İnşaat işçileri Şantiye Gazetesi çıkardı!
İnşaat işçileri kendi gazetelerini çıkardı. Şantiye Gazetesi ‘işçilerin harcını kardığı’ bir gazete olarak dün ilk kez basıldı.
İşçiler, ya iş cinayeti ile ya uğradıkları bir haksızlık ya da yaptıkları grev ile gündemimize girebiliyor, sesini duyurabiliyor ancak. İşçilerin sorunları ise, ancak dışarıdan bir göz ile ifade edilebiliyor. Ama Şantiye Gazetesi işçilerin kendi kalemlerinden sorunlarını, uğradıkları haksızlıkları, bunlar karşısındaki direnişi yansıtıyor. Şantiye Gazetesi, yazarından editöryasına kadar tüm kadrosu inşaat işçilerinden ve sendika yöneticilerinden oluşan bir gazete. İnşaat İşçileri Sendikası (İnşaat İş) tarafından çıkarılan gazete, ilk sayısını 10 Ekim Ankara Katliamı’ndan önce çıkardı. Ancak katliamda 6 sendika yöneticisi ve üyesi hayatını kaybettiği için yayının ikinci sayısını çıkaramadı. Uzun bir aradan sonra 2 ayda bir çıkarılan gazetenin ilk sayısı dün çıktı. Bu vesile ile gazetenin kimi emekçileri ile şantiyelerdeki işleri arasında sohbet etme fırsatı bulduk.
Üç şantiyeden başlayacak
İnşaat İş üyesi olan Yunus Özgür de, gazetenin emekçileri arasında yer alıyor. Şantiye Gazetesi’nin inşaat işçilerinin maddi katkılarıyla yayınlandığını dile getiren Özgür, “Biz sadece onun gazete haline gelmesi sürecindeki teknik boyutunda yer aldık. Çünkü işçilerden gelen tüm yazılar yer aldı içerisinde. Bu anlamıyla sendikanın işçilerle birlikte tüm harcını kardığı bir gazete” diyor. Özgür, gazetenin ilk sayısının 10 Ekim Ankara Katliamı’nda yaşamını yitiren arkadaşları tarafından çıkarıldığını söylüyor ve ekliyor: “Patlamadan sonra birçok kez gündeme geldi ama kimi nedenlerle erteledik. Son süreçte böyle bir gazetenin çıkartılması hem Ankara’da kaybettiğimiz arkadaşların başlattığı bir şeyi devam ettirmek hem de inşaat işçilerinin sesi soluğu olması anlamında bizim için önemli bir yerde duruyordu.”
Gazetenin dağıtımı için ise üç büyük şantiye seçtiklerini kaydeden Özgür, bunun yanı sıra gazeteyi sokaklarda dağıtacaklarını ve farklı kentlerdeki üyelerine de posta yolu ile ulaştırılacağını ifade ediyor.
‘Çıkış yolunu da göstereceğiz’
Mermer ustası ve İnşaat İş Genel Başkanı Mustafa Adnan Akyol da, şantiyede süren çalışması sırasında koşullarını zorlayarak, bizimle sohbet ediyor. Akyol, gazetenin sadece inşaat işçilerinin değil, sorunlarını ve direniş hikayesini ulaştıran tüm işçilerin yazısına yer vereceğini söylüyor. “Bu ülkede çalışan bütün emekçilerin problemleri aslında aynı” diyen Akyol, gazetede imkanları doğrultusunda bütün işçilere yer vereceklerini dile getiriyor. Akyol, basının işçilerin sorunlarını yeterince işleyemediğini dile getirirken, “Gerçekten işçilerin sorunlarını bilmiyorlar. Bunları ancak biz anlatabiliriz. Ne bir akademisyen, ne bir yazar, ne bir çizer bir işçi kadar anlatamaz. Biz kendi gazetemizde işçilere problemlerini anlatmaktan çok, çıkış yolunu da göstereceğiz. Bizim gösterdiğimiz çıkış yolu çoğu insanın aklına yatmıyor veya uzak duruyorlar. Çünkü bizim kavgadan başka şansımız yok” ifadelerine yer veriyor.
Hepsinin başı taşeronluk!
