Kent Haberleri

İzmir'deki RES projeleri protesto edildi!

İzmir’de birçok köyü kapsayan RES projesi için keşfe gelen bilirkişi heyetine, köylü kadınlar tepki gösterdi. Doğalarının yok edilmeye çalışıldığını belirten kadınlar, RES istemediklerini söyledi.

İzmir’in Bayındır, Torbalı ve Kemalpaşa ilçelerine bağlı, Dereköy'den başlayıp Osmaniye, Balcılar, Dernekli, Bayramlı, Osmanlar, Dağtekke, Çamlıbel, Çınardibi, Kamberler köylerini kapsayan RES Projesi imar planları iptal davasının keşfi gerçekleştirildi. Köylülerin, davalı Çevre Bakanlığı’nın ve proje sahibi şirketin avukatlarının yanı sıra, EGEÇEP ve Birleşik Haziran Hareketi üyeleri de köylülere destek için Dereköy’e gitti.


Bilirkişi heyetinin köye geldiği sırada, köylü kadınların kurduğu Dereköy Kadınları Dayanışma Birliği, köy merkezinde organik pazar kurarak, yetiştirdikleri ürünleri sattılar. Köylüler standlarına; ‘Arıma-balıma dokunma’, ‘Kanadını da al git’ yazılı dövizler asarak tepkilerini ifade ettiler. Keşfin ardından bilirkişi heyetinin 30 gün içinde raporu hazırlayıp dosyaya sunması bekleniyor.

Dereköy’de yaşayanlar ve dava avukatları, köyde yaşanan gelişmeleri BirGün’le paylaştı.


Dereköy’de ne oluyor?

Dereköy, İzmir’in en güzel çam ormanlarının yer aldığı, kentin akciğerleri olarak nitelendirilebilecek bir alanın başlangıcında yer alıyor. Kemalpaşa’ya 10 kilometre uzaklıkta bulunan, yaklaşık 500 nüfuslu köy, altı aya yakın zamandır rüzgar enerji santralı (RES) tehdidi altında. Kemalpaşa’nın meşhur kirazının turfandan ilk çıktığı, çam balının en lezzetli olduğu köy olan Dereköy’ü Borusan Holding’e bağlı enerji şirketleri hedefe koymuş.


Kaynaklar yok ediliyor

Köyün kadınlarından Ümit Ertan, organik pazar alanındaki gözleme yaptığı sacın başında, yaşadıklarını şöyle ifade ediyor: ‘Bizim kışın kuru dalları almak için dahi girmemizin yasak olduğu ormanı şirkete tahsis etmişler. Şirket de girip onlarca yıllık çam ağaçlarımızı gözünü kırpmadan kesmiş. Şirket buraya geldiğinde bize izinleri aldıklarını söylediler. Rüzgar türbinlerinin kanatlarını taşımak için ormandaki ağaçları keserek yol açtılar. Köylünün tepkisinden çekindikleri için, çalışmaları sabah çok erken saatlerde ya da hava karardıktan sonra yapıyorlar.’ 


Sonuna kadar direnirim

Ertan, şirkete ve ona izin veren devlet yetkililerine olan öfkesini ise şöyle ifade ediyor: ‘Biz kendi halimizde yaşayan, geçinen insanlardık. Şimdi evimin camından dışarı bakınca Don Kişot’un yel değirmenlerini gördüğü gibi rüzgar türbinlerini görüyorum. Ben toprağımı-ağacımı buradan alıp başka yere taşıyamam. Bizim doğamızla ve ekmeğimizle oynamasınlar. Başka yere gitsinler. Yok öyle yağma. Gençlerimizin geleceğiyle oynuyorlar. Gerekirse kanımın son damlasına kadar Dereköy’ümün yaşaması için mücadele edeceğim.’


Can güvenliği tehlikede

Köy halkının avukatlığını yapan ve bilirkişi heyetiyle birlikte keşfe katılan Hande Atay ve Cem Altıparmak, şirketin 2009 yılında alınan 126 türbinlik ‘ÇED Gerekli Değildir’ belgesi üzerinden projeye başladığını, 2012 yılında ise 10 türbin üzerinden proje izin ve planlamalarını yaptıklarını söylüyor. Avukatlar, “Projenin sadece yol yapım aşamasında dahi ormanlık alanda ciddi bir tahribat meydana gelmiş durumda. Aynı zamanda yol çalışmaları sebebiyle 9 köylünün evlerinin duvarları çatlamış ve evler ciddi ölçüde hasar görmüş. Bu sebeple RES’ler Dereköy halkı için aynı zamanda bir can güvenliği kaygısı oluşturuyor” dedi.


BirGün