26 / 11 / 2024

İstanbul 17 milyar dolarlık yatırımla depreme hazır olur

İstanbul 17 milyar dolarlık yatırımla depreme hazır olur

İstanbul Büyükşehir Belediyesi verileri, yeniden yapılandırma için 30 yılda 17 milyar dolarlık bir gereksinim olduğunu ortaya koyuyor




İstanbul'da olası bir büyük depremde 50 bin civarında bina yerle bir olacak. 150 bin bina ağır hasar görecek. 150 bin kişi hayatını kaybedecek. 2 milyon insan da depremden direkt etkilenecek. İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne göre depremde yaşanacak maddi kayıp 40 milyar dolar. 10 yıl önce 17 Ağustos'ta yaşanan Marmara Depremi'nin her yıl dönümünde İstanbul gerçeği yeniden gündeme geliyor...
Görünen o ki yıllardır büyük tehlike altında olduğu söylenen ve acil önlem alınması gereken İstanbul, deprem yatırımlarında hala yolun başında.
İstanbul'un yarısının yıkılıp tekrar yapılması gerekiyor. Ancak bugüne kadar yıkılan kaçak ve ruhsatsız binalar toplam kaçağın yüzde 2'sini oluşturuyor.
Bugüne kadar yapılan çalışmaların ağırlıklı olarak deprem sonrası düşünülerek yapıldığına dikkat çeken uzmanlara göre başta İstanbul olmak üzere Türkiye'nin iyi bir risk yönetimine ve kaynağa ihtiyacı var.
İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Afet Yönetim Merkezi Müdürü Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, "Türkiye'de risk yönetimi çok zayıf. Bizde sistem afet olduktan sonra devreye giriyor. Kriz yönetimi maliyeti, risk yönetiminden 10 kat fazla" diyor. İstanbul Vali Yardımcısı Hikmet Çakmak da bugüne kadar ancak yapılanları "Bayındırlık bile kendi binasını onarıyor. Yaptığımızı yeniden yapmak zorunda kalıyoruz" diyerek açıklıyor.
Avrupa Yatırım Bankası'nın 610 milyon euro, Dünya Bankası'nın ise 610 milyon euroluk hibe kredisi sayesinde, 2015'e kadar kamu binalarında güçlendirme ve yeniden inşa faaliyetlerine devam edecek olan İstanbul Valiliği yeni krediler için görüşmeleri hızlandırdı.
İstanbul Valisi Muammer Güler, İstanbul'da depreme hazırlık çalışmaları için şu anda 2 yeni kredi anlaşması görüşmelerinin devam ettiğini açıklıyor. Güler, bu kredilerden birinin 140 milyon dolarlık Körfez İşbirliği Konseyi'nden sağlanması planlanan kredi, diğerinin ise Avrupa Komisyonu Yatırım Bankası'ndan alınması öngörülen 300 milyon dolarlık kredi olduğunu kaydediyor. Güler, çalışmaların 2-3 ay içinde sonuçlanacağını ifade ediyor. Güler, ayrıca Kızılay ile birlikte Pendik ve Atatürk Havalimanı yakınında deprem sonrası kullanılacak malzemelerin depolanacağı iki ayrı lojistik merkezi kuracaklarını da dile getiriyor.
 
