24 / 12 / 2024

İpekyol Fabrikası'nda Twist ve Machka için de üretim yapılıyor!

İpekyol Fabrikası'nda Twist ve Machka için de üretim yapılıyor!

Dünyada en çok değer verilen mimarlık ödüllerinden biri olan Ağa Han'ı alan, Emre Arolat imzalı İpekyol'un Edirne'deki tekstil fabrikasını gezdik



Tasarım ödüllü İpekyol Fabrikası

Bu fabrika Arolat'ın 'İyi tasarım, dünyadaki haksızlıkları ortadan kaldıramasa bile, ışık yakabilir' tezini doğruluyordu.

Dünyanın en prestijli mimarlık ödüllerinden biri olan ve üç yılda bir verilen Ağa Han Mimarlık Ödülü'nü bu yıl, İpekyol Tekstil Fabrikası ile Emre Arolat aldı. Çalışanların refahı ile işverenin üretim hedeflerinin mekana entegrasyonunda, mimar ve işverenin başarılı işbirliğine iyi bir örnek teşkil etmesi, yönetim ve üretim alanlarını aynı çatı altında buluşturan ve dünyadaki endüstri yapılarının pek çoğunda rastlanan hiyerarşik düzenleme ve kötü yaşam koşullarından uzak duran mimari çözümlemesiyle 11. Ağa Han Mimarlık Ödülü'nü almaya hak kazanan bu fabrikayı gezip görmek, üretimin nasıl yapıldığını gözlemlemek bana farz olmuştu. Zira Ağa Han ödülü ilk kez ticari bir işletmeye veriliyordu.

Adı İpekyol Tekstil Fabrikası olmakla birlikte aynı gruba ait Twist ve Machka markaları için de üretim yapılan fabrika, çevre dostu olmasıyla da öne çıkıyor. Dünyaya parmak ısırtan bu fabrikanın bizim ülkemizde olmasının verdiği mutluluk ve gururla ilk fırsatta İstanbul'a 2 buçuk saat uzaklıkta bulunan, Edirne'deki İpekyol fabrikasında aldım soluğu.

Genel Müdürü Yaşar Ayaydın gezdirdi bize bu tasarım ödüllü fabrikayı. Tekstil sektöründe hizmet veren herkesin çalışmak isteyeceği bir ortam vardı. İzlenimlerimi sizinle de paylaşmak istiyorum...

FERAH, TEMİZ VE HAVADAR

Tam 450 kişi çalışıyor burada ama sanki o kadar kişi yok. Alan büyük ve ferah olunca kalabalık görünmüyor çalışanlar. Tekstil fabrikası deyince yan yana makineler ve tozlu bir ortam gelir ya insanın aklına... Burada hiç öyle bir ortam yok. Son derece ferah ve temiz. 16 bin metre kare alanı 4 kişi temizliyormuş.

Fabrikada beyaz ve gri ağırlıkta. O nedenle ellerinde diktikleri renkli elbiseler hemen seçiliyor.

DÖRT TARAFI DUVAR DEĞİL, CAMLA ÇEVRİLİ

Fabrikanın ana kapısından girdiğiniz anda farkı hissediyorsunuz. Yemyeşil çimenlerin içindeki kocaman fabrikanın önü tamamen camlarla kaplıydı ve binaya girer girmez yerdeki beton zemin dikkatimi çekti. Modernle doğalın, yeniyle eskinin sıcak birleşimi... Fabrikada duvar bulmak neredeyse imkansız zira her yer cam. Hava serin ama binanın her köşesine ulaşan güneş ışınları, hem ortamı hem de içimizi ısıtmaya yetiyor. Makinelerin soğuk görüntüsünü kırıveriyor birden. Daha insani bir boyuta taşıyor sanki.

Her yer cam diyorum, abarttığımı sanmayın, gerçekten öyle. Yöneticilerin odalarının bile dört duvarı cam. Herkes, herkesi çalışırken rahatlıkla gözlemleyebiliyor. Sadece yöneticiler çalışanları değil, çalışanlar da yöneticileri görüyor. Firmanın patronu Yalçın Ayaydın'ı bile.

