İstanbul'daki tarihi yapılar ne durumda?
İstanbul’da yangın, deprem, savaş, imar politikaları nedeniyle harap olan tarihi yapıların öyküsünü biliyor musunuz? Kaybolan Tarihin Peşinde kitabında hikayesi anlatılan 1900-1960 arasında yıkılan yapıların izini sürdük ve gördük ki o yapıların yerinde yeller esiyor...
İstanbul deyince bu kadim şehrin farklı medeniyete ev sahipliği yapmasıyla övünürüz... Bu medeniyetlerden günümüze kalan saraylar, mabetler, köşkler, hanlar hamamlar da o övündüğümüz tarihin yapı taşlarıdır. Geçmişin kültürünü, hüznünü, görkemini bugüne taşırlar. Ama bugünlere ulaşamayanlar da var. Depremler, yangınlar, savaşlar, imar politikaları İstanbul'da birçok yapının yok olup gitmesine neden olmuş. Öyle ki bunların izi bile kolektif hafımızdan silinip gitmiş. Yani yok hükmünde bizim için. Acı olan da bu...
Sabah Gazetesi'nden Olkan Özyurt'un haberine göre, Mehmet Dilbaz, dedektif titizliği ile epeydir bu yapıların izini süren bir yazar. Sosyal medya üzerinden, bazen eski İstanbul gravüründen, bazen bir resim ya da fotoğraftan tespit ettiği ve çoktan yıkılıp gitmiş yapıların hikayesini anlatıyordu bize... İşte o hikayeler biriktikçe birikti ve bir kitaba dönüştü. Timaş Yayınları'ndan çıkan Kaybolan Tarihin Peşinde kitabında Dilbaz genel olarak 1900-1960 arasında çeşitli nedenlerle yıkılan, İstanbul için bir anlam ifade eden yapıların hikayesini anlatıyor. Acıklı hikayeler bunlar... Kitabı okuyunca anlıyorsunuz ki bu yapılar, bazen dönemsel çatışmaların bazen vizyonsuzluğun, bazen de imar politikalarının kurbanı olmuş. Saraylar otoparka, tiyatrolar umumi tuvalete, hamamlar benzin istasyonlarına dönüşmüş... Dilbaz'ın kitapta hikayelerini anlattığı tarihi yapıların yerinde bugün neler var diye İstanbul sokaklarını arşınladık. Çoğunun izi çoktan kaybolmuş...
AKM için feda edilen konak
Bir zamanlar AKM'nin yerinde bulunan Hügnen Konağı'nı kaç kişi hatırlıyor acaba? Çok değil 70-80 yıl önce Taksim Meydanı'nda bir konak, konağın yanında da bir karakol vardı. Konağın sahibi Haydarpaşa Garı'nın ilk müdürü olan Herr Hügnen olarak bilinen Edouard Huguenin'di. Yazları Bostancı'da yaptırdığı ve trenle gelip gittiği konakta, kışları ise Taksim'deki evinde kalıyordu.
Refik Halit Karay'ın anlattığına göre Herr Hügnen, keyfine düşkün olmakla birlikte "yaman bir iş adamı, teşkilatçı ve misli az görülmüş bir idareci idi." Kurtuluş Savaşı sonrasında gar müdürlüğü görevini Behiç Erkin Bey'e istemeye istemeye devretmek zorunda kaldı. 1926'da vefat etti. Ama yaptırdığı konak bir süre daha yaşadı. Ta ki AKM yapılana kadar. AKM'nin yapımı sırasında konak da konağın yanındaki karakol da yıkıldı. O AKM de daha sonra yerine yenisi yapılmak üzere yıkıldı. Şimdi yeni AKM'nin inşaatı sürüyor...
En güzel tiyatro yerine en çirkin stüdyo
Beyoğlu'ndaki Tünel'in inşası sırasında ortaya çıkan toprak Tepebaşı'na dökülerek burada bir yükselti oluşur. Belediye de buraya bir bahçe yapar. Tepebaşı Bahçesi olarak adlandırılan bu alana, 1874'te Şehremini Rıdvan Paşa tarafından Tepebaşı Tiyatrosu yaptırılır. Tiyatronun inşası 16 yıl sürer. Pera'nın en gözde kültür mekanlarındandır. İstanbul'un en güzel tiyatrosu olarak nam salar. Dünyanın pek çok sanatçısı burada sahne alır. Darülbedayi burada oyunlar sahneler.
Cumhuriyet sonrası tiyatro elden geçirilir ve daha sonraları Şehir Tiyatrosu adını alacak Darülbedayi'ye devredilir. 1942 yılında Şehir Tiyatroları'nın komedi kısmı başka bir yere taşınınca tiyatronun adı Tepebaşı Dram Tiyatrosu olarak değiştirilir. Duayen tiyatrocularımızın oyunlarını sahnelediği tiyatro, 17 Nisan 1970'te sebebi bilinmeyen bir yangın nedeniyle harap olur. Sonra da tiyatro yerine İstanbul'un en çirkin yapılarından TRT Tepebaşı Stüdyoları yapılır.
Yola kurban edilen Aziziye Karakolu
1863'te İstanbul'da yapılan 232 karakoldan biriydi Aziziye Karakolu. Ama en güzeliydi. Bunun için halk arasında adı 'Süslü Karakol'a çıkmıştı. Karaköy'de Galata Köprüsü'nün hemen girişinde bulunan karakol, 19. yüzyılda İstanbul'da inşa edilen en güzel mimari yapılardan biri olarak kabul ediliyor. Fakat bu güzelliğin yerinde bugün yeller esiyor.