Bayındırlık bile kendi binasını onarıyor
Bugüne kadar yapılan çalışmalarda İstanbul halkının bilinç düzeyinin de "deprem" olgusunun sadece 17 Ağustos yaklaştığında ortaya çıktığını gösteriyor.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) verilerine göre felaketten en çok, Fatih, Beyoğlu, Zeytinburnu, Bakırköy, Bahçelievler, Avcılar, Bayrampaşa, Küçükçekmece ve Adalar etkilenecek. Bu ilçelerde tarama çalışmaları yapan İBB'nin verilerine göre, Zeytinburnu'nda incelenen 16 bin 31 binanın 2 bin 295'i yüksek risk taşıyor. Fatih'te 38 bin 580, Küçükçekmece'de ise 60 bin 938 binanın tarama çalışmaları ise halen devam ediyor. Bu etüt projelerin maliyeti 52 milyon 200 bin TL. Sırada, Bakırköy, Beyoğlu, Eminönü, Avcılar, Adalar, Bahçelievler, Bayrampaşa, Küçükçekmece var. Ancak yüzde 57'si ruhsatsız yapılardan oluşan İstanbul'da, bina stokunun bir sorunu daha var: Sağlam yapıların da büyük bölümü 2. derece deprem kuşağı standartlarına göre yapılmış. Yani İBB'ye göre depremde yaşanacak maddi kayıp ise 40 milyar dolar. Ancak bu Devlet İstatistik Enstitüsü'nün (DİE) 2000 yılı verilerine ait ve 750 bin bina üzerinden hesaplanmış bir rakam. Gerçek bina stoku karşısındaki rakam bilinmiyor.
İnşaat Mühendisleri Odası Başkanı Cemal Gökçe'ye göre, İstanbul'da olası bir büyük depremde 50 bin civarında bina yerlebir olacak. 150 bin kadar bina da ağır hasar görecek. En az 400 bin aile evsiz kalacak. 2 milyon insan da depremden direkt etkilenecek. Ayrıca, salgın hastalıklar, yaralananlar veya kayıplar bu rakamlara dahil değil.
Gökçe, yılda 1 milyar dolar kaynakla 20 yılda İstanbul'daki bina stokunun belinin doğrultulabileceğine işaret ediyor. İBB verileri de 17 milyar dolar ve 30 yıl diyor.
 
Risk yönetimi yapılmıyor
Kamu binalarında çalışmaların devam ettiğini belirten İstanbul Vali Yardımcısı Hikmet Çakmak, bugüne kadar sağlanan kredilerin 200 milyon eurosunun kullanıldığını açıkladı. 426 okulun güçlendirmesinin 177'sinin de yeniden yapımının tamamlandığını belirten Çakmak, halen 85 okul, 7 poliklinik ve hastanede çalışmaların sürdüğünü kaydetti. Çakmak, "2 hastane ve 1 poliklinikte güçlendirme çalışmaları tamamlandı. 7 sosyal hizmet binası, 5 yurt depreme karşı güçlendirildi. 2 yurtta çalışma sürüyor. Ancak inceleme kapsamında toplam bin 900 okul, 48 sağlık kurumu bulunuyor.
Bayındırlık bile kendi binasını onarıyor. Yaptığımızı yeniden yapmak zorunda kalıyoruz. Bir teşkilat, kendi yaptığı binayı onarmak durumunda kalıyor. Deprem konusunda şu ana kadar gösterilen çaba da yeterli değil" diyor.
İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Afet Yönetim Merkezi Müdürü Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu ise, sorunun tepeden başladığına işaret ediyor. Kadıoğlu, şöyle konuşuyor: "Yetkili ve etkili seviyedeki insanlar afet yönetimini hala yemek dağıtma, çadır kurma olarak anlıyor. Risk yönetimi 'insanları binaların altında kalmaktan nasıl kurtarırız' diye sormakla başlar. Kriz yönetimi ise 'o binanın altından nasıl çıkarırız' diye sormakla... Yani yemek dağıtma hizmeti işin son aşaması. Ne var ki Türkiye'de risk yönetimi çok zayıf. Bizde sistem afet olduktan sonra devreye giriyor. Kriz yönetimi maliyeti, risk yönetiminden 10 kat fazla."
Bilinçsizliğin yasal boyutuna da değinen Kadıoğlu, afetle ilgilenen 42 kamu kurumuna karşılık, Türkiye'de afet ve acil yardım başkanlığına dair yasal uygulamanın karmakarışık olduğunu vurguluyor. Kadıoğlu'na göre, yapılması gereken de son derece basit: "Deprem anında devlet 72 saat vatandaşına ulaşamaz. Bu yüzden kamyon almak yerine halkın eğitilmesi gerek."
 
