Sektörel

İstanbul için kentsel estetik uyarısı!

İngiltere’deki the University of Leeds’de akademik çalışmalar yürüten Emrah Akyüz, Avrasya Bilimler Akademisi'nde yayınladığı “Kentsel Estetik: İstanbul ve Edinburgh Örneğiˮ yazısında İstanbul için kentsel estetik uyarılarında bulundu.

İngiltere’de bulunan the University of Leeds’de kentleşme politikaları ve çevre sorunları üzerine akademik çalışmalar yürüten Emrah Akyüz, Avrasya Bilimler Akademisi isimli uluslararası bilimsel bir dergide yayınladığı “Kentsel Estetik: İstanbul ve Edinburgh Örneğiˮ başlıklı bilimsel çalışmasında, İstanbul ilini kentsel estetik açısından ele alarak önemli uyarılarda bulundu.


Türkiye’nin siyasal, toplumsal ve ekonomik başkenti konumunda olan İstanbul’da nüfus kontrolsüz bir şekilde artış göstermektedir. 1950’li yıllarda 1 milyon civarında olan kent nüfusu yasanan hızlı göç süreciyle birlikte günümüzde 15 milyonu geçmiş bulunmaktadır. Bu durum İstanbul’da konut sektörünün hızla gelişmesine neden olmuş, artan  talebin karşılanması için ise inşaat sektörü sadece kâr elde etme güdüsüyle hareket etmeye başlamıştır. Nitekim kısa bir süre içerisinde İstanbul’un tüm ilçelerinde görülen lüks toplu konutlar, büyük alışveriş merkezleri, çok pahalı rezidanslar ve buna benzer lüks yaşam alanları yaşanan bu hızlı dönüşümün ve kentsel dönüşümün ekonomik getirisinin belirgin örneklerini oluşturmakta.


Konut sektöründe talebin hızla artmasına bağlı olarak bu lüks yaşam merkezleri şehrin merkezi noktalarından kentin dışına doğru uzanmaya başlamıştır. Oysa ki merkezden uzak bu bölgeler 1950’li yıllarda yaşanan plansız ve hızlı göç sürecinin bir neticesi olarak ortaya çıkan gecekondu mahallerinin yoğun olduğu yaşam alanlarıdır. Yani lüks toplu konutlar ile gecekondu tarzı yapıların yoğunlukta olduğu mahalleler sınır sınıra gelerek adeta komşu olmuşlardır. Aynı mekân içerisinde birbirinden tamamen farklı iki yaşam alanının neden olduğu görüntü tezatlığının kentin estetik değerini yıprattığını açıklayan Akyüz, bu durum İstanbul’un gelişen semtlerinde daha fazla görüldüğünü dile getirmektedir.


Daha önce Kadiköy’e bağlı olan ve 2008 yılında ilçe statüsü kazanan Ataşehir kentsel estetik ve mekânsal ayrışma sorunun merkezinde bulunduğunu belirten araştırmacı, ilçede yaşanan hızlı lüks konut inşasının 1970’li yılların ürünü olan gecekondu mahalleleriyle sınır sınıra geldiğini ve bu durumum hem kentsel estetik açıdan çirkin bir görüntünün ortaya çıkmasına hem de gelir adaletsizliğinin daha fazla ön plana çıkarak mekânsal ayrışmanın derinleşmesine neden olduğunu belirtmektedir. Ataşehir’de bulunan gecekondu tarzı evlerin çoğunlukta olduğu Yeni Çamlıca Mahallesi ile hemen yanı başında yükselen lüks rezidansların oluşturduğu görüntü tezatlığını çalışmasında konu edinen araştırmacı, bu durumun aynı zamanda kent sakinleri arasında ki sosyal, ekonomik ve politik ayrışmayı hızlandıracağını uyarısında bulundu. Yaşanan hızlı mekânsal ayrışmanın ise başta suç oranlarında artış, sokak eylemleri, sosyal dışlanma gibi çeşitli kentsel sorunları tetikleyeceği uyarısında bulunmaktadır.


İstanbul’da yaşam alanlarının gelir seviyesine göre oluşturulmaması gerektiğinin altını çizen Akyüz, sağlıklı bir kentleşme politikasının ayrıştırıcı değil; tüm unsurlarıyla ve farklılıklarıyla kent sakinlerini birleştirici bir yapıda olması gerektiğinin altını çizmektedir. Özellikle Ataşehir’de yaşanan kentsel dönüşüm sürecin mekânsal ayrışmayı tetikleyici bir boyutta olduğunu vurgulayan Akyüz, bu durumun başta Yeni Çamlıca Mahallesi olmak üzere benzer tüm yaşam alanlarında kısa ve uzun vadede birçok toplumsal sorunu tetikleyeceği uyarısında bulunmaktadır.


Kadıköy Gazetesi