İşçilerin yaşadıkları sorunlara da değinen Akyol, sözlerine şöyle devam ediyor: “Özellikle gurbetçi işçilere taşeronlar tarafından verilen barınma yerleri içler acısıdır. Bir insanın kalamayacağı yerlerde kalıyorlar. İş güvenliğinden bahsetmeme bile gerek yok. İş cinayetleri, yaralanmalar, meslek hastalıkları saymakla bitmez. Ücret ödemeleri, sigortalar. 5 bin gün çalışan inşaat işçisi emekli olamaz. Çünkü o kadar sigortası yatırılmaz. Hem vergi kaçırırlar hem de işçilerin geleceğini çalarlar. Benim geleceğimi çalıyorlar. Taşeronluk sisteminden bahsetmeye gerek bile yok. Çünkü bütün bunların müsebbibi budur. Bu sorunlar neredeyse yaşadıklarımızın yarısı gibi.”İşçilere çağrıda bulunan Akyol, “İnşaat işçilerinin sendikalarından başka hiç kimseleri yok. Sendikalarına sahip çıksınlar, haklarına sahip çıksınlar” diyor.
İşçi yazar da oldu politika da yaptı
Tüm sendika yöneticisi ve üyelerinde olduğu gibi Şantiye Gazetesi’nin kadrosunun da tamamen inşaat işçilerinden oluştuğuna işaret ediyor sendikanın Örgütlenme Sekreteri Kadir Kurt. “Mesela teknik konularda da mizanpaj, baskı vesaire her ne kadar yeterli olamasak dahi buna özel bir önem göstererek, ‘Kendimiz yapalım, inşaat işçisi yapsın’ diye düşündüğümüz için başka kimseyi dahil etmedik” diyen Kurt, “Bu yüzden inşaat işçisi hem yazar oldu, hem politika yaptı ya da bir edebi öykü, şiir yazması için zorladık. İnşaat işçisine kendi gücünü göstermek için böyle düşündük. Yazı yazmak da, karikatür çizmek de, öykü yazmak da çok uzak değil bize” diye belirtiyor.
Gazete onların mirası
Gazetenin ilk kadrosunda yer alan 6 sendika yöneticisinin Ankara Katliamı’nda yaşamını yitirmesine ilişkin de konuşan Akyol, kaybettikleri arkadaşlarına ilişkin şunları sölüyor: “Ankara Katliamı’nda kaybettiğimiz arkadaşlarımızın mirası bu gazete ama sadece bu değil. Sendika da onların mirasi. Çok fazla emekleri var, İnşaat İş’in bu hale gelmesinde. Özellikle Serdar Ben arkadaşın… Sadece bu gazete ile değil tabi. Sendika var olduğu sürece onlar yaşayacaklar. Sendika var olamasa da onlar yaşayacaklar. Çünkü onlar bizim şehitlerimiz. Onlara sahip çıkmak, sadece sendikada ya da gazetede isimlerinin geçmesi ile değil. Her yerde işçi sınıfını örgütlüyerek, sokağa çıkarak sahip çıkacağız. Hiçbir şeyden geri adım atmadan, OHAL şartlarında yaptığımız işgal eylemleri bunun göstergeleridir.”
Rezidanslar yapıyorsak…
Gazeteye yazan inşaat işçilerinden Mert Bagav, inşaat işçilerinin yaşadığı sorunları ifade etmesi açısından gazetenin olumlu bir adım olduğu yorumunu yapıyor. İşçilere gazeteyi sahiplenme çağrısı yapan Bagav, şunları söylüyor: “Ötekileştirilen, sorunları olan biz işçilerin sorunlarını sahiplenen bir gazete var. Biz inşaat işçilerinin de gazetemizi yazılarla beslemesi gerekir. Benim yazım bu şekilde oldu. Kötü koşullarda çalışıyorduk. Tarihte de var. Mesela Rusya’da Prava vardı, biraz da ona benzetiyorum ve onun gibi olsun istiyorum.
Emeklerimizle ne gökdelenleri ne rezindansları yaptığımızı biliyoruz. Bunun için de biz işçiler gücümüzü topladığımızda gazetemize sahip çıktığımız zaman bazı şeyleri değiştireceğimize inanıyoruz. Çünkü bu kadar kölece yaşamaya zorlanan bir kesim sorunlara karşı sessiz kalmayacaktır.”
Demokrasi