Afet rantı oluştu
AKUT'un kurucusu Nasuh Mahruki ise bir "afet rantı" oluştuğunu vurguluyor. "Türkiye elindeki binaları güçlendireceği yerde, gerekli gereksiz her yerde o kadar çok arama ve kurtarma ekibi oluşturdu ve o kadar çok malzeme satın aldı ki, ülke hemen hemen hiç kullanılmayan bir arama kurtarma malzemesi deposuna döndü" diyen Mahruki, bu alımlardan birçok kişinin de büyük paralar kazandığına dikkat çekiyor. Mahruki, buradaki kaynakların nasıl kullanıldığının hesabının da kimseye sorulmadığının altını çiziyor.
İyi bir afet yönetimi sistemi için önce koruyucu, önleyici ve zarar azaltıcı tedbirlerin alınması gerektiğini anlatan Mahruki, "Yoksa çalışmalar tıpkı 17 Ağustos depreminde olduğu gibi, afet başınıza geldikten sonra enkaz altından ne kadar insan kurtarabileceğinize indirgemeye dönüşür" diye konuşuyor.
İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği (İMSAD) Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan da, "ABD, Japonya ve Yeni Zelanda gibi ülkelerde 1980 yılı başından bu yana eski-yeni binalar, köprüler ve endüstriyel tesisler depremden korunma amacıyla yeni teknolojiler uygularken, inşaat sektöründe lider konumda olan bir ülke olarak hiçbir ilerleme sağlayamıyoruz" diyor.
Küçükçekmece Belediye Başkanı Aziz Yeniay ise, İstanbul'daki hiçbir yerel yönetimin hazırlıklı olmadığını söylüyor. Yeniay, şu ifadeleri kullanıyor: "Bölgedeki binaların yüzde 70'i kaçak. Kaçak inşaatın güçlendirme ruhsatının verilmesi yasal olarak mümkün değil. Bu binaların yüzde 80'den fazlası güçlendirme problemi ile karşı karşıya. Yasal düzenleme ile afete karşı güvenli hale getirilmeliler. Ama bu bir af olmamalı."
 
Okumuşu da okumamışı da aynı
İTÜ İnşaat Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Alper İlki'nin de aralarında bulunduğu bir ekip tarafından Avcılar ve Bakırköy'de yürütülen Deprem Riski Algılanması başlıklı bir çalışma geçtiğimiz hafta yayımlandı. Çalışmanın sonuçlarını Referans ile paylaşan İlki'nin en önemli tespiti, geliri veya eğitimi yüksek olanların beklentilerin aksine tam tersi durumdakilerden çok farklı davranmadığı yönünde. Yani deprem bilinci kimsede yüksek değil.
865 kişi ile yüz yüze görüşülerek hazırlanan çalışmanın dikkat çekici yönleri ise şöyle.
Her iki ilçede yaşanların yüzde elliden fazlası deprem güçlendirme çalışması hakkında bilgisiz. Bilgisizlik o boyuttaki tuzak sorulardan birinde durum vahametiyle ortaya çıkıyor. İlk soru şöyle: "Mülkünüzü büyük bir depremden korumak için bütçenizin ne kadarını ayırabilirsiniz?" Cevap, her iki ilçede de ağırlık olarak bir aylık veya daha az hane geliri. Soru "aile" olarak değiştirilince bu kez ağırlıklı olarak beş yıllık ve üstü hane geliri bile gözden çıkarılmış. "Daha güvenli bir ev için planınız nedir?" sorusuna yüzde 30-40 arası "yok" derken yüzde 20 civarı da "depreme dayanıklı ev" cevabını vermiş. "üçlendirme, eşya sabitleme, acil durum eşyası ve sigortalılık ise yerlerde sürünen cevaplar arasında, "Evinizi güçlendirmek amacıyla yatırım yapmak için ne tür destek gerekir?" sorusuna ise "devlet"ten medet en yoğun işaretlenen seçenek durumunda. Daha güvenli yapı için ezici çoğunluk mühendislere güvenirken devlet ve belediye seçeneği pek düşünülmemiş. Aynı şekilde "Kendim" ve kalfalar cevapları da tercih edilmeyen şıklar arasında. Kilit soru ise "Büyük bir depremden sonra eviniz çöker veya ailenizde can kaybı olursa kimi suçlarsınız?" Ağırlık yanıt da "müteahhitler" Bu cevabı ise ne yazık ki devlet ve kader başlıkları izliyor. Kendini suçlayanlar ise sadece yüzde 8-12 arasında. İlki'ye göre bu araştırmadan çıkan sonuç teknik değil sosyal. Dolayısıyla önce insanların bilinçlendirilmesi gerekiyor ve bugüne kadar yapılanlar da İlki'ye göre yeterli görünmüyor. 
 
