Sektörel

IPCC: İklim değişikliği nedeni sera gazı emisyonu!

İklim değişikliğiyle ilgili en yetkin kurum olan BM - IPCC’ nin hazırladığı rapora göre, iklim değişikliğinin başlıca nedeni, yüzde 95 oranında insan kaynaklı sera gazı emisyonu...

Sürdürülebilir Üretim ve Tüketim Derneği Başkanı ve Adnan Menderes Üniversitesi Nazilli İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Etem Karakaya, geçtiğimiz günlerde açıklanan BM Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC), 5. Değerlendirme Raporu’nda giderek dünyayı tehdit eden iklim değişikliği ile mücadele kapsamında "yenilenebilir enerji, nükleer ve karbon tutma ve yakalama teknolojisi ile çalışan fosil yakıt temelli santrallere yönelik yatırımın üç kat artırılması gerektiğinin" vurgulandığını kaydetti.


İklim değişikliğinin nedenleri, etkileri ve çözüm yollarının binlerce uluslararası nitelikte akademisyen tarafından tartışıldığı ve her 6 yılda bir konuyla ilgili raporların hazırlandığı BM-IPCC, kısa süre önce açıkladığı 5. Değerlendirme Raporu’nda çarpıcı sonuçları gözler önüne serdi. 


İklim değişikliğiyle ilgili en yetkin bilimsel otorite olarak kabul edilen IPCC’nin hazırladığı rapora göre iklim değişikliğinin başlıca nedeni, yüzde 95 oranında insan kaynaklı sera gazı emisyonu…  


Raporun sonuçlarına göre, yaşanabilir bir gelecek için şimdiden yaklaşık 1 santigrat dereceye ulaşan yerkürenin sıcaklık artışının azami 2 santigrat derece seviyesinin altında kalmasını sağlamak ve ülkelerin sera gazı emisyonlarının azaltılması konusunda acil önlemler alması gerekiyor.


Konuyla ilgili açıklama yapan Prof. Dr. Etem Karakaya, hazırlanan son raporun iklim değişikliği ile mücadele için zamanın daraldığını gösterdiğini belirterek, 


“Yerkürenin ısınmasına yol açan sera gazı emisyonları artışı son 10 yılda yıllık ortalama yüzde 2,2 seviyelerine ulaştı ki bu rakam 1970-2000 dönemi artışın neredeyse iki katı daha hızlı yükselmesi anlamına geliyor. Eğer dünyanın şuan ki fosil yakıt kullanımı devam ederse küresel ısınma için eşik olan 2 santrigrat derecenin altında kalmak mümkün olamayacak. Bu nedenle, her ülke elini taşın altına koyarak, sera gazı emisyonlarını azaltma yoluna gitmeli. Yoksa gelecek dönemde dünyada iklim savaşlarının başlayacağına dair endişeler artmakta” dedi.


Özellikle tarihsel sorumluluk açısından dünya genelinde en fazla sera gazı emisyonu salmış ülke olan ABD ve bugün en fazla sera gazı salan Çin’in de pozitife dönüşen tutumuyla daha önemli adımlar atılacağını vurgulayan Prof. Dr. Etem Karakaya, IPCC 5. Değerlendirme Raporu'nun küresel sıcaklık artışını belirtilen bu derecenin altında tutabilmek için 2050 yılına gelindiğinde dünya sera gazı emisyonlarının, 2010 yılındaki seviyelerin yüzde 40 ila 70 altına indirilmesi gerektiğine dikkati çekti. 


-Çözüm verimli enerji kullanımı, yenilenebilir enerji ve nükleerde-


Son IPCC raporunun özellikle çözüm noktasında neler yapılması gerektiğini net bir şekilde açıkladığını ve BM çatısı altında 2015 yılında gerçekleşecek Paris İklim Zirvesi’nde bu raporun sonuçlarının esas alınacağını belirten Prof. Dr. Karakaya, Türkiye’nin de bu zirvede sorumluluk alması gerektiğini belirtti. 


Prof. Dr. Etem Karakaya, “IPCC çözüm olarak yenilenebilir enerji, nükleer ve karbon tutma ve yakalama teknolojisi ile çalışan fosil yakıt temelli santrallere yönelik yatırımın üç katı artırılması gerektiğini söylemekte” dedi.


Sera gazı emisyonlarıyla ilgili daha önce imzalanan Kyoto Protokolü’nün 2012’de süresinin bittiğini anımsatan Prof. Dr. Karakaya, dünyanın Kyoto Protokolü’nü gerektiği kadar değerlendiremediğini, 2015’te düzenlenecek Paris İklim Zirvesi’nde ülkelerin iklim değişikliği konusunda bundan böyle daha etkin rol oynayacaklarını düşündüğü dile getirdi.


“Tüm dünyanın yenilenebilir ve temiz enerji teknolojilerine geçip, enerji verimliliğinde ciddi ilerleme kaydetmeleri gerekiyor. Kömür konusunda çok olumsuz görüş bildiren IPCC, yüzde 50 daha az sera gazı salan doğal gazı ise 'geçiş dönemi' alternatifi olarak görmekte” diyen Prof. Dr. Karakaya, yenilenebilir enerji potansiyelinden azami derecede faydalanmak gerektiğini, ancak rüzgar, güneş, biyokütle ve su kaynakları gibi alternatiflerin de artan enerji talebini karşılamada yeterli olamayacağının altını çizdi. 


Karakaya, şöyle devam etti:


“Tüm bunlara ilave olarak nükleer enerji seçeneği de var. Son IPCC Raporu ilk defa nükleer enerji seçeneğini de çözüm açısından belirtmiştir. Bilindiği gibi nükleer enerjide sera gazı emisyonu nerdeyse sıfır. Ülkemizde de bu konuda kapasitenin artırılması ve neler yapılabileceğinin tartışılması şart. Sürdürülebilir Üretim ve Tüketim Derneği olarak Nisan ayında düzenlediğimiz ve bu konuların oldukça verimli bir atmosferde tartışıldığı İstanbul Karbon Zirvesi’nden sonra, Nükleer Mühendisler Derneği ile Mayıs sonunda Nükleer Santraller Zirvesi gerçekleştiriyoruz. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanımız Sayın Taner Yıldız’ın da katılacağı bu Zirve’de nükleer enerji uluslararası ve ulusal uzmanlar tarafından tüm yönleri ile konuşulacak. Temiz elektrik üretiminde çözüm olabilecek nükleer enerjinin atık ve kaza riski sorunları ciddi konulardır. Kamuoyunda bazı kesimlerce endişeye neden olan nükleerin alternatif enerji kaynağı olarak masaya yatırılması gerekmektedir.”