ÖĞLE MOLASINDA MAÇ KEYFİ

Biz sabah çıkıp fabrikaya vardığımızda öğle saatiydi ve herkes yemekteydi. Yemekhane de bahçeye bakıyor. Yemeğini yiyen çayını, kahvesini içmek üzere bahçeye çıkıyor ve dinlenme alanlarında sohbet ediyorlardı. Erkeklerin çoğu futbol sahasında top oynuyor. Bahçede köpekleri bile var. Köpek demeye bin şahit ister bence, tam bir aslan parçası, kocaman. Güler yüzlü Genel Müdür Yaşar Ayaydın, Oneday adındaki köpeğe özenle bakıyor.

KESİMDEN SEVKİYATA RAYLI SİSTEM

Dikkatimi çeken bir nokta da oradan oraya koşturan birilerinin olmayışı. Bunun sebebi ise, dikime hazırlanan kumaştan son kalite kontrole kadar tüm ürünlerin askılara asılıp raylı bir sistemle bir sonraki aşamaya aktarılması. Hatta o raylı sistem, malları mağazalara dağıtacak TIR'ın içine kadar ilerliyor. Hangi ürünün hangi aşamada olduğu ise bilgisayarlı sistemlerle kontrol altında. Herkesin bir uzmanlık alanı var. Tela yapıştıran sadece tela yapıştırıyor. Düğme diken sadece düğme dikiyor. Bir giysinin hayat bulması ise modeline göre 50 dakika ila 120 dakika arasında değişiyor. Yaşar Ayaydın, son yıllarda giderek tasarım odaklı olan modelleri hem çok beğeniyor hem de şikayet ediyor: 'Çok güzeller ama benim maliyetimi artırıyor. Tasarımcılara laf yok ancak bir cekete 60 düğme diktiğimiz modeller oluyor.'

ORTA BAHÇELER

Ferahlığı yaratan yüksek tavan, sürekli hava sirkülasyonu ve tabii binanın geneline hakim olan camlar ve camlı orta bahçeler... Çalışanlar sürekli gün ışığını alabiliyor. Yağmur mu yağıyor, kar mı görebiliyor. Hatta fabrikanın ortasında bulunan camla çevrilmiş bahçelere kar yağınca manzara çok hoş oluyormuş. Öğle yemekleri haricinde sabah ve öğleden sonra çay molalarında bu bahçelerde çaylarını yudumlayabiliyorlar

Cezaevi değil herkesin mutlu olabileceği bir fabrika olsun istedim
Mimar Emre Arolat

- İpekyol fabrikasını tasarlarken neleri ön planda tutunuz 

Bu yapının tasarımında, bu tür üretimlerin döngüsel ilişkilerinin teknik tarifleri, alanın sınırlı büyüklüğü, servis ve ana yol bağlantı olanakları ile yerel üretim teknikleri etkin veriler oldu. Ancak fabrikayı kullanacak olan işçilerin ve yöneticilerin, bildik hiyerarşik mekansal ayrışmalarına ve yine bildik üretim alanı yoksunluklarına karşı duran bir seçenek önermek istedik. Bölümler arasında konumlanan doğrusal bahçelerin ana amacı, üretime verilen aralarda çalışanların kullanması ve çalışma alanlarına doğal ışıkla havanın girmesi. Bahçelerin, alanları birbirinden ayırırken şeffaf çerçeveleriyle görsel akışkanlığı sağlaması öngörüldü.

PİYASA ÖDÜLÜ DEĞİL BU

- Binadaki detaylar sadece çalışanların verimliliğini artırmaya mı yönelik yoksa başka öncelikli detaylar da var mı

İpekyol Tekstil Fabrikası'nın, çalışanların refahı ile işverenin üretim hedeflerinin mekana entegrasyonunda mimar ve işverenin başarılı işbirliğine iyi bir örnek teşkil ettiği söylenebilir. Burada çalışanlar, bu yapının içinde kendilerini diğer fabrikalarda çalışanlara göre bir nebze olsun daha iyi hissediyorlar.