Yapı ilk darbeyi 10 Temmuz 1894'teki 7.0 büyüklüğündeki depremde alıyor. Tam karşısındaki Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Camii'nin İtalyan mimarı Raimondo d'Aronco yapıyı tekrar ayağa kaldırsa da 1912'de padişah V. Mehmet'in aldığı kararla burası yıkılıyor ve yerine de Osmanlı Seyr-i Sefain İdaresi için genel müdürlük binası inşa ediliyor. Ama bu binanın kaderi de Aziziye Karakolu'nun kaderinden farklı olmuyor. Bu bina da yol genişletme çabaları nedeniyle 1957-1958'deki Menderes yıkımının kurbanlarından biri oluyor. Bugün otobüs duraklarının olduğu yerde bulunan iki bina böylece tarihin içinde kaybolup gitmiş oluyor.
Saray yerine arabalar park ediyor
Beyazıt'taki Mehmed Emin Ali Paşa Sarayı'nın otoparka dönüşme hikayesi aslında İstanbul'un geçirdiği değişimi özetiliyor. Avrupa'da pek çok başkentte büyükelçilik yapan, Aldülmecid ve Abdülaziz döneminde beş defa sadrazam olan, Tanzimat döneminin en önemli devlet adamlarından biri sayılan Mehmed Emin Ali Paşa, doğduğu Mercan'da 1865'te bir konak yaptırır. İhtişamlı bir konaktır bu ve saray gibi göründüğü için saray olarak adlandırılır. Avrupai tarzı nedeniyle saray zamanında İstanbul'un gözde yapılarından biri haline gelir.
Ali Paşa'nın 1871'de vefatı sonrası saray devlet tarafından satın alınır. Önceleri şeyhülislam için meşiat makamı, sonra da Mercan İdadisi ve Erkan-ı Harbiye Dairesi olarak kullanılır. 1911'de Mercan'da çıkan yangında harabeye dönüşür. Çatısı ve iç bölümleri yanan sarayın duvarları sağlam olsa da tekrar elden geçirilmez harabe olarak kalır. 1950'lerde belediye başkanı Fahrettin Kerim Gökay tarafından tamamen yıktırılır. 1985'te arsasına Mercan Katlı Otoparkı yaptırılır.
Boşu boşuna yıkılan Mimar Sinan eseri
Kaptan-ı derya Sinan Paşa, Beşiktaş'ta bir külliye yaptırmaya karar verince bu iş Mimar Sinan'a havale edilir. Sinan da başlar çalışmaya... 1553'te Sinan Paşa vefat ettiğinde henüz inşası bitmemiş olsa da Mimar Sinan Beşiktaş'ın göbeğinde inci gibi parlayan külliyeyi 1555'te tamamlar. Külliye cami, mektep ve hamamdan oluşmaktadır.
Mimar Sinan, hamamı Beşiktaş Deresi'nin yanına inşa eder. 600 metre karelik hamam, 1957'de Beşiktaş-Kabataş-Tophane yolunun genişletilmesi çalışmaları sırasında yıkılır. Fakat görülür ki hamam aslında genişletilen yola engel değildir. Yeri boş kalır yerine önce benzin istasyonu yapılır. Sonra bu istasyon da yıkılır...
Padişah yaptırdı, umumi tuvate dönüştü
Dolmabahçe'deki Bezmialem Valide Sultan Camii'nin hemen karşısına Sultan Abdülmecid tarafından yaptırılan 300 kişilik Dolmabahçe Saray Tiyatrosu, 12 Ocak 1859'da, Scaramuccia Operası ile açılır. Üç yıl İstanbul'un en gözde kültür mekanı olur. 1861'de Sultan Abdülaziz'in tahta çıkmasıyla gözden düşer. Tiyatro kapatılır.
1863'te çıkan yangında zarar görür. 1. Dünya Savaşı sırasında İstanbul'a gelen Beyaz Ruslar'ın barındığı tiyatro, sonraları tütün deposu olarak kullanılır. 1937'teyse Dolmabahçe Meydanı düzenlemesi sırasında yıkılır. Müştemilatıysa uzun yıllar umumi tuvalet olarak kullanılır. Şimdilerde yapıdan eser yok, yeşil alan olarak değerlendiriliyor...
Mücevher gibi cami fotoğraflarda kaldı
Aziziye Karakolu'nun tam karşısında bulunan Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Camii'nin kaderi hayli dramatik... Fatih Sultan Mehmed zamanında Karaköy'de yaptırılan tekkenin 200 yıl içinde bakımsızlıktan harap olması sonucu onun yerine iki katlı bir mescit yaptırılır. Fakat bu mescit 1894'teki depremde yıkılır. 1903'te ise 2. Abdülhamid buraya cami yaptırılmasını ister ve böylece 1908'de sekizgen mimariye sahip olan Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Camii inşa edilir. Prof. Azize Batur'un "Mücevher gibi" dediği caminin müezzini, Prof. Semavi Eyice'nin anlattığına göre özel olarak seçilirmiş. Fakat bu cami 1957-1958'deki yol genişletme yıkımlarının kurbanı olur.