İsmail Keskinoğlu, gayrimenkulden vazgeçti!
Sabancı'nın ortaklık teklifini reddedip tavuk çifliği kuran İsmail Keskinoğlu, gayrimenkulden vazgeçti
Kavala yakınlarındaki Ravika Köyü'nde 1900'de başlıyor. 1919'da Rum çocukların başına serpuş geçirmek istemesi kavgaya dönüşünce Keskinoğlu, birkaç kişiyi çakısıyla yaralayıp Türkiye'ye kaçar. Türkiye'de pek çok bölgede çalışan Keskinoğlu'nun yolu, Adana'da Hacı Ömer Sabancı'yla kesişir. Sabancı'nın demirci dükkânı için ortaklık teklifini, 'kimseyle ortak olmak istemediği için' reddeden Keskinoğlu, bu yıl 650 milyon lira ciroya ulaşacak şirketin de temellerini atar.
İFLASLARLA BOĞUŞTU
Türkiye'ye geldikten sonra, daha önce göçen akrabalarının da bulunduğu Aksihar'da tütün ekmeye başlayan
Keskinoğlu, ilk yıl 10 dönüm ektiği tarladan para kazanınca, sonraki sezon 20 dönüm eker ve bunu 140 dönüme kadar çıkarır. Aynı yıl tütüne mavi küf hastalığı gelince Keskinoğlu da iflas bayrağını çeker. Arkadaşı olan Ziraat Bankası Genel Müdürü'nün, "Artık sen kırmızı kalemi yedin, burada iş yapamazsın" lafıyla Akhisar'dan ayrılan Keskinoğlu'nun 1938-1945 yılları arasında sürecek Anadolu macerası da başlar. Torun Keskinoğlu, dedesinden dinlediği o yılları şöyle anlatıyor: "Yine çok uzun bir yolculuktan sonra Erzurum'a gidiyor. Dinlenmek için oturduğu kahvenin sahibi, 'Burada ne işin var? Birini mi öldürdün' diye soruyor. Dedem de 'Hayır' diyince 'Buraya adam öldürenler, yaralayanlar, kanundan kaçanlar gelir. Biz çayı 2 kuruştan satarız. Nerede bu çayı 6 kuruşa içersen oraya git. ticaret, zenginlik var anlamına gelir diyor. Dede Keskinoğlu, bunun üzerine Adana'ya gider.
Akhisar'dayken tütünleri at arabalarıyla çektiği için eli demir işine yatkın olan Keskinoğlu, bir demirci dükkânının ustasından iş ve yatacak yer ister. Usta iş verir ama yatacak yer olarak yağlı, kir, pas içinde olan dükkândan başka yeri yoktur. Keskinoğlu, ilk hafta sonu dükkâ-nın hem içini hem de dışını boyar; buranın Hacı Ömer Sabancı'ya ait olduğundan haberi yoktur. Oradan geçerken bu hummalı çalışmaya şahit olan Hacı Ömer Sabancı, ertesi gün ustayı çağırıp neler olduğunu sorar. Usta, çok çalışkan olan Keskinoğlu'nun bu işe kendisinden habersiz giriştiğini söyler. Torun Keskinoğlu anlatıyor: "Dedemi ofisine çağıran Sabancı, önce kim olduğunu soruyor. Sonra da dükkânın anahtarını verip 'Bundan sonra yüzde 50-50 ortağız' diyor. Fakat dedem, ortaklıktan hoşlanmazdı. O nedenle Sabancı'yı kibar bir dille reddedip ertesi gün İskenderun'a geçiyor."
İLK SERMAYE SABANCI'DAN
İskenderun'da at arabası tamirine başlayan Keskinoğlu'na bir gün telefon gelir; "Tren garında bir sandığın var, gel al" derler. Keskinoğlu, garda kocaman bir sandıkla karşılaşır. Sandığın içinden çıkan Hacı Ömer Sabancı imzalı mektupta "Bu da sana benden ilk sermaye olursun" denmektedir. Bir at arabası yapımı için tüm malzemelerin bulunduğu sandıktan çıkanlarla yaptığı arabayı 13 liraya satar. 1948'de Akhisar'a dönen Keskinoğlu, 1960'ta oğluyla birlikte kuluçka makinesi yapar ve 700 yumurtadan 400 civciv üretir. O civcivlerin satışından kazandıklarını bütün aile yazlıkta 1 ay yer ama yine de bitiremezler. Keskinoğlu'nun da temelleri atılmış olur. Şirketi tüm aile yönetiyor.
