İstanbul depremi ile ilgili ürkütücü tespitler! Prof. Dr. Naci Görür siyasetçileri ve yöneticileri uyardı!
Yer bilimci Prof. Dr. Naci Görür, ülkemizin içinde bulunduğu deprem gerçeklerine ilişkin çarpıcı tespitlerde bulundu. Olası depremlere de dikkat çeken Görür, yöneticilere, halka ve bilim insanlarına düşen görevleri anlattı.Dr
İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen ‘İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi’ toplantısına katılan yer bilimci Prof. Dr. Naci Görür, İstanbul depremine ilişkin çok çarpıcı tespitlerde bulundu.
Bugüne kadar Kahramanmaraş depremlerine ilişkin çok sayıda uyarı yapmalarına rağmen seslerini bir türlü duyuramadıklarını ve bir gecede 50 bin insanımızı toprağa gömdüğümüzü belirten Görür, “Seslerimizi maalesef duyan yok. Eğer duysalardı bugünkü sahneler yaşanmazdı. Bugünkü sahneler, aydın, ciddi, demokratik bir ülkede yaşansaydı herşey çok değişirdi” dedi.
Naci Görür, şu çarpıcı tespitlerde bulundu:
-Türk milleti olarak bundan sonra ‘Deprem nerede olacak? Nasıl olacak’ diye sormayın. Çünkü bize artık yakışmıyor. Deprem şurada olacak dediğimiz zaman rahat mı edeceğiz? Veya 40 yıl sonra olacak dediğimizde, ‘Oh be! Yırttık mı’ diyeceğiz. O depremlerde olduğunda ölecek olan bizim çocuklarımız, torunlarımız olmayacak mı?
-Deprem bir gerçek ve bu ülkenin en önemli sorunu. 13 milyon yıldan bu yana bölgede depremler meydana geliyor ve gelmeye devam edecek.
-Ülkemizin herhangi bir zamanında veya herhangi bir yerinde deprem olabilir. Yine binlerce insanımızı toprağa verebiliriz.
-Madem ki deprem ülkemizin gerçeği. O zaman depreme dirençli kentler oluşturmamız şart.
-Deprem dirençli yerleşim alanları kurduğumuz takdirde deprem korkusunu da üzerimizden atarız. Herhangi bir deprem olduğu zaman bir gecede 50-60 bin insanımızı da toprağa vermeyiz. Yurt dışında dünyada bunu başaran çok sayıda ülke var. Kaliforniya, Meksika, Şili, Japonya ve İtalya’yı sayabiliriz.
YÖNETİCİLER EĞİTİLMELİ
-İzmir bir deprem kenti. Bir deprem şehrine herhangi bir yönetici geldiği zaman normal bir kentin yöneticisi gibi davranamaz. Depremin ne demek olduğunu, yöneteceği şehrin risklerini, fay hatlarını bilmek zorunda. Ayrıca deprem meydana gelmeden zararların nasıl azaltılacağını da bilmeli. Gerektiği durumda ilgili kuruluşları harekete geçirerek koordine edebilmeli. Dolayısıyla yöneticiler deprem konusunda gerekli bilgi, yetenek ve birikime sahip olmalı. Gerekirse belirli bir kursa ve eğitime tabi tutulmalı.
-Halkımız ne kadar depremlere hazır? Ne kadar bilinçli? Deprem kültürüne sahip olmayan vatandaş depremde her işi gizli yapar. Kaçak ev yapar veya 4 kata ruhsat alıp beşinci katı da kaçak atar. Eğitimi kulak ardı eder.
-Üçüncü bileşen alt yapı. Yani kentin dirençli yapılmasının yanı sıra alt yapının da dirençli yapılması şart.
DEPREM PLANI OLMAYANA OY YOK
-Dördüncü bileşen ise yapı stoku. Maalesef kentsel dönüşümü de biz müteahhitlik projesi olarak algıladık. Müteahhitler nereden daha çok para kazanacaksa veya kar getiriyorsa kentsel dönüşümde oraya yöneldi. Yapı stoğumuzu yenilemek ve güçlendirmek gerekiyorsa da binaları tahliye etmek zorundayız.
-İstanbul’da 90 bin bina çökme noktasında zayıflığı varken İstanbul’da yüzbinlerce insanın can güvenliği bulunmuyor iken hükümetin yeni konut yapıp satması doğru değil.
-Deprem, partiler üstü bir meseledir. Bir bilim adamı olarak söylüyorum, asla da bir siyasi tarafım olmadı. Bu seçimden başlayarak hangi inanca veya partiye sahip olursanız olun deprem konusunda insanlarımızın can güvenliğine ilişkin ciddi planı, iradesi yoksa sakın ona oy vermeyin.
-Eğer Marmara depremi olursa ekonomi çöker. Marmara Türkiye üretiminin yüzde 60’ını oluşturuyor. Bu bölgede ekonominin çarkları durur ise ülke genelinde çöker. Türkiye ekonomik olarak bağımsızlığını kaybettiği gibi iddia ediyorum siyasi bağımsızlığını da yitirir.