Deprem korkusuna karşı "Deprem Kumaşı"
Türkiye son 10 yıldır "deprem" gerçeği ile yaşamaya çalışırken, depremin olumsuz etkilerini en aza indirecek ürünlere olan talep de giderek artıyor. Bir dönem evlerin içine monte edilebilen deprem odaları ile korunmaya çalışan vatandaşlar, şimdi de deprem anında duvarların yıkılmasını önleyen "deprem kumaşı"na yoğun ilgi gösteriyor. Global MT firmasının "Lirefa" adıyla piyasaya sunduğu "Depreme Dayanıklı Duvar Kaplama Sistemi (DDS)", özellikle konutlarda özellikle deprem anında kolay yıkıldığı için kaçış yolunu kapayan koridorlar için kullanılıyor. Duvar esnekliğini yüzde 400 artıran kumaş kaplaması, deprem sırasında evden çıkabilmek için zaman kazandırıyor. Deprem kumaşının metrekare fiyatının 15-25 Euro arasında değiştiğini dile getiren Global MT Satış Yöneticisi Gülçin Özdemir, "45 metrekarelik dairelerden 2 bin metrekarelik kapalı alanlara kadar her yeri kaplayabiliyoruz. Şu anda hem kurumsal binalardan hem de ev sahibi vatandaşlardan yoğun ilgi görüyoruz" dedi.
 
Ev kredisi alana Deprem Kumaşı hediye
Bu arada, Türk Ekonomi Bankası (TEB) da mortgage kredisi kullanan müşterilerinin yeni aldıkları evlere "deprem kumaşı" hediye edeceğini duyurdu. TEB'den yapılan yazılı açıklamada, mortgage kredisini TEB'den alanların yeni evlerindeki çocuk odalarında 30 metrekareye kadar olan duvarlar için ücretsiz olarak DDS kaplaması yapılacağı belirtildi. Türkiye'nin deprem kuşağı üzerinde bir ülke olduğunu hatırlatan TEB Bireysel ve İşletme Bankacılığı Genel Müdür Yardımcısı Cemal Kişmir, "Her büyük depremden sonra depreme karşı önlem alarak yaşamamız gerektiğini söylüyoruz. TEB olarak biz de bu konuda müşterilerimize destek olmak istedik, `Deprem Kumaşı'nı dünyada ilk kez uygulayan Lirefa markası ile işbirliği yaparak bizden mortgage kredisi kullanan müşterilerimizin yeni evleri için `Deprem Kumaşı' hediye ediyor ve kaplatıyoruz" dedi. Kişmir, istatistiklere göre deprem sırasında duvar yıkılmalarının can kayıplarının yüzde 25'ine neden olduğunu belirterek, "Deprem Kumaşı ile müşterilerimizin evlerinde güvenli bir alan yaratmış oluyoruz" diye konuştu.
Referans


Geri Dön