Sektörel

ISTANBUL REstate bugün başladı!

Finansal piyasalardaki ve gayrimenkul sektöründeki en son gelişmeler Gayrimenkul Zirvesi 10'da tartışıldı!

Gayrimenkul sektörünün Türkiye ve dünya çapındaki temsilcileri bir kez daha ISTANBUL REstate çatısı altında bir araya geldi. Etkinliğin ilk gününde gerçekleştirilen Gayrimenkul Zirvesi 10'da ise gayrimenkul sektörü ve ekonomi dünyasındaki gelişmeler ışığında sektör sorunları tartışılarak çözüm önerileri arandı.
Türk gayrimenkul sektörüne önemli katkılarda bulunan GYODER tarafından 2000 yılından bu yana düzenli olarak gerçekleştirilen Gayrimenkul Zirvesi, sektör profesyonellerini dünyaca ünlü konuşmacılarla 10'uncu kez buluşturdu. Geçen yıl itibariyle “Türkiye'nin ilk uluslararası katılımlı bölgesel gayrimenkul fuarı” ISTANBUL REstate Gayrimenkul Fuarı ile birleşerek ISTANBUL REstate kapsamına alınan Zirve'nin açılış konuşmaları ise GYODER Yönetim Kurulu Başkanı Turgay Tanes, Türkiye Bankalar Birliği Başkanı Ersin Özince,  T.C. Başbakanlık Toplu Konut İdaresi Başkanı Erdoğan Bayraktar ve Sermaye Piyasası Kurulu Başkanı Prof. Dr. Vedat Akgiray tarafından gerçekleştirildi.
Sözlerine “Gayrimenkul zirvelerini 10. yılına ulaştırmanın gururunu yaşıyoruz,” diyerek başlayan ve önemli konuların dünyaca ünlü konuşmacılar eşliğinde ele alınacağı ISTANBUL REstate'in kapsamlı programı hakkında katılımcıları bilgilendiren GYODER Yönetim Kurulu Başkanı Turgay Tanes, konuşmasında sektörün karşı karşıya bulunduğu sorunlara da değindi. Tanes şunları söyledi: “GYODER olarak faydalı olduğuna inandığımız her platformda bahsettiğimiz sorunları da yine Zirvemizde tartışmaya açacağız. Bunların başında proje geliştirmede çok önem taşıyan, yatırımcıyı zorlayan, en büyük maliyet kalemi olmaya devam eden arsa konusu geliyor. Ayrıca, şu anda gündemde olan Yeni Borçlar Kanunu Tasarısı da, ticari gayrimenkul yatırımcılarını çok zorlayacak bir tasarı niteliği taşıyor. Sektörü zorlamaya devam eden bir diğer konu ise KDV ve tapu harçları. Bu konuda sektörü rahatlatacak teşviklerin henüz sağlanamamış olması sektör oyuncuları açısından engel teşkil ediyor. Son olarak da imar konusundaki çoksesliliğin devam ettiği gözlemleniyor. GYODER olarak bir imar üst kurulu oluşturulmasına yönelik çağrılarımızın henüz uygulamaya alınmamış olması da ayrı bir sorun olarak karşımızda duruyor.”
 
