İzmir'in kentsel dönüşümde zaman kaybetme lüksü yok!
İzmir'de son zamanda yaşanan felaketler nedeniyle kentsel dönüşümün hayati önemine vurgu yapan İzmir Valisi Yavuz Selim Köşger, çalışmalar için zaman kaybedilmemesi gerektiğini dile getirdi
İzmir Valisi Yavuz Selim Köşger, İzmir'de meydana gelen doğal afetler sonrasında kentsel dönüşüm çalışmalarının hayati önem taşıdığını ve bu nedenle zaman kaybedilmemesi gerektiğini dile getirdi. Milliyet'ten Onur Çakır'ın haberine göre; Köşger açıklamasında şu detaylara yer verdi:
“İzmir’in ulaşım mastır planının da kentsel dönüşümle paralel bir şekilde yeniden değerlendirilmesi lazım. Denizi, demir yollarını, metroyu, toplu taşımayı, birbiriyle entegre olacak şekilde bütün kenti göz önünde bulundurarak yeniden yapılması lazım. Deprem bir fırsattır. Kentsel dönüşümü düzgün bir şekilde yapalım. Oradaki caddeleri, sokakları, altyapıyı planlayalım. Biraz yavaş yürür, ama sağlıklı yürür
Köşger kendisine yöneltilen şu sorulara da yanıt verdi:
1. İzmir’e yabancı değilsiniz. Beydağ’da kaymakamlık yaptınız. Kent o zaman nasıldı, şimdi nasıl?
Doğada hiçbir şey aynı kalmıyor. Her şey kendi seyri içerisinde gelişiyor. 1993’te İngiltere dönüşünde Beydağ Kaymakamlığım var. İzmir’de gelişme bazı alanlarda çık hızlı olmuş. Çok göç almış. Yapılaşma ve kentleşme, nüfus artışını düzenli yapmaya müsaade etmeyecek şekilde olmuş. Dolayısıyla kentsel altyapı ve doku çarpık gelişmiş. İzmir deprem bölgesi. Metropol şehirler arasında deprem riskine en maruz illerden biri. Konut alanlarının altında canlı fay hatları var. Yaşadığımız son deprem, İzmir’in depremi değildi. İzmir’in altındaki faylardan birinin kırılması durumda bunu hayal bile etmek istemiyorum. Bunu bir ikaz olarak kabul edip İzmir’e, bu son 50 yılda Türkiye’nin kentleşmesine paralel olarak biraz daha fazla nüfus akımı olmuş. Kısa sürede nüfus 2-3’e katlanmış. Çarpık yapılaşmayı dönüştürmek için, kentsel dönüşümü bir fırsat olarak kabul etmek lazım.
2.Kentsel dönüşüm yeterince yapılmış mı?
Yeterince yapılmamış! İzmir’in yapı sivil ve kamu yapı stoğunun yüzde 65’i depreme dayanıksız. Bu bir gerçek. Bunu süratle yenilememiz lazım. Kaybedecek vaktimiz yok. Çok fazla hesap kitap yapacak da vaktimiz yok. Gözlemdiğimiz şeylerden bir tanesi de şu... Vatandaş, ben bir şey kaybetmeyiyim, hatta kazanayım, buradan rant elde edeyim, yapıyı da yenileyelim derse bu mümkün değil. Deprem bölgesisiniz, fay var, binayı yıkacaksınız, yeniden yapacaksınız, zemin belli şeylere izin vermiyor. Bundan da ayrıca kârlı çıkacaksınız. Bu mümkün değil. Devlet, burada inisiyatif almalı. Ortaklaşa bir yol belirleyip bu rehabilitasyonu muhakkak yapmamız lazım.
3. Peki, çalışmalar nasıl gidiyor? Yerel yönetimler-devlet işbirliği var mı?
Olması için gayret gösteriyoruz. Merkezi yönetimin bir temsilcisi olarak burada bütün aktörleri burada tutarak yürütmeye çalıştık. Bütün aktörler bu işin içerisinde olsun. Bir tarafın eksik olmasıyla işler eksik yürüyor. Ya da en azından lafa, söze varıyor. Herkes masada kendisine uygun yeri bulsun, fikrini söylesin, herkes alması gereken inisiyatifi alsın istiyoruz. Bu tek taraflı yönetilecek bir süreç değil. Şu an iyi gidiyor. Yıkılan binaların yerine yapılacak süreç gayet iyi yürütülüyor. Binaların dönüşümü ile ilgili Çevre ve Şehircilik Bakanlığımıza iletiliyor. Yerel yönetimle oradaki dönüşümün nasıl olması gerektiği konusunda görüşüldü, bir çerçeve çizildi.
4.Daha önce “İzmir’in altyapısının 4,5 milyon kişinin ihtiyaçlarına yanıt vermesi mümkün değil” dediniz. Bunu açar mısınız?
