Hile nedeniyle tapu iptali davası!
Tapu satışında bir hilenin yapılmış olması durumunda, tapu iptali için dava açılabiliyor. Peki, hile nedeniyle tapu iptali davası nasıl açılır, nerede açılır? İşte Hile nedeniyle tapu iptali davası örneği...
Hile nedeniyle tapu iptali davası!
Vekil, vekil edenin yararına ve onun iradesine uygun olarak hareket etme, onun zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekaletin nasıl yerine getirileceği yönünde sözleşmede aksine hüküm bulunmasa veya işlem de temsil yetkisinin sınırları içinde kalınsa bile vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur.
Malik tarafndan bir taşınmazn satışında, vekilin dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şekilde yetkili kılınması, onun dürüstlük kuralını sadakat ve özen borcunu göz ardı ederek bakasına satış yapma hakkını vermez.
Hile nedeniyle tapu iptali davası örneği..
HD.01.1974/003961
Taraflar arasındaki davada:
Davacılar, iki parça taşınmazın satışı için davalı İ.K.'ye verilen 1956 tarihli vekaletnameye istinaden 13 yıl sonra vekaleti kötüye kullanıp karısı davalı R.'ye 9 parça taşınmazların kötü niyetli satış yaptığını, bu satışlar dolayısiyle R.'ye intikal eden payların tapularının iptalini istemişlerdir.
Davalılar, davanın reddine karar verilmesini savunmuşlardır.
Mahkemece, vekilin vekaleti kötüye kullanması tazminat isteğine esas olur gerekçesiyle davanın reddine dair verilen kararı davacılar vekili süresinde temyiz etmekle bittetkik gereği düşünüldü:
Davacılar, davalılardan İ.'ye paydaş oldukları taşınmazlardaki paylarını satmak üzere vekalet vermişlerdir. Vekil olan İ., değer tutarları 12 bin lira olan dava konusu taşınmazları karısı bulunan öteki davalıya 270 lira bedel göstermek suretiyle devir ve temlik etmiştir.
Karı - koca olan davalıların bu olayda birlikte hareket ettikleri iş ve elbirliği yapmak davacıları bilerek ve isteyerek zarara soktukları tartışmayı zorunlu kılmayacak derecede açıktır.
Davalılar, aralarındaki yakınlıktan ve birlikte hareket etmelerinden ötürü davacıların uğradıkları zararı ortaklaşa ve zincirleme olarak ödemek durumundadırlar.
Zararın ödenmesi, önce şeyin geri verilmesi, bu olanak yoksa şeyin bedelinin hüküm altına alınması suretiyle olur. Olayda taşınmazların aynen geri verilmesi imkanı bulunduğuna göre, davacıların bedel istemekte serbest oldukları gerekçesiyle davanın reddedilmesi doğru değildir.
Kaldı ki; olayın bir başka açıdan incelenmesi takdirinde aynı sonuca varılması da mümkündür. Şöyle ki:
Davacılar, davalı İ.'ye taşınmazlarını?yalnız satmak üzere vekalet vermişlerdir.
Davalı İ. ise, 12 bin lira değerindeki taşınmazları karısı öteki davalıya satış yapmış gibi devretmek suretiyle gerçekten bağışlama niteliği üstün olan bir işlem yapmıştır. Davalı İ.'nin gerçek amacı bağışlama olduğuna, bağış yetkisi bulunmadığına göre temlik işleminin geçerli sayılması olanağı yoktur.
Sonuç : Bu düşüncelerle davanın kabulü gerekli, reddedilmesi yolsuz olduğundan hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA), peşin harcın iadesine 28/05/1974 gününde oybirliğiyle karar verildi.