İmar plan değişiklikleri halk onayına sunulmalı mı?
İmar plan değişiklikleri kimi zaman yerinde yapılmayıp kentleri yaşanmaz beton yığınları haline getirmektedir. Gayrimenkul Hukuku Uzmanı Avukat Kadir Kurtuluş konuyla ilgili detayları anlatıyor:
İmar plan değişiklikleri kimi zaman yerinde yapılmayıp kentleri yaşanmaz beton yığınları haline getirmekle beraber kimi zaman da bölgenin ihtiyaçlarına cevap vermek açısından kaçınılmaz olmaktadır. Esasında bu değişiklikleri yapan belediyelerin inisiyatifleri nerde başlamalı ve nerede bitmeli sorusu önemlidir. Zira bu nedenle son yıllarda, özellikle kentsel dönüşüm sürecinin hızlanmasıyla beraber Çevre ve Şehircilik Bakanlığı duruma kısmen de olsa el atmıştır. Böyle tek bir makamdan yönetilen plan değişiklikleri tabiki daha düzenli olacaktır zira binlerce belediyenin her birine bu konuda uzmanlar almaktan ve ehil olmalarını beklemektense tek elden yürümesi daha avantajlı olabilir. Şu an böyle bir düzen bulunmamaktadır.
İmar plan değişiklikleriyle otopark olan yerler konuta, parklar kimi zaman otoparka, eğitim alanına ya da ihtiyaca göre ticari veya konut alanına çevrilebilir. Bu liste daha da uzayabilir. Burada Belediyeler ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığının yetkileri, karar mekanizmasını oluşturur. 28.05.2015 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 3194 sayılı İmar Kanununda değişiklik yapılmasına dair bir kanun teklifi verilmiş ve bu teklifte imar planlarında yapılacak değişikliklerin o bölgede yaşayan vatandaşın onayına sunulması talep edilmiştir. Bu kanun değişikliği teklifinde yer alan gerekçede; “Geçerli imar planlarında yeşil alan (aktif yeşil alan, pasif yeşil alan, park, oyun alanı, rekreasyon alanı, toplanma alanı, çocuk oyun alanı, suni göletler, göletler, spor tesis alanları, deprem toplanma alanları, meralar, doğal sit alanları, milli parklar vb.) olarak geçen alanlarla ilgili plan tadilatı yapılması konusunda bölge halkının görüşünün alınması ve bu alanların yok edilmesinin önlenmesi hedeflenmektedir. “ denilmiştir.
Daha önceki yazılarımda da belirttiğim gibi kentli hakkı önemli bir haktır ve mülkiyet hakkının kutsallığı kentli hakkına sıra geldiği zaman esnetilmelidir. Fakat yapılan bu kanun teklifi farklı reaksiyonlara ve siyasi yaklaşımları kentin gerçeklerinin üstünde tutulabileceği için yeterli bir çözüm olmayacağı kanaatindeyim. Kaldı ki bu durum hızla gelişen bir bölgede yapılması zorunlu imar plan değişikliklerinin ihtiyaçlara zamanında cevap verememesine hatta o bölgenin ihtiyaçlarının hiç çözülmemesine neden olabilecektir.
Kentsel Dönüşüm sürecinin en zorladığı nokta; mülkiyet hakkının kutsallığı, gayrimenkule ilişkin sözleşmelerin zorluğu ve şekil şartlarıdır. Bu hukuki engeller sonucunda, risk altında yer alan bölgelerdeki dönüşüm süreci bile ilerlemezken, idarenin önüne böyle bir engel koymak işleri daha da içinden çıkılmaz bir hale getirerek, kayıplara neden olabilir.
Yalnız imar plan değişiklikleri belli bölgelerde, belli büyüklükteki alanlarla alakalı ve o bölgede yaşayan toplumla özdeşleşmiş tarihi yapıya sahip yerler için sınırlı sayıda uygulama yapılması mümkündür.