İlk Boğaz köprümüzü Leonardo Da Vinci yapacaktı!
Bugün sıradışı gördüğümüz pek çok projenin aslında asırlar önce düşünüldüğünü hatta bazılarının hayata geçirilmeye çalışıldığını söylersek şaşırmayın. Araştırmacı Turan Şahinin Osmanlının Çılgın Projeleri kitabı, atalarımızın ne kadar çılgın olduğunu
Size Başbakan Erdoğan’ın aylar önce açıkladığı ‘Çılgın Kanal Projesi’nin bir benzerinin Osmanlı İmparatorluğu döneminde de düşünüldüğünü ancak hayata geçirilemediğini ya da iki yıl içinde hizmete açılacak olan ve Boğaz’ın iki yakasını denizaltından birleştirecek olan Marmaray Tüp Geçit projesinin benzerinin Osmanlı Padişahı Abdülhamit döneminde planlandığını söylersek ne dersiniz ‘Böyle bir şey mümkün değil’ demeyin çünkü günümüzde bizi heyecanlandıran pek çok projenin temelleri Osmanlı döneminde atılmış! Nereden mi biliyoruz Araştırmacı Turan Şahin’in Cumhurbaşkanlığı Arşivleri’nde yıllarca araştırma yaptığı ve kitap haline getirdiği Osmanlı’nın Çılgın Projeleri kitabından. Boğazda yapılacak tüp geçitten, Haliç ve Boğaz’a yapılacak köprülere, Marmara’yı Karadeniz’e bağlayacak su kanallarından çeşitli zaferlerin anısını yaşatacak abidelere kadar çok sayıda eser ve proje, Osmanlı belgelerine dayanarak görsel zenginlikle yer alıyor. İlk kez yayınlanan belgeler ve proje görsellerinin de yer aldığı çalışma Yitik Hazine Yayınları tarafından geçtiğimiz günlerde kitapçıların raflarındaki yerini aldı. SULTAN SÜLEYMAN VE ABDÜLHAMİT Osmanlı Devleti’nin tarih sahnesine çıktığı yıllarda yaşadığı coğrafyaya ve dini inanışına göre tebaası arasında bulunan sanatçılardan gücünü simgeleyen eserler talep ettiklerini belirten Şahin, peşpeşe gelen devasa proje ve yeniliklerin bir süre sonra Osmanlı vatandaşları için sıradan bir olay haline geldiğini söylüyor: “Telgraf altın çağını bu topraklarda yaşamış, telefon icadından kısa bir süre sonra Osmanlı tüccarlarının bir parçası olmuştur. Zor iklim şartlarına rağmen Don Nehri ile Volga Nehri’ni birleştirmeye cesaret edecek kadar gözü kara olan toplumu harekete geçiren itici güç ulaşılamazı sıradanlaştırma kabiliyetidir. Bu özelliğini Osmanlı, kötü günler geçirdiği döneminde bile kaybetmemiştir. Dersaadet hala büyük rüyaların görüldüğü bir başkenttir. Kıta Avrupası’nın ilk metrosunun Beyoğlu’ndaki varlığı bu motivasyonunun son ana kadar korunduğunun ispatıdır”. Sanılanın aksine İstanbul’u Fatih Sultan Mehmet’in değil Kanuni Sultan Süleyman’ın eşsiz eserlerle donattığını söyleyen Şahin’e göre, Kanuni’yi II. Abdülhamit takip ediyor: “Süleymaniye büyüklüğüyle Sultan Süleyman’ın şahsını ve onun bayraklaştırdığı değerlerin gücünü ifade eder. Yapıldığı yıllarda İstanbul’u ziyaret eden yazar Dersschwan, Süleymaniye Külliyesi’nin Bratislava ve Belgrad şehir merkezinden büyük olduğundan eserinde bahseder. Yani Süleymaniye yapılırken cami ve çevresindeki yapılar topluluğuyla Avrupa’daki