Turgay Tanes, konuşmasında son olarak yabancılara gayrimenkul satışına dair yasal düzenlemelere de yer verdi ve “Bilindiği üzere yasal düzenlemelerimizde yurtdışından gayrimenkul alımlarında tapu, ancak ve ancak mütekabiliyet olan ülkelerden yapılan alımlar karşılığında veriliyor. Türkiye'den alım yapmak isteyen kişiler, tapu alamadıkları için, kendilerine bu imkanı sağlayan başka ülkelere yöneliyor. GYODER olarak, gayrimenkul alımı ile yapılacak yatırımların ülkemize sağlayacağı ekonomik katkıların göz ardı edilmemesi gerektiğine inanıyoruz. Söz konusu ülkelerin vatandaşlarının diğer ülkeler yerine coğrafi ve kültürel anlamda kendilerine daha yakın gördükleri Türkiye'den gayrimenkul alımı yapmaları, doğrudan sermaye yatırımlarının önemli ölçüde artış göstereceği anlamına gelmektedir. Bu konuda hükümetin gerekli düzenlemeyi yapması gerektiğine inanıyoruz,” dedi.
Özince: “Kriz döneminde 20 milyar TL'lik sorunlu kredi yapılandırıldı.”
Tanes'in ardından söz alan Türkiye Bankalar Birliği Başkanı Ersin Özince ise konuşmasına bankacılık sektörünün krizde iyi bir performans sergilediğini söyleyerek başladı. “Sermaye yeterlilik rasyosu açısından baktığımızda sektörümüzün sermaye gücünün Batı Avrupa, Latin Amerika ve Asya ülkelerinin tamamından, Doğu Avrupa ülkelerinin ise bazılarından daha güçlü olduğu görülüyor. OECD ülkeleri arasında bankalarına sermaye desteği vermeyen tek ülke Türkiye'dir. Bu başarıda bankacılık sektörünün duruşunun yanı sıra GYODER ve benzeri özel sektör kuruluşların da büyük payı var.” Kriz döneminde 20 milyar TL'nin üzerinde sorunlu kredi yapılandırıldığını da sözlerine ekleyen Özince, sektörün aktif büyüklüğünün 2009 yılında yüzde 14 arttığını ve kredi hacminin de yatay olarak seviyesini koruduğuna dikkat çekti. “Krizin en yoğun hissedildiği 2009 yılında bile en büyük artış konut başta olmak üzere bireysel kredilerle hissedildi,” diyen Ersin Özince, bir diğer önemli gelişmenin de KOBİ kredilerinde yaşandığını belirtti.
2010 yılının ilk üç aylık döneminde sorunlu kredilerin gerilediğini ve yüzde 5'in altına indiğini de sözlerine ekleyen Ersin Özince, konut finansmanının son derece geliştiğini ifade etti. “Gayrimenkul zirvelerinin düzenlenmeye başladığı ilk yıllarda Türkiye'de bankacılık sektörünün konut finansmanı 200 milyon TL seviyesindeydi. 2010'un Mart sonu itibariyle ise 45 milyar TL'yi geçmiş bulunuyor. Konut kredilerinin GSMH'ya oranı AB ülkelerinden yalnızca Romanya'nın gerisinde. Bugün konut kredisi kullanan tüketici sayısı 1 milyonu aştı,” diyen Ersin Özince enflasyona endeksli faiz uygulamasının da pek tercih edilmediğini söyledi. Kredi stoku gelişiminin risklere oldukça kapalı olduğunu da sözlerine ekleyen Ersin Özince, konut kredilerinin bankacılık sektörünün 20 katı kadar büyüyebileceğini belirtti ve “Temeli hâlâ oturtamadık. Sürpriz nitelikli yasa paketlerinden vazgeçmeli ve uluslararası kuralları koymakta daha fazla gecikmemeliyiz,” diyerek sözlerini bitirdi.
Türk müteahhitlerin dış hizmet hacmi 100 milyar dolar!
T.C. Başbakanlık Toplu Konut İdaresi Başkanı Erdoğan Bayraktar ise konuşmasında Türkiye'nin müteahhitlik konusunda ABD'yi geçerek Çin'in ardından dünyanın ikinci ülkesi konumuna geldiğine değindi ve Türkiye'nin gerek coğrafi gerekse doğal ve tarihi güzellikler açısından önemli bir parselde yer aldığını belirtti. Bayraktar, “Sahip olduğumuz değerleri çok iyi görmeliyiz. GYO'ların ana işlevi arazileri almak, geliştirmek, arz haline getirmek ve yatırıma çevirmektir. TOKİ olarak biz de Türkiye'nin dört bir yanındaki atıl durumda olan problemli arazileri değerlendiriyor ve alım gücü düşük vatandaşlarımıza kira öder gibi ev sahibi olma olanağı sunuyoruz. 4 milyar TL'lik Emlak GYO'nun dörtte birini de halka açıyoruz. TOKİ olarak özel sektörün ulaşmadığı yerlere ulaşmaya özen gösteriyor ve sektörümüzü birlikte büyütmeye önem veriyoruz. Bugün Türkiye dünyaya 100 milyar dolarlık müteahhitlik hizmeti veriyorsa bu sektör daha da desteklenmelidir,” dedi.
 