- Türkiye'nin ilk tasarım ödüllü fabrikasını tasarladınız, bu konuda neler söyleyebilirsiniz

Son dönemde sayıları gittikçe artan mimarlık ödüllerinin pek çoğu, kerameti kendinden menkul ölçütler içeriyor. Dahası bu ödüllerin neredeyse hepsi, jüri tarafından yapıların kendilerini görerek ya da en azından ciddi bir biçimde dokümantasyonu yapılarak değil, iki fiyakalı fotoğrafa bakılarak veriliyor. Büyük bir hızla üretilen ve 'piyasa' tarafından da aynı hızla tüketilen bu ödüllerin ortaya koyduğu iklimde, Ağa Han ödüllerini bu ortamın dışında tutmak yanlış olmaz. Zira seçim dönemindeki hassasiyet, jürinin, raportörlerin titiz ve ziyadesiyle ayrıntılı çalışmalarının yanı sıra; seçim için belirlenen ölçütlerin niteliği bu ayrışmayı anlamlı kılıyor. Aday olarak gösterilen dört yüzden fazla önerinin içinden bu yıl seçilmiş olan beş proje, yerel topluluklardaki yaşam kalitesinin artırılmasına dönük ihtiyacı öne çıkartması ile çevresel, sosyal ve ekonomik mecralarda sürdürebilirliği destekleyerek, bağlamlarına karşı etik bir duyarlılık göstermiş olması gibi nedenlerle ödüllendiriliyor. Jüri, bu projelerin azimle birleşen ümidin, alçak gönüllükle tavlanan gururun ve çeşitlilikten ödün vermeyen birliğin hikayesini anlatmakta olduğunu savlıyor. İpekyol yapısının da bu genel tanımlamaya ek olarak, işverenin ticari menfaatine dönük işlevsel verimliliği hümanizm ile birleştirmekte olduğu vurgulanmakta. Tüm bu çıktıları üst üste koyunca, Ağa Han ödülünün benim mesleki maceram içinde önemli bir adım olduğunu kabullenmem gerekiyor sanırım.

- Yalçın Ayaydın sizden nasıl bir fabrika istedi Siz bu fabrika konusunda kendisini ikna etmekte zorlandınız mı

Edirne'de kurmayı planladığı yeni fabrikası için bana ilk geldiğinde, İpekyol firmasının sahibi olan sevgili Yalçın Ayaydın'a, bazı ufak tefek yenilemeler ve cephe düzenlemeleri dışında daha önce bu ölçekte bir fabrika projesi yapmadığımı, üstelik gördüğüm fabrikaların neredeyse hepsini, içinde üretim yapılan cezaevlerine benzettiğimi söylemiştim. Beni dinledikten sonra kapıyı çarpıp gideceğine, 'O zaman bana mükemmel bir fabrika tasarla. Avrupa'da bile örnek olsun, cezaevine benzememek bir yana, içinde çalışan herkesin mutlu olabileceği bir yapı istiyorum senden' demişti. Bir yatırımcının mimar olarak bana güven duymasını, üstelik bu duyguyu bir şekilde hissettirmesini çok önemserim. Hatta bunun verimli bir çalışma ve iyi bir netice için olmazsa olmaz bir koşul olduğuna inanırım. Kuşkusuz bu durum sırtıma müthiş bir sorumluluk yükledi. İşler yolunda gittikçe ağırlık azaldı, keyif arttı.

MİMARLIĞA İLGİ ARTTI

- Ödülden sonra fabrikaya ilgi çok artmış, gazeteciler öğrenciler... Nasıl tepkiler alıyorsunuz

İpekyol Fabrikası'na verilen ödülün, mimarlık mesleğinin bu coğrafyadaki ilgi yoksunluğunu bir nebze de olsa kırma noktasında işe yaradığını görmek, benim için bu hikayenin en olumlu taraflarındandı.
Akşam/AYSUN ÖZ KAŞİ


Geri Dön