İzmir'deki imar değişikliğiyle hangi alanlar konuta açıldı?
Habertürk Egeli Gazetesi'nin yazarlarından Durmuş Odabaşı bugünkü yazısında İzmir'deki imar planlamalarıyla hangi bölgelerin konuta açıldığını ele aldı. İşte Durmuş Odabaşı'nın o yazısı.......
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, daha önce mahkeme kararıyla iptal edilen “Manisa-İzmir Çevre Düzeni Planı”nın yerine yeni bir plan hazırlayıp göndermiş. Bakanlık, planın hazırlık döneminde ilgili yerel sivil toplum örgütlerinden de görüş almış ama, yeni planda yerel önerilerinden hiç birini dikkate almamış. Sonuç olarak da yeni plana aralarında sade vatandaşların da bulunduğu 1.700 (şimdilik) civarında itiraz gelmiş.
Yeni planla bir çok tarım alanı imara ve konut yapımına açılırken, Gaziemir’de Fuar İzmir ve Ege Serbest Bölgesi’nin üst kısımlarındaki alanlar “kentsel gelişim alanı” ilan ediliyor. Gaziemir’den Gümüldür’e uzanan ana yol çevresi de yine konuta açılıyor.
Bir yandan devletin bir bakanlığı tarafından televizyonlara, ülkemizdeki tarım alanlarının korunması için “yayınlanması zorunlu kamu spotları” verilirken, devletin bir başka bakanlığı tarafından, dünyanın en verimli tarım alanlarının konuta, sanayiye açılması, “yaman bir devlet çelişkisi” olarak karşımıza çıkıyor.
Dava açanları kutluyorum
Üstelik; yeni imara açılan güzergahın en az yüzde 90’lık bölümünün, İzmir’in en önemli su kaynağı Tahtalı Barajı Koruma Havzası’nda yer alıyor olması ise, bu kentin şehircilik gerçekleşmeleriyle asla bağdaşmayan bir durum olarak karşımıza çıkıyor.
Yine aynı plan kapsamında, İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından yapılan imar planlarında “yeşil alan” olarak ayrılan idari binalar, araç bakım merkezlerinin de bulunduğu alanlar “kentsel yerleşim alanı” olarak işaretleniyor. Ya İzmir’in “hava ve çevre kirliliği şampiyonu” diyebileceğimiz, taş ocakları, mıcır tesisleri, çimento fabrikaları, döküm tesisleri, sanayi siteleri ve her çeşitten imalathane, fabrika ile dolu Pınarbaşı Bölgesi’nin “kentsel yerleşim alanı” ilan edilmesine ne demeli?
Bu kentin sorumluluğunu, gelecek nesillere şehircilik gerçeklerine uygun palanlar ve gelişimlerle geleceğe taşımanın sorumluluğunu vicdanlarında hisseden bu kentin belediyeleri, sivil toplum örgütleri mahkemelere gitmesinler de ne yapsınlar?
İşi gücü bırakıp, yetkililerin yanlışlarını düzeltme yolunda adalet peşinde koşanları kutluyorum.
Sistemin alt yapısını da taşıyın
Ülkemizin içinde yüzdüğü ekonomik, sosyal çalkantılar, şehirlerimizin göbeğinde sürdürülen terörle mücadele gibi kesin çözüme kavuşturulması gereken ağır sorunları varken, “yaratılmış gündemimiz başkanlık sistemi”ne de bir göndermenin sırasıdır.
Yönetim örneği olarak karşımıza dikilen ve “hadi tartışın bakalım...” denilen Fransa’nın yarı başkanlık sisteminde, tepeden inme planlarla şehirlerin geleceğini karartma, rant çevrelerine alan açma gibi bir durum varsa, yerel yönetimlerin her icraatına, hep planlamasına “tepeden icazet zorunluluğu” gibi bir yasal uygulama varsa, sade bir seçmen de olsak “yarı başkanlığa biz de varız” diyelim...
Eğer, örnek ülke Fransa’daki gibi, yerel yönetimleri sonuna kadar özgür bırakmak, bir “seçim hesabı sonucu” kaldırılan, demokratik yerel inisiyatif odağı durumundaki özel idareleri yeniden oluşturmak varsa, bizce de tepe oluşumun “başkanlık”a dönüşmesinde hiçbir sakınca yoktur. Fransa’nın “yarı başkanlık sistemi”, içinde 200 yıldan fazla bir olgunlaşma sürecini barındırıyor. Taaa 1789 ihtilalinden bu yana...
Habertürk Egeli/ Durmuş Odabaşı