Haydarpaşa Garı'nın dünü ve bugünü!
Haydarpaşa, hem ülkenin parçalanmasında bir başlangıç noktasıydı hem de bağımsızlık tarihimizde bir mihenk taşı... İstanbul'dan işgal güçleri çekilince Gar'da kurban kesilmesi de bundandı...
Haydarpaşa Garı’nın bugünü ve yarınını dünden bağımsız tartışmak hem anlamsız, hem de eksik olur. Çünkü Haydarpaşa, devlet demiryolları tarihiyle olduğu kadar bağımsızlık tarihimizle de bütünleşmiş. Bu yüzden değeri, sadece nostaljik veya sembolik değil. Birleşik Taşımacılık Sendikası Yönetim Kurulu Üyesi Ersin Albuz, “Demiryolu Ulaşımı ve Haydarpaşa’nın önemi”ni şöyle anlatıyor: “Kentleri kent yapan garlar, meydanlar, tarihi ve kültürel varlıklar ve limanlardır. Bunlar her ne amaçla yapılırsa yapılsın süreç içerisinde toplumla, yaşamla, mücadeleyle özdeşleşir. Toplumun bir parçası haline gelir. Bunlardan birisidir Haydarpaşa Garı. 19. yüzyılda tüm çabalar, Doğu’nun zenginliklerini batıya ve batının ürettiğini doğuya taşımak içindi. Bu çabaların kendi çağına damgasını vuran simgesel bir fenomendir Haydarpaşa Garı.” Doç. Dr. Yonca Erkan ise Haydarpaşa Garı’nın sadece Türkiye açısından değil, dünya için önem taşıyan bir geçmişi temsil ettiğini belirtiyor: ”20. Yüzyıl başında yeniden şekillenen dünyada, Avrupa ülkelerinin Asya’nın doğal kaynaklarına ve özellikle Hindistan’a ulaşma arzuları sonucu politik çekişmeler yaşanıyordu. Bunun altında yatan önemli sebeplerden biri de Anadolu ve Bağdat Demiryolları’nın inşasıydı. Osmanlı İmparatorluğu’nun son yıllarında önceleri İngiltere ve Fransa, daha sonra Almanya ile kurulan demiryolu işbirlikleri, dünya politikasının da belirleyicisi oldu.” İlk demiryolu İngilizler’in Sadece üretim ve ticari değil, siyasi boyutları da var Gar’ın... 1829 yılında İngiltere’de George Stephenson’ın icat ettiği buharlı lokomotifin demiryolunda kullanılmasından yalnızca 27 yıl sonra Anadolu toprakları , demiryolu ile tanıştı. İlk demiryolu 1856 yılında bir İngiliz şirketine verilen imtiyazla İzmir-Aydın arasında inşa edilmeye başlandı. Albuz, “Bu başlangıcı izleyen dönemde yabancı sermaye grupları ve devletler, demiryolu yapımı ve işletmesi hususunda imtiyaz elde etmek için kendi aralarında çetin mücadelelere girdiler. Bu mücadelelerde hangi ülkeler yoktu ki! Doğan Avcıoğlu, bu mücadeleleri ‘demiryolları tarihi Türkiye’nin emperyalist devletler tarafından parçalanıp yok edilme çabalarının tarihidir’ diyerek tanımlıyor” sözleriyle anlatıyor o dönemi. Haydarpaşa Garı, 19. Yüzyılın sonunda filizlenen Osmanlı-Alman ittifakının da simgesi. Hattın geçtiği bölgelerde Almanlara geniş imtiyazlar ve haklar verilmiş, gerekli para Deutsche Bank tarafından sağlanmış... 74 yıl taksit ödedik I. Dünya Savaşı sonrasında yabancı devletlerin işlettiği hatlar birleştirilmeye başlanmış... İstanbul’u işgal güçlerinin terk ettiği gün, Haydarpaşa’da kurban kesilmiş! 22 Nisan 1923’de ise Anadolu Bağdat Demiryolları Müdüriyet-i Umumiyesi olarak kurulan demiryollarının merkezi Haydarpaşa oldu. İstanbul- Ankara demiryolunun da içinde bulunduğu Anadolu hattının tümü, ancak 31 Aralık 1928 tarihinde satın alındı. 