Dış Piyasalar

İşte Hindistanlı milyarderlerin görkemli konakları!

Hindistanlı milyarderlerin terk ettiği Şekavati bölgesi, onlardan geriye kalan muhteşem konaklarla dolu. Bu milyarderlerin oturduğu muhteşem konaklar bugün yıkılmakla karşı karşıya.

Hindistan’ın kuzey batısındaki Racastan eyaletindeki Şekavati bölgesi bir zamanlar Hintli milyarderlerin zenginlik göstergeleriyle doluydu.



Bu milyarderlerin oturduğu muhteşem konaklar bugün yıkılmakla karşı karşıya. Bu konaklardaki solmaya yüz tutmuş freskler, duvar resimleri yok olan ihtişamın tek göstergesi.


Duvarları tümüyle resimlerle kaplı konaklarıyla Şekavati dünyanın en yoğun fresk bölgesi. Bu nedenle konakların hiç değilse bölgeye turist çekmek amacıyla korunması önem taşıyor.



15. yüzyıl sonlarında Rajput aşiretinin reisi Rao Şeka tarafından kurulan Şekavati bölgesi 19. yüzyılda büyük gelişme kaydetmişti.

Yakındaki ticari merkezlerden tüccarları bölgeye çekmek için vergilerde indirime gidilmiş, bu girişim işe yarayıp civardan Şekavati’ye göçü hızlandırmıştı. Esrar, pamuk ve baharat ticareti ile bölgeye para aktı.



Tüccarların orta halli evleri 19. yüzyıl sonunda artık büyük konaklara dönüşmüştü.

Şekavati kökenli tüccarlar Bombay ve Kalküta gibi kıyı kentlerinde de ticarete el atmış ve servetlerini kendi bölgelerine yatırır olmuştu. Bu zenginliğin en iyi yansımalarından biri konak duvarlarının muhteşem resimlerle süslenmesiydi.



Çoğu konak aynı mimari tarzda yapılmıştı. İki katlı bu konakların dikdörtgen şeklinde iki ya da dört avlusu bulunuyor. Kadınlar ve erkekler farklı avlularda toplanıyor, bazı bölmeler ise hayvanlar için ayrılıyordu.

Fakat her bir tüccar kendi konağına özgü bir görüntü yaratmak için elinden geleni yapıyordu: Oymalı ahşap girişler, aynalar, günlük yaşantıyı ve mitolojik hikayeleri sergileyen duvar resimleri…



Önceleri bu resimleri Racastan eyaletinin başkenti Jaipur’dan gelen sanatkarlar yaparken, talebin artması üzerine Şekavati’nin farklı köylerinden bu sanatı öğrenenler çıkmış ve her biri kendine özgü bir tarz ve desen seçer olmuştu.

19. yüzyılın ilk yarısında geleneksel boyalar için mineraller ve bitkiler kullanılırken, daha ucuz olduğu ve daha fazla renk seçeneği sunduğu için 1860’lardan itibaren sentetik boyaya geçildi.



20. yüzyıl başlarında fresklerde Avrupa etkisi görülmeye başlandı. Tüccarlar gördükleri büyük şehirlerdeki yaşamın izlerini kendi duvarlarında görmek istiyordu. Bunun için zaman zaman boya ustalarını gözlem yapmaları için büyük şehirlere gönderdikleri bile oluyordu.

Kraliçe Elizabeth, İsa, buharlı trenler ve gramofonlar da sık kullanılan motifler arasına girmişti artık. Öyle ki bazı duvarlarda mitolojik tanrılar otomobillerde resmedilir olmuştu.



20. yüzyıl başlarına kadar Şekavati konakları ve freskleri görkemini korudu. Daha sonra zengin iş adamları Hindistan’ın Bombay ve Kalküta gibi büyük kentlerine, hatta yurtdışına yerleşmeye başladı. Konaklar terk edildi.


Forbes dergisine göre, Hindistan’ın en zengin 100 işadamından 25’inin kökeni Şekavati’ye dayanıyor.



1950’lere gelindiğinde, bu milyarderlerin büyüdüğü konaklar yıkılır hale gelmişti. Bazıları 50 aileyi barındıracak büyüklükte olan konakların restore edilmesi ve bakımı oldukça masraflı bir iş.

Bazıları çok sayıda mirasçı arasında dava konusu olmuş. Özel mülkiyet olduğu için devlet de onları korumak için bir şey yapamıyor.



1999’da Fransız ressam Nadine Le Prince 200 yıl önce yapılmış bir konağı satın alıp her köşesini restore ederek eski ihtişamlı halini yeniden kazandırmayı başarmış.

Çevrede bu türden yeni örnekler de ortaya çıkıyor. Restore edilen konaklar müzeye dönüştürülüyor ya da otel olarak kullanılıyor.


BBC