Sektörel

İstanbul'un geleceği için konut ve binadan daha fazlasına ihtiyaç var!

Ekonominin üçte biri eğer tek kentte konuşlanmışsa, o kent artık bir metropolden fazlasıdır. İstanbul böyle bir yer. Dünyadaki 100 rakibi arasında ön sıralara tırmanması bizim bu kentin geleceğine dair tasavvurumuza bağlı

Eğer İstanbul'u "kent rantları" cenneti olarak görürseniz, 70'li yıllardaki gecekondulaşmanın yeni sürümü olan "plazalaşma" sonucuna varırsınız. Böyle olunca da "Finans Merkezi" projesi dahi işe yaramayabilir.

Kanal İstanbul ve Yeni İstanbul projeleri, tek boyutlu bakış açısının eseri... Geleceğe yalnızca konut veya bina açısından bakma körlüğünün ifadesi. İşin içine Finans Başkenti gibi farklı bir anlayış koyarsanız, o zaman "petrodoların cazibe merkezi" olma yolunda adım atmış olursunuz.

Yetmiyor, 2010'da denediğimiz fakat organizatörleri dışında kimseye faydası olmayan kültürel atılımın "işe yarayan" modelini de geliştirmek zorundayız. Şimdiki halleriyle İstanbul Kültür Festivali, caz ve sinema sezonları gibi cılız girişimlerin ötesine taşacak "mega projelere" ihtiyaç var.

Söz konusu "mega" boyutlar olunca bunu "binalar" ve trafik dışında, kültür, sanat, kongre, zirve, fuar, bilim merkezi benzeri alanlarda da tasarlamak gerekir. Söz mütekabiliyetten açılınca, İstanbul'un çekim merkezi olmasını, yabancı sermaye için mi istiyoruz Bu, eskimiş düşünce ve geçen yüzyılın değer yargılarına dayanıyor. İstanbul'u küresel kültürün ilgi alanı haline getirebilmek için, bina da finans da yetmeyebilir. 2 bin yıl önce İskender İskenderiye'yi, uygarlıklar kavşağı olarak kurmuştu. Bizde hazır kıtalar kavşağında kurulmuşu var üstelik...
Şeref Oğuz/Sabah