Finansal piyasalarda 4 önemli değişiklik yolda!
Açılış töreninin son konuşmacısı olan Sermaye Piyasası Kurulu Başkanı Prof. Dr. Vedat Akgiray da, Zirve katılımcılarını birkaç hafta içinde hayata geçirilmesi beklenen değişiklikler hakkında bilgilendirdi. “Dünya ekonomisi ve krize dair tartışmaların yapıldığı Uluslararası Sermaye Piyasası Kurulları Teşkilatı toplantısında 4 ana değişiklik sinyali verildi. Birkaç hafta içinde uygulamaya konacak olan bu değişikliklerin ilki klasik bankacılık ve yatırım bankacılığını ayırmaya yönelik. İkincisi, organize olmamış tezgah üstü piyasalardaki ticareti mümkün olduğu kadar borsalara sokmayı hedefliyor. Üçüncü yenilikle kredi değerlendirme ve bağımsız denetim kuruluşları yöneticilerinin daha hesap verebilir olmaları amaçlanırken son yenilikle de finansal düzenleyici otoritelerin devlet tarafında daha analitik, daha hızlı hareket etmelerine olanak sağlayacak bir çatı mimarisi oluşturuluyor. Türkiye'nin de bu gelişmelere kayıtsız kalması mümkün değil. Ancak gözlemlerime dayanarak Türkiye'ye karşı artan bir merak ve saygı olduğunu söyleyebilirim. Dolayısıyla düzenleyici otoriter olarak bizim işimiz yolu açmaktır. GYO formülü de Türkiye için son derece uygun.”
Ekonomi Platformu
Açılış konuşmalarının ardından Zirve'nin ilk önemli etkinliği olan “Ekonomi Platformu” düzenlendi. Etkinliğin moderatörlüğünü ise T.C. Merkez Bankası Eski Başkanı Gazi Erçel üstlendi. Dünyanın en etkili 100 ekonomistinden biri olarak kabul edilen ve halen Harvard Üniversitesi'nde görev yapan Prof. Dr. Dani Rodrik'in sağlık sorunları nedeniyle katılamadığı platformda Gazi Erçel, ünlü ekonomistin Zirve için hazırladığı sunumu katılımcılarla paylaştı.
Prof. Dr. Dani Rodrik'in sunumunda ise Türk ekonomisinin krizden “şimdilik” çıktığı ancak küresel ekonomik krizin AB ülkeleri için kalıcı olacağa benzediği ifade edildi. Son krizde Türkiye'deki reel ekonominin önünde önceki krizlere kıyasla daha ciddi handikapların bulunduğuna da dikkat çekilen sunumda 1994 ve 2001 krizlerinin 2008-2009 kriziyle finansal açıdan kıyaslaması da yer aldı. Dani Rodrik'in sunumunda Türkiye'de kısmen de olsa ekonomik durgunluğun devam ettiği, işsizliğin arttığı ve dış konjonktürün bu kez çok farklı olduğu da vurgulandı. Gazi Erçel, Dani Rodrik'in Avrupa ile ilgili öngörülerini ise şöyle aktardı: “Sayın Rodrik Avrupa'daki finansal piyasalarda çalkantıların devam edeceğini ve cari fazlası bulunan ülkelerle aynı para biriminin kullanılmasının bu ülkelerin ekonomilerinin rekabetçi olmasını zorlaştırmaya devam edeceğini belirtiyor. Bu durum elbette son 20 yıldır dış borçlanmaya bağlı bir büyüme modeli sürdüren Türkiye için de risk teşkil ediyor. Dani Rodrik önümüzdeki dönemde Türkiye'de iç tasarrufa yönelmek gerektiğini, özel sektörde de tasarrufa özendirici uygulamaların hayata geçirilmesinin önemini belirtiyor.” 
2012 tahminleri: İşsizlik yüzde 13,3; büyüme yüzde 5 olacak!
“Ekonomi Platformu”nun bir diğer konuğu olan Dr. Deniz Gökçe de gerçekleştirdiği sunumda Türkiye'nin içinde bulunduğu ekonomik koşulları değerlendirdi. “Türkiye'nin bir kriz stili var, 4-5 çeyrekte küçülüyor, 4-5 çeyrekte büyüyor,” diyen Deniz Gökçe, sözlerine şöyle devam etti: “Kötümser olursak felaketzede oluruz. Bu nedenle olumlu bir bakış açısına sahip olmalıyız. 2012 yılında büyüme oranının yüzde 5, işsizliğin yüzde 13,3, cari açığın 28 milyar dolara ve bütçe açığının da 39,1 milyar dolar olacağı tahmin ediliyor. Çünkü Türkiye kamu maliyesini toparlamayı öğrendi. GSMH içinde özel tüketimin payı yüzde 70 iken kamunun payı yüzde 10'da kalıyor. Bir diğer ifadeyle Türkiye'de gerçek bir piyasa ekonomisi olduğu görülüyor. Türkiye'nin içinde bulunduğu durumun ana nedeni, kırsal ve kentsel nüfus dağılımındaki eşitsizliktir. Sunumunda sosyal güvenlik sistemi ve ikincil piyasada günlük faiz oranlarına da değinen Gökçe, konuşmasını şöyle bitirdi: “Türkiye'nin kaya gibi bir döviz rezervi var. Haliyle gelecek 1-2 yıl içinde dövizden çekinmeye gerek yok. Kriz sonrası dönemde toparlanma yavaş olacak ancak Türkiye'nin sorunlarının sosyal ve siyasal olduğu göz ardı edilmemeli.”   
Avrupa Birliği'nin ekonomik stratejilerini aktaran Prof. Dr. Franz Schausberger ise konuşmasında bölgeselleşme açısından Türkiye'nin önemine değinerek şunları söyledi: “Türkiye anayasasında temel hak ve özgürlükler açısından bazı düzenlemelerin yapılması gerekiyor ancak Avrupa Birliği 2009 İnceleme Raporu'nda da belirtildiği üzere Türkiye işlevine devam etmeli. Türk bankacılık sektörü krizde önemli bir direnç gösterdi, bu anlamda Türkiye iyi iş çıkardı ve cari açık konusu da daha az endişe verici bir hal aldı. Bu noktada Türkiye'de yerel merkezileşme ve bölgeselleşmeye yönelik adımların da atılması gerekiyor. IPA gibi katılım öncesi yardım araçları bu konuda büyük fayda sağlıyor. Birlik üyesi ülkelerde yerel yönetimler giderek güçleniyor çünkü artık devletlerin yönetim kabiliyetlerinin sınırlarına ulaştığı görülüyor. Avrupa Birliği olarak iyi yönetişime ve şeffaf politikalara inanıyoruz. Merkezileşme ve bölgeselleşme iç göçün önlenmesi açısından da önem taşıyor. Dolayısıyla Türkiye'deki yerel ve bölgesel birimler de etkin şekilde entegrasyon sürecinde yer almalı.”