Dekorasyon

İstanbul'daki binaların 10'unun iskân belgesi bulunuyor

İstanbul'da binaların yüzde 10'unun iskân belgesi bulunuyor, yüzde 30'unun ise zorunlu deprem sigortası bulunuyor

TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası'nca (İMO) geçen hafta TBMM Deprem İnceleme ve Araştırma Komisyonu'na sunulan "Türkiye'de Deprem Gerçeği" raporunda, İstanbul'da olası bir depremde 150 bine yakın kişinin yaşamını yitireceği, 200 bin kişinin yaralanacağı, 400 bin ailenin ise acil barınma ihtiyacı oluşacağı uyarısında bulunuldu. Eski yönetmeliklere göre inşa edilen "elektrik istasyonlarının ciddi risk oluşturduğu da kaydedilen raporda, nüfusu 15 milyona yaklaşan İstanbul'da hastanelerin yalnızca yüzde l'inde güçlendirme çalışması yapılması eleştirildi. İMO İstanbul Şubesi Başkanı Cemal Gökçe ise yapı denetimi sürecinin amacının dışına çıktığını belirterek "Belediyeler, yapı denetim kuruluşlarına ait paraları amaç dışı kullanarak ödemiyor" dedi.

Güney Amerika'daki Şili'de hafta sonu meydana gelen 8.8 büyüklüğündeki deprem, dikkatleri İstanbul'a çevirdi. İMO tarafından hazırlanan ve geçen çarşamba günü TBMM Deprem İnceleme ve Araştırma Komisyonu'na sunulan "Türkiye'de Deprem Gerçeği" raporu ise İstanbul'u bekleyen olası depremin yaratacağı hasarı gözler önüne seriyor.

150 bine yakın kişinin yaşamını yitireceği uyarısında bulunulan rapora göre, İstanbul'daki 70 bin bina ağır, 200 bin bina ise orta derecede hasar görecek. İstanbul'da 380 kilovat'lık elektrik istasyonlarının eski yönetmeliklere göre inşa edilmiş olmasına karşın hiçbir önlem alınmadığı da ifade edilen raporda, en yüksek riskin Alibeyköy ve Davufpaşa istasyonlarında olduğu kaydedildi.

Sağlık Bakanlığı verilerine göre, İstanbul'da 201'i kamu, 132'si özel olmak üzere 333 hastane binası ve 400 civarında sağlık ocağı birimi bulunuyor. "Yapılan incelemelere göre, İstanbul'daki yüzlerce hastane binasının deprem güvenliği bulunmuyor" uyarısında bulunulan raporda, hastane binalarının yüzde 86'sımn güçlendirilmesi gerektiği kaydedildi.

Rapora göre, olası bir depremde en büyük hasar endüstri sektöründe oluşacak. Kimya, tekstil ve otomotiv sektörlerinin ağır zarar göreceği, işgücü kaybının 300 bin kişi civarına ulaşacağı kaydedilen raporda, Tuzla Tersaneleri ve Ambarlı Tesisleri'nin ciddi zarar göreceği kaydedildi.

BİNANIZ SAĞLAM MI?

Kadıköy Belediyesi'nce 17 Ağustos 1999 depreminin ardından hizmete sokulan "Beton Zemin Laboratuvarı"yla yurttaşlar, düşük ücretlerle yaşadıkları konutların depreme dayanıklılık durumunu düşük ücretlerle ölçtürebiliyorlar.

Binalardan alınan örneklerle beton ve taşıyıcı sistemlerin dayanıklılık testine tabi tutulduğu laboratuvarda, çalışmalar sonucu hazırlanan raporlar 10 gün içinde yurttaşlara sunularak, gerekli önlemlerin alınması sağlanıyor.

Apartmanlarda bireysel başvuruların kabul edilmediği laboratuvara başvuru için apartman yönetiminin çoğunluk kararının olması gerekiyor. Başvuru anında binanın statik ve mimari projelerinin de sunulması gerekiyor. Projeleri bulunmayan yurttaşlar ise bağlı bulundukları belediyeden bu belgelere ulaşabilirler. 650 ile 1600 TL arasında değişen ücretlerle yapılan testler hakkında ayrıntılı bilgi 0 216 542 50 00/1651-1651 numaralı telefonlardan edinilebilir.

RAKAMLARLA İSTANBUL

İstanbul'daki konutların yüzde 38'sinin inşaat yapma, yüzde 67'sinin ise yapı kullanma izin belgesi bulunmuyor.
İstanbul'daki binaların yüzde 70'i hiçbir mühendislik hizmeti alınmadan inşa edilmiş durumda.
Binaların yüzde 10'unun iskân belgesi bulunuyor.
Binaların yalnızca yüzde 30'unun zorunlu deprem sigortası var.
Konutların yüzde 90'ında kullanılan malzemeler standart dışı.
Binaların yüzde 64'ünde korozyon, yüzde 16'smda yıpramda, yüzde 25'inde ise zeminden kaynaklı sorunlar var. İstanbul'da güçlendirilen okulların oranı yüzde 8, hastanelerin oranı ise yüzde 1.
2000-2009 yılları arasında toplam 27.2 milyar TL deprem vergisi toplandı.

Yapı  denetimi amacından şaştı
İMO İstanbul Şubesi Başkanı Cemal Gökçe, yaptığı yazılı açıklamada, yapı denetiminin giderek amacının dışına çıktığı uyarısında bulunarak "Belediyeler, yapı denetim kuruluşlarına ait paraları amaç dışı kullanarak ödemiyor" dedi.

1999 depreminin yapı üretimindeki denetim yetersizliklerini ortaya koyduğunu da anımsatan Gökçe, özetle şunları kaydetti:

"Günümüzde belediyeler, denetim hizmetlerinin önünü açmaları gerekirken, yapı denetimi sorununun odak noktası haline gelmiştir. Süreç denetleyenin değil, denetlenenin belirleyici olduğu, denetleyenin etkisiz kaldığı bir duruma dönüşmüştür. Sağlıksız bir kentleşme ve güvensiz bir yapılaşma olgusunun temelinde ise bireysel bir faydacılık, ranta dayalı bir anlayış yatmaktadır. Bu noktada, imar hareketlerinde, haksız ve sürdürülemez imar hakkı arttırımı kararlarında son derece cömert davranan merkezi ve yerel yönetimler, yapı denetimi konusunda duyarsızlıklarını sürdürmektedir."
Cumhuriyet