İzmir’deki kentleşme çok hızlı olmuş. Ciddi bir nüfus artışı... Buna paralel, altyapısı tamamlanmadan yapılaşma... Gecekondu alanları oluşmuş. Ben başka hiçbir şehirde şunu görmedim... Kamu binaları, hastaneler, daracık yollarla erişim zor noktalarda, mahallelerin arasında kalmış. Sağlık tesisi oraya yapıldıktan sonra orada plansız yapılaşmalar oluşmuş. Belli noktalarda ciddi çarpık yapılaşmalar var. Bir alanda olması gerekenden çok daha fazla nüfus var. Ülke ekonomik olarak son zamanda iyi noktaya geldi. Buna paralel olarak vatandaşın refah artışına uygun taşıt imkânları oluştu. Eskiden 10 kişiye bir araba düşerken, şimdi bir ailede 2-3 araba var. Bu araçların park sorunları, trafik sorunu ve şehrin plansız gelişimi sonucunda dar sokaklar, otoparksız noktalar oluşmuş. Toplu ulaşımla ilgili gayretler var. Ama gelinen nokta da ortada. İzmir’in ulaşım mastır planının da kentsel dönüşümle paralel bir şekilde yeniden değerlendirilmesi lazım. Denizi, demir yollarını, metroyu, toplu taşımayı, birbiriyle entegre olacak şekilde bütün kenti göz önünde bulundurarak yeniden yapılması lazım. Deprem bir fırsattır. Kentsel dönüşümü düzgün bir şekilde yapalım. Oradaki caddeleri, sokakları, altyapıyı planlayalım. Öyle yürüyelim. Biraz yavaş yürür ama sağlıklı yürür. Çok fazla popülizm yapmak yerine doğru olanı tercih edelim. Burada herhangi bir kimseyi itham ediyor değiliz. Vakayı tespit ediyoruz. Birileri buradan alınganlık göstermesin. Bunlar şehrin doğruları. Sorumluluk bize yüklendiği için, söz söylemeye, yön vermeye yetkisi olan bir konumda olduğumuz için bu sözleri söylüyoruz. Kimseyi suçlamıyoruz.
5. Yıllardır, “Hükümet, İzmir’e yeterince destek vermiyor” iddiası dile getirilir. Devleti temsil eden biri olarak ne dersiniz?
Mahalli Hizmetler Genel Müdürlüğü yaptım. Teknik bilgiyle bunu cevaplayayım. Türkiye’de yürürlükteki kanunlar var. Türkiye’de bence doğru olmayan bir uygulama var. Yerel yönetimler, merkezi yönetimin topladığı vergi gelirlerinden, kanunla belirlenmiş bir pay alırlar. Buna hiçbir hükümet müdahale edemez. Bu neden doğru değil? Anglosakson sisteminde belediyeler merkezi yönetimden pay almazlar. Yerel, kendi vergilerini toplarlar. Vatandaşlar, belediyenin harcadığını takip ederler. Merkezi yönetimden ancak şu şekilde pay alırlar. Belediye, kendi gücünü aşacak bir proje yapacaktır. Metro ya da atık su arıtma tesisi... Merkezi idareye bunun önemini kabul ettirir ve oradan bir fon alır. O ödeneği de oranın dışında hiçbir yerde harcayamaz. Türkiye’de her ay, belediyelere bir pay verilir. O pay İzmir’e de, Hakkâri’ye de, Bingöl Belediyesi’ne de gider. Belediyeler bunu nereye harcar, merkezi iktidar bunu sormaz. Sıkıntılardan birisi de bu. Sorması lazım. Bu, kamunun kaynağıdır. Sayıştay, belgeler üzerinden denetim yapıyor. Uygunluk ve yerindelik denetimi yok. Belediyeler personel alıyor, buna kimse dur demiyor. Bunu, İzmir için değil, Türkiye’nin tamamı için söylüyorum. Özellikle belirteyim... İzmir’e gelmesi gereken pay geliyor, İzmir alması gereken desteği alıyor. Ayrıca büyükşehir belediyeleri, kendi hudutlarında toplanan vergiden de pay alır. İzmir’de geçtiğimiz yıl 114 milyar lira vergi geliri tahsil edildi. Bunun yüzde 6’sı İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne gitti. Buradaki 114 milyar liranın yaklaşık yüzde 65’i Torbalı Vergi Dairesi’nden yatırıldı.
6.İzmir Büyükşehir Belediyesi binası depremde hasar gördü. Sizce yıkılmalı mı?
Biz orada Valilik olarak tarihi dokuyla uygun olmayan ve depremde hasar olan binaları yıkıyoruz. Tarihi dokuya uygun, yeni binalar yaptıracağız. Eski fotoğrafları bulduk. Büyükşehir Belediyesi binasının depreme dayanıklılığı yoksa yıkılması lazım. Onun yerine Tunç Bey’in söylediği ilk şey doğru. Tarihi dokuyla uyumlu, Konak Meydanı’na yakışan. kompakt bir belediye binası yapmakta fayda var.
İzmir'in kent merkezinde deprem riski yüksek!