İstanbulun her yeri beton istilası altında!
Mehveş Evin, Milliyet Gazetesi Cadde ekindeki bugünkü köşesinde "Betona Tapınanlar" başlıklı yazıyı kaleme aldı. Güzel bir pazar yazısı yazmaya çalıştım, olmadı... İstanbulun her yeri beton istilası altında. Şehir içinde yeşili ancak mezarlıkta görüyoruz
Güzel bir pazar yazısı yazmaya çalıştım, olmadı... İstanbulun her yeri beton istilası altında. Şehir içinde yeşili ancak mezarlıkta görüyoruz. Buna büyüme diyorlar
Şehrin merkezinde, en kalabalık semtlerden birinde oturmaktan gayet memnunum. Ancak geçenlerde Bir nevi Manhattan olarak lanse edilen Kurtuluş Bölgesi; esnaf ruhu, etnisite bolluğu ve kolay ulaşım imkanı dışında ne yazık ki New Yorkla yarışamaz.
Neden
Kilometrekare başına 300den fazla insanın düştüğü Kurtuluşun tek meydanı, minik bir çeşmenin bulunduğu 100 metrekarelik alan. Tek yeşil alanı, yüksek duvarların ardında saklanmaya çalışan Ermeni ve Rum mezarlıkları. Ana caddede bile kaldırımlar o kadar dar ki kalabalığın arasında yürümek, engelli koşu yapmak demek. Belediyenin ana caddeye diktiği ağaçlarsa, hiçbir zaman büyüyüp serpilemeyecek şekilde sıkıştırılmış. Sadece semtimde değil, İstanbulun hemen her köşesinde benzer iç tıkışması hissiyle içim kavruluyor. Haliçte dip dibe binaların çirkinliği, Kadıköyün arkasından yükselen binalar, Beykoz sırtlarında müstakil evleri ezen siteler, Bağcılarda kocaman kahverengi yığınları gördükçe kuruyorum.
Kemerburgaz yalanı
Amerikan suburb mantalitesiyle müstakil evlerin yapıldığı Kemerburgaz gibi ilçelerde de durum farklı değil. Varsıl İstanbullular, çocuklarını şehirden uzak, temiz havalı, yeşillikler içinde bir yerde yetiştirme hayaliyle şehir dışına kaçtıkça, beton binalar onları kovalıyor. Bundan 20 yıl önce bir arkadaşımın babası, henüz Kemerburgaz modası başlamadan bir country house inşa etmişti. Sakin bir emeklilik geçirmek isteyen adamcağızın evi, ormanın yanındaydı. Etrafı kısa sürede yamuk yumuk apartmanlarla doldu, önünden geçen yoldaki trafik, onu deli etti. Yetmezmiş gibi sel baskınında evi yerle bir oldu.
Çakma Boğaz tasvirleri
Bir yandan da yalan semt tasvirleri yapılarak yeni konutlar pervasızca pazarlanıyor. Şehrin en ücra noktalarında Boğaz maketli, eski İstanbul canlandırmalı devasa uydukentler kuruluyor. Şehir, hızla yeni apartmanlar, gökdelenler, siteler ve alışveriş merkezleriyle doldurulurken hep Batı ve Asya ülkeleri örnek gösteriliyor. Ama tekil projeleri kıyaslamanın manası yok. Total bir şehircilik planlaması yapılmadığı sürece hiçbir şey değişmeyecek, güzelleşmeyecek. Kentsel dönüşüm, sadece bir pazarlama kılıfından ibaret kalacak. Üçüncü, dördüncü hatta beşinci köprülere hazırlanan İstanbul, yeşili ancak rüyasında görecek.
KENDİN YETİŞTİR VE YE!
* Yeryüzü Derneği, ilginç bir proje başlattı: Kent Bahçeleri Projesi. İnsanları, şehirde bile kendi meyve sebzelerini yetiştirmeye teşvik ediyorlar.
* Dünyada örneği çok: Şanghayın 2 bin 500 kilo- metrekarelik kent bahçesi. Moskovalıların üçte ikisinin kent bahçesi var.
* Öyle fantastik bir bütçeye gerek yok. Küçük bir bahçe, belki bir balkon bile işinizi görüyor. Özellikle dar gelirliler, kazancın yüzde 20-40ını beslenmek için harcadığından, kent bahçeleri aile bütçelerine önemli bir katkı sağlıyor.
* Martta başlayan projeye katılmak için başvurmak yeterli. Önce aynı semtte oturan bahçeciler tanıştırılıyor. Fide sayısı gibi ihtiyaçlar belirleniyor.
* Mayıs ortasından itibaren ücretsiz fide dağıtımı başlıyor. Temmuzda hasat zamanı! Kendi salatanızı yetiştirip, kendi yemeğinizi pişirebilirsiniz.
Milliyet/Mehveş EVİN