Hazine arazileri yetmez, teşvik sistemi de değiştirilmeli!
Ekonomide son alınan kararların korona virüs gerekçesiyle gündelik olmamasını temenni eden üreticiler, “Hazine arazileri yetmez, destekleme ve teşvik sistemi de değiştirilmeli” çağrısında bulundu.
Dünya Gazetesi köşe yazarı Osman Şişko, bugünkü yazısında üreticilerin “Hazine arazileri yetmez, destekleme ve teşvik sistemi de değiştirilmeli” çağrısını kaleme aldı. İşte o yazı...
“TMO yurt dışından toplam 250 bin ton ekmeklik buğday alımı için bir dizi uluslararası ihale açtı” içerikli haberin yayıldığı günün hemen ertesinde geldi Tarım ve Orman Bakanı Ekrem Pakdemirli’nin açıklaması.
Aslında Bakan Pakdemirli, kendisinden önce Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yaptığı Ulusa Sesleniş konuşmasındaki; “Çiftçilerimiz ekilmemiş tek karış toprak bırakmayacaktır” şeklindeki sözlerini talimat olarak kabul ederek çalışmalarını hızlandırdı denebilir.
Hızlandırması da gerekiyordu. Hatta çok önceden gerekiyordu. Şöyle 10 yıl öncesinden…
Çünkü ne kadar teşvik verilirse verilsin, çiftçi ile pazar, yani üretici ile tüketici arasındaki ekonomik zincir üretici adına pek sağlıklı işlemediği için kelimenin tam anlamıyla; ekilebilecek toprakların önemli bir kısmı boş bırakılıyordu.
Bu arazilerin içinde kamuya, yani devlete ait olan miktar da en büyük parçayı teşkil ediyor.
Bunu anlama adına Bakan Pakdemirli’nin zor durumda kalan çiftçiler için yaptığı; “Hazineye ait tarım arazilerini kiraladığımız çiftçilerimizden nisan, mayıs ve haziran aylarına ait kira ödemelerini 6 ay süreyle erteledik. Bu uygulama yaklaşık 600 milyon metrekare alan üzerinde kiralama sözleşmesi düzenlediğimiz 51 bin çiftçimizi kapsıyor” şeklindeki açıklaması hazine arazilerinin devasa büyüklüğü hakkında bir bilgi veriyor. Bunlar kiralananlar. Ama o veya bu nedenle Bafra, Çarşamba, Konya, Bayburt gibi ovalarda bile boş bırakılıp kiralanmayanların bunların 4-5 katı büyüklüğünde olduğu da bir gerçek.
Yeri gelmişken, çiftçilerden “Bizi yabana muhtaç etme” denilerek gelen kira ödemelerinin 6 ay ertelenmesi kararının, bu süreçte tümden kaldırılmasının da daha doğru ve teşvik edici bir yaklaşım olabileceğini buradan da hatırlatmak lazım.
Başta buğday olmak üzere Sayın Bakan’ın “İlk etapta 9 milyon 700 bin metrekare alanda ekim yapılacak” diyerek açıkladığı baklagiller, yağlı tohumlar ve yem bitkileri gibi stratejik ürünlerimizin ekilmesinin teşvik edilmesi kaçınılmaz bir durumdu.
Ancak, bu durumun istenilen ve hedeflenen sonuçlara varabilmesi için ülkenin tamamındaki hazine arazilerinin verimli ve kaliteli üretim yapma koşulu ile çiftçilere bir dönem, bir yıl değil, en az 4-5 yıl tamamen bedelsiz tahsis edilmesi en doğrusu değil midir?
Verim ve kaliteyi artırarak yapılacak üretim Türkiye’nin ithalatından “tarım ürünleri” kısmının çok çabuk çıkmasını sağlar. Bunun için de tarımda devlet destekleri tamamen ürüne verilmelidir.
Ekmeği çok tüketen bir ülke olarak en başta buğdayın artmasını sağlayacak destelemeler, tarımsal ürünler içinden de ülkemize en fazla dövizi kazandıran fındığı da ihmal etmeden yapılmalıdır.
Son yılların ortalaması ile yılda 300 bin ton iç fındık ihracatı ile kazanılan 2 milyar dolara yakın dövizin, 2023 hedefinde 500 bin tonun üzerinde iç ve 4 milyar dolarlık seviye çıkması için 2009’dan beri uygulanan alan bazlı desteğin artık, direk olarak ürüne verilmesi kaçınılmaz hale gelmiştir. Çünkü araziye verilerek üreticiye, “üretsen de alıyorsun, üretmesen de” diye hibe edilen desteklemeler, bahçelerin verim ve kalitesinin artmasına maalesef beklenen katkıyı yapmamıştır.
Onun için son alınan kararların korona virüs gerekçesiyle gündelik olmamasını temenni ederken, “Hazine arazileri yetmez, destekleme ve teşvik sistemi de değiştirilmeli” çağrısı üreticilerin önceliğidir.
Hazine arazileri tarıma kazandırılacak!