehmet Akif "yıkmak" için şöyle der:
"Yıkmak insanlara yapmak gibi kıymet mi verir,
Onu en çolpa herifler de emin ol becerir.
Hele sen gösteriver, işte budur kubbe diye,
İki ırgatla iner şimdi Süleymaniye...
Ama gel kaldıralım dendi mi heyhat o zaman,
Bir Süleyman daha lazım yeniden bir de Sinan."
* * *
Biz oldum olası yıkılmadan yana değiliz. "Daha iyisini yapacağız!" diyenlerin yaptıkları ucubeler ortada, mesela Beyazıt Meydanı...
Bu kadar laf etmeden önce şu Emek Sineması nedir, göreniniz olsa da bileniniz var mı?
Ansiklopediye bakalım, ne diyor:
"Beyoğlu'nun en eski sinemalarından biridir.
Yeşilçam Sokak'taki sinema; tarihi kimliği, barok ve rokoko bezeli duvarları, 875 kişilik salonu ve tarihi geçmişi ile farklılık göstermektedir.
Bugün yıkılıp İstiklal Caddesi'nde alışveriş merkezine dönüştürülmesi planlanan ve son yirmi yıldır İstanbul Film Festivali'ne ev sahipliği yapan sinema salonu, Türkiye Cumhuriyeti'nin en eski sinemalarından biridir, yaşamına 1924 yılında Melek adıyla başlamıştır. Perdenin her iki yanında yer alan, art nouveau tarzı melek figürlerinden ismini alan sinemanın ilk sahipleri, o dönem İpek ve Sümer sinemalarının da sahipleri olan, A. Saltiel ile H. Artidi'ydi. Daha sonra Emekli Sandığı'na geçen sinemayı 1958 yılına kadar İpekçi kardeşler işletmiştir. Bu tarihte Emekli Sandığı, sinemanın işletmeciliğini de alarak adını Emek olarak değiştirmiştir. .
1993 yılında ciddi bir restorasyondan geçen sinema, son olarak 2000 yılında koltuklarını, ses düzenini yenileyerek, yeni açılan modern sinemalarla yarışacak bir teknolojiye kavuşmuştur. Sahne ve tavanı süsleyen yaldızlı barok süslemeler, dolby digital ses düzeniyle birleşmiş durumdadır."
* * *
Evet, biz de bu sinemanın "Melek" denildiği günlerden beri seyircisiyizdir.
Orhan Duru'nun ruhu şad olsun, Ankara'dan İstanbul'a taşındıktan sonra her cumartesi buluşur, 12 matinesine sinemaya giderdik, en çok gittiğimiz de "Emek"ti. Kulakları çınlasın, sinema müdürü "Hikmet Bey" bize mutlaka "pasaj"da yer ayırırdı. Pasaj, lüks koltuklar ile birinci arasındaki koridordu; orada oturdun mu, ayaklarınızı rahatça uzatır, sıkışmazdınız.
* * *
Geçen gece televizyonda Uluslararası İstanbul Sinema Festivali'nin ödül töreni vardı, ödül almak için sahneye gelen herkes "Emek Sineması'nı kapatmayın!" diyordu.
* * *
Peki, yıkılmasın ama, ne yapılsın ki yıkıcılardan kurtulsun?
"Hamdi Bey Han"ı nasıl kurtulmuşsa, "Emek" de öyle kurtulur...
"Hamdi Bey Han" nerede diyeceksiniz?
Eğer Murat Şeker'in "Aşk geliyorum demez, ama gidiyorum der" filmini seyretmişseniz...
Film, Mahmutpaşa'daki "Hamdi Bey Han"ın yıkım öyküsü... Han odalarında değişik işler yapan esnaf, zanaatkâr vardır. Esnaf, hanı yıkacak olan müteahhidin bir kızı olduğunu öğrenir ve kızın peşine bir arkadaşlarının yakışıklı çapkın delikanlısını takar. Hikâyemiz zengin ağanın kızıyla, yoksul çobanın aşkı gibi biter. Ağanın kızı çobana âşık olur, han kurtulur, film mutlu sonla, evlilikle biter.
* * *
Elde böyle bir film varken, niye bundan istifade etmiyorlar, anlaşılır gibi değil!!!
Üstelik, insanın içini karartan, saçma sapan filmlerin yanında o da o kadar sevimli ki!
Başrollerini Tolgahan Sayışman, Bergüzar Korel, Zeki Alasya, Altan Erkekli, Yılmaz Gruda, Kemal İnci'nin oynadığı filmi görmeyenler görmeli, "Emek" Sineması kurtarılmalı.
* * *
Ufak bir de eleştirimiz var, her zaman beğendiğimiz Altan Erkekli, bu filmde hanın Ermeni asıllı kiracılardan biri...
İyi de İstanbul Ermenisinin Türkçesi Yahudi şivesine benzemez, "Miran Usta"nın adı da "Mihran" olmalı...
Hasan Pulur/Milliyet