Şirketin Yönetim Kurulu Üyesi ve Pazarlama Grup Başkanı olan Keskin Keskinoğlu, 1976 doğumlu. Bilkent Üniversitesinde 2 yıl yöneticilik okuyan Keskinoğlu, sonra Beykent Üniversitesi işletme bölümünden mezun oldu. Liverpool'da pazarlama üzerine iki yıl master yapan Keskinoğlu, pazarlamanın yanı sıra halkla ilişkilerden de sorumlu. Ankara'yla olan bürokratik işlerle de ilgilenen Keskinoğlu, Beykent Üniversitesi'nden 001 numarayla mezun olmuş. Keskinoğlu, 2.5 milyon dolarlık yatırımla kurulan grubun yeni restoranı Tavvuk'taki tavuklu baklavanın da yaratıcısı. Babası Fevzi Keskinoğlu'nun yönetim kurulu başkanı olduğu şirkette amca yönetim kurulu başkan yardımcılığı, kız kardeş Esin insan kaynakları departmanı, kuzen İsmail üretim görevini yürütüyor. Diğer kuzen Hamit ise bölge müdürlüklerinden sorumlu.
' 1 haftada hazırlanıp Migros'lara et sattık'
■ Şirketin Türkiye'de marka M haline gelmesi nasıl oldu?
Ben istanbul'da okurken, Migros'a sadece yumurta veriyorduk. 17 Aralık 1997'de kesimhanemizi kurduk. Her hafta Migros'a gidip satın alma müdürü Coşkun Bey'le konuşuyordum; et de alın diye. O zaman bize kimse pas vermiyordu. Benim gelip gitmem, Genel Müdür Oktay Irsıdar'ın dikkatini çekmiş. "Sizin kesimhaneniz yeterli mi" diye sordu. "Beylikdüzü Migros'tan başlayalım hem benim okulum da orada, takip ederim" dedim. Diğer firmalarla sıkıntılar yaşanınca Irsıdar bir gün beni çağırıp bütün Türkiye'ye piliç verip veremeyeceğimizi sordu. 1 hafta zaman istedik, altyapıyı kurduk, servise başladık. Türkiye genelinde dördü dışında tüm Migros'lara mal götürdük.
■ Şu anda üçüncü kuşağın yönetimde olduğu Keskinoğlu'nda herkesin çok iyi eğitimi var. "Ben tavukçuluk yapmam" diyen olmadı mı?
■ Para buradan geliyor, hayat güzel, her imkânımız var, burada çalışmak istemeyene de kimse bir şey demez. Zaten baştan hem babam hem de amcam Keskinoğlu'nda çalışmaya mecbur olmadığımızı söyledi. Birinin yanına girip çalışınca standartlar belli. Burada ağasınız, öbür tarafta ne olacağınız belli değil.
Türkiye'nin ilk seksörü annesi
Annesinin tavukçuluk sektöründe Türkiye'nin ilk seksörü olduğunu dile getiren Keskinoğlu, şunları söylüyor: "Annemin de ağabeyi, Türkiye'nin ilk tavukçularından; Cengiz Drama, Drama Tavukçuluk. Annem Türkiye'de erkek-dişi ayrımını yapabilen ilk seksör. Zamanında Kore'den uzmanlar gelmiş ve bu işi Türkiye'de üç kişiye öğretmişler.
'Vakko etiketini giysimize diktirirdik'
1980'li yılların başında, pazarda yumurta sattıkları dönemde maddi durumlarının da iyi olmadığını anlatan Keskinoğlu, sözlerine şöyle devam ediyor: "O zaman halamlar çok zengindi; kendileri de çocukları da hep Vakko'dan giyinirlerdi. Tabii bizim için bu mümkün olmayan bir şeydi. Eniştem ara sıra bize bir şeyler alıp hediye gönderirdi. Bazen de onların eski¬miş kıyafetlerindeki markaları sökerdik, annemden rica edip bizim giysilerimize diktirirdik. Şortların önüne Vakko etiketini koyup pazarda yumurta satarken millete hava atardık."
'İlkokulda yumurta satmaya başladık'
İlkokulda okurken yumurta satmaya başladıkalrını dile getiren Keskin Keskinoğlu şöyle konuşuyor: Dedem hayatı öğretmek için yumurtayı götürdüğümüz kamyonetin şöförünün Akhisar'a kadar gidiş dönüş parasını, günlük yevmiyesini bile bizden kesiyordu. Elimizde kalan yumurtayı 10 kuruştan geri alıyordu. Bizde elimizde kalmasın diye öğleden sonra 5 kuruş indirim yapıp oradaki esnafa, köfteciye satıyorduk. Sonra bahçedeki domatesleri de alıp satmaya başladık. 'At duvara kaç kenara kaya gibi domates' diye bağrıyorduk.
Habertürk-Ebru Doğan