74 yıl içinde muayyen taksitlerle Deutsche Orient Bank’a, 241.992.420 İsviçre Frangı ödenmesi suretiyle Devlet Demiryolları şebekesine dahil edildi. Şimdiyse, ülkenin bağımsızlık tarihinde önemli bir yeri olan, demiryollarının merkezi Haydarpaşa’yı atıl hale getirip, bir süs objesi gibi kullanmanın yollarını tartışıyoruz... Bir demiryolu çalışanının bana fısıldayarak söylediği gibi: “Çok acıklı, çok...” HAYDARPAŞA’NIN TARİHİ YOLCULUĞU - Adını III. Selim’in sadrazamlarından Haydar Paşa’dan alan bölge, demiryolu yapılmadan önce geniş bir çayırlıktı. Özellikle yaz günleri halkın rağbet ettiği bir mesire yeri olan bu kırlık alan aynı zamanda sefere çıkan orduların da toplanma noktasıydı. - Anadolu - Bağdat demiryollarının yapımına karar verildiğinde başlangıç noktası olarak Haydarpaşa seçildi. Böylece milyonlarca insanın yolculuğunun başlangıç ya da bitiş noktası olan Haydarpaşa’nın kendi tarihi yolculuğu başladı. - Haydarpaşa’da ilk tren düdüğü Pendik hattının tamamlanarak hizmete açılmasından sonra, 22 Eylül 1872’de çaldı. - Haydarpaşa’nın önündeki dalgakıran 1899 yılında yapıldı. Dalgakıranın ortasındaki anıt 1902 yılında zamanın padişahı II.Abdülhamit’in tahta çıkışının 25’inci yılı nedeniyle mimar Vallury tarafından dikildi. - Haydarpaşa’ya yeni ve görkemli bir gar binası yapma fikri ilk trenin çalışmaya başlamasından yıllar sonra 20’inci yüzyılın başlarında gündeme geldi. Alman mimarlar Otto Ritter ve Helmuth Conu’nun projesi beğenilerek 30 Mayıs 1906 günü bugünkü Haydarpaşa Garı’nın inşaatı başladı. - Gar binası 19 Ağustos 1908 günü işletmeye açıldı. Ancak bazı eksikliklerinin tamamlanması 1 yıldan fazla sürdü ve binanın resmi açılışı 4 Kasım 1909 günü Sultan Reşat’ın (V.Mehmet) tahta çıkış yıldönümünde gerçekleşti. - Haydarpaşa’nın önüne ahşap kazıklar üzerine oturtulan yığma taştan iskele 1915-17 yılları arasında Mimar Vedat Tek tarafından inşa edildi. - Atatürk’ün Milli Mücadele’den sonra İstanbul’a ilk gelişi 1 Temmuz 1927’de Haydarpaşa’dan oldu. 1500 Haydarpaşa Garı’nın inşaatında çalışan İtalyan taş ustalarının sayısı. Gar Restoran’ın müdavimleri müşteri değil mekânın sahibi gibi. Gar restoranın müdavimleri sonu bekliyor Haydarpaşa Garı deyince akla gelen ilk mekanlardan biri de Gar Restoran. Müşteri kitlesinin yarısı yolcu. Ancak iş çıkışı burada demlenen, buluşan ciddi bir müdavim kitlesi de var. Haftanın üç günü canlı müzik yapılan, duvarlarında siyah-beyaz Türk filmleri oynatılan Gar Restoran, İstanbul’un en orijinal, en güzel manzaralı mekanlarından biri. Mesai bitiminde dolmaya başlayan restoranın çinili duvarlarını, tavan işlemelerini hayranlıkla seyrediyorum. Bu mekanı bu kadar özel yapan, müdavimleri. Herkesin yeri, saati, durduğu yer bile belli. Onlar için burası ikinci bir ev olmuş. Patrona hesap soracak kadar sahiplenmişler. İki yıl once vefat eden bir müdavimin fotoğrafı, altına “Şerefe” yazılarak masanının üzerine asılmış. Eski Fenerbahçeliler hatırlayacaktır; bir zamanların efsane futbolcusu “Sarı Naci” de her akşam Gar Restoran’a geliyor. İt kopuğa yer yok! Müdavimlerin isimlerinin yazıldığı şişeler özenle ayrılıyor. “Burada hır gür, asla olmadı, olamaz. İt kopukluk yapmaya kalkan dışlanır. Derbide bile olay çıkmaz” diyorlar. Müşteri değil, sahipleri gibiler. Aralarında emekli demiryolcular da var, Sultanhamam esnafı da, taa Çağlayan Adliyesi’nden gelenler de... Herkes birbirini tanıyor, gelmeyen olursa arayıp kontrol ediliyor. Restoranın kedisi “Duman” bile içeriye adım atmadan usul usul nöbet tutuyor... Peki yarın Haydarpaşa Garı sessizliğe gömülünce, tren düdükleri duyulmayınca, yolcular gidince neler hissedecekler, “Çok üzülüyoruz. Hele otel söylentileri bizi perişan etti. Neden mesela Demiryolu Akademisi yapılmıyor” Bir başkası, 2.5 yıllık süreçte kapalı kalacak hatların trafiği nasıl etkileyeceğini anlatıyor: “Günde 85 bin yolcu gelip gidiyor Haydarpaşa’ya. Bütün bu yolcuların trafiğe çıktığını düşünün. Vallahi cinayet bile işlenir! Vatandaşın, devlet büyüklerinin buraya sahip çıkmasını beklerdik.” Müdavimlerden biri can alıcı soruyu soruyor: “Tarihi kaldıracaklar, peki tek başına yeniliğin ne anlamı var” Milliyet/Mehveş Evin