birçok şehirden büyük olması hedeflenmiştir. II.Abdulhamit dönemindeyse kışla, çeşme, hastane, okul, hükümet binası, saat kulelerinin yapımı artmıştır. Bu dönemde inşa edilen Sirkeci Garı, Avrupa’dan gelen yolcuları bir şark havası içinde karşılarken, Haydarpaşa Garı Asya’dan gelen yolculara İstanbul ve Osmanlı’nın Avrupai yüzünü gösteriyordu. Böylece Osmanlı başkentinin Doğu’yla Batı’nın kesiştiği nokta olduğu romantizmini vurgulamış oldu.” Da Vinci’nin 511 yıllık Haliç Köprüsü projesi II. Bayezit, 1503 yılında Haliç’e bir köprü yaptırmaya karar verir. İlk teklif ünlü ressam Leonardo Da Vinci’den gelir. Vinci, Haliç üzerinden Pera’yı İstanbul’a bağlayan 240 metro boyunda tek bir kemer köprü projesi geliştirir. Padişaha gönderdiği proje teklifinin yer aldığı mektup dört ay sonra Sultan Beyazıt’a sunulur. Mektupta sadece Haliç Köprüsü yoktur. Da Vinci, rüzgarla çalışan yeni bir değirmen, gemilerdeki suyu çekmek için dolap, Galata’da bir köprü ve istenirse Anadolu’ya uzanan bir Boğaz köprüsü teklifinde bulunur. Fakat İkinci Bayezit, projenin boyutlarından telaşa kapılır ve asla hayata geçirmez. Fakat gelin görün ki Da Vinci’nin yüzlerce yıl önce gerçekleştirmek istediği projeye Recep Tayyip Erdoğan sahip çıktı. Sütlüce ile Eyüp arasında yapılması düşünülen proje tamamlandığında, Da Vinci tarafından 511 yıl önce çizilen köprü Haliç’te hayat bulacak ve Sultan Beyazıt’ın 5 asırlık rüyası gerçekleşecek. Kanuni’nin Don ile Volga arasındaki köprü hayali 1552 yılında Kazan Hanlığı Hazar Denizi kıyılarına ulaşınca Kanuni Sultan Süleyman, Rusya’nın bu yayılımcı politikasının önüne geçmek için Don ve Volga nehirleri arasına bir kanal açıp Hazar Denizi’ne ulaşmak istiyordu. Kanalın açılması Rusya’nın Karadeniz’e inmesini önleyecek, İran’a ve Orta Asya’ya yapılan seferlerde gerekli askeri ikmal deniz yoluyla yapılacaktı. 1569 yılında kanal için gerekli hafriyat İstanbul’da hazırlandı ve kanalın üçte biri kazıldı. Çıkan karışıklık sonucunda yapımına ara verilen kanal 1952 yılında Rusya’nın Osmanlı mühendislerinin belirledikleri noktaları kazmaya devam ederek bugünkü 45 metre uzunluğundaki Don-Volga Kanalı’nı inşa etti. Karadeniz ile Haliç 31 kilometrelik kanalla birleşecekti Kanal projesi deyince pek çoğumuzun aklına Başbakan Erdoğan’ın açıkladığı Çatalca ve Silivri’nin batısında Karadeniz’den Marmara’ya açılabilecek 45-50 kilometre uzunluğundaki kanal projesi geliyor. Bu ‘çılgın proje’nin benzeri 350 yıl önce Kanuni Sultan Süleyman tarafından düşünüldü. Ancak güzergah Karadeniz’i Kağıthane Deresi üzerinden Haliç’e bağlamak üzerineydi. Bu projenin hedefi Haliç’te var olan kayık yoğunluğunun ve ticaretin merkezinin başka noktalara kaydırılmasıydı. Aynı zamanda Karadeniz’den Marmara’ya aktarılacak gemilerin kontrolünün sağlanması amacını da güden proje 31 kilometreye varan bir kanal yapımını öngörüyordu. Star