İskansız binaların sorunu SGK prim affıyla çözülebilir!
Ahmet Yavuz bugünkü yazısında Sosyal Güvenlik Kurumu'nda kaydı olan olmayan inşaatlardan söz ediyor
Yaklaşık bir yıldır kendisinden söz ettiren kriz, her kesime öyle veya böyle bir şekilde etkilerini hissettirdi. Dönemler itibarıyla uygulanan tedbirler bir nebze krizi frenledi, olumsuz etkileri asgari seviyeye çekti.
Ancak bu paketlerin bütçe gelirleri ve harcamalar üzerinde menfi yönde oluşturduğu etki, hükümeti harcamaları azaltma ve gelirleri artırma için arayışlara itti. SGK primleri ve vergiler için çıkarılan aflar, borçluların daha sıkı takip edilmesi, özelleştirmeler gibi gelir artırıcı yollar denendi. 2B Kanunu, vergi kanunları reformu, kısa çalışma ödeneğinin karşılanması, çiftçi borçlarının yapılandırılması, bedelli askerlik ve işsizlik fonunun başka projelerin finansmanında kullanılması gibi gelir artırıcı projeler rafta bekliyor. Bütün bu projelerin yanında gündeme getirilebilecek önemli bir proje de SGK'da mevcut bina dosyalarının yeniden yapılandırılması hamlesidir. Hatırlayacağınız üzere SGK primleri ile ilgili olarak yakın zamanda birkaç kere yeniden yapılandırma, taksitlendirme imkânları getirildi. Ama getirilen bu imkânlar inşaat sahiplerinin SGK'daki dosyalarını kapatarak meskenlerinin tapusunu kat mülkiyetine çevirmeleri için yeterli olmadı. Çünkü yeniden yapılandırmada bile inşaat sebebiyle ödenecek prim ve cezalar çok yüklü bir yekûn tutuyor. Dolayısıyla inşaat sahipleri de bu tutarı ödeyemeyeceği için ülkemizdeki binaların büyük bir çoğunluğu, iskânsız, izinsiz, kat mülkiyetine geçmemiş şekilde kullanılıyor.
İNŞAAT DOSYALARI YENİDEN YAPILANDIRILMALI
Kat Mülkiyeti Kanunu'nda yapılan değişiklikle binaların tapularının kat mülkiyetine geçirilmesi mecburiyeti getirilmişti. Bu mecburiyete göre iskan ruhsatı veya yapı izin belgesi bulunmayan ve ülkedeki binaların neredeyse yüzde 70'ini bulan binaların tapuları kat mülkiyetine dönüştürülecekti. Ama maalesef kat mülkiyetine geçiş için müracaat eden vatandaşlardan istenen belgeler ve yapılacak işlem sayısı saymakla bitmiyordu. Bu konuda gazetemizin yaptığı yayınlardan da hatırlayacağınız üzere bir kişinin dairesine ait tapuyu arsa tapusundan veya kat irtifakından, kat mülkiyetine geçirmesi için tüm bina sahiplerini müracaat ettirmesi, birikmiş SGK prim ve cezalarını ödemesi ve 20'ye yakın belgeyi tedarik etmesi gerekiyordu. Sonuçta insanların dairelerinin tapusunu kat mülkiyetine geçirebilmeleri için ciddi manada zaman ayırması ve bir hayli yüklü tutarda para harcaması gerekiyordu. Daha sonra prosedürler hafifletildi ama insanlar bu işlem için SGK'ya ödeyeceği rakamları duyunca veya hesaplayınca bu işin peşini bıraktı. Çünkü ortaya çıkan rakam bir çırpıda ödenecek gibi değil.
2009 Haziran ayı itibarıyla SGK'da işlem gören bina inşaatı ve özel inşaat faaliyeti gösteren dosya sayısı istatistiklere toplam 133.060 olarak yansımış. Aynı tarih itibarıyla 1-9 kişi arası sigortalı bildirimi yaparak işlem gören bina inşaatı ve özel inşaat faaliyeti gösteren dosya sayısı ise kayıtlara 115.067 olarak geçmiş. Her ne kadar istatistiklere yansıyan bina sayısı büyük bir tabloyu gözler önüne serse de; bu rakamlar, SGK'da hiçbir kaydı olmayan tescilsiz bina inşaatları ve yapı kullanım belgesini aldığı halde kaydı olmayan bina inşaatlarını kapsamıyor. Bunların da ilave edilmesi ile beraber kaynak önerisi getirilecek ve mağduriyeti giderilecek kümenin büyüklüğü tahayyül edilebilir. Yukarıda da bahsettiğim üzere bugüne kadar prim borçlarına getirilen yapılandırma çalışmaları bina inşaatlarına ait özel düzenlemeler içermediğinden beklenen sonuca ulaşılamadı. Bu yüzden kısa aralıklarla yapılan yapılandırma çalışmaları birbirini takip etti. Yeterli neticenin alınamamasında bina inşaatlarından dolayı prim borcu bulunanlar ile hesaplanan borç miktarı arasında uygun ölçeğin kurulamaması en önemli etkendir. Mesela 2006 yılında dört aylık faaliyet süresinde 100 metrekare tescilsiz özel bina inşaatı yapan bir kişinin karşılaştığı yükümlülük; prim borcu, idari para cezası, gecikme zammı ve gecikme cezası ile yaklaşık 13.000 TL gibi bir miktara ulaşıyor. Üstelik bu rakam uzlaşma kapsamına da girmiyor. Adeta bir yıkım olan uygulama, Türkiye'nin ekonomik ve sosyal gerçeklerinden bir hayli uzak. Getirilen düzenlemelerde, ödeme gücü çok düşük olan ve sayısı bir o kadar fazla olan bir grup göz ardı edilmiş. Bu gruba yönelik ayrı bir yaklaşım sergilenmedikçe sonuç alınamaz.
Dosyaların tasfiyesiyle bürokrasi biter
Uygun bir tarihten geriye dönük olarak Sosyal Güvenlik Kurumu'nda kaydı olan olmayan tüm inşaatlar için idari para cezaları, gecikme zamları ve gecikme cezaları affedilmeli. Bunun yanı sıra prim borcu belli bir metrekare altında inşaat yapmış ödeme gücü düşük inşaat sahipleri için uygun bir rakam (metrekareye göre maktu bir rakam) olarak sabitlenmeli. Bu radikal çözüm ile sağlanacak faydaları sıralarsak:
a- Yıllar boyu süregelen kanayan bir yara sona ermiş olacak. İnsanımızda devlete borçlu olmanın getirdiği mahcubiyet ve suçluluk duygusu ortadan kalkacak. Ayrıca elektrik, su aboneliğinin iptali, bankalarda kredi işlemlerinde sorun çıkması gibi belirsizlikten kaynaklanan tedirginlik sona ermiş olacak. Çünkü İmar Kanunu'na göre yapı kullanma izin belgesi bulunmayan binalara kamusal nitelikli hizmet verilemez. Elektrik, su doğalgaz vb. hizmetler bu binalara kural olarak sunulamaz. Getirilecek bu ödeme kolaylığı ile binalara yapı belgesi alma imkânı sağlanacak. İnsanımızın gerçek gündem maddelerinden birisi olan bu sorun ortadan kalkacak, sosyal barışa katkı sağlanmış olacak.
b- Sıkça gündeme gelen tapu kanunu bu uygulama ile temellenecek; binalarımızın mülkiyetinin hukuki zemine oturması sağlanacak.
c- Önemli ölçüde kırtasiye ve bürokrasi kalabalığı bu dosyaların tasfiyesi ile bitecek. SGK'da işlem gören dosya sayısının yüzde 10'u kapanmış olacak. Bu da ciddi bir işgücü tasarrufunu sağlayacak.
d- Hazine'ye ciddi bir kaynak bulunmuş olacak. Yukarıda istatistiğini verdiğim inşaat dosyalarına tescilsiz ve kaçak yapılar da eklendiğinde muhatap kitlenin ve elde edilecek kaynağın büyüklüğü daha iyi anlaşılır. Halihazırda söz konusu prim borçlarının tahsil edilememesi, geçmiş düzenlemelerle de tahsil edilememiş olması zaten alınamayan bir para üzerinde tasarruf ettiğimizi gösteriyor. Yani alınacak bir gelir üzerinden indirim veya af getirilmiş olmayacak. Tabii bu uygulamada Hazine arazilerine yapılan kaçak binalar kapsam dışı kalmalı, benzer haksız edinimlere meydan verilmemeli. Bahsettiği uygulama sadece usulüne uygun şekilde binasını yapmış ama yüksek SGK primleri ve cezalar sebebiyle binasının tescilini yaptıramayan, tapusunu alamayan vatandaşlarımızın bu sorunlarını gidermek maksadıyla gündeme getirilmeli.
Zaman